Pazar, Ağustos 31, 2008

Jan Vennegoor of Hesselink

Bu adamın adını yazmak ne kadar zor yahu. Allah'tan kopyala-yapıştır bu durumlarda iyi gidiyor. Oyuncunun Galatasaray'ı reddettiğine dair bir haber var. Rivayet gibi şimdilik. Haberler İskoç medyasından tabii ki. Ne kadar güvenilir bilinmez. Yalansa da, zaten Galatasaray yönetimi konuyla ilgili yalanlamasını resmi sitelerinden duyurur herhalde.

İddiaya göre, Baros'u almadan önce Galatarasaray Hesselink'e gitmiş. Şu an aldığı ücretin iki katı önerilmiş kendisine. Ne var ki oyuncu İskoçya'da yaşamaktan ve bu ülkede futbol oynamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirip, teklifi kibarca reddetmiş.

Baros mu, Hesselink mi? Haber doğruysa, Galatasaray yönetimi belki de şans eseri doğru olanı yapmış transferde..Bence diyeyim tabii ki.

A.C.A.B #2

Güngör Şov

Mekan İnönü Stadı.
Fenerbahçe Galatasaray'ı 1-0 yenmiş.
Numaralı önünde bu şovu yapan ise Güngör.
Çok hoş bir kare

O Hikayedeki Mal Bendim:Kırmızı Kalem

Süpersonik bir insan değilim. Dahi ve de kusursuz olduğumu düşünen varsa, kendisine tavsiyem bir an evvel bu blogu okumayı bırakmasıdır. Peygamber değiliz, hatası bol bir kuluz aksine.

Futbol dışı yazılara biraz daha fazla yer verme kararı aldım. 2 gün sonra vazgeçebilirim belki bundan. Blogu eskiden beri takip edenler bilir, Burger King gibi mekanlara ekseriyetle işemek için giriyorum yazmıştım bir ara. Vatandaşın biri de seni gibi parasız pulsuz adam, ancak oraya işemeye girebilir yazmıştı. Bu tarz saçma yorumlardan dolayı ara vermiştim futbol dışı yazmaya, ama yanlış bir karardı sanırım..Asıl futbol yazarken, daha saçma yorumlar geliyor..

Neyse yeni bir bölüm başlatma niyetindeyim.. An itibariyle 24 olan şu yaşıma dek başıma gelen komik, saçma ve de rezil olayları yazasım geldi..İlk hikayemizle başlayalım..devamını da getiririz inşallah..

***


Kırmızı Kalem

İlkokulu başarıyla tamamlamış, yepyeni bir ortaokulda eğitimime devam ediyordum. O vakitler ilkokul ayrı, ortaokul ayrıydı. Eğitim 8 yıla yayılmamıştı. İyi miydi, kötü müydü tartışmasına girmeye gerek yok.

İlkokulda başarılı bir öğrenciydim. Gerçi hangi birimiz başarısızdır ki? İnsanın hayatında en başarılı olduğu dönemler olsa gerek. Her dönem takdir alıyosun, ders notları hep 5 falan. Yine de o zaman hakkaten başarılıydım. Millet beden dersindeyken, ben Anadolu ve Fen Liselerine hazırlık sınavı için işkenceye tabi tutulan 4 şansız kişiden biriydim.

Neyse efenim, ilkokul bitti, ortaokul başladı.. Hiç unutmam ilk sınavımız matematik dersindendi. Hayatım boyunca sevmediğim, sadece yüksek not almak için çalıştığım bir derstir. İlk sınavımızı bu dersten olduk. Sonuçları ise bir sonraki derste hocamız bütün sınıfa duyurmuştu.. Sıra bana geldiğinde 65 aldığımı söyledi. İlk bakışta makul bir not gibi gelebilir size ama ben "noluyoruz yahu?" şeklinde karşılamıştım bu olayı iki sebeple..Birincisi daha yüksek bir not alacağımı bekliyordum, sınavım iyi geçmişti..İkincisi ise hayatı boyunca yüksek notlar alıp pohpohlanan bir öğrenciydim. Nasıl olur da 65 almıştım ben?

Şöyle bi 5dk. kendime gelemedim. Öğretmen tam derse geçmek üzereyken, parmak kaldırdım, konuşmak için izin istedim. Daha yüksek bir not almayı beklediğimi anlattım kendisine. Sınav kağıtları yanımda değil, dedi. Bir sonraki ders yanında getireceğini ve o zaman kağıdıma bakabileceğimi söyledi.

Neyse, dediği gibi bir sonraki ders sınav kağıtlarını getirdi. Daha sonra bütün sınıfın önünde sınav kağıdımı incelemeye başladı. O esnada birden bakışları değişti ve "Oğlum evladım, bu ne şimdi? Kağıdın yarısına kadar okuyabildim. Neden kağıdın diğer yarısını kırmızı kalemle yazdın? Hiçbir şey okunmuyor" dedi. Anlayacağınız sınav kağıdının yarısında kırmızı kalem kullanmıştım. "Oha! Kerize bak" diye bana yüklenmeden önce, hikayeyi biraz daha açayım sevgili okur..

O matematik sınavında sınıftaki bir arkadaş, "Öğretmenim, kırmızı kalem kullanabilir miyiz?" diye sormuştu. Öğretmen de onaylamıştı bu durumu. Tabii ki kırmızı kalemi başlıklar için kullanabileceğimizi söylemişti. Lakin malumunuz ben süpersonik bir insan olduğum için, kağıdın her yerinde kırmızı kalem kullanabiliriz şeklinde yorumlamıştım bu durumu. Sınav esnasında kalemimin ucu kırılmıştı, yanımda çinti olmadığı için ucunu açamamıştım (Bizim oralarda kalemtraş yerine "çinti" derler..neden derler bilmem ama). Yine çok akıllı bir çocuğum ya sözde, kimseden kalemtraş istemek ya da yedek kalem almak aklıma gelmemişti. En saf halimle, "olm, nasıl olsa kırmızı kalem kullanabiliyormuşuz. Onunla yazayım bari" diye devam etmiştim sınava.

Velhasıl kelam..Öğretmen bu hareketimden dolayı bana çok kızdı. İlk defa böyle bir olayla karşılaştığını söyledi. Kağıdı okuyabildiği kadarıyla notumu verdiğini ve bu duruma dua etmem gerektiğini söyledi.

Gördüğünüz üzere, o sınav kağıdının yarısında kırmızı kalem kullanan bendim..
O hikayedeki mal bendim..

Show Must Go ON

Son dönemde tribünlerimizde yaşanan bazı olaylar ve bizlere karşı uygulanan bazı anlamsız yaptırımlar canımızı sıksa da..çalışmaya, Fenerbahçe için çabalamaya devam.

Şov devam etmeli. Tribünde bizler elimizden geldikçe her türlü desteği veriyoruz, umarım takım da yapması gereken şeyi yapar ve geçen seneki başarılardan daha fazlasını yaşarız..





Pankartın yapım aşamasıyla ilgili fotoğraflar için buraya buyurun

Cumartesi, Ağustos 30, 2008

Kimlik Kontrolü Beyler


"... Dört bir yanda ‘Tek Kimlik Fenerbahçe’ pankartı var. Çin’in olimpiyada yapıştırdığı ‘Tek Dünya Tek Rüya’ sloganını hatırlatıyor. Oysa homojen bir kimlik değildir ki Fenerbahçelilik. Beton değil çatı, mermer değil mozaiktir. Fenerbahçe aşkı dediğiniz şey çoğuldur çoğul. Bu ‘tek’lik özlemi daha çok iki savaş arası faşizmlerinin sloganını, ya da neo-Çin ceberutluğunu çağrıştırıyor. Ama uzak dursunlar. Özgürlükçü, çoğulcu, demokratik bir cumhuriyet olsun."

Bağış Erten

Uefa Kuraları

Ntvspor güzel bir "rakipleri tanıyalım" bölümü hazırlamış.
Kişisel fikrim; Galatasaray ve Beşiktaş'ın güle oynaya tur atlayacakları, Kayserspor'un ise eleneceği yönünde. Bi de Kezman -şayet oynarsa- Kayseri maçlarında ne yapacak merakındayım..

İşte Ntvspor'un tanıttığı rakipler..

- Galatasaray'ın rakibi Bellinzona
- Beşiktaş'ın rakibi FC Metalist Kharkiv
- Kayserispor'un rakibi Paris Saint Germain

Jose Joaquin Moreno Verdu(Josico)

Senna olmayınca, yedeğini aldık. İyi mi ettik, kötü mü ettik bilinmez. Bu oyuncuyu yakından takip eden, ya da transferle ilgili fikir beyan etmek isteyenleri yorum bölümünde bekliyor olacağız..

Hayırlı olsun.

Can Bartu

Uefa:"Bir gün içinde Fenerbahçe'ye hem basketbol hem de futbol maçı kazandıran adam"

Geçmiş Olsun Büyük Kaptan

Büyük Kaptan'a nazar mı değdirdik arkadaş, anlamadım ki? Çok şükür, hayati tehlikeyi atlatmış.. Sağlık her şeyden önce gelir. Bir an evvel dönsün buralara.

Tv.de Mondragon ve Daum'un gözyaşlarını görünce bir tuhaf oldum.V.Manisaspor-Galatasaray maçında Manisasporlu Meduna'nın başına gelen talihsiz olayda, durumun aciliyetini fark eden ilk kişiydi Mondragon. Maçtaydım, tribündeydim..Hala gözlerimin önünde o tatsız hadise. Olay yaşanırken gözyaşlarını tutamıyordu Mondragon..O güne kadar kendisine tribünde ettiğim tüm küfürlerden dolayı helalleşmek için tribünden sahaya atlayasım gelmişti o an.Dün gece de Büyük Kaptan için ağlıyordu..Bir kez daha gösterdi insan olduğunu..Daum'un da gözyaşları vardı dünkü maçta. İnsan bir garip oluyor izlerken...

Öte yandan ezeli rakibin şu hareketi takdir-e şayandır, alkışlanasıdır..Teşekkürler.

Süper Kupa Zenit'in

M.United 1 Zenit 2

Gazprom sponsorluğundaki Zenit iyi oynadı ve kupayı hak etti. Sanırım bu kupayı M.United'dan daha çok istediklerini maçı izleyen herkes fark etmiştir..

Fatih Tekke ise Uefa'dan sonra, Süper Kupa'yı da kariyerine eklemiş oldu.

Şampiyonlar Ligi'nde Gruplar ve Tahminler


Tahminlerimi Talay Erker misali sıralayayım;

- A grubunda sıralama tablodaki gibi olur.

- B Grubunda da aynen. Lakin şu Anorthosis'in bizim grupta olmasını isterim, orası ayrı konu.

-C Grubunda Barça'nın ardından gelecek takım Shakhtar olabilir. Oradan direk Sporting gelir yorumu fazla iddia olur sanırım.

- D Grubu çok sağlam olmuş. Favorim tabii ki Liverpool. Gönlüm onlardan yana. Torres, Atletico deplasmanına nasıl gidecek, onu merak ediyoruz. PSV grubun zayıf halkası olur gibilerinden, Ahmet Çakar'ımsı bir yorum yapayım bi de..

- E grubu da aynen tablodaki gibi biter diyorum. Nihat'lı Villereal'i bu grupta ayrı bir takip edeceğiz tabii ki..

- F Grubunda her şey ortada desem, bana güler misiniz acep? Bayern diğerlerine nazaran bir adım önde gibi görünse de, bu grupta her şey olabilir.

- G Grubu..Biz bu grubun g noktasına ulaşırız yorumları fazlasıyla iddialı. Bir alttaki rakibimizin Kiev'e nazaran daha zayıf olmasını bekliyor ve yolumuza Uefa'dan devam edeceğimizi düşünüyordum. Takımın şu anki taktik anlayışına ve bir de gruptaki rakiplerimize bakınca, açıkçası ben; Mahmut Uslu-Nihat Özdemir-Murat Özaydınlı, Şekip Mosturoğlu gibi "bu grup tam bize göre hafız, çerez gibi takımlar" diyemeyeceğim. Çok şükür, hala mantığımla konuşabiliyorum. Avrupa futbolundan bihaber değilim...

-H Grubunda da tablodaki gibi bir durum ortaya çıkar..

Velhasıl kelam, her ne kadar "Show must go on" desek de, çok zor bir gruptayız. İnşallah ben yanılırım ve en az geçen seneki gibi Çeyrek Final oynarız diyelim..

Not: Tabloyu AcetoBlog'dan aldım dememe gerek yoktur sanırım..

Disko Disko Partizani


Haftasonu Antep'te ortaya konan kötü futbolun üzerine, "acaba" şüphesiyle bakılan bir maçtı. İlk maçta oyunun ilk yarım saatlik devresinde hızlı ve dikine oynayan bir Partizan vardı. İkinci maçta eksikleri de tamamlanacak bir Partizan olacağı için bu tedirginlik de haklılık payı var gibiydi..

Ne var ki, kanatlar biraz çalışır gibi görününce birçok pozisyon buldu Fenerbahçe. Güiza biraz savruk olmasaydı, goller daha erken gelebilirdi belki. Okçu lakaplı oyuncu gol atmak için gerekli hırsa sahip, ama olmaması gereken yerlerde harcadı aşırı efor, esas olması gereken yerlerdeki bitiriciliğini öldürüyor gibi. Bu maçta bir asistle kurtardı ama bundan sonraki maçları boş geçerse, Kadıköy'ün yeni sakinleri (aman Tanrım nasıl da cuk oturdu kelime) Güiza'yı da baskı altına alacaktır. Neyse ki, La Liga'nın son gol kralı olması, İspanya Milli Takımın 3. forveti olması gibi önemli artıları var..ki bu sebeple, şimdilik oyuncunun üstüne binmiyor tribünler.

Maldonado için ayrı parantez açmak isterim. Belki de geldiğinden beri en iyi performansını ortaya koydu. Hafta boyunca Dede'den sağlam fırça yemiş olabilir, yahut pabucun pahalı olduğunu artık iyice anlamıştır.. En az geri pas yaptığı, oyunu ileriye yönelik oynama adına en verimli olduğu maçtı.

Golleri atan Semih ve Alex için ekstra sözler söylemeye gerek yok. Sadece olmaları gereken yere gittiler ve ve gollerini attılar. Bu ikili ceza sahasına ne kadar uzak kalırsa, Fenerbahçe'ni gol atma olasılığı o kadar düşük olacaktır. Umarım Aragones bunu çok geç olmadan anlayacaktır..



Tribünlerdeki "tek kimlik" pankartları için yorum yapmaya değmez herhalde. Takım ne güzel şampiyonlar ligine kalmış. Ağzımızın tadı kaçmasın..



Daha fazla uzatmadan, Şampiyonlar Ligi'ne bir kez daha katılmanın güzel bir duygu olduğunu söyleyelim..ve önümüzdeki maçlara bakalım.

Salı, Ağustos 26, 2008

İstanbul Destanı

Foto:Mithatpaşa

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilâfsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm

Bedri Rahmi Eyüboğlu

İstanbul Üniversitesi

1 Ağustos 1932 Dar-ül Fünun kapatılmış ve yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Fotoğrafta kapıdaki yazının değiştirilmesini görüyorsunuz.

Milan Baros


Adnan Polat bu işi gerçekten de iyi biliyor. Çok yerinde bir transfer bence. Galatarasay son yıllardaki en iyi transfer dönemini geçirdi şüphesiz. Lakin yine de bu transfer Şampiyonlar Ligi eleme maçından önce yapılamaz mıydı?sorusunu akla getiriyor.Belki de Aceto'nun dediği gibi, Oliveira transferiyle çok oyalandığı için bu kadar gecikti Galatasaray.

Galatasaray'ın forvet hattı oldukça etkili bir hal aldı. Ümit Karan-Nonda ve Baros üçlüsü leblebi gibi gol atar Süper Ligde. Ümit Karan'la birlikte daha etkili bir ikili olacaklarını düşünüyorum ama Nonda'ya da ciddi bir sevgi var Galatasaray camiasında. Onu da göz ardı etmemek gerek.


Bu transferle birlikte herkes Baros'un o meşhur ırkçı hareketini hatırlatmaya başladı..Baros'un ilginç bir olayı daha var. Bilmem bizim medya o olaylardan haberdar mı? Şayet değillerse bile, 2-3 gün sonra gündeme gelir herhalde.

FLAŞ FLAŞ FLAŞ..
ALEM ADAMSIN BAROS

2006 yılındayız. Baros milli takım forması altında İtalya'ya karşı oynamış. Çoğu zaman sakat olduğu için milli takıma faydalı olamıyor. Çekler de bu durumdan şikayetçi. Tam bunlar konuşuluyorken, Çek gazetesi Blesk'de Baros'un içkiye fazla kaçırdığı bir geceden fotoğraflar ortaya çıkıyor. Bu karelerin birinde Baros kafasında kondomla dans ediyor. Birinde bir abiyle öpüşüyor, ve en son karede de bir abinin kucağında yığılıp kalmış olarak görüyoruz onu.

Baros kaliteli bir isim ama birkaç maç boş geçerse, gece hayatıyla ve uçarı sayılabilecek hareketlleriyle gündeme gelecektir memlekette. İşte burası kesin..





Not: Fotoğrafların bir köşesine "Bizden kaçmaz" tarzı arielortega.blogspot.com yazsa mıydım acep?

RocknRolla

Guy Ritchie'nin önümüzdeki aylarda gösterime girecek gangster filmi Rock n Rolla'nın animasyon açılış jeneriği internete düştü.


RockNRolla Prologue from rg lacandola on Vimeo.

'En Aptal' Karakter Adları

Ünlü sinema dergisi Empire, sinema tarihindeki ‘en aptal’ karakter adlarını seçti. Aksiyon filmlerindeki karakterlerin ağırlıkta olduğu listede bu filmlerin bir zamanlar vazgeçilmezi olan Cruise, Schwarzenegger, Stallone ve Van Damme gibi isimler bulunuyor.


Ağırlıklı olarak ‘maço’ bulunan karakterlerin yer aldığı Empire sinema dergisinin seçtiği ‘En Aptal Karakter Adları’ listesinde Michelle Rodriguez, Dina Meyer gibi kadın oyuncuların canlandırdığı karakterler bulunduğu gibi, ‘Blade Runner’ gibi bir başyapıtlara da rastlayabiliyoruz.

Cole Trickle (Tom Cruise - Yıldırım Günleri)


Tom Cruise’un bol testesteron yüklü filmlerinden biri olan ‘Yıldırım Günleri/ Days of Thunder’, ‘Yıldırımı durduramazsın!’ sloganıyla gösterime girmişti. Filmde Cruise otomobil yarışcısı ‘en aptal isimler’den biri olarak değerlendirilen Cole Trickle’ı canlandırırken diğer rollerde Nicole Kidman ve Robert Duvall bulunuyor.

Juan Sánchez Villalobos Ramírez (Sean Connery - İskoçyalı)


Christopher Lambert’ın başrolünde olduğu fantastik gerilim filmi ‘İskoçyalı’da insanların birbirilerinin peşine düşüp sadece bir tane ölümsüz kalana kadar birbirlerini katlettikleri gibi ‘uçuk bir hikaye’ anlatılıyor. ‘Adıyla ünlü’ ölümsüz savaşçı Juan Sánchez Villalobos Ramírez rolünde usta oyuncu Sean Connery var.

John Matrix (Arnold Schwarzenegger - Komando)


Şimdilerde California valisi olan, eski aksiyon yıldızı Schwarzenegger’in 80’lerde çevirdiği ‘bol hareketli filmlerinden ‘Komando’ en başarısız işlerinden biri olarak görülüyor. Schwarzenegger’in karakterinin adı da eleştirilerden nasibini almış gözüküyor.

Chev Chelios (Jason Statham - Tetikçi)


Yeni dönem aksiyon filmlerinden bol adrenalin yüklü ve adrenalin temalı ‘Tetikçi/ Crank’in bazı sahneleri gibi başkarakterinin adı da absürd bulunmuştu.

Castor Troy (Nicolas Cage - Yüzyüze)


John Travalto ile Nicolas Cage’i karşı karşıya getiren John Woo filmi ‘Yüzyüze/ Face-off’ iyi kötü karşıtlığını bol aksiyonla anlatan başarılı filmlerden biri olarak gösteriliyor. Özellikle gösterimden kalktıktan sonraki senelerde kendi hayran kitlesini yaratan filmde iki başrol oyuncusu da ‘üzerine bastırarak söylenen’ Caster Troy’u başarıyla canlandırıyorlar.

Lestat de Lioncourt (Tom Cruise - Vampirle Görüşme)


Tom Cruise listedeki bir diğer filmi ‘Vampirle Görüşme/ Interview With The Vampire’ ile kariyerindeki farklı filmlerden birine imza atmıştı. Brad Pitt’le başrolü paylaşan Cruise’un karakterinin adının komik bulunması kadar, makyajı da çok başarısız bulunmuştu.

Dizzy Flores (Dina Meyer - Yıldız Gemisi Askerleri)


Paul Verhoeven’ın bilerek b-film tarzında çektiği ve militarizmi eleştirdiği filmi ‘Yıldız Gemisi Askerleri/ Starship Troopers’ eleştirmenler tarafından hiç beğenilmemişti. Filmin dalga geçilen bir çok öğesinden biri de Dina Meyer’in canlandırdığı karakterin adıydı.

Jericho Cane (Arnold Schwarzenegger - Şeytanın Günü)


2000’lerin en kötü filmlerinden biri olarak görülen ‘Şeytanın Günü/ End of Days’in birçok öğesi gibi başrol karakterinin adı da komik bulunmuştu. Filmdeki bir sahnede Robin Tunney’in oynadığı Christine York karakteri ile New York, Şeytan ve dünyanın sonuyla ilgili kurulan bağlantı da filmin isimler konusundaki başarısızlığına bir örnek olarak gösterilmişti.

Marian Cobretti (Sylvester Stallone - Kobra)


Sylvester Stallone’nin yazdığı ve Brigitte Nielsen’le beraber oynadığı bu macera filminde Stallone’nin oynadığı karakter Marion Cobretti’nin adı kadar filmin replikleri de komik ve ucuz bulunmuştu.

Gibson Rickenbacker (Jean-Claude Van Damme - Cyborg)


Düstopik bir hikaye anlatan 1989 yapımı bu aksiyon bilimkurguda filmin en ilginç bulunan yanı filmdeki karakterlerin isimleriydi. Bunlardan bazıları; Gibson Rickenbacker, Marshall Strat, Fender Tremolo, Pearl Prophet...

Listedeki diğer karakterler:


Rain Orcampo (Michelle Rodriguez - Resident Evil)
Kit Fisto (Zachariah Jensen - Klonların Saldırısı ve Sith’in İntikamı)
Baron Samedi (Geoffrey Holder - Live And Let Die)
Pussy Galore (Honor Blackman - Goldfinger)
Johnny Utah (Keanu Reeves - Point Break)
Jean-Baptiste Emanuel Zorg (Gary Oldman - Beşinci Element)
Sir August de Wynter (Sean Connery - Tatlı Sert)
Count Laszlo de Almasy (Ralph Fiennes - İngiliz Hasta)
Roy Batty (Rutger Hauer - Blade Runner)
Jimmy Dix (Damon Wayans - The Last Boy Scout)

Grup CK Web Sayfası


Grup Ck Web Sayfası sizleri bekler..

Mutsuzluk #2


Mutsuzluk

Los Borrachos del tablon

Los Borrachos del tablon/Copa Libertadores 08'

Pazartesi, Ağustos 25, 2008

Yeni Asır TV

Dün gece TSYD İzmir şubesinin organize ettiği turnuvanın final maçını izledim. Bucaspor ve Manisaspor karşılaştı finalde. Maçı yayınlayan kanal ise Yeni Asır TV. Uydudan frekans ayarı yapıp, kanalı buldum ve koltuğa gömüldüm..Maç için her şey hazırdı. Ne var ki Yeni Asır Tv hazır değilmiş.

Maçı anlatan eleman futbolcuların isimlerini tam bilmiyor, çoğu zaman da oyuncuları karıştırıyor. Manisaspor'un golünü önce Borbiconi attı diye anlattı bize..10 dakika sonra, "Pardon..Hüseyin atmış" dedi. İnsan gülmeden edemiyor. Yorumcu arkadaş da komediydi. Peder bey tanıyormuş yorumcuyu. Kendisi hakkında detaylı bilgi verdi ama unuttum şu an ismini. Manisaspor kornerden bir gol buldu. Bunu yakalamak bir yönetmen için zor olmasa gerek. Devre bitti, golün tekrarının yayınlamadılar.

Gerçi daha sonra Bucaspor'un beraberlik golünü 10 kez tekrardan verdiler. Acep Manisaspor'a üvey evlat muamelesi mi yapıyorlar, diye düşünmedim değil. Yine de çok kötü bir yayın yaptı Yeni Aslır Tv.

Kupayı Bucaspor aldı penaltılarla..Onu da unutmadan söyleyeyim.. Maçın sıkıcı geçeceği belliydi ama vakit öldürmek bizimkisi bi nevi..E tabi bi de, kan çekiyor..Manisaspor ne de olsa..

Neyse ki, gece Real Madrid-Valencia maçı vardı da, futbol gördük..Geceyi kârlı kapattık

Eregenekon'un Şeyi

Ergenekon İddianamesini inceleye inceleye bir hal oldum şu sıralar. Hayır. Konuya tam anlamıyla vakıf olabilmiş de değilim.En çok da buna yanıyorum. Yok artık, dediklerim de var..Oha!Belliydi zaten, dediklerim de.. Ama yine de olaya daha çok, bir bok anlamadım! şeklinde yaklaştığımı söyleyebilirim.

Benim bu hadisede en çok ilgimi çeken telefon görüşmeleri oluyor. Dikkat ettim, Veli Küçük'ün bütün konuşmalarında en çok kullandığı kelime "şey". Bu hareketini eleştiriyor değilim. Sadece dikkat ettiğim bir noktayı söylemek istedim. Ekseriyetle şöyle konuşmalar yaşanmış. İnanmayan daha bir dikkatli takip etsin bundan kelli.

-Abi, şimdi falanca kişiyi korkutmamız lazım, çok ötüyor bu aralar
-Ya tamam X'cim, halledicez o şeyi..Sen şey yapma..Yalnız şu şey var ya, hani şey'in bacanağı..Onu da şey yapalım diyorum..İşte uyaralım..Sonradan başımıza şey olmasın, anladın mı?
-Sen merak etme abi,hallederiz..
-Tamam o zaman..Daha fazla şey yapmasın diye diyorum.Bunun gibiler sonradan çok şey oluyorlar. Bilmez değilsin.

Bir Fenerbahçe Klasiği

Gaziantepsor 1 Fenerbahçe 0

Rakip her sene Fener'e yatıyorlar zaten denen Antepspor da olsa, Fenerbahçe'nin son yıllarda yaptığı sezonun ilk maçları çoğu zaman kayıpla sonuçlanmıştır. Geçtiğimiz Cumartesi akşamı da yine bir kayıp oldu.

Aslında maçın genelinde oyuna daha iyi konsantre olan, gollük pozisyonlara giren, rakibine ciddi gol şansı vermeyen taraftı Gaziantepsor, yine de Fenerbahçe'nin bir şeyler yapıp gol atması mükündü, demek isterdim..ama öyle bir ihtimal yoktu. Güiza'nın verilmeyen penaltısını saymazsak(ki bu arada bir tane de Antep'in penaltısı es geçilmiştir), Fenerbahçe'nin gol atma olasılığı çok düşüktü. Sahada taraftarın artık antipatiyle baktığı bir Maldonado vardı. Yenilen golde en az hatası olan, hatta rakibinin topa vurmasını engellemeye çalışmasına rağmen, yine en çok küfürü yiyen o oldu. Alex'i geriye çekmek, Fenerbahçe'nin şu anki takım tertibinde yapılacak en büyük hata olur lafları da bir kez daha doğru çıktı.

Güiza'nın gol atarak sonradan açılan Arap atları misali coşacağı öngörülüyor. Yani onu la Liga'dan tanıyanlar böyle diyor; lakin bir gerçek var ki, La Liga'nın son gol kralı topa gelişine vurma konusunda yeterince cesur değil. La Liga'da attığı 27 golü tekrardan izlemeliyim sanırım. Bu da benim ev ödevim olsun. Yanlış bir yorum yapmış olmayalım.

Semih'in ise durumu ayrı bir komedi. Adam daha ne yapsın ki? sorusu sorulması en makul sorudur. Türk futbol tarihinin en ilginç ve de en bahtsız golcülerinden biri olmalı..

Şöyle bir sual daha geliyor insanın aklına bu arada. Fenerbahçe neden sahada varlık gösteremedi. Bu, Antepli oyuncuların güzel oyununu ayrı tutarsak, şu sebeplerle gerçekleşmiş olabilir; sezon öncesi yapılan ağır idmanlar, sıcaklık (ki bu iki taraf için de geçerli), sistemin henüz oturmamış olması ve konsantrasyon eksikliği..

Rakibi ciddiye almama gibi bir durum varsa, Zico'yu neden gönderdik o zaman sorusu sorulabilir bir de..

Takıma bir önlibero transferi yapılacağı söyleniyor. Bunun için beklenen şey, Çarşamba günü Partizan'ı elemek ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını kazanmak. Antep maçındaki gibi ne yaptığını bilmeyen bir görüntü sergileyen topçularla sahaya çıkarsak, Çarşamba gecesi hüsran yaşayabiliriz. Umarım oyuncular işin ciddiyetinin farkındadır.. Tekrar önlibero mevzusuna dönecek olursak, ben önliberodan çok Appiah tarzı oyuncu eksikliği yaşadığımızı düşünüyorum. Ortaya Selçuk'u koyup, yanına 2 tane Appi tarzı adam koysak takım şablonu daha elle tutulur bir hüviyete bürünür. Tabii bu dediğim şey Alex-Semih-Güiza üçlüsünün ilk onbirde çıkma zorunluluğuyla alakalı. Aragones her hafta üçünden birini keserek oynaayı düşünüyorsa, orası ayrı.

Tribünün maç performansına geçmeden önce, son yılların en etkileyici deplasman bestelerinden biri çıkmıştır bu hafta..Her söyleyişte alır götürür bir yerlere..

Eğer bir gün
deplasman yolunda
ölürsem otobüs ortasında
Fenerin uğruna
can verdiğimizi
mezarın taşına
iğneleyin
söylemeyin
duymasın sevdiğim
dayanamaz
böyle bir acıya
deplasmanda diyin uzaklarda diyin
öldüğümü söylemeyin

Görüntüyü indirmek isteyeni şuraya alalım..Biz devam edelim.

Maç öncesi yaşanan olayları geçiyorum, üstünde durmaya değmez bu arada. Tribün olarak çok iyiydik bence. Gerçi Antepspor'un ciddi bir tribünü yoktur, bu yüzden rakipsiz bir ortamdaydık denebilir.Ama yine de, o sıcağa ve takımın döküntü görüntüsüne rağmen, tribündeki kardeşlerimiz ellerinden gelenin en iyisiyle desteğini vermiştir.. Helal olsun demek düşer bize de.. ve aşağıdaki pankarta dikiz..

Cumartesi, Ağustos 23, 2008

Ölenle Ölmek

Çin 4. Uluslararası Basın Fotoğrafları Yarışmasında ödül alan fotoğraflardan biridir şu yukarıdaki kare..

Fotoğrafın adı var mı, bilmiyorum. Başlığı kendim yazdım.

Ölenle ölmek.. Ölenle ölür müsünüz? ya da ölenle ölünmez, hayat devam ediyor diyenlerden misiniz?

Trabzonspor

Ersun Yanal yönetimindeki ligin sürpriz takımı olması beklenen Trabzonspor sizce bu sezon ne yapar?

Ver 100 Milyonu Al Senna'yı

Son haberlere göre Senna kulübüyle olan sözleşmesini uzatmış. Kontrattaki serbest kalış bedeli olarak yazılan fiyat ise 100 milyon euro..

Senna'yı çok istiyorsak, yapmamız gereken şey basit. Basacaksın 100 milyon euro'yu, alacaksın Senna'yı..

(bkz.parayla her şeyi satın alabileceğini sanan taraftar modeli)

Bu Gurur Bizim


Video paylaşım sitesi olan YouTube.com dünya üzerinde 6 ülkede yasaklıymış. Bahsedilen 6 ülkeden biri olmak.

Bu gurur bizim.

Elvan

Türkiye'ye bir olimpiyatta iki madalya kazandıran ilk sporcu. Helal olsun Elvan demek düşer bizlere.

Bir ara Aurelio, dün Ramazan Şahin, bugünse Elvan'ın vatandaşlık hakkı ve Türkiye adına mücadele etmeleri sorgulanıyor memlekette. Bu konuyla ilgili en güzel yorumlardan birini Hıncal Uluç yapmış. Kendisini pek sevmesem de, söyledikleri bu konuyla ilgili yapılmış en iyi yorumlardan biridir..

“-Aurelio’ya da Elvan’a da kimsenin laf söylemeye hakkı yok... Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür...”

Türkçeye En Saçma Çevrilen Film İsimleri

- There's Something About Mary - Ah Mary Vah Mary (kesinlikle liste başı)
- Cruel Intentions - Seks Oyunları
- Life - Müebbet Kuşları
- Lock, Stock Two Smokiing Barrels - Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana
- Erin Brockovich - Tatlı Bela
- The Wedding Planner-Darısı Başıma
- Meet The Parents-Zor Baba
- Leon -Sevginin Gücü
- A Walk on the Moon- İç Çamaşırı
- Notting Hill - Aşk Engel Tanımaz


- Any Given Sunday-Kazanma Hırsı
- The Mothman Prophecies - Gecenin Nefesi
- Big Momma's House - Vay Anam Vay
- 40 Days and 40 Nights-Elim Belim Bağlı
- Sweetest Thing-Ateşli ve Tatlı
- Joy Ride-Asla Yabancılarla Oynama
- Ladykiller-Bayan Katili (deyimden bihaber olmak buna denir)
- Indiana Jones And The Temple Of Doom- Indiana Jones:Kamçılı Adam
- Analyze This-Anlat Bakalım
- Legally Blonde - Bu Nasıl Sarışın


- Coyote Ugly - Çıtır Kızlar
-What Dreams May Come-Aşkın Gücü
- Dude, Where's My Car- Çılgınlar ve Sevgililer
- Rush Hour - Bitirim İkili
- What A Girl Wants-Sevgi Her Şeydir
-Bruce Almighty - Aman Tanrım
- The Muse -Seksi Peri (Sharon Stone var ya filmde..)
- Pieces of April-Annemler Yemeğe Geliyor
- Must Love Dogs-Aşkla Randevu
- Sleepers -Kardeş Gibiydiler


Orjinaline sadık kalarak çeviri yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ama şu yukarıda saydığım çevirilere de gülmeden edemiyorum. Misal birebir aynı çeviriyi yapmak afişte beklenen etkiyi yapmayı engelliyor olabilir, örneğin "I Know What You Did Last Summer-Geçen Yaz Ne Yaptığını Biliyorum" filimde olduğu gibi. Bu dilimizin yapısıyla alakalı bir durum ayrıca..Lakin bu çeviriler her şeye rağmen çok komik di mi?

Listeye aklıma geldikçe eklemeler yapacağım.
Şimdilik bu kadarı kâfi..

We're not English - We are Scouse!

Did anyone think that we're English?

Barça'nın ayrılıkçı yanını antipatik bul, ama Liverpool taraftarının "Biz İngiliz değiliz" laflarından hoşnut kal.. Kolpalık mı? Bence değil.. Aynı şeyler değil çünkü.

Liverpool'a olan çocukluk yıllarımdan kalan sevgi belki beni böyle konuşturuyor ama Barça'nınkiyle aynı şey değil cidden...cidden..cidden

Canadian'dan Mesaj

Canadian'ın (Ercan Abi) Fenerbahçe tribünlerinin dünü ve bugünü anlatan müthiş kompozisyonunu herkes görmeli, okumalı diye düşünüp bloga taşımıştık malum. Hala okumayan varsa şiddetle öneririm, es geçmemelisiniz. Gönül verdiğiniz renk her ne olursa olsun, o yazıyı okumalısınız bence..

Gelelim şimdi neden bu mevzuyu tekrardan açtığıma. Ercan abi oraya bir yorum girmiş. Neden yazdığını açıklamış, okuyan eden herkese teşekkürlerini iletmiş. Bu kısmı da ayrı bir başlık altında değerlendirmemiz gerek diye düşündüm. Kusurumuz varsa affola..

Tekrardan Ercan abiye şükranlarımı sunuyorum bu arada..

***


gun be gun taraftarlik kavraminda yitirdiklerimizi gordugumde yazmak elzemdi. soyleyeceklerim vardi ve oldukca duygusal ve kizgin bir animda kaleme aldim yaziyi. bir nevi bireysel isyanimdi bu yazi. artik benim degil hepimizindir.

ortega'nin blogu vesilesiyle basta buradaki her renkten taraftara ve sonrada izin isteyip bu blogda yayinlayan ortega kardesime tesekkur ederim.

gun renk ayrimaksizin yitirdigimiz degerlere sahip cikma gunudur. bugune bana yarin baska renklere sevdalanmis taraftarlarin basina gelmesi kacinilmaz olan endustriyel futbol kabusuna karsi bir nevi ruyadan silkinis olduysa yazim ne mutlu bana.

destek veren herkese tekrar tesekkur ederim.

saygilarimla,

canadian (of etobicoke,ontario)

Cuma, Ağustos 22, 2008

Sefa Abi'nin Röportajı ve Son Olaylar Üzerine Kelam Etmek Gerekirse

Son dönemlerde yaşanan tribün sorunu, bildiriler, eleştiriler, yalan haberler, şikayetler vs. beni iyice sıkmaya başladı. İlk başlarda bazı bildirileri insanlara ulaştırmak gerek diye düşündüm ve elimden geldikçe hepsini blogdan yayımlamaya başladım. Garip eleştiriler aldım. Kimisi beni GFB'nin çapulcu bir üyesi olmakla itham etti, ki bu çok komiktir , benim GFB ile alakam yoktur. Sadece GFB elemanlarıyla tribün dostluğumuz/kardeşliğimiz vardır. Kimisi rantçı diye suçladı. Kimden ne düşüyorsa bana artık..benim bile haberim yok.

Bazı arkadaşlar da Aziz Yıldırım'ı eleştirirken kullandığım üslubu eleştirdi. Onlar da kendilerince haklıydı tabii, ama hepsine teker teker maillerine cevap yazarak anlatmaya çalıştım. Benim derdim Aziz Yıldırım'ın şahsı ya da bulunduğu makamla değildir. Kendisinin uzlaşmadan uzak yaklaşımları, bir diktatörmüşçesine yaptığı hareketler beni ziyadesiyle rahatsız etmekte. Düşüncelerime hiçbir sansür uygulanmadan kendimi ifade edebileceğim tek ortam burasıdır benim için. Bırakın da konuşayım biraz. Ekranın sağında yazan "Her hakkı patavatsızlığıma aittir" sözü haybeden söylenmiş değildir. Haddimi aştığımı -hala- düşünüyorsanız, onu da gençliğime verin artık, ne diyeyim. Ben de gayet iyi biliyorum bu yazdıklarımı herhangi bir gazetede ya da internet sitesinde yazamaycağımı. Dedim ya bu yüzden bloga karalıyorum bir şeyler..

Son olarak tekrar etmek de fayda var..GFB'nin de geçmişte hataları olmuştur.Bunları zaten yeri geldiğinde bu blogda yazdık çizdik ama son dönemlerde yaşanan olaylarda, hatanın en az olduğu taraf GFB'dir. Bu gerçeği de görelim..

Bu arada, Sefa abi Superonline'a konuşmuş. Önemli şeylere değinmiş. Bu röportajı da paylaşalım..

***


*Önce sizi tanıyalım Sefa kimdir?

1973'de Almanya'da doğdum.

* Evlimisiniz?

Hayır Evli değilim

*GFB'nin kurucusu siz misiniz? İsminide siz mi koydunuz?

Evet GFB'nin kurucusuyum denilebilir. Daha önce Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelere gidip oradaki taraftarların analizini yaptık. 5 gazeteci arkadaş ve ben bir taraftar grubu kurduk ve bir kaç alternatiften birisi olan Genç Fenerbahçeliler isminde karar kıldık.

*GFB ilk kurulduğundan bu yana ne değişti? Yani neredeydi ve şu an nerede?

GFB ilk kurulduğunda, grubun geneli maddi düzeyi çok düşük arkadaşlardan kuruluydu. Ancak şuanda bir milyarderin oğluda grubumuzun içinde bir milletvekili'nin oğluda ve maddi durumu çok zor olan arkadaşlarımızda. Bu insanları isteseniz dışarıda bir araya getiremezsiniz ancak biz bunu başardık. Tribünde her kesimden üyelerimiz omuz omuza Fenerbahçe'yi destekliyor ve dışarıda da arkadaşlıklarını devam ettiriyorlar.

* Peki, bildiğimiz kadarıyla GFB ilk kurulduğu dönemde Aziz Yıldırım'dan çok destek gördünüz. Başkan sizin arkanızdaydı. Daha sonra ne değişti?

Evet Başkanımız bize ilk zamanlar çok destek verdi arkamızda durdu. Baba - oğul gibiydik ancak daha sonra rant elde etmek isteyenler bizim üstümüzden prim elde etmek isteyenler başkanımızı bize karşı kışkırttı. Başkanımızda bizi yanlış anladı ve 2004'ten beri bağlarımız kopma noktasına geldi.

* Yani bağlarınızın kopma sebebi sadece insanların Sn. Aziz Yıldırım'ı size karşı doldurmasımıydı?

Aslına bakarsanız inanın bende ne olduğunu tam olarak çözmüş değilim.

* Sn. Aziz Yıldırım ile daha sonra, yüz yüze bu konu hakkında bir görüşmeniz oldu mu?

2006 Senesinde, ben Hacca gitmeden, dostalarımızın vasıtasıyla helalleşmek için bir araya geldik. Ancak 3 saatlik görüşmede bu konu hiç konuşulmadı.

FENERBAHÇELİ OLMADIĞIM DOĞRU DEĞİLDİR

* Yazılı basında, sizin hakkınızda Fenerbahçeli değil de, rakip takım taraftarı olduğunuz söyleniyor. Bu doğru mu?

Böyle birşeyi kesinlikle kabul etmiyorum. Ben Fenerbahçe'nin taraftarıyım. Son zamanlarda üzerimize çok oyunlar oynandı ve kesinlikle gerçeği yansıtmayan haberler çıktı. Bu bizi çok üzdü.

* GFB grubu üyelerinin size çok büyük bir bağları var. Sizi çok seviyorlar. Adınıza bestelenen marşlar, pankartlarda bunun göstergesi. Bunu nasıl başardınız? Size takılan 'Reis' sıfatını yakıştırmaları konusunda ne düşünüyorsunuz?

Hepsi benim kardeşim kesinlikle ayrım yapmıyorum. Sefa'yı Sefa yapan onlardır. Ben buna alçak gönüllük ve karşılıklı sevgi diyorum. Ben hiç bir zaman kibirli birisi olmadım. Onlara hep abi gibi yaklaştım. Ben onların benim hakkımda marşlar okumasını engellemeye çalışıyorum.

* Neden engellemeye çalışıyorsunuz?

Çocuklar her ne kadar sevgilerini göstermek istesede yanlış anlaşılıyor. Fenerbahçe isminin üstüne çıktığım gibi saçma yorumlar ortaya atılıyor.

ÇOK İSTEDİK AMA OLMADI

* Geçen sene hemen hemen her maçta Migros Tribünü'ne kombine istediniz. Ancak yönetimden olumsuz yanıt aldınız. Bunun sebebi neydi?

Yönetimin açıklaması, 2500 kişilik rakip takım taraftarına ayrılan bölgenin Migros Tribünü'nde olmasından dolayı oraya kombine yapmayacağızdı. ancak ben öyle olduğunu düşünmüyorum; Migros'a kombine yapılsaydı ateşli grup oraya girerdi ve rakip takımın seyircisinide sustururdu.

* Peki sizce bu kasıtlı mıydı?

Bunun cevabını kamuoyuna bırakıyorum. Yine yanlış anlaşılmak istemem.

2004'E KADAR BEDAVA BİLET ALDIK

* Sadece GFB olarak değil Türkiye'de ki diğer taraftar gruplarınında hakkında sıkça çıkan bedava bilet mevzusu var. Sizin elinize kurulduğunuzdan bu yana hiç bedava bilet geçti mi? Eğer geçtiyse isim verebilir misiniz?

Kurulduğumuz dönemden 2004'e kadar sürekli olarak geçti tabi.. Bizzat Aziz Yıldırım tarafından. Ancak 2004 senesinden bu yana kesinlikle ama kesinlikle geçmedi.

* Elinize geçen bilet sayısı maç başına nekadardı?

1500 civarı...

CAMİAMIZIN BAŞKANIYDI...

* Sn. Aziz Yıldırım istifa ettiğinde taraftarlar bir yürüyüş yaptılar. Başkan'ı görevine geri çağırmak adına. GFB'de bu katılımda öncülük yaptı. Yani bir nevi zeytin dalı uzattınız. Aziz Yıldırım'dan daha sonra bir geri dönüş oldu mu tarafınıza?

Biz bunu bir beklenti için yapmadık. Her ne olursa olsun Aziz Yıldırım bizim klübümüzün başkanıydı. Başarılı olmuş olmamış önemli değildi o Fenerbahçe'nin başkanıydı.

* Sizce başarılı mı?

Bence genele bakıldığında başarılı, ancak insanlarla diyalogları başarısız. İlk zamanlar böyle değildi. Korktuğum nokta; Başkanlığı bıraktıktan sonra dostu kalmayacak. Eskiden çok sevcen ve çok babacan biriydi Aziz Yıldırım. Ama sonradan n'oldu inanın bende bilmiyorum.

ÜZERİMİZE OYUN OYNANDI

* MTK maçında yaşananlardan dolayı siz ve bir kaç arkadaşınız 1 yıllık ceza aldınız. Çıkan olaylar sırasında tribünde miydiniz? Yada arkadaşlarınız, onların tribünde olmadığını duyurdunuz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Burada bize karşı oynanan art niyetli bir oyun var. Ceza alan arkadaşlarımızdan bir tanesi o gün Maraton Tribünü'nde değil, Migros tarafındaydı. 5 tanesinin olayla alakası bile yoktu. Bende son 30 saniye kavgayı ayırmak için araya girdim. Eğer girmeseydim bu kez de neden devreye girmediğim konu olacaktı.

Hakkımızda rapor tutulmuş, Vali'nin de onayıyla ceza aldık. Tabi burada bize karşı siyasi bir oyun oynanmıştır. Çünkü hem Valimize hemde Başbakanımız'a mail ve fax yoluyla ulaşmaya çalıştık ancak her hangi bir geri dönüş alamadık.

* Art niyetli bir oyun dediniz. Bu oyunu size Fenerbahçe yönetimi mi oynadı? Sizce sebebi neydi?

Benim duyumlarıma göre onları rahatsız eden çocukların 'Genç Fenerliler' diye tezahüratta bulunmaları. O sadece maç sonunda verdiğimiz desteğin altına attığımız bir imzadır. Ancak bu yanlış yorumlandı. Fenerbahçe'nin üstüne çıktığımız söylendi. Bu kesinlikle doğru değildir. Biz orada Fenerbahçe için bulunuyoruz ve tek gerçek Fenerbahçedir.

BİZE ÜÇ TEKLİF SUNULDU!

* 08.08.2008 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Stad Müdürü Sn. Ayhan Bak, Sn. Özcan Tuzcuoğlu ve telefonla görüşmenin bir kısmına katılan Sn. Bülent İşcen ile bir görüşmeniz oldu. Bu görüşmede neler konuşuldu?

Yönetime bizimle ilgili şikayet gelmiş. Maraton Tribünü E Blok'ta kombine sahibi olanlar tarafından. Bunları bize beyan ettiler. Yaşı büyük abilerimiz ve aileler bizden ve tezahüratlarımızdan rahatsız olmuşlar. Olabilir çünkü biz bağırırken kulaklarını tıkayanlar olmuştu gürültüden.
Zaten başından beri yanlış strateji uygulanmıştır. Tezahürat yapmak istemeyenler ve bizim bir arada oturmamız yanlıştı.

MİLLİYET GAZETESİNDE BUGÜN YAYINLANAN 'GFB MİGROSA GERİ DÖNÜYOR' HABERİ KESİNLİKLE GERÇEK DIŞIDIR.

O GÜN BANA 3 TEKLİF SUNULDU;
BİRİNCİSİ; Telsim'e combine, İKİNCİSİ; Migros'a geri dönüş, ÜÇÜNCÜSÜ ise Maraton'da kalıp herkesin koltuğunda oturup kimsenin rahatsız edilmemesiydi.
Bizde bu teklifleri arkadaşlarla kendi aramızda değerlendirmeye alacağımızı bildirdik.

* Yaptığınız bildiride; yönetimin Fenerium Tribünü'nden kombine kart almak isteyenleri, sizin bulunduğunuz yani Maraton Tribünü E Blok'a yönlendirdiğini söylediniz. Yönetimin bunu yapmadaki amacı neydi sizce?

Bana göre kastlı yapıldı. Amaç GFB'nin oradan çıkarılmasıydı. Ama şikayetler doğruysa şayet, şikayet edenler haklıdır. İnsalar oraya takımını desteklemek için değil maç izlemek için geliyordur. Sonucunda onlarda bizim büyüklerimizdir, özür diliyoruz kendilerinden.

BÖYLE BİR CAHİLLİK OLAMAZ

* Fenerbahce.org'da ve sizin adınızın kesinlikle geçmediği, ancak dolaylı yollardan, sizinle alakası olan konularla ilgili yapılan açıklamada; Kritik maçlarda küfürlerin edildiği ve bu küfürlerin takıma ceza aldırmak için yapıldığı söylendi. Siz ne düşünüyorsunuz? Sizin böyle bir eyleminiz oldu mu?

Böyle bir cahillik ve saçmalık olabilir mi? Bizden böyle bir şeyi nasıl beklerler. Bu suçlamayı asla kabul etmiyorum. Bu Fenerbahçe'ye ihannettir ve biz bu renklere asla ihanet etmeyiz.

* Saadettin Saranla görüştüğünüz ve bu konudan dolayı Sn. Aziz Yıldırım ile ters düştüğünüz iddia ediliyor. Bu doğru mu?

Sn. Saran ile 2004'te futbolcumuz Semih Şentürk'ün İzmir'de ki düğününde görüştük ve o günden sonra kendisiyle asla bir görüşmem olamıştır.

* Peki Tahir Kıran ile görüşüyor musunuz?

Tahir Kıran'ı bir abi olarak severim. Ancak kesinlikle 2 senedir GFB ile bağları kopmuştur. Yaklaşık 1,5 senedir de kendisini görmüşlüğüm yoktur.

TAHİR KIRAN'DAN DESTEK GÖRMÜŞTÜK AMA...

* Peki GFB, Tahir Kıran, Saadettin Saran ve H. Bilal Kutlualp'ten hiç bir destek gördü mü?

Hayır şu anda herhangi bir destek söz konusu değil. Bakın, bir çok muhalefet var ancak Fenerbahçe'nin arkasından iş çevirmek, bizimde olduğu gibi kimsenin haddine değildir. Geçmişte her Fenerbahçeli gibi Tahir Kıran tarafından destek görmüşüzdür. Ama şu anda kesinlikle her hangi bir destek söz konusu değildir. Tahir Kıran ile GFB 2 yıl once bağlarını tamamen koparmıştır.

Sn Aziz Yıldırım'da bu konularda bizleri hiç dinlemeden, insanların bizim hakkımızda yaptığı haksız suçlamalara inanmış ve bizden uzaklaşmıştır.

HATTA BİZİM KOMBİNE ALDIĞIMIZA 'İNANMADILAR. ALACAK DURUMDA DEĞİLLER, KESİN DESTEK VARDIR' DEDİLER.

NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE YEMİN EDERİM HER HANGİ BİR DESTEK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. EĞER DESTEK ALDIĞIMIZ ISPATLANIRSA KOMBİNELERİ İPTAL ETMEYE HEMEN HAZIRIZ.


* Tribünden gelen Volkan Ballı, Sn. Ali Şen'in oğlu Metin Şen ile aranız çok iyi. Onlar hiç aracı oldular mı?


METİN ŞEN'E TEŞEKKÜRLER

Metin Şen ve Bülent İşcan'ın hakkını ödeyemeyiz. Başkanla aramızı düzeltmek için bize çok yardımcı oldular.

Belirtmeliyim ki Fenerbahçe Camiası'nda okadar büyüklerimiz var ki ancak hiç kimse bana göre aracı olmak istemiyor. Bu nedenle biraz kırgınım. Ancak sadece Metin Şen bize destek veriyor ve kendini resmen buna adamış durumda.
Sizin aracılığınızla taraftar psikolojisinden anlayan ve bize yardımcı olan Metin Şen'e teşekkür ediyorum...

* Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda artık eski atmosfer yok gibi. Bunun nedeni sizce nedir?


Bana göre bunun ilk sebebi bilet fiyatlarının çok pahalı olması. Eskiden genç arkadaşlarımız paralarını biriktirerek bilet alır ve maçlara gelirdi ama artık para biriktirseler bile bilet alacak durumları olmuyor maalesef. Bu yüzden her hafta taraftar profilide değişiyor.

* Fenerbahçe'nin diğer taraftar gruplarıyla aranız nasıl? Size destek oluyorlar mı?

Hepsiyle aramız çok iyi. Sağolsunlar destekleriniz bizden esirgemiyorlar. Sizin aracılığınızla kendilerine teşekkür ediyoruz.

BEN NAMAZIMI ALLAH İÇİN KILARIM! DİNİ ALET ETMEM!

* Fenerbahce.org'TAN YAPILAN BİR BİLDİRİDE SİZİN DİN'İ ALET ETTİĞİNİZ (Olay sırasında koridorda namaz kılıyordum açıklamanızla) SÖYLENDİ. BU KONU ÇOK HASSAS BİR KONU, BİR AÇIKLAMA YAPMAK İSTİYOR MUSUNUZ?

ASLINDA HİÇBİR ZAMAN KILDIĞIM NAMAZI ALET ETMEM. O GÜN AKŞAM NAMAZI SAATİ GEÇMİŞTİ. EĞER NAMAZI CAMİİDE KILSAYDIK MAÇA YETİŞEMEYECEKTİK. BİZDE KORİDORDA NAMAZIMIZI KILDIK. BENİM VE ARKADAŞLARIMIN OLAY SIRASINDA NAMAZ KILDIĞI DOĞRUDUR. BİZDE DOĞRUYU SÖYLEDİK.

BEN SIRBİSTAN'DA DA STADTA POLİSLERDEN RİCA ETTİM VE NAMAZIMI KILDIM. BAŞIMDA 5 POLİS BEKLEDİ, PARTİZAN TARAFTARLARI ZARAR VERMESİN DİYE VE NAMAZIMI KILDIM. ORADA YANLIŞ ANLAŞILMADIM AMA KENDİ ÜLKEMİZDE VE KENDİ STADIMIZDA YANLIŞ ANLAŞILIYORUM.
BENİ DÜŞÜNDÜREN BU...

BEN NAMAZIMI ALLAH İÇİN KILARIM, SEMPATİK GÖZÜKSÜN DİYE DEĞİL.

ESKİDEN 'ALKOLİK GENÇLİK' DİYE İDDİALAR ORTAYA ATILIRDI, ŞİMDİ DE NAMAZ KILIYOR DİYORLAR. BİR TÜRLÜ KENDİMİZİ BEĞENDİREMİYORUZ...

'DEMOKRATİK' BİR ORTAMDA OYLAYACAĞIZ

* GFB'nin bundan sonraki planı nedir? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?

BUNDAN SONRA İLK ÖNCE MARATON'DA Kİ BÜYÜKLERİMİZLE AYRI AYRI GÖRÜŞÜP, KENDİLERİNİ RAHATSIZ ETMEDEN, MARATON'DA KALMAK İSTİYORUZ. ANCAK OLURDA ANLAŞAMAZSAK FENERBAHÇE'NİN MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA GİRDİĞİMİZ MARATON'A YİNE FENERBAHÇE'NİN MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA ÇIKMASINI BİLİRİZ.

AMA ÖNCE KENDİ ÜYELERİMİZ ARASINDA OYLAMAYA SUNACAĞIZ. ARKADAŞLARIM BEN NE DESEM DİNLEYECEKLERDİR ANCAK, BEN BUNU DEMOKRATİK SİSTEMLE ÇÖZÜM YOLUNA KAVUŞTURMAK İSTİYORUM.

* Bu durumda siz tarafsız mı olacaksınız?

EVET, KESİNLİKLE OBJEKTİF VE TARAFSIZ OLACAĞIM.

* Bunca yıldır taraftar olarak stadlardasınız. Unutamadığınız bir olay var mı?

Trabzon maçını unutamam. 2002 Senesinde Trabzonspor deplasmanına gittik. Orada olaylar çıktı ve başkanımız Aziz Yıldırım, sahaya inip taraftarlarına sahip çıkmıştı. Bazı arkadaşlarımız çıkan olaylarda yaralandılar ve hastaneye kaldırıldılar. Bizde uzun bir süre stadda bekletildik. Trabzon Emniyet Müdürü ve Alay Komutanı bizi İstanbul'a göndermek istedi ve bizden sonra arkadaşlarımızı İstanbul'a yollayacaklarını söylediler. Biz de onları almadan bir yere ayrılmayacağımızı söyledik. Alay Komutanı şaşırdı ve ' Onlarda hastanede aynı şeyi söyledi. Siz nasıl birbirinize bukadar bağlısınız' dedi. O an hepimizin gözleri doldu.

* Bir çok İl ve Ülke'ye yayıldınız. Bu tribünlerde açılan pankartlardan bariz belli oluyor. Peki üye sayınız ve kaç İl - Ülke'ye yayıldığınızı sorabilir miyiz?

Üye sayımız hızla artıyor ve milyon'u geçmiştir. artık takip etmek imkansız oldu. 8 Ülke ve 72 İl'de derneklerimiz var. Bizi destekleyen herkese sonsuz teşekkür ediyorum.

BAŞBAKAN'IN KONUYLA İLGİLENMESİNİ İSTİYORUZ

* Son olarak bizim aracılığımızla vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

BAŞBAKANIMIZA VE VALİMİZE SESLENMEK İSTİYORUM. BİZİM ÜZERİMİZE BİR OYUN OYNANDI VE BİZ MAĞDUR BIRAKILDIK. BURADA KESİNLİKLE KUL HAKKI VARDIR. BEŞ ARKADAŞIMIZ VE BEN STADA GİREMEYECEĞİZ. YAZIK DEĞİL Mİ? BAŞBAKAN'DAN RİCAM BİR MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRSİN VE KASETLER İZLENSİN. GERÇEKTEN BİZİM BİR KUSURUMUZ VARSA EĞER, BİZ KABUL EDERİZ. BEN ALLAH KATINDA DAVACIYIM.SUÇSUZ OLDUĞUMUZ HALDE BİZE BU CEZAYI KİM VERDİYSE, ONDAN ALLAH KATINDA DAVACI OLUYORUM. GÖRÜNTÜLER EMNİYETTE MEVCUTTUR BU GÖRÜNTÜLER TARAFSIZ MÜFETTİŞLER TARAFINDAN İZLENMELİ. BURADA MAĞDUR OLAN BİZLERİZ. VE BAŞBAKANIMIZ HER T.C VATANDAŞININ OLDUĞU GİBİ BİZLERİNDE BAŞBAKANIMIZ. ONDAN BU KONUDA YARDIMCI OLMASINI İSTİYORUZ. HER VATANDAŞ GİBİ BUDA BİZİM HAKKIMIZ. BEN ONUN İYİ NİYETLİ BİR İNSAN OLDUĞUNU VE BİZLERE YARDIMCI OLACAĞINDAN UMUTLUYUM. ANCAK ÇOK SAYIDA ATTIĞIMIZ FAX VE MAILIMIZE HENÜZ CEVAP ALAMADIK.

Röportaj MERT MUSLU

Kamera / foto: YAVUZ ALKAYA

Takım Aşkı

Maier Lorenz: " Hiçbir insan takım seçmez... Sadece, ona ait olduğunu hisseder. "

*Neden Fenerbahçe'yi seçtin sorusuna verdiği cevap..

Fark Var Mı?

O da Ronaldo
Bu da Ronaldo

not: sadece espridir..oyunculuklarını mukayese etme derdinde değilim

Perşembe, Ağustos 21, 2008

Şipşak Sağlık Raporu

- Herhangi bir kusurun var mı?
- Yok
- Görme bozukluğu var mı?
- Yok
- Tamam çıkabilirsin..
- Eyvallah

***

Bu ne lan? 5 saniye bile sürmedi.. Bu mudur yani ehliyet alabilmem için gerekli olan sağlık raporunun verilme aşaması. Tamam. Çok kısa sürede işimizi halletik, iyi güzel ama..garip geldi be!

Baskın Oran'dan Ergenekon Yorumu

Solcular neden Ergenekon davasına olayların çözümü için destek vermiyorlar? sorusuna Baskın Oran'ın yanıtı:

"..PEKİ, niye 2008’deki Ergenekon davasında Susurluk kadar bile sesleri çıkmıyor? Bu insanlar Veli Küçük’ü mü destekliyor? Tabii ki hayır. Ama, daha önce de yazdım, onların kafasında önemli olan "darbeci-demokrat" karşıtlığı değil. Meşhuuur "laik-dinci" karşıtlığı. Devletteki çetelere karşı çıkmak AKP’ye yarayabilir, onun için susmak lazım. Hatta, iddianameyle fırsat buldukça alay etmek.


Bu insanlar, yine daha önce de yazdım, evrenin en berbat içgüdüsüyle hareket ediyorlar: Korku.

(...) Bunlar nasıl ’solcu’ oluyor? (...) Çünkü AKP Protestanlaşırken bunlar sürekli Katolikleşiyorlar. Kemalizm’i din, M. Kemal’i peygamber, Nutuk’u Kitab-ı Mukaddes, Anıtkabir’i Kábe ettiler. Yazıktır Atatürk’e. Çünkü o kadar geriler ki, AKP’yi modern gösteriyorlar..."

Çarşı'nın Duyurusu

Kamuoyuna

28 Mayıs tarihinde kamuoyuna yaptığımız toplu açıklamada şöyle demiştik:

“İnşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.”

Dinlenmek ve dinlemek istiyorduk. 25 yıllık onurlu ve tutkulu davamızın sorunlarını tartışmak, bugüne kadar vardığımız noktayı daha da ileriye taşıyacak bir anlayış geliştirmek ve en önemlisi Çarşı hakkında bugüne kadar ileri geri konuşanların eteklerindeki taşları dökmesini bekledik.

İki gözlemimizi aktarmalıyız. Bir, öncelikle Çarşı, dostlarının ve rakiplerinin saygı duyduğu, futbol camiasının kimliği ve varlığını olgu olarak gördüğü bir markaydı. Çarşı’dan yoksun olmak Türkiye’de verili futbol kültürünün de eksik kalması demekti. Bu saygınlığı kazandırmaktan övünç duyduk.

İkinci gözlemimiz ise aradan geçen üç aylık zaman diliminde -Çarşı’nın yokluğunda- hiç kimse, hiç bir kurum ve hiç bir muarızımız bizleri suçlayan, bizlerin yüzünü kızartacak ve bizleri zan altında bırakacak hiç bir belge ve bilgi yayınlayamadı.

28 Mayıs tarihinde dört nedenle ara vermeyi kararlaştırdık.

1. Çarşı markasının Beşiktaş’ın önüne geçtiği iddiası. Bu iddia bizleri hem güldürdü, hem de düşündürdü. Beşiktaşsız Çarşı ya da Çarşı’sız bir Beşiktaş olamazdı ki. Hepimiz Beşiktaş sevdalısıydık. Beşiktaşlıydık. Hiç bir değer ve markanın siyah beyaz bir aşk hikayesinin önüne geçmesine öncelikle biz izin vermezdik.

Ancak sadece biz değil kamuoyu da biliyor ki son 15 yılda sadece iki kez şampiyon olan Beşiktaş camiasına gönül veren gençler sadece sportif başarı nedeniyle değil, biraz da tribünün gerçek hakimi ve Beşiktaş değerlerinin savunucusu Çarşı olduğu için Beşiktaşlı oluyordu. Beşiktaşlı olmak bir ayrıcalıktı ve bu ayrıcalığın tribündeki ismi Çarşı’ydı.

2. 25 yıldır gecesini gündüzüne katan, Beşiktaş tribünün başarısı ve etkinliği için hayatını, yaşam biçimini ve özel hayatını vakfeden biz Çarşı kurucularına olmadık, mesnetsiz iddialar öne sürüldü. 25 yıldır hiç kimse bizim sevdamızı istismar konusu yaptığımızı kanıtlayamadı. Kanıtlayamayacak da. Hakkımızda çıkan bu iddialar kanıtlanamadı ama Beşiktaş’a düşmanlık besleyen çevrelerin sık sık dile getirdiği bu iddia bizleri yaraladı. Heyecanımızı törpüledi. Geçtiğimiz üç ayda “hodri meydan” dedik. Hiç kimseden belgeli, kanıtlı bir iddia göremedik.

3.Beşiktaş camiasının birlik ve bütünlüğünün bozulmasına tepki duyuyorduk. Oysa mabedimizde bizleri diğer tribünlerden ayıran tek özellik, bizlerin 33 bin kişilik tek ses ve tek yürek bir koro oluşuydu. Birlikte hissederek, birlikte şarkılarımızı söyleyerek, birlikten kuvvetin doğduğunun kanıtıydık. Beşiktaş’ı kemiren dedikodu,hizipleşme, ve gruplaşma eğilimlerine karşı gereğinde kendimizi ortaya koyacak cesaret ve özveriye sahip olmalıydık.

4. Son olarak yaşanan kimi adli olayların sorumluluğunun bütün tribüne mal edilmesi ve Çarşı’yı kuran kardeşlerimizin sık sık bir kriminal suçlu gibi algılanması karşısında, çocuklarımıza “biz sadece Beşiktaş’ı sevdik” açıklaması yapmak zorunda kaldığımız için kızgındık.

Şimdi dosta düşmana ilan ediyoruz. Yeni dönemde Çarşı grubu olarak yeniden tribünlerde olacağız.

Tribünlerde olacağız zira Beşiktaş haberlerini sadece kaos, dedikodu, problem ve husumet üzerinden kurgulayan basına karşı “Forza Beşiktaş” diyeceğiz.

Tribünleri terk etmeyeceğiz zira birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmak için bütün hüsnüniyetimizle Beşiktaş camiasının emrinde olacağız.


“Semt bizim aşk bizim” diyenlerle dayanışma içindeyiz. Türkiye’nin tek semt takımının semtimizin dışına sürülmek istenmesine tepki duyduğumuz için semtimizin evlatları olarak buradayız.

Hatalarımız olmadı mı? Biliyoruz ki oldu. Tribünlerin eleştiri ve tepkilerini dikkate alan bir yönetim anlayışına duyduğumuz özlemle, Beşiktaş’ın çıkarlarını savunacağız. Ancak hatalarımızdan ders çıkararak yönetimleri tribünün değil, kongrelerin devireceğini savunacağız.

Beşiktaş duruşu giderek yozlaştırılan bir değere dönüştü. Oysa bizler Beşiktaş duruşunun ahlaklı, fair play’e dayanan, tevazu ile biçimlenen, alçak gönüllülükle örülen, “şerefli ikincilikleriyle” onur duyan bir değerlerin temsilcisiyiz. İşte bu doğrultuda Çarşı tribünlerinde yeniden olgun, vakur ve birbirine saygılı Beşiktaş kardeşliğini savunan bir Çarşı tribünüyle burada olacağız.

Çarşı bu ülkenin ortak değerlerine saygılı, Türkiye’nin gerçek profilini yansıtan bir tribüne geleneğinin adıdır. Futbolun sadece futbol olmadığını bilecek kadar ülkemizin sorunlarıyla ilgili, tribüne hiç bir biçimde siyaseti sokmayacak kadar da duyarlı ve kararlı olmaya devam edeceğiz.

Çocuklarımızı, aileleri, kadınlarımızı tribünden uzaklaştıran bir tribüne kültürüne karşı değerlerimizi savunan, herkesin kardeşçe takımını destekleyeceği Beşiktaş’ımızın göbeğinde Çarşı’dayız.

Anadolu’daki kimi taraftar grupları arasında tribünlerin gerçek lideri ve önderi Çarşı’yı hedefleyen bir düşmanlığın olduğunu görüyoruz. Geçmişte yaşanmış ve Çarşı’dan kaynaklanmayan kimi gelişmelerle ilgili olarak Beşiktaş taraftarına duyulan bu husumetin kini ve nefreti körüklemekten başka bir hiç bir şeye hizmet etmeyeceği aşikardır.İşte bu nedenle Anadolu kulüplerinin taraftarlarına fair play anlayışı ile dostluk ve kardeşlik elimizi uzatıyoruz.Anadolu’daki taraftar gruplarının zor günümüzde, Optik başkanımıza gösterdikleri saygı ve vefayı unutmadık. Son holiganın tabutu başında kurulan empatiyi kalıcı kılmak için çaba göstereceğiz.

Biz bütün güç odaklarına mesafeli , endüstriyelleşen futbol mantığına karşı son barikatız.
Beşiktaşlılık bizler için babamızdan kalan miras değil, evlatlarımıza olan borcumuzdur.. O borcumuzu ödemek için “yeniden” diyoruz.
Biz tribünlerin asi sesiyiz.
Biz Çarşı’yız.


ÇARŞI

Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #11

* İnsan, en inanılmayacak şeylere kanabilecek yaradılıştadır.Ama bir kez de kafasına bir şey yerleşti mi, onu söküp atmak isteyenin vay haline! (Genç Werther'in Acıları-Goethe)

* Bir çıkış belgesini almak için bana otuz takla attıran üniversiteme selam ederim buradan.

*Yaş olmuş 24. Bugüne kadar niye ehliyet almadım sorusunu sordum kendime. Oysa arabamız da var her an kullanabileceğim. Sanırım tamamen üşengeçlikten. Neyse, geç olsun güç olmasın diyerek yazıldık kursa. 2 günle kaçırmışım hadiseyi. Acele etseymişim, bu Cumartesi sınava girecektim. Şimdi kaldık Ekim'e..

Alpay: Eylül'de gelme , Ekim'de gel bu kez..


* Ehliyet kursu demişken. Şöyle vakit geçsin diye gidiyorum akşamları. Kardeşim, bir tane mi benim yaşıtım güzel hatun olmaz. Yarısı benden yaşça büyük, evli insanlar..diğer yarısı da bu sene ÖSS'ye girmiş kişiler..Düşünün ortamı.

* Kalabalık mekanlarda bomba patlama ihtimalini düşünür oldum bu aralar. Teröristlerin yapmak istediği de bu zaten. Halk paranoyak olsun.. Rapbitt'le konuşurduk hep. Ulan şu İstiklal'de bomba patlasa ne fene olur diye..Şom ağızlılık yapmayayım yine..aman diyeyim.

* Bazen öyle anlar oluyor ki, iki telefonum da aynı anda çalıyor..Arayan kişiler de önemli isimler oluyor..ve ben en cevap veremeyeceğim ortamda oluyorum bu zamanlarda..(İki telefon taşımak da gereksizdir ama oldu bi kere..yedik bu naneyi..). Çok kötü bir durum..

* Sorarım bazen kız arkadaşlarıma..Neden beyaz pantolon giyiyorsunuz diye? Beyaz giymek cesaret işidir, derler..ve eklerler, "Sen sapıksın..Herkes senin kadar fesat değil". Tamam. Dediğiniz gibi fesat olan kişi ben olayım..ama şunu da unutmamak gerekir..Beyaz pantolon, beyaz mini etek vs. giyen hatunlara garip bakan tek ben değilim. Hatta ben aralarında olaya en naif yaklaşanımdır belki ama nerde..Gel de bunu anlat kızlara. Hemen genelleme yapma kusurumdan başlarlar..En iyisi daha fazla konuşmamak..

* Bir kadının haklı olmaktan anladığı şey tüm suçun onda olmamasıdır. (Sophie Arnould)

* Peki peki..Bu kadar yüklenmeyelim kadınlara..Hatta fırsat buldukça Beckham, Brad Pitt, Damir Mrsiç fotoğrafları atalım bloga..Dargınlık, kırgınlık olmasın.

*Bir mekanda oturuyorduk ailece.. Yemeklerimizi yerken, yanıbaşımızda ölü bir kuşla oynayan bir kedi gördüm. Her ne kadar kuşun hali beni üzse de, kedinin kuşun ölü bedeniyle oynarken yaptığı hareketler ilgimi çekti, cep telefonuyla kayıt yaptım. Kedinin komik hareketleri güldürdü beni..Kayıt tuşuna bastım ve gerisi videoda..



* Bu arada bu da bir ilk oldu bu blog için. İlk kez Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar bölümüne bir video ekledik..

* Bloga gönderilen isimsiz yorumlara kafayı takmış durumdayım. Bunu bir ara Uçan Hollandalı da yazmıştı. Bir isim ya da rumuz yazmak çok mu zor diye düşünmeden edemiyorum gerçekten. Bunu istememin sebebi muhattabımızı bilelim derdidir. İnsan birine cevap yazarken, bir isim ya da rumuza hitap etmek istiyor. Her şeye rağmen isimsiz yorumlar devam edecektir yine..ame ben derdimi anlattım ya..Yeter bana.

* Lisede yabancı dil bölümünde okudum. Üniversitedeki bölümümde buna bağlantılı olarak İngilizceyle alakalı oldu. Bir sohbet meclisinde kendimi tanıtırken, okuduğum bölüm sorulduğunda "İngiliz dili ve edebiyatı" dememden sonra, "ya bir şey sorucam, İngilizce konuşabiliyor musunuz?", "Sen şimdi İngilizce okuyup konuşabiliyor musun?", "Misal şimdi bir İngiliz gelse konuşabilir misin?" vb. soruları işetmekten sıkıldım artık. İngilizcem süperdir, havada karada her yerde müthiş konuşurum gibi bir iddiam olamaz elbette..ama insanların İngiliz dili ve edebiyatı okumuş bir kişiye bu tarz sorular sorması komedi. Bu sadece benimle de alakalı değil. Yabancı dille alakalı herhangi bir bölümde okuyan herkese soruluyor bu sorular. ve biliyorum ki, o arkadaşlar da sıkılıyor bu durumdan. Acep diyorum, insanlareğitim sistemizden mi şüphe ediyorlar? Ama yine de el-insaf demek gerek. Bi yandan Şekspir'in eserlerini incele, bir yandan felsefe, politika vb. elzem mevzular hakkında İngilizce makaleler oku, üzerine bir şeyler yaz, tartış..ve insanlar sana şu soruyu sorsun "Sen şimdi İngilizce anlıyor musun?".. Gerçi bunun daha da beteri var..onu da diyalog biçiminde aktarayım.

-Hocam, sizin bölüm neydi?
- İngiliz dili ve edebiyatı
- Aaa..ne güzel..şey..şimdi sizin dersler hep İngilizce mi?
- mavi ekran

* Yeni başlayanlar için blog diye bir yazı yazdım..Oldukça esprili bir dille anlatmaya çalıştım. Bir arkadaşa okuttum. Tepki çeker. İnsanlar yanlış anlar dedi.. Bloga koymaktan vazgeçtim..

* Okuyabilirseniz her insan bir kitaptır. (William Ellery Channing)

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...