Siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Ekim 13, 2009

Darbe Yap Sıhhat Bul

Genç Siviller'den İstanbul Valiliği’ne yeni "MAHYA" önerileri arasından seçtim.
Favorim budur.
Darbe yap, sıhhat bul!

Pazartesi, Ekim 05, 2009

Alışkanlıktan Olsa Gerek

Asker, valiye emredebilir mi?

Demokratik ülkelerde edemez tabii. Mevzu nedir diye merak eden varsa özet geçeyim; Mardin'de bir genç kız, Org. Başbuğ'a dileklerde bulunuyor, Org.Başbuğ da Valiye dönerek, "Vali, bunu takip et!" diye emir veriyor. Rica bile değil bakın. Direk emrediyor... Ne demokrasiye, ne de bürokrasiye sığan bir hareket işte.

Atilla Yayla, "Askerin Dili ve Demokrasi" makalesinde konuya çok güzel değinmiş; "General, halk dilinde ve bürokraside yaygın olan "Sayın Valim", "Sayın Vali", "Vali bey" gibi lafları kullanmıyor. "Siz" de demiyor. Valiye sen diye hitap ediyor ve de âdeta emir veriyor."

Anlaşılan Org. Başbuğ mesleki alışkanlıktan olsa gerek devletin valisine sanki askeriymişcesine, sen diyerek emir veriyor. Aman ne güzel!

Alın size demokratik(!) bir Türkiye resmi.

not: bu olay geçtiğimiz bayramda yaşanmış ve şu sitede bugün dile getirildiği için dikkatimi çekmiştir..

Cumartesi, Eylül 12, 2009

12 Eylül 1980 - Bu Dahil Bütün Darbeler Kötüdür

12 Eylül 1980.
Yaşamadım o günü ve öncesini.
Ama anlattılar hep.
Daha sonra okudum.
Belgeselleri izledim.
Tekrardan tanıklarından dinledim.
Nefret ettim.
Our Boys'tan nefrettim.
Our Boys have done it...
Arkalarındaki güçten ölesiye tiksindim.
Ve düşündüm ki;
Bu dahil bütün darbeler kötüdür.
28 Şubat dahil, post-modern darbeler de kötüdür.
Bütün darbeler kötüdür.
Buna inandım.

Salı, Ağustos 18, 2009

Daha Onunla İşimiz Var


“Marmaris’teki ressama selamlar. Kenan Paşa’dan tek ricamız yargılanmadan önce ölmemesi. Daha onunla işimiz var...”

Harun Tekin

Pazartesi, Ocak 14, 2008

Sol'da yeni bir umut: CHb


CHP Tekirdağ Merkez İlçe Kongresi’ne, genel merkez tarafından gönderilen ve salona asılan üzerinde ‘CHb’ yazan parti bayrağına dikiz..

Çarşamba, Kasım 14, 2007

Arabın yalellisi


İki resim arasındaki fark nedir?

Durun siz zahmet etmeyin ben söyleyeyim; birinin devlet şeref madalyası var, ötekinin yok. Peki, birinin diğerinden farkı var mı? Hayır, yok.. Öyleyse bir gariplik yokmu bu işte sizce de? Amerikan'ın kuklası olmuş bir vehhabiye, sen gidiyorsun devlet şeref madalyası veriyorsun. Neden böyle yapıyorsun? Devletler arası politika.. Arap sermayesi..sıcak para..kem küm.. Bu mudur yani devlet yönetimi? İstemem ben böyle yönetimi. Zaten hiç anlamamışımdır ülkeler arası politikayı da..bana göre değil arkadaş. Karşında ne mal olduğunu duruşuyla, oturuşuyla, konuşmasıyla ayan beyan gösteren bir adam..ve biz de gidiyoruz ona şeref madalyası veriyoruz. İroni mi bu? Şerefi olmayan bir adama şeref madalyası vermek. Yoksa espri mi? Espriyse hiç komik değil, üzülerek söyleyeyim.

Salı, Eylül 25, 2007

Ben sana rektör olamazsın demedim..


ODTÜ rektörü prof. Ural Akbulut hazretleri buyurmuş: " Türbanlılar, ODTÜ ya da Bilkent'te okuyamaz. O kadar iyi puan alamıyorlar.."

Vay vay vay..Koskoca rektörün ettiği lafa bak arkadaş. Nereye gidiyor bu memleket? Bu insanların amacı nedir? Ülkeyi dindar ve laikler diye bölmek istiyorlar anlaşılan. Bir insanın en temel hak ve özgürlüklerinden biri olan eğitim hakkını elinden alıyorsun, bütün bu komedi yetmezmiş gibi, bunun üstüne "Türbanlılar aptaldır" imasında bulunuyorsun. Aklı başında kızlar türban takmaz yani. Bu arada şu türban lafına oldum olası kılım arkadaş. Türban nedir ya? Akrabalarımın başındaki örtüye biz yıllardır başörtüsü deriz, türban nerden çıktı? Türban, siyasi simgedir diyenler var. Sanırım asıl siyaseti bu kişiler yapıyor. Koskoca rektörün kurduğu cümleye bak yahu.. Akademisyenler siyaset yapamaz ya da "işin baksın" demiyorum ama akıl var mantık var, ve bunun üniversitede oladuğuna inanan biriydim. Boşa inanıyormuşum. Odtü rektörü saçmalamanın da ötesinde bir noktaya ulaşmış. Acaba ne kullanıyor bu denli uçucu olmak için. Merak ettim şimdi.

Rektörün bu sözlerine cevaben ÖNDER başkanı Yusuf Ziyaettin Sula konuşmuş, güzel de konuşmuş :"Rektör saçmalıyor. Bunu çok da bilmiş bir edayla da söylüyor. öğretim üyesiyim, bu işin erbabıyım diyor ve başörtülülere hakaret ediyor. kaç tane başörtülü kız tanımış bu rektör. kaç tanesiyle aynı ortamda bulunmuş. böyle saçma sözler mi olur? bu cümlenin içinde zımnen şu var: aklı başında, uyanık ve zeki insanlar başlarını örtmez. geri zekalı ve aptallar başını örter. başını örtenler onun okulunu kazanamıyorlarmış, boşuna yaygara koparıyorlarmış. bunu söyleyen bir üniversitenin rektörü ve biz buna çocuklarımızı emanet ediyoruz"

Cumartesi, Eylül 22, 2007

Dokunsana, haydi durma dokunsana



Nicolas Sarkozy'nin göğüslerini elledi hatun kişi ünlü Fransız kürekçi Maud Fontenoy. Fransa Cumhurbaşkanı onu gençlik bakanı yapmak istiyormuş. Bunu da göğüslerine dokunurken söyledi herhalde. Sarkozy'nin taciz ettiği kişileri bakan yapmak gibi garip bir huyu varmış bu arada. Adamın öptüğü, ellediği, dokandığı(!) yükseliyor yani. Gerçi bizde de bu tarz hadiseler olmuyor mudur? Oluyordur tabii, ama daha alt pozisyonlarda oluyordur herhalde.

Sarkozy'nin icraatlerine karşı çıkan sosyalist partinin eleştirileri de ilginç. Cumhurbaşkanında "kısa adam sendromu" olduğunu iddia ediyorlar. Parti sözcüsü Benoit Hamon: "Sarkozy kısa boyuna bağlı bir aşağılık kompleksi içinde olduğu için kimsenin girişmediği büyük işlere kalkışıyor. Bu da psikanilizdeki kısa boylu adam sendromunu yaşamasından kaynaklanıyor" demiş.

Bi dakka lan! Ahmet Necdet Sezer, Turgut Özal falan hep kısaydı. Ee.. Abdullah Gül de kısa sayılır. Hmmm...

Pazartesi, Eylül 03, 2007

Bir icraat adamı olarak Deniz Baykal!

Genelde Deniz Baykal'ın icraat adamı olmadığına dair iddialar vardır. Boş muhalefet yaptığından dem vurulur. Akp'nin ekmeğine yağ sürdüğünden bahsedilir.. Bu eleştirileri yapanlar -kısmen- haklı olabilir, lakin Baykal da aslında çok iyi bir icraat adamıdır. Parti içi muhalefeti her seferinde engelleyen, adeta ahtapot gibi o koltuğa yapışan bir ismi, "İcraat adamı değil" diye değerlendirmek çok yanlış..

Deniz Baykal geçenlerde Balıkesir parti örgütünü ziyarete gitmiş. Orada yerel bir gazetenin Sarıgül manşeti haliyle Baykal'ı rahatsız etmiş. Nasıl bir tesadüfse artık, o gazete gelmiş ve Baykal'ın önüne konmuş (ya da daha önceden ordaydı ve Baykal oraya konmuş). Neyse efenim, parti içi muhalefete kıl olan Baykal'ın bu rahatsızlığını çaktırmamaya çalışarak bertaraf etmeye çalışmasını da foto muhabirleri kaçırmamış. İyi yakalamışlar. Ortaya düşündürücü ve hayli komik bir görüntü çıkmış.


Gazetenin manşeti..

Hassii.. Bu da nerden çıktı şimdi?

Şöyle kenara iterek, düşüreyim bari..

Ve... mutlu son!
Yere düşen gazete katlanmış bir şekilde
Chp genel sekreter yardımcısı
Mehmet Sevigen'in emin ellerinde...


Pazar, Ağustos 05, 2007

Çarşamba, Temmuz 18, 2007

Abdüllatif Şener'e dikkat

Bu isme dikkat diyorum. Arka planda kalmasının esas sebebi seçimden sonra yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Başbakan'dan farklı demeçler vermesi, daha demokratik bir insanım mesajları ya da "şarabın tadı dışında her şeyi bilirim" sözü... Hayatta hiçbir söz haybeye söylenmez, özellikle siyasette..Unutmadan "her mülkiyeli biraz komünisttir" de demişti eski bir mülkiyeli olaraktan.


Hiç belli olmaz. Belki seçimden sonra dışarıdan reis-i cumhur adayı göstermek zorunda kalır Akp, ve Şener ismini ortaya atabilir. Bir de komplo teorisi var elbette. Erbakan hocayı arkadan vurmuştu Tayyip Erdoğan. Yenilikçiler olarak partiden ayrılmışlardı, şimdi benzer bi olay Akp içerisinde yaşanabilir deniyor. Abdüllatif Şener arkasından kitleleri sürükleyebilir mi? Orası muamma ama yine de bekleyelim görelim...

Seçim manevraları völüm bilmem kaç..



Önce Başbakan'a verelim sözü;
"Ben başörtüsü namus borcumuzudur demedim".

Bak bak.. Sana o kadar oyu kim neden verdi öyleyse? Tabanını bu kadar rahat es geçen kaç parti başkanı var acaba? Bi de ilginç olan başka bir şey daha var. Akp iktidara gelmeden önce sabah akşam başörtüsü mitingleri olurdu. Daha sonra bu abiler başa geldi, mitingler bıçak gibi kesildi. Şimdi sorarım size ey cemaat-i müslimin...Kim samimiyetsiz? Akp iktidarı mı? O günlerde mitinglere katılanlar mı? Derin devlet mi? Sen mi, ben mi?...

Geçelim Baykal'a... Doğduğu günden beri muhalifdir kendisi malum. Şunları söylemiş zamanında.

“Bu işi bitirmemiz lazım ve bir daha Türkiye’de halkın iradesinin, desteğinin dışında, çok partili, hukukun üstünlüğüne dayalı Anayasal demokratik rejimin dışında bir iktidarın ortaya çıkmasına hiçbir zaman izin vermemek zorundayız. .” “10 yıllık periyot bekleyişleri artık bitmelidir, sözü bile hoş değildir, o defter kapanmış olmalıdır; olamaz, olmamalıdır, o iş bitmelidir. Önümüzde bir daha hiç kimsenin gücünü elindeki silahtan, üzerindeki üniformanın, apoletindeki yıldız sayısından almayan, dağdaki çobanından üniversite profesörüne kadar herkesten eşit hukuk içinde destek alanların çoğunluğuna bağlı bir iktidarın Türkiye’de artık kaçınılmaz olmasıdır.”

Çok ilginç. Yahu bugünkü Baykal'la aralarında ne kadar çok fark var. Bunları 1990'da söylüyor kendisi, aradan 17 yıl geçmiş. Geçenlerde olan e-muhtıra sonrası demeçleri geliyor bir de aklıma. Nereden nereye...

Bi de bunlar yetmezmiş gibi eski büyükelçi olan, kendini bilmezin biri "Kuran değişmeli" dedi. Bu kişi aynı zamanda Radikal gazetesinde köşesi olan bir isim, Gündüz Aktan. Bu kişi seçimde aday, hem de Mhp'den. Parti tabanı tepkisini derhal göstermelidir..Göstermezse, yazıktır günahtır...



* Bu da Gündüz Aktan işte..


***

Tüm bunların ötesinde bir de "gemi değil, gemicik" tartışması çıktı. Mitinglerde adamlar sanki danışıklı dövüş yapıyor. Bir tanesi bile icraatlerinden bahsetmedi. Acaba diyorum, başımızdakiler bizlere müstehak mı?

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...