
Türkiye'ye davet edilmiş bir adet Filipinli felsefe profesörü, iki arkadaş ve bendeniz kahvaltı yapıyoruz. Eleman Türkçe bilmediği için sohbet İngilizce gerçekleşiyor tabii, gerisi aşağıda..
Filipinli: Sen nereliydin?
Ortega: Manisalıyım..Türkiye'nin batısında.
Filipinli: Aaa..evet. Yunanistan'a yakınsınız yani. Peki bu arkadaş nereli?
Uşaklı: Ben Uşaklıyım..
Filipinli: Uşak..Uşak makamı var di mi?
Ortega: (ohaa adama bak lan.nerden biliyor bunu?) Evet..var..eheheh
Filipinli: Peki sen nerelisin?
Trabzonlu: Ben Trabzonluyum.. Türkiye'nin kuzeyi.
Filipinli: Karadeniz yani.. Bu arada neden Karadeniz diyorlar ona? Rengi mi kara?
Ortega: (Türkçe burda devreye giriyor) Neden Karadeniz lan hakkaten?
Trabzonlu: Ne neden Karadeniz? ee Karadeniz işte daaa..
Ortega: Nasıl bilmiyorsun ya? Yuh
Trabzonlu: Sanki sen biliyosun daa..
Ortega: Neyse ya..tamam tamam sus (tekrardan İngilizceye döneriz tabii burada) İkimiz de bilmiyoruz neden olduğunu ama sanırım orada yüzmek diğerlerine göre daha zor. Dalgalar falan daha dehşet.
Filipinli: Yani deniz mavi hala di mi, kara değil :)
Ortega: Koyu mavi diye öyle diyorlardır belki..(bilmemek..feci sallamak)
Böyle biraz daha konuştuk bu mevzu üzerine. Bu kadar rezil olduğum sahne çok azdır hayatımda. Karadenize neden kara dendiğini bilmeyen 3 Türk biraraya gelmiş, Filipinli bir profesöre bunu anlatmaya çalışıyor. Adam zeki tabii, anladı bizim sallamaya başladığımızı, konuyu değiştirdi. Bölümüm icabı İngilizlerin tarihine, kültürüne, edebiyatına harcadığım vaktin bir kısmını, kendi memleketimin denizine neden kara dendiğini öğrenmek için ayırmadığıma pişman oldum. Tam anlamıyla rezalet bir deneyimdi benim için.
Bu arada karşımızdaki araştırmacı ve sürekli yeni bilgiler edinmek isteyen biri olunca, Osmanlı, günümüz Türkiye'si ve Avrupa Birliği eksenli hoş bir muhabbet gerçekleşti. Seviyorum böyle çay ile eşlik edilen entel-dantel sohbetleri..bi de entel hatunları da seviyorum laf aramızda.