Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Nisan 17, 2012

OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!

OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!
OBJEKTİF DEĞİLİM! OBJEKTİF OLANIN AMK!!!

Perşembe, Nisan 01, 2010

1907

Blogun ilk yazısından, yani 8 Ekim 2006'dan bugüne kadar yazılan yazıların, paylaşılan fotoğrafların ve videoların toplamı bu yazıyla birlikte 1907 oldu. Bir başka deyişle, bu yazı blogun 1907. post'u oldu.

1907 elbette ki akla ilk Fenerbahçe'yi getirir.

Not: Yazıda kullandığımız duvar kağıdının düzenlenmiş yeni hali için Lord Ricko Joel'e teşekkürü bir borç biliriz.

Pazartesi, Mart 08, 2010

FenerBlog Açılmıştır (Nihayet)


Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır... Hanidir merakla açılmasını beklediğimiz (kıyısından köşesinden destek vermeye çalıştığımız hatta), piyasadaki Fenerbahçeli blogları tek bir kaynaktan takip etmemizi, bilmediklerimizi tanımamızı sağlayacak ve nihayetinde Fenerbahçe'yi yaşayan, Fenerbahçe'yi yazanları yine Fenerbahçe bayrağının gölgesinde buluşturacak olan FenerBlog açılmıştır.

Hayırlı uğurlu olsun.

Emeği geçen herkse sonsuz teşekkürler...


Cuma, Şubat 12, 2010

Teşekkürler


Hani medya kuruluşları bazen "bir de bizden bir haber verelim" diye sunarlar ya bazı haberleri ve bu haberler genelde aldıkları ödüllerle ilgili olur. İşte şu an öyle bir şey yapacağım. Bir de bizden bir haber verelim.

1907 ÜNİFEB "Aydınlık Gelecek Ödülleri"nin bu yıl 2.'sinin düzenlendiğini duyurmuştuk daha evvel. Ariel Ortega blog olarak "Yılın Fenerbahçeli blogu" kategorisinde aday gösterildiğimizi de yazmıştık.

Türkiye çapında 72 üniversiteden 14 bin 437 1907 ÜNİFEB üyesinin oylarıyla, Fenerbahçe ve Spor Kamuoyu'nun 2009 yılındaki en iyilerinin seçildiği, 20 farklı kategoriden 95 adayın bulunduğu anket yaklaşık bir aylık sürede tamamlanmış. Sonuçlarının tamamına şuradan ulaşabilirsiniz. Bizi daha çok ilgilendiren kısmı ise aşağıda.

Yılın Fenerbahçeli Blogu

Ariel Ortega %26
Papazın Çayırı %24
Lambuja %20
Hayatım Fenerbahçe %19
Marko'nun Yeri %11

Gördüğünüz üzere gayet çekişmeli geçen oylama sonucu, Ariel Ortega blog olarak "Yılın Fenerbahçeli Blogu" kategorisinde ödüle layık görülmüşüz. Oy veren, katılım gösteren 1907 ÜNİFEB'deki tüm dostlara buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Her ödülün bir anlamı vardır elbette ama bir dönem içerisinde bulunduğum 1907ÜNİFEB tarafından blogun ödüle layık görülmesi beni daha çok mutlu etti.

Bir itirafta bulunmak gerekirse bu sonucu beklemiyordum aslında. Çok ciddi adaylar vardı gördüğünüz gibi. Papazın Çayırı, Lambuja, Hayatım Fenerbahçe ve Marko'nun Yeri... Buradan bu vesileyle bahsi geçen bloglarda yazan ağabeylere ve kardeşlere de ayrı teşekkür etmek isterim. Ne zaman canım sıkılsa ve artık yazmak istemiyorum desem, onların bloglarına girdiğimde Fenerbahçe sevgisini yazıya ne güzel döktüklerini görmüş ve daha bir şevkle Fenerbahçe'yi yaşamaya, Fenerbahçe'yi yazmaya niyetlenmişimdir. İyi ki varsınız...

Son olarak blogda futbol yazmaya başladığım günden beri, "hocam, sen Fenerli misin?" diye sorular soran arkadaşlara da bir kolaylık olsun diye artık bu plaketi blogun baş ucuna koymak lazım. O arkadaşlar böylelikle boşuna nefeslerini tüketmemiş, kelimelerini de israf etmemiş olurlar.

Teşekkürler 1907ÜNİFEB...

Cuma, Ocak 15, 2010

Sağlı Sollu Güzel Yazı


Bu yazının başlığının "manidarest" olmasını bekleyenler avuçlarını yalarlar, yalasınlar, hatta yalayın hemen bakayım...

Bu gereksiz esprinin ardından mevzuya geçelim; bugüne dek "Sevdiğim Yazılar" etiketli yazılarda genelde gazete köşelerinde rastladığım yazılara yer vermiştim. Bu kez bir değişiklik yapıyorum ve bugün okuduğum eğlenceli ve güzel bir yazının bir kısmını alıntılayarak buradan paylaşıyorum.

"...Fener'in eski topçuları ekseriyetle Fener'in arkasından konuşuyorlar. Başkan bir yandan kendi döneminde oynamamış eski topçulara enavi çeşit kıyak yapıyor, adlarını sağa sola veriyor, kulübün gediklerine yerleştiriveriyor onları, hoşumuza gidiyor bu tavırlar (Müjdat Yetkiner'i mesela onursal başkan yapsalar kulübe bir dakika düşünmem, sadece alkışlarım). Bir yandan da kendi döneminde, kendi elleriyle getirdiği topçuları kovmaktan beter ediyor, naklen yayın ihalesinde mola isteyen Türk Telekom yöneticisi gibi boncuk boncuk terletiyor, aklını alıyor sabi sübyanların. Hele de hukuk âleminin Harry Potter'ı Şekip Mosturoğlu'nu (ama gerçek benzemiyor mu?) da arkasına aldıktan sonra, bambaşka bir güce kavuştu yönetimimiz ve başkanımız. Allem ediyoruz kullem ediyoruz, takımımızın en eski, en sembol, en düzgün, en "bizim oğlan" çocuğunu bile küstürüyoruz. Burada ulusalcı-polemikçi-leş köşeyazarı kimliğine bürünüyoruz: Semih Şentürk'ün adını dolar işaretiyle yazan "güldürükçü" forumcular, Başkanbahçeciler, size soruyorum; Semih Şentürk'ü de küstürdükten sonra kime sarılacağız biz, yok ya olursa, çoluğumuza çocuğumuza hangi doğuştan Fenerbahçeli'yi göstereceğiz işaret parmağımızla? Elli yıl sonra yeni bir stadyum yapıldığında Ümraniye sırtlarına, Alex de Souza'nın adını mı vereceğiz? Soru beyhude aslında değil mi, siz ona da "Aziz Yıldırım Stadyumu" dersiniz."

Papazın Çayırı ekibinden Rehavet yazmış. Gerisi ahanda burada.

Çarşamba, Ocak 13, 2010

Olan Biten Volüm Bilmem Kaç

* 1907 Ünifeb "Fenerbahçe'nin En İyileri - 2009" adıyla "Aydınlık Gelecek Ödülleri"nin ikincisini düzenliyor. Sitelerinde şöyle bir açıklama yapmışlar konuya ilişkin;

"Sadece sportif alandaki kazanımlarla açıklanamayacak olan başarının, üniversiteli bilinciyle yaklaşan tüm Türkiye genelindeki 1907 ÜNİFEB üyeleri tarafından değerlendirileceği "Aydınlık Gelecek Ödülleri" 20 kategoride belirlenmiş 95 seçkin aday arasından seçilerek sahiplerini bulacaktır.

2009 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü ve Spor Kamuoyu'nda öne çıkan kurum ve isimlerin değerlendirileceği Fenerbahçe'nin En İyileri - 2009 anketine tabii ki sadece 1907 Ünifeb üyeleri katılıyor."


Üniversite hayatım boyunca bilfiil görev aldığım bir oluşum olan 1907 Ünifeb'in bu anketinde "Yılın Fenerbahçeli Blogu" kategorisinde aday gösterilmek beni gerçekten çok memnun etti. Diğer adaylar çok sağlam bu arada. Sürekli okuduğumuz, takip ettiğimiz, bir şekilde görüştüğümüz kişiler yine. Hepsi Fenerli, güzel insanlar nihayetinde.

"Yılın Fenerbahçeli Blogu" kategorisindeki adaylar şöyle (liste olduğu gibi alınmıştır, alfabetik sıraya göre yazmışlar malum)

* Ariel Ortega
* Hayatım Fenerbahçe
* Lambuja
* Marko'nun Yeri
* Papazın Çayırı

Dediğim gibi gayet sağlam Fenerli ve de güzel insanların yazdığı bloglar bunlar. Ucuz popülizm gibi algılanmasın söylediklerim ve birazdan söyleyeceklerim. Gerek 1907 Ünifeb tarafından böyle bir kategoride aday gösterilmek, gerekse de bu güzel insanlara ait bloglarla birlikte Ariel Ortega blogun zikredilmesi gayet mutlu edicidir. Bu vesileyle buradan da teşekkürlerimi sunayım.

* Gelelim olan-bitende ikinci mevzuya. Sportif Cümleler blogundan bir söyleşi talebi geldi. Ve ben yine kendimi matah biri gibi hissediyorum. Bloglarında bir duyuru yapmışlar. Sormak istediğiniz sorular varsa buyurun gibisinden, çok kazık olmamak şartıyla buradan yardırabilirsiniz diyelim.

* Son mevzuya gelince. Geçenlerde Fenerbahçe tribünlerine yıllarını vermiş bir ağabeyle söyleşi gerçekleştireceğiz demiştim ama uzun bir süre geçti üzerinden. Sebebi tembelliğim tabii. Geçenlerde soruları gönderdim bahsettiğim kişiye, o da sağolsun hızlı bir şekilde cevaplamış. Yakın bir zamanda bloga koyarız söyleşiyi. Bu konuyu merak edenlerin sorularını da böylelikle yanıtlamış olduk.

Salı, Aralık 08, 2009

Blog Söyleşileri


Okumakta, takip etmekte olduğunuz blogun yazarı hayatı boyunca gazeteci olma, medyada yer alma hayalleriyle yanıp tutuştu. Bu hayalini gerçekleştirme adına bazı girişimlerde bulundu, bazı kapıları aralamaya çalıştı, kimi zaman bu kapılar suratına kapandı, kimi zaman ise ilginç şeyler oldu, anlam veremedi.

Bugün mesleği eğitimci olarak geçen bendeniz, yani blog aleminde bilinen ismiyle "Ortega", o içinde uhde olarak kalan bazı gazetcilik eğilimlerini blog aleminden özenle seçtiği isimlerle söyleşiler yaparak gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Bir aralar kendisine bunu yapması teklif edilmiş, ama önceleri buna soğuk bakmış biri olmasına rağmen, bugün sanırım yapsak hoş olur kanaatindedir.

Diğer bloglarda da şu sıralar bir takım röportajlar yapılıyor ve tüm bu girişimleri takdir ederek izliyorum. BIY bloglarında futbol ve basketbol dünyasının tanınmış simalarıyla yapılan röportajları, blogun okuyucu kitlesinin de takip etmesini tavsiye ederim. Şu sayfada gerekli duyuru yapılmıştır, bilginize.

Keza Mutlak Gol Pozisyonu blogundan Oğuz Öztürk de futbol blog alemindeki bazı isimlerle güzel söyleşilere imza atmakta. Onları da gözden kaçırmayın derim.

Benim yapmaya çalışacağım şey ise biraz daha farklı olacak tabii. Yukarıda zikrettiğim ciddi söyleşilerin yanında, daha ilginç, daha farklı şeyler yapma çabası olacak biraz. Çoğunlukla da eğlenceli olmaya niyetlindiğimiz türden eylemler olmasını istiyorum. Becerebilirsem ne ala!

Neyse uzun lafın kısası kısa laftır, kısa keserek önümüzdeki birkaç gün içerisinde ilk söyleşimizi bir terslik olmazsa buradan yayımlayacağız diye bir duyuru yapayım.

Şimdilik bu bilgilendirme yeterlidir.
Dileyenler ilk ismin kim olacağına dair tahminde bulunabilir tabii.
Bakalım tutturabilecek misiniz?

Perşembe, Aralık 03, 2009

Copy-Paste Basın Bunu Da Yazın!


Hikaye şöyle; gazeteci Bülent Timurlenk ağabeyimiz blogunda bir haber uyduruyor (bkz. Sinema Salonunda Gol Kaçınca). Daha sonra Habertürk ve Hürriyet gazetelerinindeki bazı kişiler sazanlama atlıyorlar bu habere. Her zaman bloglardan aldıklarını kaynak göstermeden yayımlama meyilinde olan bu sazan arkadaşlar, bu kez oltaya geliyor işte. Daha sonra Bülent Timurlenk haberin tamamen kendisi tarafından maksatlıca uydurulduğunu açıklıyor (bkz. Oltadaki Balıklar).

Yukarıda gördüğünüz Hürriyet gazetesinden, aşağıdaki de Habertürk gazetesinden (kaldırımlar.com'un yazarı paylaşmış, oradan aldım bunları da)


Bugüne dek Aceto Balsamico, Flying Dutchman, King Santillana vb. bloglardan defalarca haber arakladılar. Bunları yaparken altına kaynak olarak isim yazmak çok mu zordu?

Bir ara bu blogdan da çalıyorlardı, kaynak olarak ismimizin belirtilmemesine kızdığımızı defalarca buradan yazarak belirttik. Misal, bizler başka bloglardan, sitelerden bir şey aldığımzda altına not düşüyoruz kaynağı şudur diye, bu kişiler neden böyle ucuz işlere giriyorlar ki?

Yapmazsanız böyle olur işte. Oltadaki balıklar sizi.
Copy-Paste basın, bunu da yazın!

not: Böyle yazınca da direk medya düşmanı gibi algılanıyoruz ama tepki verdiklerimiz bellidir, bu işi layıkıyla yapanlara lafımız yoktur elbette.

Perşembe, Kasım 26, 2009

Dikkatimi çekenler #6


Dikkatimi çeken yazıları paylaşmaya devam.

***

* Ceza Yayı - Lugano'nun bilinmeyen yönü: Sahalardaki hırçın görüntüsünün altında meğer ne melek ruhlu bir insan varmış.

* Hasan Sarıçiçek - Diploma mı lazım Rijkaard?: Blogun müdavimlerden Taner Bey göndermiş, sağolsun. Türkiye gazetesi yazarı Hasan Sarıçiçek'in Rijkaard eleştirisi.

* Çivili Krampon - Vatan Haini Elano: Çivili krampon blogu ekibinden Volkan'ın yazısı. Milliyetspor eleştirisi.

* Kale Arkası - Benden PES : Coşkun Abi'nin Fenerbahçe - Galatasaray derbisi akabinde yaptığı tespit. (Fenerli adamın hoşuna gidecek türden tabii)

* Masada Boş Bardaklar - Türk futbolu'nu yaşamak: Okunası, hoş bir yazıdır efem..

* Futbolmanya - In Haldun We Don't Trust : Aslında bazı yazıların gündemle alakası kalmadı ama seriyi unutunca böyle oldu. Birikti ler böyle. Öyle açıklayayım durumu. Armağan Özkaynakçı'nın Haldun Üstünel eleştirisi.

* King Santillana - Emsal'e Gel : Hakikaten de emsale gel...

* SKFB - Yeni Beste: Enis göndermiş. Nasıl gözden kaçırmışız hayret. Canarino abimiz yazmış yazıyı. Bize de paylaşmak düşer. (alakalı olarak şu yazı da okunasıdır; Hayatım Fenerbahçe - İçimizdeki İrlandalılar)

* Fairly Determined - Türk Romanı'nın gerçek yüzü: Hasan Ali Toptaş hakkında bir yazı.

* Flying Dutchman - "Ev Yemeği", "Üçgenler" ve "Galatasaray" : FD ekibinden Meinkissen yazmış.

* Gel Bişey Söyliycem - Futbol toplum için midir futbol için midir? : Penguen'den Serkan Altuniğne'nin blogundaki bir futbol yazısı.

* Ceza Sahası - Tartıştıran Golcü: Güiza : Ceza Sahası ekibinden Master'ın yazısı.

* Almaty'de Bir Fenerbahçeli - Fenerbahçe Taraftarı Ölmüş : Canarino abimizin harikulade bir yazısı.

* Nefes'e başka bir bakış: Nefes alamayanlar : Radikal'den Pınar Öğünç'ün yazısı ve haberi. (Nefes filmine dair)

* Borges - Lara'ya Kalkan Tren.! : Blog okurlarından Genco'nun tavsiyesiyle...

* Papazın Çayırı - Gerçek Büyüklük : Papazın Çayırı ekibinden Medgallis'in yazısı.

* Futbolmanya - Kumdan Kale : Blog okurlarından Aycell'in önerisi. (Noat Samisa'nın blogunun hacklenmesine dair bir yazı).

* Hepimizi Aynı Mahallenin Çocuklarıyız - Bebek taklidi yapan kızlara alternatif olarak Fırat taklidi yapan kız: Yazının başlığı yeterince açıklayıcı olsa gerek.

* Parmak Arası Terlik - Fenerbahçeli Olmak: Evet.. Fenerbahçeli olmak.

* Rakamla 10 - Fener'i Dile Dolamak : Rakamla 10 blogundan AcıbadeM'in yazısı (Beşiktaş tribünleriyle alakalı).

* Kale Arkası - Kapalı yayın: Blogun müdavimlerinden Kutlu bey göndermiş. Coşkun abi'nin yazısıdır. Basketboldaki skandala dair.

* Her Boku Bilen Adam - Menapozlu Anne İle Nasıl Baş Edilir? : Harikuleyt bir yazı.

* Papazın Çayırı - Etki Nedir Neyle Gösterilir : Papazın Çayırı ekibinden Fatih'in yazısı. Cemal Nalga olayı...

***

Şunu yazmadan yazıyı bitirmeyelim. Bugüne kadar bloglar abartmamamız ve çok ciddiye almamız gerektiğine dair bir sürü yazı yazdım burada. Hala aynı fikirdeyim ama Galatasaray basketbol takımında yaşanan skandalı spor gündemine duyuran Salsa Basket ve Maliano Blog'u da tebrik etmek lazım buradan. Büyük iş başardılar doğrusu. Ve bu bana kapak oldu tabii. Demek ki blogların bazen medyayı atlatma ve büyük haber yakalama ihtimalleri varmış.

not: sağda solda gördüğünüz ve dikkatlerden kaçtığını düşündüğünüz şeyler varsa, paslayın, biz de buradan bloglar arası paslayalım..( elburrito23[et]gmail.com )


Perşembe, Kasım 12, 2009

Neden Bu Kadar Çok Ciddiye Alıyorsunuz?


Bu sanal dünya yalan dünya der dururuz ilk günden beri. Ama sanırım bazılarımız bunun hala farkında değil.

Misal, sizin Fenerbahçeli "Ortega" olarak bildiğiniz bendeniz, aslında başka bir blog yazarının belki de ünlü birinin sanal alemdeki ikinci kişiliği olabilirim. Aksini ispat edebilecekler bu tezimi çürütebilirler hemen ama demek istediğim anlaşılmıştır umarım.

Sanal alem başlı başına yalanlarla dolu bir arazi. Bloglar da en kişisel mecralar olduğu için, baştan sona palavralarla dolu olabilir. Bu şaşılmaması gereken bir şey. Yani yazılarını duygulanarak okuduğunuz hatun bir kişi, aslında o muazzam yazısını çekirdek çitletirken yazmış, ve tamamen birilerini etkileyecek bir hikaye uydurma amacıyla klavyenin tuşlarına basmış olabilir. Gelen takdirler ve yorumları okuyunca gerçek sanılan, okuyanda duygu patlamasına sebep olan yalan dolu hikayesinin işe yaradığını görünce içten içe gülüyor olabilir. Daha gerçekçi bir örnek vermek gerekirse. Joe Jonese Ateşdağlı meselesini hatırlayın. İlk çıktığında yazılarını okurken meydana gelen infiali anımsayın. Öyle ya da böyle bir çoğumuz etkilenmiştik. Adamın her yazısı üzerine yorumlar yapmıştık. Sonra ne oldu? Yalan dolan bir adammış meğerse. Diyeceksiniz ki, Uçan Hollandalı'nın blogundan sonra yazmaya başladığı diğer blogun reklamını yapmadın mı? Yapmadım. Evet, orada yazmaya başladığını duyurdum ama benim oradaki amacım geyikti. Muhtemelen fazla ciddiye alındı. Bayağı bir tepki aldım o konuya dair. Biraz da üstü kapalı yazmışız sanırım. Anlaşılmamış.

Neyse, diyeceğim şudur ki, JJA'nın yazılarıyla kendinden geçen bünyeleri hatırlayalım. Sonra da adamın yalan dolan oluşunu. E ne oldu yani? Ne anlatmaya çalışıyorum peki? Şunu izah etmeye çalışıyorum kaç dakikadır, şu blogları bu kadar ciddiye almayın! Birileri size buralardan hayatın anlamını satmaya çalışıyorsa, onlara itibar etmeyin. Gülün geçin. Kendisini dünyanın en komiği zanneden adama gülün geçin. Kendisini dünyanın en güzel kızı zanneden, her gün başka bir erkeğin peşinden koştuğunu iddia eden o hatunlara gülün geçin... Kendisi on numara sinema eleştirmeni zanneden o adamlara, kadınlara gaz vermeyin. Kendiniz de gaza gelmeyin bi yandan. Kendisini futbol yorumcusu zanneden, futbolu en iyi ben bilirim diye kasınan yahut araştırıyorum, edebi yazılar döşüyorum diye yaşanmamış olayları uyduran, gerçekleri işine geldiğince alıntılayıp, alakasız olayları monte eden bloglarda yazan o adamları ciddiye almayın...


Okuyun tabii. Vaktiniz varsa, okuyun. Kimseye okumayın demek istemem. Okumak güzeldir. Saçma sapan bir yazıyı okumak da güzeldir. En azından yazı bittiğinde saçma sapan bir yazıymış kanısına varmak için bile okunur o yazılar. Fakat bu kadar çok ciddiye almayın şu blogları. Yazan çizen kişiler arasında hayatını futboldan kazanan, ya da ne bileyim sinema, edebiyattan kazananlar vardır. Onlar için değil tabii bu laflarım. Başka işler yapan, ama hobi olarak şu blog işine girişen, daha sonra kendini matah bir şey zanneden tipler içindir bu lafım.

Bloglar alternatif medyadır. Gün gelecek Fotomaç, Fanatik yok olacak, her yer blog olacak ulan! hayalleriyle yaşamayın. Değişen bir şey olmayacak! Yine Fatih Altaylı gibi adamlar olacak, yine Ercan Saatçiler olacak... Kurtuluşu bloglarda görenleredir bu lafım. Bloglar böyle çaktırmadan kıyıda köşede devam etsinler. Belirli bir grup tarafından izlenmeye devam etsinler. Bu yeterlidir. Daha fazla büyütmeyin. Joe Jonese Ateşdağlı gelecek, dertler bitecek moduna girmeye gerek yok yani. Alternatif medya olan bloglar en fazla JJA gibi tipleri üretir işte. Beklenti bu denli yüksek oldukça, kahramanlar da böyle olacaktır. Daha ne bekliyoruz ki?



Hem zaten çok ayrı yerde olan, Türk spor basınına göre milyonlarca ışık hızı uzakta olan alternatif medyamız blogların esas halini Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sonrası gördük. Bir tarafta yenilgiyi hazmedemeyen, küfreden, hakaret eden, yazılarının içerisine özellikle seçilmiş saha dışı olayları ve çirkin görüntüleri koyan bazıları; ve diğer tarafta da sıradan bir 3 puanı abartmanın ötesinde kendini kaybeden, hakareti, küfürleri sıralayan bazıları...

Bu mudur yani sabah akşam okunan, milyonlarca ışık yılı ötede olan alternatif medya? Ciddiye aldığınız kişilere daha dikkatli bakın. Aynısını yaptığımı düşünüyorsanız, beni de katın tabii bu kişilerin arasına. Titreyeyim ve kendime geleyim derhal.



Muhabbeti açıldığı zaman Facebook'ta açılan gruplara güldüğümüzü, siyasetin Facebook'tan yapılmayacağını söyler dururuz; peki bu sözleri söyleyen bizler, nasıl oluyor da Türk spor basınının, sinema dünyasının, memleketin vs. bloglar tarafından kurtarılacağına, düzeltileceğine inanıyoruz? Bloglar kimseyi kimseden kurtarmaz. Sadece kişisel tatminlerden ibarettir. Dahası yok... Zamanında "Beklenti derken" yazısında bahsettiğim gibi, bir blog yazarını ya beğeniyorsundur ya da beğenmiyorsundur... daha ötesine gerek yok. Şu yazı bana evrenin sırrını verdi, şu blog yazarı benim dünya görüşümü komple değiştirdi gibi bir yorumu olan varsa, hikayesini dinlemeye hazırım ama inanın böyle şeylere ihtimal vermiyorum.

Bu kadar ciddiye almayın yahu... Ne diyordu şarkıda;
Çok da ciddiye almamalı, yaptıklarımız rol icabı...

Cuma, Ekim 30, 2009

Futbol Bloglar Nereye Koşuyor?


Bundan yaklaşık 3 yıl kadar önceydi. Esasında tam olarak 3 yıl değil ama 3 yıla yakındı işte (2006 Aralık ayı). İnternette dolanırken karşıma şans eseri bir blog çıktı. Aceto Balsamico yazıyordu. Ne demek bu Aceto Balsamico diye düşündüm önce. Nasıl okunuyordu acaba? falan diye sorgulamalar. Daha sonra o sorgulamalar blogu takip etmeye devam ettikçe yerini "kim bu Aceto ya?" şeklini aldı. Zoban mıydı yoksa? diye soruyorduk birbirimize. Yok yok. Bülent Timurlenk'miş adı diye gerçeği öğrenip rahatladık. Manyaklık işte. Ardındaki ismi öğrenmek bu kadar mühim bir mevzu mu? Esas mühim olan içerik değil midir? Safmışız o zamanlar işte...

Aceto'nun blog yayınına başlamasından yaklaşık 2 ay önce bendeniz bu bloga bir şeyler karalamaya başlamıştım ama futbol falan pek yazmıyorduk o zaman. Öyle bir heyecana kapılmamışız daha. Aceto'yu okudukça, esinlendik ister istemez. Bir yol gösterenimiz oldu. Aynı kalitede olmasa da elbet, spor medyasından farklı bir şeyler karalayalım amacıyla futbol ağırlıklı yazmaya başladık. Daha sonra Flying Dutchman, Noat Samisa, Kale Arkası ve Romanista Bukowski ilk etapta dikkatimi çekenlerden oldular futbol blog aleminde. Her gün bir yazı çıksa da buralarda okuyayım diye blogları takip ettiğimi dün gibi hatırlarım. Aceto bir yazı yazardı, bizler okulda, sokakta, sağda solda hep o yazıları konuşurduk. Kimi zaman Aceto bir transfer söylentisi yazardı, spor medyamızın haberi yok tabii o olaylardan, biz küçük bir kitle olarak olası transfer üzerine konuşur dururduk. "Aceto yazmadıysa inanmam aga" repliği vardı o zamanlar hatta. Konu biraz "eskiden sadece Trt vardı" moduna doğru kaymaya müsait kıvama geldi, kısa kesiyorum bu bölümü. Esas mevzuya geçmem lazım zira..

Efendim, işte Aceto ya da Bülent Timurlenk abimiz nihayetinde bir yol gösterdi bizlere. Futbol gündemine dair farklı ve de özgün yazıların ne derece ilgi çekici olabileceğini gördük. Yazmak da büyük keyifti ek olarak. Okunmak, takip edilmek de cabası (tabii bu esnada biz de eskilerden sayılabilecek biri olduk ister istemez yukarıda saydığım bloglarla birlikte) Herkes yazdıklarını birileriyle paylaştı ve yavaş yavaş büyüdük. Eskiden 3-5 blog üzerinden dönen Türkçe içerikli futbol bloglar aleminde bugün yüzlerce blog var. Bu güzel bir şey elbette. İnsanların yazmaya ve okumaya eğilmesi kadar hoş bir şey olamaz. Üstelik özgün bir şeyler üretiliyorsa.

Futbol bloglar her geçen gün popülaritesini arttırdı ve en sonunda "alternatif medya" olduklarına dair bir lakırtı gündeme geldi. Esasında bazı öne çıkan blogları baz alarak yapılan bir değerlendirmeyse de bu, o zaman için doğru olan bir tespitti. Lakin artık resmin geneline bakılarak söylenen bir söz oldu bu. Futbol bloglar bir ihtiyacı kapatıyor deniyor hatta. Alternatif olma sebebleri buymuş yani. Bunu söyleyenler de yine medyanın kendi içinden olan isimler. Onlara göre kendilerinin alternatifiymiş malum futbol bloglar.

Birçok isimden bu ve buna benzer yorumlar işittik, okuduk, bunları okurken keyiflendik tabii.. Fakat gerçekten böyle mi acaba? Soruya cevap vermeden evvel, Oğuz Öztürk'ün blogundaki Ali Ece söyleşisinin 2.bölümünden bir alıntı yapmak isterim. Futbol bloglar hakkındaki fikri sorulan Ali Ece şöyle demiş, "Bloglar, Türk spor basının 10000000 ışık yılı ilerisindeler". Ali Ece'nin abartılı yorumunu ilk okuduğumda "acaba blogları mı övüyor, yoksa spor basınını mı yerden yere vuruyor" diye bayağı düşündüm. Soru bloglarla ilgili olduğuna göre, herhalde övgü dolu bir sözdür. Derinlemesine bir yorum aramaya gerek yok.

Tüm bunları düşünürken tabii, bu arada aynı zamanda BIY ve futbolbloglar siteleri vasıtasıyla güncellenen blogları da takip ediyordum. Genelde şu temalarda yazılar vardı, "X takımın falanca oyuncusuna ne demeli? ondan bahsetmiyor bazıları", "zaten X takım hep böyle...", "ne zaman hakemler X takım aleyhine karar verdi ki?...", "X takımın oyuncuları şöyle böyle bik bik bik..."

Abartısız söylemek gerekirse 30'a yakın yazı böyleydi. Malumunuz derbi sonrası gündemle alakalı yazılardı bunlar. Renk ayrımı yapmadan, siz-biz demeden herkesin yazdığını belirteyim elbette. Bu arada, bu iki sitedeki blogların da gelişigüzel değil de, seçmece usulü önümüze sunulduklarını da unutmayalım tabi..

Neyse, efendim şimdi bir yandan spor medyasındaki bazı isimlerin futbol bloglar için "alternatif medya" yorumları, bir yandan Ali Ece'nin futbol blogların spor medyamızın bilmemkaç milyon ışık yılı ötesinde olduğunu belirtmesi ve öte yandan böyle yazılar.... Bu ne perhiz?

Herhangi bir gazetenin spor sayfasını açsanız, istisna olan isimleri ayrı tutarsak, karşımıza çıkanlar aşağı yukarı bloglarda dönen muhabbetleri yazıyor yıllardır. Pardon da o zaman nasıl alternatif oluyoruz? Hani futbol bloglar "alternatif medya" olmuştu. Alternatif değil ki. Bildiğin medyanın izinden gidiyoruz. Sürekli çamur attığımız medya. Beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız medya hani. Fitne basın bunu da yazın diye sloganlar attığımız medyanın yaptıklarını yapıyoruz.... Hatta olayı abartarak yazın asparagas transfer haberleri üreten ve blogun ziyaretçi trafiğini arttırmaya çalışanlar bile oldu...

Işık hızından bilmem kaç milyon yıl uzakta olan futbol blogları bunlar mı oluyor yani?

Böyle eleştiriyorsun ama daha birkaç ay önce "sen de yaz" diye insanları teşvik eden sen değil miydin el burrito efendi? diyen de çıkar belki. Evet. Ben ve bana bu yönde destek veren blog yazarları, insanların yazmasını, üretmesini teşvik ettik. Lakin bunu söylüyorken farklı olan, özgün içerik üretebilecekleri gaza getirmeyi amaçlamıştık. "Aklımı seveyim iyi ki filancaspor'u tutuyorum" başlıklı yazılar yazıp, içerikte diğer takımlara sallayan, tarihi gerçekleri kendi işine göre yorumlayan ve işte bakın ne biçim araştırdım ayaklarına yatarak insanlara öyle sunan, rakibin topçularını adam gibi tenkit etmek yerine o kişilere hakaret, küfür vs. eden, ve dolaylı yoldan üzerlerindeki formayla birlikte takımlarına sallayanlara da "sen de yaz" demedik aslında. Hatta keşke o çağrıların altına not düşseydik, "aman sakın siz yazmayın" diye. Daha iyi olurdu.

Futbol blogların alternatif medya olduğunu düşünenler ve spor medyasından bilmem kaç milyon ışık yılı ötede olduklarını söyleyen Ali Ece gibiler öne çıkan ve herkesce takdir kazanmış blogları işaret ediyorlar aslında. Lakin bir gerçek var ki, bu övgüleri hak eden kişiler mütevazılıktan ölürken, yukarıda bahsettiğim türden adamlar pişkinlikte sınır tanımıyorlar. Böyle pohpohlanmaların kendilerine yapıldığını zannedip iyice sıvıyorlar ortalığı. Bunları böyle gaza getirmeyin rica ediyorum.

Çok kanallı sistemi yaşadığımız şu günlerde Trt'nin tek kanal olduğu dönemi özleyen kişiler çıkar da "hey gidi günler" minvalinden laflar eder ve şu anki sisteme kayar ya...sanırım böyle devam ederse, biz de "mantar gibi türeyen, özgünlüğü olmayan, kalemi ucuz, mantıktan yoksun, nüktedanlıktan bihaber" futbol bloglarını gördükçe onlara bi tomar sallayacak ve iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki futbol blogları takip ettiğimiz o günleri özlemle hatırlıyor olacağız.

Vaziyet her geçen gün daha da kötüleşeceğe benzer. Bunca şey yazdın çizdin efendi, sen kimsin bre! diyen okur, belki futbol yazacak meziyetimiz pek olmayabilir ama 3 yılı aşkın zamandır Türkçe içerikli futbol blogların gelişimini yakından takip eden ve içinde olan bir adamım. Bırakın da şu problemle ilgili kelam edeyim dimi ama...

Cuma, Ekim 23, 2009

Dikkatimi çekenler #5


Dikkatimi çekenleri sizlerle paylaşmaya devam...

***

* İlk yazı Chao Grey'den gelsin. Pulp Fiction hakkında bir yazı. Benim favori Tarantino filmim hala Reservoir Dogs'tur yalnız, onu hatırlatayım. Zamanında yazmıştık zati sebebini...

* Sıradaki yazı, Ziggytheking'den... Süper Lig'de İzmir kontenjanı açılmasına dair bir fikrin öne sürüldüğü bu hoş yazıya şuradan ulaşabilirsiniz. Yanlış bilmiyorsam, ziggytheking de bölümdaşız. O da İngiliz dili ve Edebiyatı okumuştu. Bana, Jonathan Swift'in meşhur "A Modest Proposal" eserini hatırlattığı için ayrıca teşekkür edeyim..

* PcLion FC blogdan Uğur, Uykusuz dergisi yazarlarından Fırat Budacı'nın "Futbol asla sadece futbol değildir" başlıklı yazısını bloguna taşımış. İyi de etmiş. Bu ülkede futbolu seven herkesin kendinden bir şeyler bulacağına inandığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

* Fatih Terim sanki ülke futbolunun gündeminden düştü gibi oldu ama bu yazıyı paslamazsam olmaz. Uçan Hollandalı, 12 Ekim tarihinde "Accidental Hero" başlıklı bir yazı yazmıştı. Oldukça yerinde tespitlerin olduğuna inandığım bir yazıdır. Onçün, buyrun buradan yakın.

* GençSiviller hakında ne düşünüyorsunuz, bilmiyorum ama ilginç bir topluluk. Sitelerinde de çoğunlukla ilginç yazılar var. Siteden Ragıp Soylu'nun "Hepinizin Ağzına Acı Biber Sürerim!" yazısı buradadır, dikkat çekicidir...

* Blog takipçilerinden Gökhan T. göndermiş. Zaman'dan Erdal Hoş'un Almancı futbolcularımızla ilgili bir araştırma yazısı. "Panzerleri Türkler sırtlıyor" başlıklı yazı burada efem...

* Target Striker'dan Kutay üslubunu beğendiğim bir blog yazarıdır. Tanju Çolak yazısı yazmıştı geçenlerde. Güme gitmesin istedik. Tanju'nun Devler Ligindeki bir maçını izlemiştim, kameralara oynuyordu, beğenmedim tavırlarını ama kendisi büyük golcüydü, orası ayrı. "Tahtsız Kral" başlıklı yazı burada. (Ayrıca yine Kutay'ın yazdığı "Eleştiri Kültürü" yazısı da plase olarak buradan okunsun deriz)

* Hiddink'in Milli takımın başına geçmesini en çok arzu edenlerden biriyimdir. Geçtiğimiz günlerde iki cepheden de bu hususta olumsuz haberler çıktı gerçi, ama hazır Hiddink demişken; Futbolmanya'dan Armağan Özkaynakçı'nın "Lukovcan'dan Günümüze Türk Futbolunda Değişmeyenler" başlıklı yazısı ahanda buradadır diyelim...

* Lambuja blogdan Alper Öcal'ın "Söyleyin Terim'e" yazısı da dikkati çekenlerdendi.. Buyrun buradan....

* Varlığından yeni haberdar olduğum T(i)rajik blogundan bir yazı var sırada. Fenerbasket forumlarından Eren sayesinde haberdar oldum bu sayfadan, sağolsun... Daum'un gençlere yeterli şansı tanımadığına inanan biriyim. Hanidir de yazarım çizerim bu konuda. Aksini iddia eden bir yazı var karşımızda. Uzun uzun yazılan analiz yazıları başımı döndürür genelde ama oldukça sağlam bir yazı var karşımızda. "Daum'un harcanan gençleri!" başlıklı yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

* Yine blogun sıkı takipçilerinden biri olan Gözde'nin pasladığı enfes bir yazı... Fenerinbahçesi blogundan BKY yazmış..ne de güzel yazmış doğrusu. "Köpek Yalnızlığı" yazısı buradan okunabilir... Şefin sipesiyalidir...

***

not: sağda solda gördüğünüz ve dikkatlerden kaçtığını düşündüğünüz şeyler varsa, paslayın, biz de buradan bloglar arası paslayalım..( elburrito23[et]gmail.com )

Cuma, Ekim 09, 2009

Sıkılmadık Mı Gerçekten?

İnsan bazen kendine verdiği sözleri tutamaz. Israrla hep aynı hatalara düşer. Belki de bazı hataları tekrar tekrar yaşamak zevk verir insana, kim bilir?

Tam bir sene önce yine futbol bloglar aleminde "Aragones bunu yaptı, şunu niye yapmadı", "Dede, go home" filan yazılıyordu. Keza, Skibbe için de hazırlanmış lafları vardı insanların, "Galatasaray'da kadro iyiydi, ama hoca kötüydü". Beşiktaş'ta ise ligde bu seneki kadar kötü bir gidişat yoktu belki ama onlar da "Ertuğrul Hoca bu takıma yetersiz" diye yazıp çiziyorlardı. Trabzonspor'da her zamanki gibi herkesin mutlu olması mümkün değildi. Çoğu Anadolu takımı için de durum aşağı yukarı aynıydı.

Bugün durum çok mu farklı? Elbette ki hayır. "Arda-Elano yanyana oynar mı?", "Denizli'nin kadro tercihleri", "Daum'un eksileri/artıları", "Bülent Uygun olayı", "Trabzonspor'un forvetleri" falan filan...

Bir de Rijkaard'ın "B" planı geyiği var. O apayrı zaten. Hiç girmesek bu topa daha iyidir. Maazallah, total futbol, motal futbol derken devrik cümleler içerisinde boğulur gideriz.

Ülkedeki spor medyasını takip etmeye çalışırken, gerçi futbol medyası desek daha doğru olur, bıkkınlık veren bu tartışmalara yeterince şahit olmak mümkündür. Onlar sanki yetmiyormuş gibi bir de değişik şeyler okuyalım, kafamız dağılsın niyetiyle baktığımız futbol bloglar aleminde de aynı konulara rastlamak daha da sıkıcı.

Eleştirdiğim duruma kendimi de katıyorum elbette. Kendimi milletten ayrı gösterip, elitist bir hava yakalama derdinde değilim. Yazı yazmasam bile, gidiyorum okuduğum o yazılara yorum yapma hatasına düşüyorum.

Bakın aşağıya alıntı yapacağım yazıyı 3 Ekim 2008 tarihinde Nickfallin, "Sıkılmadınız mı yahu?" başlığıyla yazmış. Girişte kullandığım fotoğrafta da o yazıdan alıntıdır bu arada. O gün bana, "hakkaten nereye gidiyoruz yahu?" sorusunu sorduran bir yazı olmuştu. Araya askerlik girdi. Kendimce toparlandığımı düşünmüştüm ama bugün yine rüzgarın estiği yöne doğru hamle yapmaya çalıştığımı fark ettim. Girizgahta dediğim gibi, aynı hatalara tekrar tekrar düşmek zevk veriyordur belki de..

Önce çuvaldızı kendime batırıyorum, bunun fark edilmesi için bu kadar uzun cümleler kurdum. Biraz israf-ı kelam gibi oldu, ama idare edin artık. Pası Nickfallin'e atmadan önce sorumu sorarak bitireyim, "Sıkılmadık mı gerçekten?".


***

"... Her hafta üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yazan, birbirinin kopyası elli adet blog.

Sıkılmadınız mı be abi?

60 IQ luk adamlara 100 milyon Avro veren Arap şeyhlerinden, Bosman ve kapitalizm sayesinde senede hakettiğinden 3 milyon Avro fazla kazananlardan, hem evde hem tribünde Avrupa'nın en kötü futboluna en kalın ücreti ödemekten? Her pazartesi klavye başına geçip aynı şeyleri çiziktirmekten? Her sene yeniden, yeniden oynanan kupaları tekrar tekrar seyretmekten?

Futbolun "f"sinden habersiz spor yazarlarından, panik atak spikerlerden sıkılmadınız mı?

Ben baydım feci şekilde, öyle böyle değil..."

***

Yazının devamı burada.

Dikkatimi çekenler #4

Dikkatimi çekenleri sizlerle paylaşmaya devam...

***

* Gündüz Feneri blogdaki "Fener'in hassas kadro yapısı" yazısı ilginç. Okumanız tavsiye edilir.

* Hexegoal blogda ilgi çekici bir yazı çıkmış, "Galatasaraylı Blog Yazarlarının Eleştiriye Tahammülsüzlük Durumu" nedir diye soruyorlar.

* Daha önce gündeme getirecektik, unutmuşuz. Koskorcuk blogunda iki bölüm halinde yazılan "Pollyanna, Fenerbahçe'den uzak dur!" serisinin okunması tavsiyedir. İlk yazıya buradan, ikinciye de buradan ulaşabilirsiniz.

* Haşmet Babaoğlu'nun "Yabancı hocalar neyi yapamıyor?" yazısına dikiz.

* Banu Yelkovan'ın, "Benim babam Beşiktaşlı" yazısı da tavsiye ettiğimiz yazılardan. Buyrun buradan yakın.

* Ntv Spor'da karşıma çıkan Barış Gerçeker yazısı da ilginçti. "Değişim zamanı?" başlıklı yazıya da buradan ulaşabilirsiniz.

* Şairler Parkı blogundaki "Bana Medyanı Söyle, Sana Ülkeni Söyleyeyim" başlıklı yazı. Buyrun buradan bakın.

* Milliyet'ten Nilay Yılmaz yazmış, "Gülelim mi ağlanacak halimize?". Beden Eğitimi dersleriyle ilgili yapılan değişiklik hakkındaki yazıya buradan bakabilirsiniz. Benzer biri yazıyı geçen hafta Zaman'dan Zeki Çol, "Yasaklasaydınız bari" başlığıyla yazmıştı. Bu konuda hakkında sadece iki yazıya denk gelmek de düşündürücü.

* Geç bulduğum Chemedya blogundan Ahmet Ercanlar, Kerem Gönlüm'ün doping olayına ilişkin medyanın yaklaşımına dair çok güzel bir yazı yazmış. "Kerem Gönlüm'ün Doping Olayı Kapatılacak Mı?" diye soruyor haklı olarak. Sessizliği şüphe uyandıran Kaan Kural, Nejat Sayman gibi isimler yazıda zikredilen yorumcular. Ve Yiğiter Uluğ'nun özel (!) durumu... Vakit ayırıp okumanız tavsiye edile. Buyrun buradan bakın.

***

not: sağda solda gördüğünüz ve dikkatlerden kaçtığını düşündüğünüz şeyler varsa, paslayın, biz de buradan bloglar arası paslayalım..( elburrito23[et]gmail.com )



Cuma, Ekim 02, 2009

Dikkatimi Çekenler #3

Dikkatimi çekenleri sizlerle paylaşmaya devam...

***

* Newsweek Türkiye'nin web sitesinden bir yazı var ilk maddemizde. Maç istastiği tutanlarla ilgili bir yazıdır. "Deli işi" başlıklı bu yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

* Çağlar Yıldız blogunda dikkatimi çeken bir konuya değinmiş. "Günün sorusu: Normal kadınlar -hatta çok çok güzel ve seksi olanlar bile- neden asla porno yıldızlarına benzemezler?" demiş. İlginç bir yazıdır. "Aynı porno yıldızlarına benziyo" başlıklı yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

* Futbol bloglar aleminde gerektiği ilgiyi görmediğine inandığım bir yazı var sırada. Lambuja blogdan Alper Öcal yazmış, "Aziz Yıldırım ve Kara Delikleri". Yazı ağırlıklı olarak Fenerbahçe'nin son yıllarda forvet bölgesindeki transfer tercihleriyle alakalıdır. Alper Öcal'a eline sağlık demek düşer bize.

* Çok güzel bir Okay Karacan yazısı. Enes göndermiş, sağolsun. "Spiker asla unutmadı o golü" başlıklı yazıda, Karacan, 15 yıl önce başına gelen bir olaydan bahsediyor. Endüstriyel futbolun kapsama alanı dışındaki Muşspor'un formasının hikayesini buradan okuyabilirsiniz. (Yine Enes'in pasladığı güzel bir yazı için, bkz. A.Turan Alkan / Yağdı yağmur, sevmedi bizi top. Milli takım ve sel felaketi temalı bir eleştiri yazısıdır).

* Gözde göndermiş. Bayağı yaygara koptu bu yazı için gerçi. Ama belki hala görmeyen, okumayan, duymayan vardır. Çok mühim(!) bir konudur. Es geçmemek gerek. Ayşe Özyılmazel yazmış; "Bana çakmak isteyenlere dokuz maddelik rehber!" diye. Aman okuyalım, çevremize okutalım. Herkesle paylaşalım bunu. Rica ediyorum.

* Çivili Krampon blogu ekibinden Kieran yazmış, "Türkiye'den Politik Futbolcu manzaraları #2 Kemalettin Şentürk. Tavsiye edile...

* Gündemi biraz eskimiş gibi oldu bu yazının ama bunun sebebi geçtiğimiz hafta bloglara erişim sorunu yaşnamasıyla alakalıdır. Papazın Çayırı blogundan PVH sormuş, "Nerede Bu Gerginler?". (bu da paslanılasıdır tabii, bkz.Fenerbahçe 45 Sene Sonra Bile Aynı)

* Berezilya.com'daki GOAL Dergisinden: TOP 15 Büyük Çıkışlar yazısını da paslayalım.

* Hakan Şükür'ün tanıdığım en büyük hayranlarından, Kale Arkası blogdan Coşkun Çelik yazmış, "Efsane değil gerçek".

* Sihirli Krampon blogundan Kerem Akbaş paylaşmış, "Futbol üzerine yazılmış En İyi 50 Kitap". Bize de teşekkür etmek düşer kendisine.

***
not: sağda solda gördüğünüz ve dikkatlerden kaçtığını düşündüğünüz şeyler varsa, paslayın, biz de buradan bloglar arası paslayalım..( elburrito23[et]gmail.com )

Perşembe, Eylül 17, 2009

Dikkatimi Çekenler #2

Dikkatimi Çekenleri sizlere paslamaya devam ediyorum.

***

* IP Magazine'de "Gazateci-Blogger kavgası" temalı bir yazı yer alacakmış. Onunla ilgili önbilgiye buradan ulaşabilirsiniz. İlginç bir konu.

* Futbol İnsanları blog'undan "Sabri'den Kendine Mektup"... Bakmadan geçmeyiniz.

* Chao Grey'den " En İyi 10 Tarantino Karakteri" derlemesi. Bunu neden daha önce ben yapmadım ki dedikten sonra, okuyunuz derim. (Benim 1 numerom, Mr.Blonde olurdu ayrıca)

* Blog aleminin en çok okunan bayan yazarlarından olduğuna inandığım Pucca'dan bir yazı var sırada. Bayan blogger yazdım diye, Voodoo Girl cetvelle avuç içime vurmaz umarım, ama cinsiyetçilik değildi bu. Sadece karşı cins demek istemedim bu seferlik. Pucca Günlük'ten, "İnternet olmasaydı nasıl çiftleşecektik?".. Buyrunuz efem..

* Kale Arkası blog'dan Coşkun Abi yazmış, "Marc Dorcel". Bizim meslekle alakalı bir yazı. "Fantazinin kralı Doğu'da" demiş yazının sonunda. Okumak için tıklayınız
efendim.

* Tribün Dergi forumlarından Cliff'in blogundaki, Cem Dizdar röportajı da dikkatimizi çekti Paslayalım dedik.. Severiz Cem Dizdar'ı.

* Anadolu'dan Futbol blog'unun yazarı Hüseyin Ataş'ın "Cristiano Lucarelli ile Futbol ve Seria-A üzerine" röportajını da ilgililere paslayalım.

* Dahke blog'dan oldskool'un "Futbol bazen sadece futboldur" yazısını da tavsiye edelim.

* Bu eski bir yazı ama dikkat çekmek de fayda var. Flying Dutchman blog'dan Fırat Abi yazmıştı zamanında "Saygı" diye. Okuyunuz, okutunuz, üzerine düşününüz, saygı gösteriniz.. Lütfen!

***
not: sağda solda gördüğünüz ve dikkatlerden kaçtığını düşündüğünüz şeyler varsa, paslayın, biz de buradan bloglar arası paslayalım..( elburrito23[et]gmail.com )

Salı, Eylül 08, 2009

Dikkatimi Çekenler

Hanidir aklımdaydı zaten, ama Bülent Ağabey'in "Okuduklarım" bölümünden de esinlenerek böyle bir bölüm yapmaya karar verdim desem daha doğru olur. Umarım bir gazla başlayan, ve sonradan güncellemediğim bölümlere benzemez akıbeti (bkz.nostalji kokan tezahüratlar serisi)

***

* Gelişine Vole blog'dan Bussballer'in "İçinden Old Firm Geçen Adamlar: Pierre Van Hooijdonk" yazısını okuyunuz efenim..

* Mehmet Demirkol'un "Atv'nin ne günahı var?" başlıklı yazısı ilgi çekici olmuş. Katılmadığım noktaları çok ama okumanız tavsiye edile..

* Geçtiğimiz günlerde Zaman gazetesinde iki güzel adamla iki güzel röportaj yapıldı. Okay Karacan röportajını buradan, Güntekin Onay röportajını da şuradan okuyabilirsiniz.

* Son günlerde okuduğum en eğlenceli blog yazısı; Papazın Çayırı blog'undan Rehavet yazmış: Baba, Oğul ve Kutsal Forma.

* Yine son günlerde okuduğum en eğlenceli Tabata incelemesi ise Noat Samisa'dan, Tabata-kun.

* Romanista Bukowski'nin "Ulusallar 'Türkçe' kurbanı" başlıklı yazısındaki tespitlerine de dikkat çekelim.

* Benim yazmaya meyilim vardı, ama kulüpten yapılan açıklamaları bloga taşıdığımda saçma sapan tepkiler alıyorum bazen. Gencecik bir bedenin ölümü üzerine milletle papaz olmayalım diye değinmekten vazgeçmiştim. Neyse ki Fasulyeden.kom'dan 'dea' yazmış, okuyunuz efendim; "Raporlar tam, gömün çocuğu!".

* Mühim bir konu; "Bayram Günü Maç". Ali Okancı'nın blog'unda değinmiş..

***

Eskiden daha çok blogu, daha fazla zaman ayırarak takip ederdim. Şimdilerde elimden geldiğince takip ettiklerim arasından dikkatimi çekenleri (ve tabi medyadan da bazı yazıları) bundan kelli buraya taşımak, paylaşmak iyi olur kanısındayım. Umarım ilginizi çeker...

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...