Perşembe, Ekim 30, 2008

Mr.Blonde

"Are you gonna bark all day, little doggie,
or are you gonna bite?
"

David Fincher'a Göre Tüm Zamanların En İyi Filmleri

foto:sinemaestro

Fincher'ın en çok beğendiği 26 film..

* Butch Cassidy and the Sundance Kid
* Chinatown
* Dr. Strangelove
* Godfather 2
* Taxi Driver
* Being There
* All The Jazz
* Alien
* Rear Window
* Zelig
* Cabaret
* Paper Moon
* Jaws
* Lawrence of Arabia
* All the Presidents Men
* 8 1/2 (Otto e Mezzo)
* Citizen Kane
* Days of Heaven
* Animal House
* Road Warrior (Mad Max)
* Year of Living Dangerously
* American Graffiti
* Terminator
* Monty Python and the Holy Grail
* The Exorcist
* The Graduate

Sinema Dünyasından Haberler #4

- American Beauty'den hatırladığımız Sam Mendes, Vertigo'nun çizgi roman uyarlaması Preacher'ı yönetecek.

- Robert Downey Jr. ve Don Cheadle, Marvel'in süper kahramanlar ekibi The Avengers'ın sinema projesi için imza atmışlar.

- The Dark Knight'ın yönetmeni Christopher Nolan, üçüncü bir Batman filmi çekip çekmeyeceğine dair sorulan soruya, olumsuz bir cevap verdikten sonra; neden böyle düşünüyorsunuz dendiğinde, "Şu soruyu sormanız gerekir, kaç tane iyi 3.film söyleyebilirsiniz?" demiş. Bu soruyu yanıt vermek isteyenlerin yorumlarını okumaya hazırız..

-Akira Kurosawa'nın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen "Tengoku tio Jigoku" yeniden çekilecek. Hollywood çevrelerinden gelen haberlere göre, üç ünlü isim var projenin başında. Martin Scorsese, Mike Nichols ve senaryo yazarı David Mamet.. Nichols yönetmen koltuğunda otururken, Scorsese de filmin yapımcılığını üstlenecekmiş..

- Bu söyleyeceğim haber değil, sadece bir yorumdur. Sinema tarihinin en çok izlenen korku serisi olan "Saw" serisine bir türlü ısınamadım. Filmleri izliyorum ama "mükemmel, şahane, başyapıt" yorumlarına katılmıyorum efenim..Aklıma gelmişken söyleyeyim dedim..

- Tim Burton'ın yeni projesi Alice In Wonderland'e eklenen yeni isimler var. Christopher Lee, Danny Elfman Eleanor Tomlinson, ve Crispin Glover.

- Ne yazık ki 2 gündür Mustafa filmine bilet bulamıyorum. Nette hakkında yazılıp çizilenlere bakarken, karşıma Nedim Saban'ın blogu çıktı. Kendisi filme dair bir şeyler karalamış. Mevzuyu daha çok Turkcell'in sponsor olmaması meselesi üzerine yorumlamış. Bu arada olay daha çok "Turkcell vs. Doğan Medyası" boyutuna vardı. Turkcell tarafı, reklam vermedikleri için Doğan Medyası'nın kendilerine karşı karalama kampanyası başlattığını iddia ediyor..

- Bu arada Mustafa filminin ilk günkü rakamı:150.026 biletli seyirci.

- Yönetmenliğini Mustafa Akad'ın yaptığı 1977 yapımı The Message (Çağrı) filmi yeniden çekilecek. Anthony Quinn'in oynadığı film hakkında, Batı'nın İslam'a olumlu bakmasını sağladı yorumları yapılmıştı. Bu kez filmin adı "Barış Elçisi" olacakmış. Konu yine Hz.Muhammed'in (s.a.v) hayatı. İlk filmde ekipte olan Oscar Zoghbi yaptığı açıklamada, "Akad'ın çektiği filme saygımız sonsuz, ama 70'lerden sonra sinema teknolojisi çok değişti. Bu yeni filmde eskisinin ana mesajları aktarılırken, yeni teknikleri kullanacağız" demiş. İlk film muazzamdı. İnşallah bu da öyle olur..

Ara Ara Belki de Bulursun

Google Analytics programı sayesinde bloga yapılan günlük ziyaretlerin sayısını, bunların nerelerden yapıldığı gibi şeyleri öğreniyor olmamızın yanı sıra; internet kullanıcıların hangi sitelerden bloga geldiklerini ya da hangi kelimeleri aratarak yollarının bu bloga düştüklerini de öğrenebiliyoruz..

995 farklı aratma arasından ilgimi çekenleri ayırdım, sizinle paylaşayım istedim. Merak etmeyin, hangi aratmaları kimin yaptığını ifşa edecek durumda değiliz, kaldı ki elimizde öyle bir bilgi de yok zaten. Seçmece misali aşağıya yazıyorum bazılarını. Bunlardan bazılarının hangi akla hizmetle aratıldığını anlamadığım gibi, bu bloga nasıl yönlendirildiklerini de çözemedim açıkçası..Bazı aratmalara sansür uyguladığımı ve buradan paylaşmak istemediğimi de belirteyim bu arada:)

- Banyo güzelleri
- Beşiktaş'ın en büyük rakibi (not:valla ben değilim abi)
- Etkin kerimoğlu (not:Tugay'ın eşi oluyor kendisi malumunuz)
- Zoban
- Why so serious anlamı?
- Aceto balsamico zico ariel ortega ramon (not:kombinasyona gel..)
- Dünyanın en iyi pokercisi (not: bu da ben değilim ama)
- İstanbul satanistleri
- Lugano'yu gördüm (not:Nerde?)
- Ender erkek
- 150 yaşında karga
- 18 lik blogspot com (not:bu ne lan?)
- 8 kişilik sakla samanı gelir zamanı drama oyun
- Arda Turan ne mezunu?
- Arda Turan soyağacı
- Arda zu Arsenal?
- Ariel Ortega kız kardeşi?
- Ayak fetiş video blogspot
- Aziz Yıldırım "rantcı"
- Açık giyinen kızlar
- Aşık olmamla ilgili mektup (not:bu ne ya?)
- Baros'un gay resimleri
- Bizden kaçmaz programından frikik görüntüleri (not:yanlış yerdesin be abi)
- Bu kadınlar neden hep böyle (not: aynen, ben de hep merak etmişimdir)
- Christina Aguilera'nın gerçek göz rengi
- Christin sevişme sahneleri (not: en çok güldürenlerden biri de buydu)
- David Beckham'ın soyağacı
- Ebru Şallı'nın pilates dersleri hangi kanalda? (not: Ebru Şallı pilates dersleri mi veriyormuş?)
- Didem Erol çırılçıplak (not: o kadar çok Didem Erol'dan bahsettik ki, normaldir herhalde)
- Beşiktaş zor aptal kafa bilmiyor sinan engin olmaz istemiyor (not:sanırım bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor)
- Adı Türkiye'ye mal olmuş önemli işler yapmış bilim adamları doktorlar (not: hadi böyle bir arama yaptın onu anladık, ama buraya nasıl geldin be kardeşim?)

İyi Ki Doğdun Diego


İtalya 90 ve Amerika 94'te onu izleme şansını buldum. Yaşımız bunlara müsade etti sadece. 1986 Dünya Kupasını izleyemediğim için çok şansız olduğumu düşünmekteyimdir hep..

Çocukken sokaklarda Maradona oluyorduk hepimiz. Bizim kuşakta ve bizden öncekilerde futbol denince akla gelen ilk isimdir belki de. Çocukluğumda bir tekerleme vardı; "Diego Armando Maradona, kurban olam seni yaradana" şeklinde. Arjantin'i seviyor oluşumuz Maradona'dan dolayıdır herhalde..

Arjantin Milli Takımı için doğru bir tercih midir, bu tartışılır. Ama şimdiden "Efsane döndü" yorumları da yapılmaya başlanmış. Bir yanım bu durumdan memnun, Maradona'nın geri dönüşünü kutluyor ama diğer yanım da olası başarısızlığında Maradona'nın karizmasının hafiften çizilme ihtimalini düşünüyor..

Umarım çocukluğumun yıldızı, teknik adamlığıyla da parlamaya devam eder.

***

Yazıyı yayımladıktan sonra aklıma geldi. Bir ekleme yapalım, başlığı da değiştirelim doğal olarak. Bugün (30 Ekim) Maradona'nın doğum günü.. Babamla aynı yaştasın bre Diego.. İyi ki doğdun!..

Madrid Ball Girls


Madrid onlara bol geliyor anladığım kadarıyla. Hugo Boss iyi reklam yapmış diyeceğim ama diğer fotoğraflara bakarken pek dikkat çekmiyor o ayrıntı. Peçete servisimiz yoktur.. O yüzden destineyşın burasıdır.

Ayrıyeten tenisin atasporumuz olmasını öneriyorum..

Ölmeden Önce Yapmak İstediğim 100 Şeyden Biri




Yukarıdaki kareler Arsenal-Tottenham maçından. Maçın son 2 dakikasına girilirken 4-2 Arsenal'in üstünlüğü vardı. 89'da J. Jenas attı 3-4 oldu ve 90'da A. Lennon attı 4-4 bitti maç. Akabinde sahaya bir taraftar girdi. Oyuncularla birlikte golü kutlamaya başladı. Hatta bir ara altta kaldı, ezilmiştir belki. You Tube'da mevcut görüntü, oradan bakabilirsiniz. Yahut Ntvspor'un Premier Lig özetlerinde de bakılabilir..

***

Yurt dışında bir maça gidip, akabinde aynen sahaya dalsam bu eleman gibi. Ölmeden önce yapmak istediğim 100 şeyden biridir bu. Nasıl olsa bir daha orada maç izleme gibi bir durumum olmaz. Ömür boyu o ülkenin tribünlerinden men edilmeye razıyım.. Öyle hapis cezası ya da para ödeme gibi bir durum yoksa ciddi ciddi yapmayı düşünüyorum ben bunu..

Isparta'nın Değil Devletin Valisi Olduğunu Unutan Zihniyet

Foto: Bigginsreds Blog

TFF 3.Lig 2.grupta Ispartaspor-Göztepe maçı vardı geçtiğimiz hafta. Maçın kendisinden çok tribünde olan bir pankart ve akabinde yaşanan olaylar gündeme geldi. Olayı sıcağı sıcağına yorumlamak da mümkündü ama biraz daha zamanın geçmesini ve olaya müdahil olanların daha sonradan farklı açıklamalar yapıp yapmayacaklarını bekledim. Değişen bir durum olmadığına göre yazalım öyleyse..

Hadiseyi bilmeyenler için anlatalım. Ispartaspor-Göztepe maçında tribüne bir pankart asılıyor, ve bu pankartın üzerinde "83 yıllık efsane Göztepe, oldu kestane" yazmakta. Doğal olarak Göztepeli taraftarlar ve yöneticiler bu pankarta sinirlenip, kaldırılmasını istiyorlar. Tribündeki taraftar polisle arbede yaşarken; Göztepe Kulübü Başkanı İsmail Hakkı Gül ve Isparta Valisi Şemsettin Uzun arasında da bir tartışma yaşanıyor bu olay üzerine. Bu tartışmanın neticesinde Vali yanında oturan kulüp başkanından dışarı çıkmasını istiyor, Göztepe başkanı çıkmak istemiyor ve bu kez Vali korumalarına İsmail Hakkı Gül'ü dışarı çıkarmalarını emrediyor. Olayın sonunda ise kulüp başkanı sivil korumlar eşliğinde dışarı çıkıyor.

Buraya kadar her şey ayrı bir komediyken, bunun üzerine bir espri daha yapayım düşüncesiyle yaklaşan Isparta'nın amigo ruhlu Valisi konuyla ilgili Anadolu Ajansına şu açıklamaları yapıyor:

"..''Böyle bir durum zaten olamaz, çünkü benim pankarttan haberim yok. Zaten pankartta hakaret boyutunda bir şey yazmıyor. (83 yıllık efsane Göztepe, oldu kestane). Bunda hakaret yok. Kimsenin terbiyesizlik yapmasına izin vermeyiz. Bizim derdimiz 3 puan. Bunu almaya çalışacağız.''

Şimdi bu açıklamanın neresinde tutarsak tutalım elimizde kalıyor. Valinin pankarttan haberi olmayabilir ama gündeme geldiğinde kaldırılmasını talep etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bunu yapmıyor. Daha sonra içerisinde hakaret boyutunda bir şey olmadığını dile getiriyor sayın Vali. 83 yıllık bir camiaya yapılan hakareti görmüyor sayın Vali. Sanırım kendisi okuduğunu anlama ve yorumlama konusunda olduka başarısız biri. "Efsane kestane oldu" lafı hakaret değildir de nedir?

Açıklama komedisi devam ediyor, "Kimsenin terbiyesizlik yapmasına izin vermeyiz. Bizim derdimiz 3 puan. Bunu almaya çalışacağız.'' Yahu bu açıklamasına güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Devletin Valisinin kurduğu cümleler bunlar. Kendisi Ispartaspor yöneticisi değil, devletin Valisidir.. Ne diyor sayın Vali? "Kimsenin terbiyesizlik yapmasına izin vermeyiz". Ee, peki o pankart ne diye orada asılı durmaktadır sayın Vali o zaman? Hani terbiyesizliğe mahal vermiyordunuz? Ayrıyeten "bizim derdimiz 3 puan" ne demektir yahu? Siz Isparta'da görev yapan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Valisi olarak protokol tribününde oturmaktasınız. Sizin derdiniz Isparta'nın alacağı 3 puan değildir, olamaz da.. Amigo ruhlu Vali, resmen tribünlere oynuyor. En son cümlesi de gayet masumane tabii ki, "Bunu almaya çalışacağız"..

Biz yıllardır atandığı ildeki vatandaşa yaranmak uğruna türlü komikliklere imza atan devlet yetkililerine şahit olmuşuzdur, ve bundan sonra da bu tarz kişileri göreceğizdir. Ama konu burada futbol olduğu için yazma ihtiyacı duyuyoruz. Bu olayın sadece Isparta'da yaşanıp biteceğini sanan varsa da yanılıyor diyebiliriz herhalde. Tribünlerin meşhur tezahüratları arasında yer alan "Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek?" bestesini çoğunuz biliyorsunuzdur. Şimdi burada "Isparta İzmir'e nasıl gelecek?" diye sorabilir Göztepeliler. Gerçi çocukluğumda İzmir'de çok maç seyretmiş biri olarak diyebilirim ki, İzmir polisinin orantısız güç kullanımında ihtisas yaptığını ve gerekli önlemleri abartılı biçimde alarak herhangi bir olaya meydan vermeyeceğini düşünsem de, hadisenin bu kısmı da ihtimaler dahilinde olacaktır. Ve elbette bugün Isparta Valisi olarak görev yapan Şemsettin Uzun Bey'in yarın bir gün İzmir Valisi olma ihtimali de var. O zaman ne yapacak sayın Vali? Yine tribünlere oynar herhalde. Dün Göztepe'ye o pankartı açan ve bu kavgaların yaşanmasına sebep olan kişiler, aynı muameleyle karşılaştıklarında tepkileri ne olur acep? Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık oynamaya daha ne kadar devam edecekler misal?

Ispartaspor-Göztepe maçını 2-1 kazandı Ispartaspor. Maç sonunda basın mensuplarına şu tarz bir açıklama yapmış mıdır acaba sayın Valim, "İyi mücadele ortaya koyduk. Futbolcular sahada biz tribünde. Her alanda Isparta ruhunu çok iyi yansıttık. Kazandığımız için mutluyuz. Şimdi önümüzdeki maça bakıyoruz. This is Sparta..."

FTK: Ankaragücü 0 Fenerbahçe 1




Salı, Ekim 28, 2008

Aşk Tutulması

"Seni Fenerbahçe gibi sevdim, karşılıksız ve çıkarsız.."

Projeyi yapım aşamasındayken yazmıştık. Hatta o zaman Gamze Özçelik'in filmde oynayacağını yazmışız ama sonradan projeye giren isim Fahriye Evcen oldu. Film bitti ve 24 Ekim'de vizyona girdi. Henüz gitmedik sinemaya ama filmden bazı vurucu replikleri okuyunca/duyunca, ve işin içinde Fenerbahçe olunca, gitmemek olmaz diyoruz.. Tez zamanda gidilesi, görülesi bir film..

Bu Gurur Sizin Digitürk Yetkilileri



"Reklamın iyisi kötüsü olmaz" diye bir laf var. Ne derece doğru bir laf olduğu tartışılır ama bir gerçek var ki, interneti hayatının önemli bir parçası olarak gören kişilerin, Digitürk kurumuna bakışı olumsuz yönde değişmiştir artık. Aslında verdikleri hizmetin kalitesizliğiyle zaten yeterince eleştirilmekteydiler müşterileri tarafından, ve en son yaşanan hadiseyle ülkede kendilerine olan kızgınlık bin kat daha arttı. Reklamın iyisi kötüsü olmuyor mu hakkaten?

Digitürk komple hatalıdır şeklinde bir düşüncem yok. Elbette hakkını arayacaktır. Kaçak yayın yapanlarla uğraşacaktır ama bir şehirdeki kıraathanelerin birinde kaçak Lig Tv yayını yapılıyor diye, o şehirdeki bütün kıraathanelere nasıl yasak koyduramıyorlarsa/kapattıramıyorlarsa; suçlu birkaç blogger yüzünden, bütün Türk bloggerlara da yasak koyduramazlar.. Mesele bu kadar basittir, basit olmalıdır..İki kere iki dört hesabı..

Wikipedia'nın Türkçesinde Digitürk hakkında yazanlara bakarken, şunu görüyoruz;

"2008 Ekiminde, şifreli yayınlarının Blogspot ve Blogger üzerinden yayın yapan bazı bloglarda halka açık hale getirilmesini müteakip, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Blogspot ve Blogger'ın erişime engellenmesini sağlamış, Türkiye'deki milyonlarca blog yazarı ve okurunu mağdur ettiği gerekçesiyle tepki çekmiştir."

Ne denir ki? Bu gurur sizin Digitürk yetkililieri..Evet, bu gurur sizin..

digi digi digi Türkler... mutlu mesut aileler.. digi digi..

O Forma İçin Biz Ölürüz Siz Savaşın Yeter

Fenerbahçe 5 Bursaspor 2

Yasaklama sebebiyle Fenerbahçe-Bursaspor maçıyla ilgili bir şey yaz(a)madık. Maçın üstünden de bayağı bir zaman geçti. Ayrıca hem bu maçın, hem de Eskişehirspor-Galatasaray maçındaki hakemin kararları o kadar çok gündemi meşgul etti ki; bu maçla ilgili fazla bir şey yazasım yok bu yüzden.

Uzun süre sonra -en azından- silkinmiş gibi görünen bir Fenerbahçe takımı vardı sahada. İşler hemen düzelmeyecek elbette ama şu pankarttaki mesajı alsın topçular yeter. Başka bir şey istemiyoruz şu an!..

Pazartesi, Ekim 27, 2008

Wordpress-Blogger Arası Medcezirler

Garip şeyler olmaya devam ediyor. İnsanlar tekrardan blogger'a erişebildiklerine dair haberler vermeye başladılar. Ben zaten daha önceden diğer yasaklar sebebiyle dns ile oynamıştım, ve sorunsuz erişebilmekteydim blogger'a; ama okuyan, takip eden için ve bir de geçmişteki yazıları depolamak için wordpress'e aktarmıştım. Şu an herkes sorunsuz bir şekilde blogger'a erişebiliyorsa, buradan yazmaya devam edebiliriz tekrardan.

Bu arada yasağın kalktığı haberini sanki giden elektriğin geri gelmesi gibi sevinçle karşılar olmuşuz. Orası da ayrı komedi oldu bu olayda sanırım.

Her fırsatta bu blogdan internette sansür mefhumu, ve gündelik hayattaki yasaklara dair elimden geldiğince tepkimi belli eden yazılar yazmıştım. Günün birinde hadisenin bu noktaya varacağı belliydi aslında. Ben hukuk okumadım ama Atatürk'e hakaret içeren videolar var diye bir video paylaşım sitesine Türkiye'den erişimin engellemesini anlamamıştım geçmişte; ekşi sözlüğe, geocities'e olan yasağı da anlamamıştım.. o vakitler yazdıklarımı yanlış yorumlayan okuyucular olmuştu. Ben hiçbir zaman Atatürk'e hakaret etmek serbest olsun demedim, ya da ekşi sözlükte olduğu gibi insanların inançlarıyla dalga geçilmesine de göz yummadım, hadiseye bakış açım daha çok bu yasakların hiçbir şeyi çözmeyeceğiyle alakalıydı. Düşünsenize, Atatürk'e hakaret eden video var diye You Tube'a erişim engelleniyor, peki erişim engellendiğinde ne oluyor? O video orada kalmaya devam ediyor ve tüm dünya seyredebiliyor onu hala!.. Ben ne anladım o yasaktan o zaman. Kimin içindir ki bu yasaklamalar?

Keza en son başımıza gelen blogger olayı. Yasaklama başladığında bunun sebebinin Digitürk olduğunu düşünmüştüm, yanılmamışım.. Şimdi bu olaydaki saçmalığı da hepimiz biliyoruz. Uzun uzun yazmaya gerek yok. Canı yanan blogger'lar artık diğer yasaklamalar için seslerini daha bir gür çıkarır umarım diyelim.

Her şey geçti, tekrardan yazalım, okuyalım demek yerine; aksine bu olayı üstüne gitmeliyiz. Bu hadise kapanmamalı.

Eskilerin dediği gibi, "Bir musibet, bin nasihatten evladır". Bu olaydan gerekli dersleri çıkarmamız, ve internette sansüre karşı mücadelede tek vücut olmamız dileğiyle..

el burrito

Pazar, Ekim 26, 2008

Ne Denir Ki?

Blog yazmaya başladığım ilk günden beri internet yasaklarına karşı elimden geldikçe tepki verdiğimi belli eden şeyler yazdım. Bugün bizim başımıza geldi bu olay.Çin'de blogger'ın yasak olduğunu duymuştum geçen kış. Gülmüştüm, ama başımıza geleceğini tahmin edememiştim. Ne denebilir ki artık? Nereye kadar susalım böyle? Yazık vallahi çok yazık..

Vtunnel, ktunnel, proxy falan hikaye. Geçici çözümler olduğu sürece ben tercihimi yazmamaktan yana kullanıyorum.. Protesto etmek yerine, yasakları şöyle delebiliriz, böyle yapalımlarla bir yere varabileceğimize inanmıyorum..

Cuma, Ekim 24, 2008

AIK Solna Maçından Bir Anı

Ortega'nın kendisi anı olarak hafızamda her karede yer etmiştir de, burada bahsetmek istediğim başka. Ali Güneş'in maçla ilgili komik bulduğum bir anısı var. Şöyle anlatıyor Ali Güneş olayı;

" Stevic korner kullanıyordu, ben de ön direkteydim. Arka direkte de Ortega vardı. Hocanın taktiğine göre de, ön direkten ben topu uzatacağım, Ortega arka direkte tamamlayacak. Stevic ortaladı, ben uzattım, Ortega da vurdu. Bir baktık gol oldu. Gittim Stevic’e sarıldım, beraber taraftarlara koştuk. Yarım dakika filan gol sevinci yaşadık. Arkamızı bir döndük maç devam ediyor. Top meğer gol olmamış ve yan ağlara gitmiş. Türk taraftarları da hemen gaza geliyor. Taraftar, onları ateşlemek için öyle yapıyoruz sandı. Halbuki biz gol diye sevinmiştik.”

3-3 bitmişti bu maç. Golleri de Revivo, Johnson ve Stevic atmıştı.

Perşembe, Ekim 23, 2008

Senkronize

Scream Awards 2008

Spike Tv'nin düzenlediği ve genelde korku, fantastik ve bilimkurgu filmlerinin aday olduğu ödül töreni Scream Awards. Bu yıl 'Dark Knight Awards' adı altında Kara Şövalye ödülleri de dağıtan organizasyonun tüm kazananları aşağıda..

Dark Knight Award Winners

The Ultimate Scream Movie: The Dark Knight
Best Comic Book Movie: The Dark Knight
Best Sequel: The Dark Knight
Best Superhero: Christian Bale as Batman in The Dark Knight
Best Villain: Heath Ledger as The Joker in The Dark Knight
Best Actor in a Fantasy Movie or TV Show: Heath Ledger in The Dark Knight
Best Supporting Performance: Gary Oldman in The Dark Knight
The Holy Shit! Scene of the Year: The Big Rig Flips Over in The Dark Knight
Best Director: Christopher Nolan, The Dark Knight
Best Screamplay: The Dark Knight by Christopher Nolan, Jonathan Nolan and David Goyer
Best F/X: The Dark Knight
Best Line: “I believe whatever doesn’t kill you makes you stranger” by The Joker in The Dark Knight

Non Dark Knight Award Winners

Best Science Fiction Movie: Iron Man
Best Actor in a Science Fiction Movie or TV Show: Robert Downey Jr. in Iron Man
Best Fantasy Movie: Hellboy II: The Golden Army
Best Horror Movie: Sweeney Todd
Best Remake: Halloween
Best Screen to Comic Adaptation: Buffy the Vampire Slayer, Season Eight
Best Actor in a Horror Movie or TV Show: Johnny Depp in Sweeney Todd
Best Actress in a Fantasy Movie or TV Show: Angelina Jolie in Wanted
Best Actress in a Horror Movie or TV Show: Liv Tyler in The Strangers
Best Actress in a Science Fiction Movie or TV Show: Milla Jovovich in Resident Evil: Extinction
Breakout Performance: WALL-E in Wall-E
Most Memorable Mutilation: Bitten by Vagina with Teeth in Teeth
Best TV Show: Dexter
Best Comic Book: Y: The Last Man
Best Comic Book Artist: Gabriel Ba, The Umbrella Academy: Apocalypse Suite
Best Comic Book Writer: Grant Morrison, Batman, Final Crisis
Most Shocking Comic Book Twist: The X-Men Disband After Professor X is Shot in the Head by Bishop

Sinema Dünyasından Haberler #3

- Şansımı seveyim arkadaş, diyerekten beyazperdeye dair son gelişmeleri, ilgimi çekenler arasından derleyerek aktarmaya başlıyorum. Neden şansımı seveyim? Çünkü Lost'un 5.sezonun ilk bölümü 1 Ocak'ta yayınlanacak. O tarihte hala nefes alıyor olsam bile, o bölümü izleme şansım çok düşük. Zira o tarihlerde askerde olacağım.. Merak edenler için fragmanı burada diyelim..

- Tarantino son filmi Inglorious Bastards üzerinde uzun süredir çalışyıyor malum. En son filmi Cannes'e yetiştereceğini söyledi. Merakla beklediğim filmlerin başında geliyor bu.

- Yönetmenliğini Jon Favreau'nun yapacağı Iron Man 2'nin kadrosunda da Samuel L. Jackson'ın olacağı garantilenmiş durumda. İlk filmde Nick Fury olarak arz-ı endam etmişti malumunuz. Bu arada Terrence Howard 'da tekrar kadroya dahil edilmiş

- 29 Ekim'de gösterime girecek olan Mustafa filmini dört gözle bekliyoruz. Can Dündar film için “Denizin altında büyük bir hazine var ama biz 2 saatlik belgeselde sadece 2 avuç hazine çıkarıp gösterebildik” demiş.

- Yazıya David Fincher'lı Nike/Fate reklamıyla son verelim. İzleyenler muhakkak olmuştur, ama görmeyenler olabilir diyelim. Bir de buradan gösterelim.. Laf aramızda Fight Club'ın yönetmeninden böyle bir reklamı izlemek biraz garip geldi bana. Bilmem, böyle düşünen tek ben miyim?


Nike | Fate from CCW - Lab on Vimeo.

Football Kings 2008 (1)


Football Kings 2008 (1) - The funniest movie is here. Find it

Konfeti #2

Hey gidi..

Meraktan Ölüyoruz Bir Bilseniz

Takım kötü gittiği zaman medya her yerden saldırır. En son fesybuk'a düşen Fenerbahçe futbolcusu haberini gördük. Haberi yapan DobraDobra Spor sitesi.. 24 Ekim Cuma günü saat 17:oo'de bizimle paylaşacaklarmış kim olduğunu. Neden o saate kadar bekletiyorsunuz ki bizi? Öleceğiz meraktan burada bir bilseniz.

Dobradobra açıklasınıza hemen..

Çaba Üzerine

The Fall


"What a mystery this world? One day you love them... and the next day you want to kill them a thousand times over."

The Fall

Çarşamba, Ekim 22, 2008

Loituma - Levan Polkka (leva’s Polka)

Estonya-Türkiye maçını anlatan Levent Özçelik, "Yarın Trt ekranlarında Cem Yılmaz Şov yayınlanacak" demiş, ve bozulan moralimizi Cem Yılmaz'ı izleyerek yerine getirebileceğimizi söylemişti bizlere.

Dün akşamki futbolsuzluktan ve Fenerbahçe'nin genel durumundan rahatsız olan tüm okurlar için gelsin.. Loituma..

Fanatik Gazetesinin Rezilliği


Türkiye'nin en iyi spor gazetesi olduğunu iddia eden Fanatik'in maç sonrası ilk sayfasına bakınız, bakın, bakalım, baksınlar, size belediye baksın Fanatik..

Mikaël Silvestre "Dalya" Dedirtti

Arsenal Türkiye blogundaki "maç öncesi analizini" okuduktan sonra, Arsenal'e Fenerbahçe'nin en azından 1 gol atacağına inanmıştım. Ve bunun da duran top organizasyonu sonrası geleceğini düşünüyordum. Tahmin ettiklerimin hepsi gerçekleşti, ama tek bir şey vardı, ve de onu öngörmek zor olurdu. Fenerbahçe'nin Şampiyon Kulüpler Kupası ve Şampiyonlar Ligi tarihindeki 100.golünü sarı lacivert formayı giyen biri atar diye beklerken, golü Arsenal'in savunma oyuncusu Mikael Silvestre kendi kalesine attı.

Teşekkürler Silvestre..

Topçular Kaleyi Yıktı

En son Kadıköy'de Milan'a yenildiğimizde stadda olanlardan biriydim. Sheva-Servet eşleşmesi maçın skorunu tayin etmişti. Tribünden bariz bir şekilde görülüyordu bu. Milan, Fenerbahçe defansının açığını bulmuş, ve oranın üstüne yüklenmişti.. Dün gece de Arsene Wenger Fenerbahçe'yi nasıl avlayacağını biliyordu, ve istediği golleri erken buldu..

Zico'nun gelmesiyle Avrupa maçlarında kişilikli bir oyun sergilemeye başlamıştı Fenerbaçe takımı (Burada dönüm noktası Newcastle deplasmanıydı elbette). Ezeli rakipler "Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne katılsın da bize makara çıksın" düşüncesindeydi, ama geçtiğimiz sezon takım birçok sürprizlere imza atarak çeyrek final oynama başarısını gösterdi.

Fenerbahçe'de takım ve teknik adam arasındaki kimya uyuşmuştu. Önce Uğur Meleke'nin de sık sık söylediği gibi Uefa Kupası'nda 12 maç oynadı bu takım. Fenerbahçe tarihindeki en önemli Uefa performansıydı. Bir sonraki sezon da Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı o ekip.

O zirve noktasından sonra başlayan hatalar zincirinin günümüze olan etkilerini günlerdir konuşuyorduk zaten. Dün akşam oynanan Arsenal maçı öncesi -öyle inanıyorum ki- Fenerbahçe taraftarının büyük bir çoğunluğu takımın fark yiyeceğini biliyordu. Maçın sonucu şaşırtıcı değildi. Utanılacak bir durum yok Mehmet Demirkol'un dediği gibi. Daha ne hezimetler yaşandı Türk futbol tarihinde. Bu sonuca üzüldük daha çok. Kadıköy'ü Avrupalının deyimiyle "kale" haline getirmişken, Avrupa'da saygı duyulan bir ekip olmuşken, şu hale gelmeye üzülmek gerek. Takımı bu duruma getirenlere kızmak gerek. Volkan'ı, Selçuk'u, Burak'ı ıslıklamanın, onlarla dalga geçmenin takıma kazandıracağı ne var ki? Fenerbahçe seyircisinin (taraftar demek istemiyorum bu güruha) kendi oyuncusunu demoralize etmede üstüne yok şu ülkede. Volkan'ı kalede görmek istemiyorsan, Volkan'la dalga geçmek durumu değiştirmez. Onu kaleye geçiren zihniyeti, yönetimi eleştireceksin; yahut Burak'ı oyuna girerken ıslıklamak yerine, onu transfer eden yönetimi eleştireceksin. Fenerbahçe'de şu an saha içerisindeki oyuncu da, yedek kulübesinde oturan da Kadıköy'de maça çıkmak konusunda tereddütlü. Biliyor ki, en ufak hatasında homurdanmalar, ıslıklar başlayacak. Böyle bir ortamda futbol oynamanın ne kadar zor olduğunu herkes tahmin edebilir herhalde...


Son olarak bir not da Güiza'ya düşmek gerek. Kaliteli bir oyuncu, buna lafım elbette ki yok. Ama tribünden takdir alacağım düşüncesiyle öyle gereksiz yerlerde öyle gereksiz koşular yapıyor ki. Sonra da olması gereken yerde gerekli eforu sarfedemiyor. Topa dokunmaktan aciz bir adam izlenimi veriyor. Dün ciddi açıklar veren Arsenal savunmasının arkasına birçok pozisyonda çok iyi sarktı, ama gol vuruşlarında beceriksiz ve kuvvetsizdi. Böylesine garip bir maçta Güiza o pozisyonları cömertçe harcamasa, Fenerbahçe Arsenal'e 4-5 gol atabilirdi. Buna rağmen maçı Fenerbahçe kazanır mıydı? Orası hakkında kesin bir şey söylemek zor. Zira en az Arsenal kadar Fenerbahçe defansı da evlere şenlikti. Ve buna ilaveten Arsenalli oyuncular buldukları fırsatları iyi değerlendirmesini biliyorlar. İki takımın da kaleyi bulan şu sayısı aynı (6 şut var), ama maçın skoru ortada(Arsenal'in 4-1 bulmasından sonra oyunu rölantiye aldığı gerçeğinin de farkındayız tabii ki)

Özetle grup maçları başlamadan önce Mustafa Denizli döneminin "reloaded" olmasından korkuyordum. Alabileceğimiz maksimum puanı içeride Kiev'le berabere kalarak almış olduk. Bundan sonraki maçlarda bu oyun anlayışıyla puan almamıza imkan yok. Şampiyonluk yarışından sonra, Avrupa'da da havlu atmış olduk. Bakalım, yönetim bu durum için ne gibi önlemler alacak? ya da önlem alacaklar mı?

Salı, Ekim 21, 2008

Camus, Ben ve Serdar Ortaç

"Ahlâka dair ne ögrendiysem futboldan ögrendim. Çünkü top hiçbir zaman bekledigim köşeden gelmedi."
(Albert Camus)

"Hayat hep kapattığım köşeden gol attı bana."
(bendeniz, el burrito)

"Hayat beni neden yoruyorsun?"
(Serdar Ortaç)

***

Albert Camus, Ben ve Serdar Ortaç..çok yakında sinemalarda..

Olan-Biten Hakkında

- Sağ taraftaki soccerblogs panelinin sayfanın geç açılmasına sebebiyet verdiğini iddia edenlerin mailleri artınca, onu iptal ettik.

- Kafamda bazı planlar var demiştim geçenlerde. Bunlardan birisi de bloga ekip arkadaşları almaktı. Hatta birkaç kişiyle temasım da olmuştu ama daha sonrada 1,5 ay sonra askere gidecek oluşum, ve döndüğümde daha farklı şeylerle uğraşma ihtimalimi göz önüne alınca, bir de "tek başına başladın, öyle devam et" önerileri olunca, vazgeçtik..

- Bir sinema blogu olsa da, onlarla birlikte çalısak, bir şeyler karalasak önerimin bana, "Neden sen açmıyorsun? Daha sonra bizi sen çağırırsın" şeklinde geri dönüşlerini görünce şaşırdım açıkçası. Ben blog yöneticisi olmaktansa, ara eleman olmayı tercih ederim her zaman.

- Bir haber sitesinin spor sayfasına katkıda bulunmak amacıyla bir web sitesinde yazmaya başlayacaktım. Temmuz ayında anlaşmıştık. Daha sonra araya bir şeyler girdi, bir de sanırım Fenerbahçe Spor Kulübü başkanını tribünler üzerindeki yaptırımlarından dolayı ağır bir şekilde eleştirince, bu kararlarından vazgeçtiler. Bu deli cesareti olan adamla işimiz ne ola ki? demiş olabilirler, anlayışla karşılıyorum bunu :)

- Bu arada Aziz Yıldırım'ı eleştirdiğim yazılar sonrası blogun ziyaretçi sayısında ciddi bir azalma yaşandı. Yani 200 civarı hit kaybettik diyebilirim internet tabiriyle. Bu da ilginç bir veri olarak aklımızda bulunsun.

- Öte yandan, blogu google analytics ile takip ettiğimden beri en yüksek ziyaret Milan Baros'un transferiyle ilgili yazdığım yazıdan sonra olmuş. Bu da garip bir istatistiktir. Sanırım blog olayına Galatasaraylılar daha fazla ilgi gösteriyor..

- Blogda en çok yorum alan yazının "92-93 Sezonu ve Şerefli İkincilikler" başlıklı yazı olduğunu, ama daha sonra upuzun ve ilginç iddiaların olduğu yazıların olduğu okuyucu yorumlarında "Cincon, Eziktaş, Febeş" gibi ifadeler olduğu için bu yorumları silmek zorunda kaldığımı, ve en son 60'ın üzerinde yorum olan yazının 14 yorumla kaldığını..Ve son olarak bloglara yorum yaparken küfürleşmenin, rakibini aşağılayarak dalga geçtiğini sanmanın benim tarafımdam anlaşılamaz bir durum olduğunu biliyor muydunuz?

- Ayrıca bir üstteki maddede bahsettiğim yazıda olayı hem Galatasaray hem Beşiktaş açısından ele almış olmama rağmen, ve de Fenerbahçeli olduğum blogun her tarafından bas bas bağırıyorken, Beşiktaşlı olduğumu zannedenler çıkmış, ve onlarca küfürlü yorum gelmiştir o yazıya. İnsanlar tuhaf hakkaten de.Ben bir şeyler araştırarak, o dönemin gazetesiyle, yönetici ve futbolcuların demeçleriyle bir inceleme yazısı yazmışım. Adam gelmiş, "Bunları rüyan da mı gördün?" diye soruyor misal :) Hafızasını biraz zorlayan, ve araştırma yapabilen her birey o bilgileri ulaşabilir halbuki..

- Blog yazarları iyi bilir. Yayımlamadığınız yazılar taslak şeklinde kalır hesabınızda. Benim de bugüne kadar yayımlamadığım 30 kadar yazı vardı. Bunları silerken, geçmişte yayımladığım 4-5 tane yazıyı da sildim yanlışlıkla. Şimdi sorum şu; bunları geri almak mümkün mü? ve buna ek bir soru daha, "Blogdaki yazılarımızı başka bir kaynakta depolayabiliyor muyuz?"

- 8 Ekim 2006'da başlamışız bu bloga..Bugüne kadar 1200 civarı yazı olmuş toplamda. Vay be..

Serendipity

Jonathan: This is the ultimate blend to drink. How'd you find this place?
Sara: I first came in because of the name: Serendipity. It's one of my favorite words.
Jonathan: It is? Why?
Sara: It's such a nice sounding word for what it means: a fortunate accident.

***

2001 yapımı bir filmdir. O zamanki kız arkadaşımla bu filmi çok tutmuştuk. Bugün bana ondan kalan tek anıdır belki de..Güzel filmdir, severim, seversin, sevmelisin..

Acaba şu hayatta Kate Beckinsale ile tanışma, kaynaşma ihtimalim sıfırın üstünde bir değer olabilir mi?

45. Antalya Altın Portakal Film Festivali


* En İyi Film: Pazar-Bir Ticaret Masalı (Ben Hopkins)
* Altın Portakal SİYAD En İyi Film Ödülü: Hayat Var (Reha Erdem)
* Yurtiçi Kargo Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Nokta (Derviş Zaim)
* Behlül Dal Digitürk Genç Yetenek Jüri Özel Ödülü: Aydın Bulut (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Yönetmen: Derviş Zaim (Nokta)
* En İyi Senaryo: Ben Hopkins, (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Müzik: Mazlum Çimen (Nokta)
* En İyi Kadın Oyuncu: Nurgül Yeşilçay (Vicdan)
* En İyi Erkek Oyuncu: Tayanç Ayaydın (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Sanat Yönetmeni: Türker İşçi (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Görüntü Yönetmeni: Zekeriya Kurtuluş (Vicdan)
* En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Övül Avkıran (Pandora’nın Kutusu)
* En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu Tekinoğlu (Başka Semtin Çocukları)
* En İyi Kurgu: Mustafa Preşeva (Vicdan)
* En İyi Laboratuvar: Fono Film (Gökten Üç Elma Düştü-Vicdan)
* En İyi Saç ve Makyaj: Vicdan
* En İyi Kostüm: Zeynep Sırlıkıya (Pazar-Bir Ticaret Masalı)
* En İyi Ses Tasarımı-Miksaj: Nokta
* En İyi Özel Efekt: Burak Balkan (Üç Maymun)


Gecede “En İyi Belgesel” ödülü İsmet Arasan’ın “Adakale Sözlerim Çoktur” adlı belgeseline, “Kısa Film Ödülü” Özlem Akın’ın “Gemeinschaft” adlı filmine, “Kısa Film Jüri Özel Ödülü” de Cüneyt Birol’un “Nefes” adlı filmine verildi.

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...