Topçular Kaleyi Yıktı
En son Kadıköy'de Milan'a yenildiğimizde stadda olanlardan biriydim. Sheva-Servet eşleşmesi maçın skorunu tayin etmişti. Tribünden bariz bir şekilde görülüyordu bu. Milan, Fenerbahçe defansının açığını bulmuş, ve oranın üstüne yüklenmişti.. Dün gece de Arsene Wenger Fenerbahçe'yi nasıl avlayacağını biliyordu, ve istediği golleri erken buldu..
Zico'nun gelmesiyle Avrupa maçlarında kişilikli bir oyun sergilemeye başlamıştı Fenerbaçe takımı (Burada dönüm noktası Newcastle deplasmanıydı elbette). Ezeli rakipler "Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne katılsın da bize makara çıksın" düşüncesindeydi, ama geçtiğimiz sezon takım birçok sürprizlere imza atarak çeyrek final oynama başarısını gösterdi.
Fenerbahçe'de takım ve teknik adam arasındaki kimya uyuşmuştu. Önce Uğur Meleke'nin de sık sık söylediği gibi Uefa Kupası'nda 12 maç oynadı bu takım. Fenerbahçe tarihindeki en önemli Uefa performansıydı. Bir sonraki sezon da Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı o ekip.
O zirve noktasından sonra başlayan hatalar zincirinin günümüze olan etkilerini günlerdir konuşuyorduk zaten. Dün akşam oynanan Arsenal maçı öncesi -öyle inanıyorum ki- Fenerbahçe taraftarının büyük bir çoğunluğu takımın fark yiyeceğini biliyordu. Maçın sonucu şaşırtıcı değildi. Utanılacak bir durum yok Mehmet Demirkol'un dediği gibi. Daha ne hezimetler yaşandı Türk futbol tarihinde. Bu sonuca üzüldük daha çok. Kadıköy'ü Avrupalının deyimiyle "kale" haline getirmişken, Avrupa'da saygı duyulan bir ekip olmuşken, şu hale gelmeye üzülmek gerek. Takımı bu duruma getirenlere kızmak gerek. Volkan'ı, Selçuk'u, Burak'ı ıslıklamanın, onlarla dalga geçmenin takıma kazandıracağı ne var ki? Fenerbahçe seyircisinin (taraftar demek istemiyorum bu güruha) kendi oyuncusunu demoralize etmede üstüne yok şu ülkede. Volkan'ı kalede görmek istemiyorsan, Volkan'la dalga geçmek durumu değiştirmez. Onu kaleye geçiren zihniyeti, yönetimi eleştireceksin; yahut Burak'ı oyuna girerken ıslıklamak yerine, onu transfer eden yönetimi eleştireceksin. Fenerbahçe'de şu an saha içerisindeki oyuncu da, yedek kulübesinde oturan da Kadıköy'de maça çıkmak konusunda tereddütlü. Biliyor ki, en ufak hatasında homurdanmalar, ıslıklar başlayacak. Böyle bir ortamda futbol oynamanın ne kadar zor olduğunu herkes tahmin edebilir herhalde...
Son olarak bir not da Güiza'ya düşmek gerek. Kaliteli bir oyuncu, buna lafım elbette ki yok. Ama tribünden takdir alacağım düşüncesiyle öyle gereksiz yerlerde öyle gereksiz koşular yapıyor ki. Sonra da olması gereken yerde gerekli eforu sarfedemiyor. Topa dokunmaktan aciz bir adam izlenimi veriyor. Dün ciddi açıklar veren Arsenal savunmasının arkasına birçok pozisyonda çok iyi sarktı, ama gol vuruşlarında beceriksiz ve kuvvetsizdi. Böylesine garip bir maçta Güiza o pozisyonları cömertçe harcamasa, Fenerbahçe Arsenal'e 4-5 gol atabilirdi. Buna rağmen maçı Fenerbahçe kazanır mıydı? Orası hakkında kesin bir şey söylemek zor. Zira en az Arsenal kadar Fenerbahçe defansı da evlere şenlikti. Ve buna ilaveten Arsenalli oyuncular buldukları fırsatları iyi değerlendirmesini biliyorlar. İki takımın da kaleyi bulan şu sayısı aynı (6 şut var), ama maçın skoru ortada(Arsenal'in 4-1 bulmasından sonra oyunu rölantiye aldığı gerçeğinin de farkındayız tabii ki)
Özetle grup maçları başlamadan önce Mustafa Denizli döneminin "reloaded" olmasından korkuyordum. Alabileceğimiz maksimum puanı içeride Kiev'le berabere kalarak almış olduk. Bundan sonraki maçlarda bu oyun anlayışıyla puan almamıza imkan yok. Şampiyonluk yarışından sonra, Avrupa'da da havlu atmış olduk. Bakalım, yönetim bu durum için ne gibi önlemler alacak? ya da önlem alacaklar mı?
Zico'nun gelmesiyle Avrupa maçlarında kişilikli bir oyun sergilemeye başlamıştı Fenerbaçe takımı (Burada dönüm noktası Newcastle deplasmanıydı elbette). Ezeli rakipler "Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne katılsın da bize makara çıksın" düşüncesindeydi, ama geçtiğimiz sezon takım birçok sürprizlere imza atarak çeyrek final oynama başarısını gösterdi.
Fenerbahçe'de takım ve teknik adam arasındaki kimya uyuşmuştu. Önce Uğur Meleke'nin de sık sık söylediği gibi Uefa Kupası'nda 12 maç oynadı bu takım. Fenerbahçe tarihindeki en önemli Uefa performansıydı. Bir sonraki sezon da Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı o ekip.
O zirve noktasından sonra başlayan hatalar zincirinin günümüze olan etkilerini günlerdir konuşuyorduk zaten. Dün akşam oynanan Arsenal maçı öncesi -öyle inanıyorum ki- Fenerbahçe taraftarının büyük bir çoğunluğu takımın fark yiyeceğini biliyordu. Maçın sonucu şaşırtıcı değildi. Utanılacak bir durum yok Mehmet Demirkol'un dediği gibi. Daha ne hezimetler yaşandı Türk futbol tarihinde. Bu sonuca üzüldük daha çok. Kadıköy'ü Avrupalının deyimiyle "kale" haline getirmişken, Avrupa'da saygı duyulan bir ekip olmuşken, şu hale gelmeye üzülmek gerek. Takımı bu duruma getirenlere kızmak gerek. Volkan'ı, Selçuk'u, Burak'ı ıslıklamanın, onlarla dalga geçmenin takıma kazandıracağı ne var ki? Fenerbahçe seyircisinin (taraftar demek istemiyorum bu güruha) kendi oyuncusunu demoralize etmede üstüne yok şu ülkede. Volkan'ı kalede görmek istemiyorsan, Volkan'la dalga geçmek durumu değiştirmez. Onu kaleye geçiren zihniyeti, yönetimi eleştireceksin; yahut Burak'ı oyuna girerken ıslıklamak yerine, onu transfer eden yönetimi eleştireceksin. Fenerbahçe'de şu an saha içerisindeki oyuncu da, yedek kulübesinde oturan da Kadıköy'de maça çıkmak konusunda tereddütlü. Biliyor ki, en ufak hatasında homurdanmalar, ıslıklar başlayacak. Böyle bir ortamda futbol oynamanın ne kadar zor olduğunu herkes tahmin edebilir herhalde...
Son olarak bir not da Güiza'ya düşmek gerek. Kaliteli bir oyuncu, buna lafım elbette ki yok. Ama tribünden takdir alacağım düşüncesiyle öyle gereksiz yerlerde öyle gereksiz koşular yapıyor ki. Sonra da olması gereken yerde gerekli eforu sarfedemiyor. Topa dokunmaktan aciz bir adam izlenimi veriyor. Dün ciddi açıklar veren Arsenal savunmasının arkasına birçok pozisyonda çok iyi sarktı, ama gol vuruşlarında beceriksiz ve kuvvetsizdi. Böylesine garip bir maçta Güiza o pozisyonları cömertçe harcamasa, Fenerbahçe Arsenal'e 4-5 gol atabilirdi. Buna rağmen maçı Fenerbahçe kazanır mıydı? Orası hakkında kesin bir şey söylemek zor. Zira en az Arsenal kadar Fenerbahçe defansı da evlere şenlikti. Ve buna ilaveten Arsenalli oyuncular buldukları fırsatları iyi değerlendirmesini biliyorlar. İki takımın da kaleyi bulan şu sayısı aynı (6 şut var), ama maçın skoru ortada(Arsenal'in 4-1 bulmasından sonra oyunu rölantiye aldığı gerçeğinin de farkındayız tabii ki)
Özetle grup maçları başlamadan önce Mustafa Denizli döneminin "reloaded" olmasından korkuyordum. Alabileceğimiz maksimum puanı içeride Kiev'le berabere kalarak almış olduk. Bundan sonraki maçlarda bu oyun anlayışıyla puan almamıza imkan yok. Şampiyonluk yarışından sonra, Avrupa'da da havlu atmış olduk. Bakalım, yönetim bu durum için ne gibi önlemler alacak? ya da önlem alacaklar mı?
12 comments:
Bu sene öyle yada böyle dip yaptık, insan kendini hazırlayınca çokta üzülmüyor, lise zamanlarında olsa hayat küsmüştüm şimdi, Ancak Fenerbahçe hep dip yaptığı senelerin sonunda büyük patlamalar yapmıştır ve bu yönetimin daha çok kredisi vardır bence, Aziz Yıldırım zamanında çok yanlışlar yapıp kendi yanlışlarından dönerek bu günlere getirdi Fenerbahçeyi ve bu noktadan yine yukarılara taşıyacakta ta kendisidir Aziz Yıldırım'ın, ben taraftar olarak içim çok acısada bu seneden hiç bir beklentim kalmadı acilen gelecek sezonun hazırlıklarına başlanmalı...
Saygılar...
abi guiza yorumuna katılmıyorum. tamam belki durumu anladı ve tribünlere oynuyor. ama yine de geriye gelip yardımcı olması kötü birşey değil. itiraf edelim maç esnasında hoşumuza da gidiyor bu.
kaldı ki madem öyle, neden selçuk basmıyor, defansına gerektiği gibi yardımcı olmuyor o zaman? onun işi daha da kolay, defansa gelene kadar 50 metre koşmasına da gerek yok. o koştu da biz mi guiza'yı alkışladık? veya herkes süper mücadele ediyor da biz kıyak mı geçiyoruz guiza'ya? babamızın oğlu mu?
15 günlük milli maç arasında , bizden çok daha iyi durumda olan beşiktaş ve galatasaray yönetimi iyi veya kötü takıma müdahele ederken sanki bizde herşey çok iyi gidermiş gibi hiç bir hareketlilik yaşanmadı , dün gece ki maçtan sonra açıkca görüldü ki artık kan akmak zorunda ,birilerinin kellesini ucurmak şart oldu...
maçtan sonra telsim tribünün başlattığı yönetim istifa sesleri tüm stada yayılmasada yine de doğru yolu gösteren bir hareketti..
maç içinde kendi adıma en zevkli an ingilizlerin atılan golden sonra çıkardıkları "yeeaaaaa" sesini 4. ve 5.golden sonra net bir şekilde canlı canlı duymaktı :) süperdi valla.
Bence Porto'yu burada yenebilir çünkü Porto da çok kötü durumda. Bu durumda tek umudumuz Arsenal'in son maça yedeklerle çıkmaması olur, bir ihtimal uefa'ya gidilebilir.
Sevgili peralta,
Güiza'nın yaptıklarının tribün tarafından takdir edilmesi gayet doğal. Takımda hiç kimse mücadele etmiyorken, Güiza'nın 2-3 pozisyonda geriye gelip -yalandan- pres yapması taraftarın hoşuna gider, ve bu hareketleri alkışla geri döner ona. Lakin bence burada görülmeyen bir durum var. Güiza'yı bu konuda samimi bulmuyorum ben. Mehmet Demirkol da aynen bu duruma değinmiş. Okumanı tavsiye ederim. Keza Rıdvan Dilmen de bu konuda bir şeyler söylüyor her hafta..
Şöyle sorayım; hangisini tercih edersin, geriye gelip pres yapan Güiza'yı mı? yoksa gücünü saklayıp, gol vuruşlarında daha kuvvetli olan Güiza'yı mı? Dün kaçırdığı pozisyonlarda ayakta durabilse, bir ihtimal maçın sonucu daha değişik olabilirdi diyorum ben.
bencede guiza direk tribünlere oynamıyor, mallorca'da bir kaç maçını seyrettim, ordada böyle deli koşuları yapıyordu..her taraftar böyle adamı alkışlar, ama içini bilemiyorum tabi tribüne oynuyorsa bence devam etsin...2 kişi daha böyle tribüne oynayarak pres yapsa topları kaparız..
bence dün kaçırdığı pozisyonların çoğunu kuvvetsizlikten değil tamamen panikten bilinçsiz şutlar çıkartmasından kaynaklandı...
yuhalamaya gelince, taraftarda bir yere kadar sabredebiliyor, bence normal karşılanmalı alınan sonuçlar ve oynan futbol ortada tepki bence gayet doğal, hem yönetime hem takıma...
Guiza'yı Hakan Şükür'e benzetiyorum. Onun gibi saçma sapan deparlarla kendini yoruyor ve gol vuruşu yapacak hali kalmıyor. Bir de kaleciye çalımlamak nedir bilmiyor sanki. Hep plase denedi, bunu gören kaleci hep yere yumuldu çıkardı golleri. Eğer dün 3 atsak 7 yerdik, 4 atsak 8 yerdik. Bu orta saha ve defansla değil Avrupa Türkiye'de de benzer hezimetler bizi bekliyor malesef
sonuna kadar haklısın abi yazıda. hayır artık aziz yıldırım onurlu davranıp mayısta kulübü devredecek mi diye merak ediyorum. çünkü bugün aragones gitse yarın zico gibi başarıya aç, babacan bir hoca gelir. o da zico gibi yapar, sonra o da kovulur aragones gibi kariyerli ama ununu elemiş hoca gelir. bu kısır döngü halinde devam edecek gibi gözüküyor fenerbahçede. o yüzden sorunun çözümü maalesef kan akması ve akan kanın da aziz yıldırımdan olması bence.
del piero,
Benim taraftara bakış açım seninkiyle aynı değil ne yazık ki. Bana göre taraftar sahadaki takımını her türlü desteklemelidir. Adı üstünde taraftardır o. Tiyatro seyircisinden farklı olmalıdır. Ben paramı verdim, iyi bir oyun bekliyorum anlayışı Fenerbahçe tribünlerinde olması gereken en son şeydir bence. Oyuncuyu yuhalamakla ne geçer ki elimize? Geçmişte bu tribünler tarafından yuhalanan Ümit Özat'ı, Tuncay'ı düşünün..Dün bu ikilinin sahada olmasını istemez miydiniz? elbette isterdiniz. Bu oyuncuların gitme sebeplerinden biri de tribünlerin anlamsız tepkileridir.
Tribün protesto edemez mi? eder tabii ki, etmelidir de. Ama bu takımı, bireysel olarak oyuncuları yuhalayarak olmamalıdır. Tüm anlatmak istediğim buydu.
Ayrıca Güiza'yı ben de git gide Hakan Şükür'e benzetmeye başladım. Yalnız Güiza'nın bir şeyi iyi bilmesi gerek. Fenerbahçe sabırsız camiadır. Bunu iyi öğrenmeli.
yok bakış açımız kesinlikle aynı, ben hayatımda futbolcu yuhalamadım bunlara emre, fatih akyel ve tümer'de dahil..ben çubukluyu sırtına geçirene herzaman destek veririm ama maalesef tribünlerde herkes bir olmuyor ve tepki verildiğinde vermeyecek insanlar bile onlara uyup o anda tepki koyabiliyor. ama ben bu insanlarıda kesinlikle suçlamıyorum, sezon başından beri 8 maçı geçtik ve ne düzelme ne sonuç var haklı olarak tepki veriyorlar. bu tepki desteklemediğim yuhalamada olsa ben o taraftarı haksız bulmuyorum. çünkü bu tribünler alex'ide yuhaladı, kötü birşey ama yadırgamıyorum artık...
geçen sezon antalya'da kaybettiğimiz maçta tribündeydim, o taraftar gitti maç satan cordoba'yı bile alkışladı, birbirimize giriyorduk az kalsın, o yüzden ben tribünlerden her türlü tepkiyi bekliyorum artık...
takımdan çok yönetime yapılan protestoyu daha olumlu buluyorum bu arada, neyse ben bu sene ve önümüzdeki yıllarda yönetim bu tribün olaylarını ve takımı savaşır hale getirmedikçe(şampiyonluklar umrumda değil) desteğimi sadece tv karşısında ve her sene forma ile taraftar kart alarak vereceğim.
bu arada şu fanatik gazetesi olayına birşeyler yapamıyormuyuz, ben bu gazeteleri 3 senedir okumuyorum, ama buda yetmiyor bir şekilde bunlara artık bir yaptırım uygulanmalı...
Fanatik'le ilgili antu forumlarında bir şey görümüştüm. Medya bölümünde vardı yanılmıyorsam.
evet okudum az önce, resmi sitemizde de taraftarımızın yaptığı açıklama yayınlanmış...forumda da herkes gayet sağ duyulu,buda güzel birşey.
umarım etkili bir sonuç alınır, taraftarımızın tek isteği bir özür ama fazlasını ödetmek gerekir artık bunlara.
Yorum Gönder