Cuma, Ekim 30, 2009

Futbol Bloglar Nereye Koşuyor?


Bundan yaklaşık 3 yıl kadar önceydi. Esasında tam olarak 3 yıl değil ama 3 yıla yakındı işte (2006 Aralık ayı). İnternette dolanırken karşıma şans eseri bir blog çıktı. Aceto Balsamico yazıyordu. Ne demek bu Aceto Balsamico diye düşündüm önce. Nasıl okunuyordu acaba? falan diye sorgulamalar. Daha sonra o sorgulamalar blogu takip etmeye devam ettikçe yerini "kim bu Aceto ya?" şeklini aldı. Zoban mıydı yoksa? diye soruyorduk birbirimize. Yok yok. Bülent Timurlenk'miş adı diye gerçeği öğrenip rahatladık. Manyaklık işte. Ardındaki ismi öğrenmek bu kadar mühim bir mevzu mu? Esas mühim olan içerik değil midir? Safmışız o zamanlar işte...

Aceto'nun blog yayınına başlamasından yaklaşık 2 ay önce bendeniz bu bloga bir şeyler karalamaya başlamıştım ama futbol falan pek yazmıyorduk o zaman. Öyle bir heyecana kapılmamışız daha. Aceto'yu okudukça, esinlendik ister istemez. Bir yol gösterenimiz oldu. Aynı kalitede olmasa da elbet, spor medyasından farklı bir şeyler karalayalım amacıyla futbol ağırlıklı yazmaya başladık. Daha sonra Flying Dutchman, Noat Samisa, Kale Arkası ve Romanista Bukowski ilk etapta dikkatimi çekenlerden oldular futbol blog aleminde. Her gün bir yazı çıksa da buralarda okuyayım diye blogları takip ettiğimi dün gibi hatırlarım. Aceto bir yazı yazardı, bizler okulda, sokakta, sağda solda hep o yazıları konuşurduk. Kimi zaman Aceto bir transfer söylentisi yazardı, spor medyamızın haberi yok tabii o olaylardan, biz küçük bir kitle olarak olası transfer üzerine konuşur dururduk. "Aceto yazmadıysa inanmam aga" repliği vardı o zamanlar hatta. Konu biraz "eskiden sadece Trt vardı" moduna doğru kaymaya müsait kıvama geldi, kısa kesiyorum bu bölümü. Esas mevzuya geçmem lazım zira..

Efendim, işte Aceto ya da Bülent Timurlenk abimiz nihayetinde bir yol gösterdi bizlere. Futbol gündemine dair farklı ve de özgün yazıların ne derece ilgi çekici olabileceğini gördük. Yazmak da büyük keyifti ek olarak. Okunmak, takip edilmek de cabası (tabii bu esnada biz de eskilerden sayılabilecek biri olduk ister istemez yukarıda saydığım bloglarla birlikte) Herkes yazdıklarını birileriyle paylaştı ve yavaş yavaş büyüdük. Eskiden 3-5 blog üzerinden dönen Türkçe içerikli futbol bloglar aleminde bugün yüzlerce blog var. Bu güzel bir şey elbette. İnsanların yazmaya ve okumaya eğilmesi kadar hoş bir şey olamaz. Üstelik özgün bir şeyler üretiliyorsa.

Futbol bloglar her geçen gün popülaritesini arttırdı ve en sonunda "alternatif medya" olduklarına dair bir lakırtı gündeme geldi. Esasında bazı öne çıkan blogları baz alarak yapılan bir değerlendirmeyse de bu, o zaman için doğru olan bir tespitti. Lakin artık resmin geneline bakılarak söylenen bir söz oldu bu. Futbol bloglar bir ihtiyacı kapatıyor deniyor hatta. Alternatif olma sebebleri buymuş yani. Bunu söyleyenler de yine medyanın kendi içinden olan isimler. Onlara göre kendilerinin alternatifiymiş malum futbol bloglar.

Birçok isimden bu ve buna benzer yorumlar işittik, okuduk, bunları okurken keyiflendik tabii.. Fakat gerçekten böyle mi acaba? Soruya cevap vermeden evvel, Oğuz Öztürk'ün blogundaki Ali Ece söyleşisinin 2.bölümünden bir alıntı yapmak isterim. Futbol bloglar hakkındaki fikri sorulan Ali Ece şöyle demiş, "Bloglar, Türk spor basının 10000000 ışık yılı ilerisindeler". Ali Ece'nin abartılı yorumunu ilk okuduğumda "acaba blogları mı övüyor, yoksa spor basınını mı yerden yere vuruyor" diye bayağı düşündüm. Soru bloglarla ilgili olduğuna göre, herhalde övgü dolu bir sözdür. Derinlemesine bir yorum aramaya gerek yok.

Tüm bunları düşünürken tabii, bu arada aynı zamanda BIY ve futbolbloglar siteleri vasıtasıyla güncellenen blogları da takip ediyordum. Genelde şu temalarda yazılar vardı, "X takımın falanca oyuncusuna ne demeli? ondan bahsetmiyor bazıları", "zaten X takım hep böyle...", "ne zaman hakemler X takım aleyhine karar verdi ki?...", "X takımın oyuncuları şöyle böyle bik bik bik..."

Abartısız söylemek gerekirse 30'a yakın yazı böyleydi. Malumunuz derbi sonrası gündemle alakalı yazılardı bunlar. Renk ayrımı yapmadan, siz-biz demeden herkesin yazdığını belirteyim elbette. Bu arada, bu iki sitedeki blogların da gelişigüzel değil de, seçmece usulü önümüze sunulduklarını da unutmayalım tabi..

Neyse, efendim şimdi bir yandan spor medyasındaki bazı isimlerin futbol bloglar için "alternatif medya" yorumları, bir yandan Ali Ece'nin futbol blogların spor medyamızın bilmemkaç milyon ışık yılı ötesinde olduğunu belirtmesi ve öte yandan böyle yazılar.... Bu ne perhiz?

Herhangi bir gazetenin spor sayfasını açsanız, istisna olan isimleri ayrı tutarsak, karşımıza çıkanlar aşağı yukarı bloglarda dönen muhabbetleri yazıyor yıllardır. Pardon da o zaman nasıl alternatif oluyoruz? Hani futbol bloglar "alternatif medya" olmuştu. Alternatif değil ki. Bildiğin medyanın izinden gidiyoruz. Sürekli çamur attığımız medya. Beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız medya hani. Fitne basın bunu da yazın diye sloganlar attığımız medyanın yaptıklarını yapıyoruz.... Hatta olayı abartarak yazın asparagas transfer haberleri üreten ve blogun ziyaretçi trafiğini arttırmaya çalışanlar bile oldu...

Işık hızından bilmem kaç milyon yıl uzakta olan futbol blogları bunlar mı oluyor yani?

Böyle eleştiriyorsun ama daha birkaç ay önce "sen de yaz" diye insanları teşvik eden sen değil miydin el burrito efendi? diyen de çıkar belki. Evet. Ben ve bana bu yönde destek veren blog yazarları, insanların yazmasını, üretmesini teşvik ettik. Lakin bunu söylüyorken farklı olan, özgün içerik üretebilecekleri gaza getirmeyi amaçlamıştık. "Aklımı seveyim iyi ki filancaspor'u tutuyorum" başlıklı yazılar yazıp, içerikte diğer takımlara sallayan, tarihi gerçekleri kendi işine göre yorumlayan ve işte bakın ne biçim araştırdım ayaklarına yatarak insanlara öyle sunan, rakibin topçularını adam gibi tenkit etmek yerine o kişilere hakaret, küfür vs. eden, ve dolaylı yoldan üzerlerindeki formayla birlikte takımlarına sallayanlara da "sen de yaz" demedik aslında. Hatta keşke o çağrıların altına not düşseydik, "aman sakın siz yazmayın" diye. Daha iyi olurdu.

Futbol blogların alternatif medya olduğunu düşünenler ve spor medyasından bilmem kaç milyon ışık yılı ötede olduklarını söyleyen Ali Ece gibiler öne çıkan ve herkesce takdir kazanmış blogları işaret ediyorlar aslında. Lakin bir gerçek var ki, bu övgüleri hak eden kişiler mütevazılıktan ölürken, yukarıda bahsettiğim türden adamlar pişkinlikte sınır tanımıyorlar. Böyle pohpohlanmaların kendilerine yapıldığını zannedip iyice sıvıyorlar ortalığı. Bunları böyle gaza getirmeyin rica ediyorum.

Çok kanallı sistemi yaşadığımız şu günlerde Trt'nin tek kanal olduğu dönemi özleyen kişiler çıkar da "hey gidi günler" minvalinden laflar eder ve şu anki sisteme kayar ya...sanırım böyle devam ederse, biz de "mantar gibi türeyen, özgünlüğü olmayan, kalemi ucuz, mantıktan yoksun, nüktedanlıktan bihaber" futbol bloglarını gördükçe onlara bi tomar sallayacak ve iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki futbol blogları takip ettiğimiz o günleri özlemle hatırlıyor olacağız.

Vaziyet her geçen gün daha da kötüleşeceğe benzer. Bunca şey yazdın çizdin efendi, sen kimsin bre! diyen okur, belki futbol yazacak meziyetimiz pek olmayabilir ama 3 yılı aşkın zamandır Türkçe içerikli futbol blogların gelişimini yakından takip eden ve içinde olan bir adamım. Bırakın da şu problemle ilgili kelam edeyim dimi ama...

11 comments:

Ernest J. Garnest dedi ki...

Sorunun asıl kaynağı bence insanların blogların neden okunduğunu biraz unutması.

Aceto'yu eşsiz kılan onun yazdıklarını hiçbir gazete de bulamamaktı o özgündü ve bu özgünlük sana bilgi veriyor bu bilgi de herhangi bi ortamda insanları etkilemek için silaha dönüşüyordu.

Blogların takım sempatizanlığından da kaynaklanan bişey tabii ki herkes tuttuğu takıma göre yorum yapacak ama diğer yandan bloga giren insanlar her takımı tutabiliyor ve buda dert yaratıyor.En yakın örneğini PClion da gördük.Bu demek değilki takıma göre yorum yapılmasın elbet yorumlar yapılacak ama karşı takımın damarına basmadan yapmak lazım yoksa insanlar çok ters tepkiler verebiliyorlar.

Ben kendi blogumda Gs-Fb maçına yorum yapmamaya özen gösterdim.Türkiye de o maçı yorumlayacak tonlarca insan var bize sıra gelene kadar açar gazeteden okur ki buda bizi zaten ilk başta dediğim konuya döndürüyor özgünlük anlayışımızı kaybedip düz gazetelere dönüyoruz.

Kısacası önemli olan özgün ve tarafsız olmak kendi kanaatimce .

Volkan dedi ki...

Selamlar,
Benzer konularla ilgili ben de kendi blogum çivili kramponda bir şeyler karalamıştım. Sanırım hepimizde benzer bir hassasiyet oluşmaya başladı...

İnsanlar yazdıklarının okunmasını istiyorlar, popülerlik isteği konu yazı olunca değişmiyor, başka konularda nasıl popüler oluyorsan, yazı konusuna da popüler olmanın yolları hemen hemen aynı: saldırgan tutum, taraflı bakış, düşüncelerin bağıra çağıra bir tarzda ifade edilmesi. İddiasını aşan cümleler kurmak, mesnetsiz ama çarpıcı tespitler yapmak, puan topluyor. Blog dünyasında 1 seneyi aşkın bir süredir bulunuyorum ve gözlemlerim, bu tarz yazıların daha fazla okunduğu ve yorum aldığı yönünde...

İşin diğer kısmı yani, senin blog tutmaya başladığın ilk günlerdeki keşfetme hissi tamamen kaybolmuş durumda, ortada bir yığın blog var ve hepsi birbirlerinin üzerine çıkmaya çalışırken tepetaklak düşüyor gibi görünüyorlar, herkes bir aceto olmak için hevesle sarılıyor yazmaya, önce idealist başlıyor belki de, fakat sonrasında başlıyor popülist makamdan çalmaya...

Bloglar bu hali ile altertanif medya olamaz, şimdiden pek çok blog fazlasıyla "kurumsallaştı", herkes aslında mainstream media olmak istiyor ama alternatifiz ayağına yatıyor. Bloglar buna ulaşmak için kestirme bir yol sanıldı...

Volkan dedi ki...

Son olarak eğer senin için bir mahzuru yoksa konu ile yazdığım 2 yazının linkini burada paylaşmak isterim:

Medyadan Mecraya: Spor Bloglarının Geleceği
http://civilikrampon.blogspot.com/2009/05/medyadan-mecraya-spor-bloglarnn.html


Futbol Bloglarında İrtifa Kaybı
http://civilikrampon.blogspot.com/2009/10/futbol-bloglarnda-irtifa-kayb.html

Burada geçen yorumuma sığdıramadığım konuların daha detaylı halleri bulunmakta

shenem dedi ki...

çok güzel bir yazı ağzına sağlık. bu konuda söylenebilecek en güzel şeyleri söylemişken yorum nasıl yapılır buna bilemedim

Anoz dedi ki...

Tebrikler, cok güzel bir yazi yasmisiniz. Acetoyu bi kac aydir takip ediyorum, BIY den baska, sizinde saydiginiz bloglara ulasiyorum. Sizinde anlattiginiz gibi Blog alemindede, tradisyonel medyaya, benzeme cabasinda su aralar. Bence cok sasirilacak birsey degil, teknolojinin gelismesiyle birlikte, bloglarla tanistik, Televizyon programlarinin konseptlerinde seyircinin katkisi artti... NTV / NTV Spor bugün okadar cok programini Twitterle seyircinin katkisiyla yürütüyor. Dolayisiyla, Bloglarda TV üzerinden (mesela Mehmet Demirkol Spor servisinde bi kac kez bloglara deginmistir)birkez daha popüler olmustur. Demem oki, herzaman hersey "Underground", "Alternatif" olarak baslamaktadir ve sürdürülmektedir, taki popüler olup, alternatif sayilacak okur / seyirci / fan sayisini asana kadar. Oradan itibaren mainstream olmaya karar vermistir, ve bloglarda ayni prosedürü geciyor su anda. Sonunda nasil biz gazeteleri okurken köse yazarlarimizi secerken, bloglarida öyle sececegiz, main stream olmasina ragmen, halen özgün ve alternatif kala bilenler, orijinal yazi yazabilenleri okuycaz. Geri kalan bloglar (cogunlukta olacaklar tabii ki) zaten degisik bir kitleye hitap ederler. Sizin amaciniz o andan itibarende en cok okura ulasmak degil, en güzel tartisa bilen, tartismasi bile keyifli olan okurlara ulasmak olmalidir. Zatende öyle yapacaginizdan hic kuskum yok. Tekrar tesekkürler!

Cenky dedi ki...

Dediklerine katılmakla beraber bir kaç eklemem var. NTV'deki Yenilsen de Yensen de ve Uğur'la Eray'ın GS TV'de program yapmaya başlamaları ile birlikte Biy'in ve daha sonra çıkan türevlerinin reklam üzerinden para kazanma yolu açması futbol blogların altına dinamit koyan oluşumlardır aslında. Hepimiz Aceto'dan esinlenerek başladık ama o olmaya çalışmak ya da blogtan para kazanmak, şöhreti yakalamak isteği o alternatif medya olma yolunda ilerleyen bloglar bütününü "içinde dişe dokunur bir şeyler yazan adamlar da var" yığınına dönüştürdü.

Amansız bir kendini okutma çabası, sadece hit sayısını arttırmak için post gönderme, lütfen beni bloguna ekle yalvarma mailleri olayın bundan sonraki istikametini de göstermektedir. Kendi adıma 1,5 senedir sadece zevk aldığım şeyleri, dikkatimi çekenleri, ya da kafama takılanları yazıyorum. Kendimi Biy veya benzeri oluşumlardan da soyutladım, ama hala okunuyor blogum. Üstelik hiç bir hedefimiz olmadan, eğlenerek yapıyoruz bu işi diğer 2 arkadaşımla. Zaten blogun amacı da bu değil mi? Eğlenmekten, zevk almaktan vaz geçtiğimiz için daha serpilmeden çürüyor bu fidan. Benim blogum senin listende yok ya da falanca beni eklemiyor diye bize link vermeyen blogları okumayacak mıyız? Her şey çıkar, daha fazla okunup hit almak, sana link vermeyeni beslememek üzerine mi kurulacak bundan sonra? İstikamet odur. Ne blog dünyası ne de bir dönem lafı geçen ve üzerinde ısrarla durmaya çalıştığım, hala da inandığım, blog kardeşliği yalan olmuştur. Hepimize hayırlı, uğurlu olsun.

Ortega dedi ki...

@Cenky,

Her zaman yazmayı düşündüğüm ama insanların şevkini kırar ya da burnu büyümüş bu ortega'nın diye yorumlar yapılacağından çekindiğim bir konuya değinmişsin.

Ben bugüne kadar kimseye beni listenize ekleyin diye mail atmadım. Birileri bir şekilde bulup eklemişlerdir listelerine ama bu o kadar da önemli bir şey değil. Misal ben sağ tarafta olan blogların tamamını okumuyorum diyebilirim...ve orada olmayan ama çok daha okunur işler yapan blogları da düzenli takip etmeye çalışıyorum bir yandan. Burada mühim olan insanların birbirlerini listelerine eklemelerinden ziyade, farklı bir şeyler sunmalarıdır. Bunu nedense göremiyoruz.

Benim sağ tarafa eklediğim kişilerin çoğu bana önceden mail gönderen ve listeye eklenmek isteyen kişiler. Kimseyi bugüne kadar kırmak istemedim. İnsanları yazmaya teşvik ederken böyle paylaşımlarda da bulunmak gerek diye düşündüm. Lakin belki blogun okurları farkındadır belki değildir, zaman zaman fırsat buldukça o listeyle oynuyorum. Ekliyorum, çıkarıyorum birilerini. Kırk yılda bir olsa da hepsini sırayla okumaya çalışıyorum. Bazıları beni listenize katmanızı rica ediyorum cümlesindeki samimiyeti, ne yazık ki blogdaki yazılarında gösteremiyor. O zaman da siliyorum. Baştan hiç eklememek, böyle işlerle uğraşmamak da mümkündü ama hem yazın diye teşvik edip hem de onları paylaşmamak abes olur diye düşünüyorum. Her şeye rağmen yeni bir şeyler sunmak isteyenlere kapımız açık.

Fırsat bulmuşken buradan yazayım. Birilerine beni listenize ekleyin diye mail atmaktansa, özgün bie şeyler yazmaya çalışmak daha hoş bir çabadır. Ben şahsen Noat Samisa'nın, King Santilla'nın, Flying Dutchman'in bugüne dek beni listenize ekleyin diye mailler attıklarını sanmıyorum. Bu kişiler neden sevildi neden özgün bulundu, bu farkı iyi görmek lazım.

Sayende hanidir düşündüğüm ama yazamadığım şeyleri de yazmış oldum. Sağolasın.

M.T dedi ki...

Popülizm peşinde olanlar ve sadece zevk aldığı ve bilgi paylaştığı için blog tutanlar ayrılmalı, bu tarz bir hitap genele yorulmamalıdır. Senin söylediklerini belki de seni daha önce hiç takip etmeyen biri; ''verdiğin isimlerdeki bloglar birleşsin ve kimin yazıp yazamayacağına karar versin'' gibi bir anlam da çıkarabilir. Bloglar kimsenin tekelinde değildir, olması da son derece abestir.

Volkan dedi ki...

Cenky & Ortega,

Biz de NTV dahil muhtelif yerlerden davet aldık ama bahsettiğiniz sebeplerden dolayı bunlara iştirak etmedik.


Beni blog listene ekle maillerini alıyoruz, sanırım pek çok okunan blog da bu tarz mailleri alıyordur. Bence problem yok bunda, sonuçta iyi bir yazarsa zamanla fark yaratır ve kendi kitlesini bulur

Ernest J. Garnest dedi ki...

Ortega& Cenky

Olaya sizin tarafınızdan bakılırsa gayet haklısınız.İnsan bi yerden sonra insanların ekler misiniz lütfen lütfen yazılarından üstüne ekleyip adamların 2 gün sonra bloglarını kapatmasından sıkılıyordur bu gayet doğal bişey hiç kimsenin şevkini kırmak veya Ortega'nın burnu büyüdü muhabbetini yaptıracak bir durum değil.

Ama diğer taraftan bakılırsa bu yeni çıkan blogların kendilerini göstermeleri gerçekten çok zor.Binlerce blog arasında insanlar kendilerini göstermek için bişeyler yapmak zorundalar yoksa belli bi süre sonra blog yazmanın bir anlamı olmuyor.

Bu popülerlik ben okunayım manyaklığından ziyade yaptığı emeğin karşılığını görme isteğidir bence.Ben 2 saat araştırıp yazdığım yazıyı kimsenin okumadığı zamanları hatırlıyorum ve gerçekten insana aşırı derecede koyan bişeydi.İlk başta insan gerçekten beni ekler misiniz muhabbeti yapmak istemiyor çünkü söyleyen için de utanç verici bişey ama eğer okunmak istiyorsan elbet bi yerde ismin olmalı yoksa kimse senin farkına varmıyor.Ne kadar orjinal ne kadar farklı olursan ol o bloglarda ismin yoksa hiçbir şansın yok.

Olaya hangi taraftan baktığına bağlı biraz da sizin böyle düşünmeniz elbet doğal ama birde o kadar emeğin karşılığını göremeyen insanları da düşünmek lazım.

her boku bilen adam dedi ki...

http://herbokubilenadam.blogspot.com/2009/11/ayn-yazlar-6.html