Cuma, Kasım 30, 2007
Bence artık sen de herkes gibisin!
(Nazım Hikmet )
Teşekkür!
Sinema ve futbol konusunda çok sağlam yazılar yazıyordu bu kişiler, ben ne yapmalıyım diye sordum kendime. Benzer bir yolla devam etsem, taklitçilik şeklinde eleştiriler alırım diye düşündüm. Ve en sonunda bunu o kadar dert etmemek gerek dedim. İnsanlara bir şey öğretmek zorunda değilim, amaç çoğu zaman kendini tatmindir zaten dedim en sonunda da . Hani "yazmasaydım delirirdim" sözü var ya, sanırım olayı en iyi özetleyen yorumdur. Serbest bıraktım kendimi ve ilgimi çeken, farklı bir şeyler söylemek istediğim konularda yazıyorum uzun süredir. Her gün onlarca kişi okuyor bu blogu. Okul, iş-güç derken dinamik, her gün yenilenen bir şey sunamıyorum insanlara belki ama nihayetinde okunuyor olmak güzel bir şey..
Four Four Two dergisinin Aralık sayısı Altıpas/Web bölümünde blogumun tanıtıldığı haberini aldım. Vizeler nedeniyle zaman mefhumu yitirmiş durumdaydım, Aralık sayısının çıkmış olacağı aklıma gelmemişti bu yüzden. Hemen gittim bayiiden yeni sayıyı aldım tabii. Takip edilmek, takdir edilmek güzel duygular hakikaten de.. Blogu tanıtırken kullanılan "Ariel Ortega'nın söyleyecekleri var!" cümlesi çok hoşuma gitti. Yukarı bahsettiğim şeyleri tek cümleyle anlatıyor. Umut Sarıkaya'nın Uykusuz dergisindeki "Benim de söyleceklerim var" köşesini hatırlatıyor. Ee bir Umut Sarıkaya hayranı olarak daha da hoşuma gitti bu cümle..Bu arada Melissa Theuriau'nun da bloguma gösterilen ilgi alaka hususunda önemli bir pay sahibi olduğunu da öğrenmiş olduk. Ne demek istediğimi, Aralık sayısını okuyanlar anlayacaktır.
Öncelikle Four Four Two dergisi Altıpas ekibine buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Kendilerine iyi çalışmalar diliyorum.. Bu bağlamda yeri gelmişken; blogu takip eden, olumlu/olumsuz eleştirilerini mail aracılığıyla bana ulaştıran herkese şükranlarımı sunuyorum..
El Burrito
Devler Ligi mi? Uefa mı?
Kongre izlenimleri (devam)
Kongre izlenimleri
Spor ve bilim kongresi.. Bu iki kelimenin biraraya gelmesini elbette ki, endüstriyel futbola borçluyuz. Her konuda çamur atsak da, pozitif şeylere de sebebiyet veriyor bu olgu..Dün sabah ilk konuşmacı olarak dünyaca ünlü "Futbol asla sadece futbol değildir" adlı kitabın yazarı Simon Kuper'in vardı.. Kitabını 1 günde okuduğum insanı, böyle bir organizasyonda izlemek, hele ki Fenerbahçe'mizin önderliğinde izlemek beni çok mutlu etti. Artık milletin yeterince haberdar olmadığından mıdır, ya da ilk gün ve sabahın erken saatlerine oluşundan mıdır bilemiyorum, katılım çok azdı bence. Daha ciddi bir katılım beklerdim. Simon Kuper mühim bir isim diye düşünüyorum. Avrupa'daki Türk futbolcular hakkında güzel bir söyleşi havasında geçti onun bölümü. Daha çok Tayfun Korkut ile yaptığı röportaj üzerinden verdi örneklerini..
Öğleden önceki bölümde yerel yönetimler ve spor konulu bir konferans oldu.. Celal Doğan "Real Madrid'i 2 kez borç batağından kurtaran Real Madrid belediyesiydi", diyerek beni bir hayli güldürdü.. Melih Gökçek yine klasik tarzıyla yaklaştı olaya, bol bol kendi yaptıklarıyla övündü...Kadir Topbaş'ı anlatmaya gerek yok. Yalnız bu bölümde dikkatimi çeken ise, Bodrum-Ortakent Yahşi belediye başkanı Mehmet Kocadon oldu.. Bu isimde bir belediyenin varlığını ilk kez öğrenmem yetmiyormuş gibi, genç başkanın icraatlerini anlatışına hayran kaldım.. Müthiş bir belediye başkanı izlenimi verdi bana. Umarım yanılmıyorumdur. Çok başarılı işlere imza atmış. Konuşması bittiğinde en samimi biçimde alkışladığım başkandı kendisi..Akşam ders olmasa İlber Ortaylı gibi hoş sohbet bir insanın konuşmasını da izlemek isterdim ama heyhat! Okul ve zaman problemi işte...
Pazartesi, Kasım 26, 2007
FENERBAHÇE. 100. Yıl Spor ve Bilim Kongresi
Bilim adamları ve akademisyenler Fenerbahçe için buluşuyor
Fenerbahçe Spor Kulübü, 100. yılını dünyada bir ilki gerçekleştirip, "spor ve bilim" alanında kongre düzenleyen ilk takım olarak kapatıyor. Kongrede; sporcu sağlığı, spor ve hukuk, ekonomi ilişkisi, sporcu psikolojisi, yerel yönetimler ile spor, sanat ve spor gibi pek çok başlık uzmanlar tarafından ele alınacak. Konuşmacılar arasında kimler yok ki: Yazar Simon Kuper, ekonomist Prof. Szymanski, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, BJK Onursal Başkanı Süleyman Seba, Spor yazarı Atilla Gökçe, ressam Bedri Baykam, Prof. İlber Ortaylı ve daha onlarca tanınmış isim…
Dileyen bilim adamları, hukuk, ekonomi, psikoloji, sanat fakülteleri öğrencileri, spor yazarları, antrenörler ve konu başlıklarına ilgi duyan herkes üç gün sürecek kongreye davetiye ile ücretsiz olarak dinleyici olabilecek. Resmi delege olmak isteyenler ise 100 YTL karşılığında hem dinleyici olma hakkını kazanacak, hem de katılım sertifikası, 100. yıl forması, kongre çantası ve kongre bildiri CD'si sahibi olacak. Kongre İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve sergi Sarayı'nda düzenlenecek. Kongreyle ilgili detaylı bilgi ve ücretsiz katılım şartları için http://www.fbsporbilim.org/ sitesinden detaylı bilgi edinilebilir
Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar#2
* Ecnebi dili ve edebiyatında okuduğumuz için önüm-arkam-sağım-solum hatun dolu. Kimileri için bu bulunmaz bir nimet, bana göreyse durum biraz farklı..Dışı seni yakar, içi beni..durumları mevzu bahis yani. Sınıfın %90'ı kızlardan oluşuyor, buraya kadar her şey güzel ama güzel olan kızların hepsi kapılmış, tıpkı en güzel park yerlerinin kapıldığı gibi..Anladın sen onu.
* Ulan direk karı-kız muhabbetiyle başladım olaya. Gören teknik eğitim öğrencisi ya da mühendislik okuyan biri zannedecek. Bu arada, bir rivayete göre, İTÜ'de 5 erkeğe 1 erkek düşüyormuş. Ne kadar doğru bilemiyorum. Bilen varsa, aydınlatsın bizi.
* Kuyubaşı'ndaki büfeyi seviyorum. Hani şu yol üstünde olan. Kadıköy'den Göztepe kampüsüne giderken sağda, dönerken solda olan. Abiler tanıdı artık beni, direkman patsoyu koyuyorlar önümüze. İyi yapıyorlar, tavsiye edenzi...
* ilgimi çekmiştir; karşıya geçerken ya da oradan dönerken insanlar yaşlılara yer vermezler, misal Taksim'den Kadıköy'e dönerken. Aslına bakarsanız, çoğu zaman yer vermezler. Bu yüzden; bizim gibi anadolu çocukları yer verince çok dikkat çekiyor otobüste. Sanki çok pis bir şey yapmışım gibi bakanlar oluyor hep. N'apayım abi, biz babadan böyle gördük. Hiç unutmam bi keresinde bir teyze şöyle bir yorum yapmıştı: "Evladım, sen İstanbullu değilsin herhalde".
* "Olm, İnter size çok pis koyacak!".. Sabah akşam bunu duyuyorum. Evet, olabilir..Koyabilirler tabii ki. İnter ne de olsa. Yalnız anlamadığım bir şey var, nedir bu hırsın sebebi? Fenerbahçe Avrupa'da folluk olsun diye, Anderlecht'i elememizi dört gözle bekleyenlerin, sükut-u hayale uğramasını gözlemledik son 4 maçtır. Bu mudur yoksa bunca hırsın sebebi? Sanırım, gün artık bizim günümüzdür dediler ve son bir ümitle, İnter'e güveniyorlar. İnter bizi dağıtabilir. Dağıtsa, ne olur peki? Bir maç kaybetmiş olacağız en fazla. CSKA'ya burada koyarsak, bir üst turdayız. Onlara da yenilirsek, Uefa'ya gideriz. Belki de daha hayırlı olur. Yalnız ne olursa olsun, bir gerçek var. Zico'yu pek sevmesem de, bu takımı Avrupa maçlarına daha iyi hazırlıyor ve kim ne derse desin, ortalamanın üstünde bir futbol oynuyoruz. Nokta.
*Feysbuk manyaklığına devam.. hem de tam gaz. Şu sıralar ortaokul arkadaşlarımı bulmaya başladım. Daha doğrusu onlar beni buluyor. Milletin soyisimlerini hatırlasam, daha çok kişiye ulaşacağıma inancım tam. Çok matah bir olay mı? Elbette ki, hayır..
*Gri eşofman altı fetişizmi var bende. Bunu beni tanıyan herkes bilir. Bir arkadaşla, feysbuk'ta bir grup kurduk, adı Gri eşofman altı.. Bekliyoruz herkesi, bir tık yeter...
* İstanbul'un taşı toprağı altın değil, Sivaslı.. İnanın bana öyle.. Nerelisin abi? sorusuna verilen cevapların %80'i bunu gösteriyor. Ben anlamam.İstatistik işte.
Perşembe, Kasım 22, 2007
Bana arkadaşını söyle...
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Anonsçu rezaleti.
Dün akşam ekran başındayken fıtık oldum, bi de tribünde olsam, ne yapardım, bilemiyorum. Bilmem siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?Bu nasıl bir rezalettir arkadaş? Milli takım oleyyy!!! diye bir tezahürat yapılır mı? Hem de zorla, ısrarla.. Tam anlamıyla rezalet diye buna denir herhalde..
Adamın son 20 dakika yaşattığı rezaletten örnekler..
Dakika 70: "Hadi bağırın arkadaşlar, son 20 dakika... Lütfen!!! Hadi susmayın. Yalnız bırakmayın takımımızı..." Dakika 71: "Avrupa Şampiyonasına çok az kaldı... Hadi durmayalım!" Dakika 75: "Hadi Milli Takımımızı destekleyelim. Lütfen! Lütfen!" Dakika 77: "Kırmızı-beyaz en büyük Türkiye... Bütün stat söylüyoruz, susmak yok arkadaşlar... Arkadaşlar lütfen!!!" Dakika 78: "Kırmızı, beyaz en büyük... Hadi arkadaşlar..." Dakika 81: "Milli Takım oley... Milli takım oley... Milli Takım oleeyyyy... Hadi arkadaşlar lütfen!" Dakika 82: "Arkadaşlar bırakın izlemeyi lütfen! Hadi başlayın... Milli Takım oleeeyyy.... Oooo... Oooo... Milli Takım oley" - Dakika 85: "Arkadaşlar!!! Arkadaşlar!!! Son 5 dakika, Milli Takım için hadi..." Dakika 86: "Böyle olmuyor ama lütfen!!! Haydi dağ başını duman almış... Hadi hep beraber... Dağ başını duman almış arkadaşlar!!!" Dakika 87: "Son 2 dakika...Susmayalım arkadaşlar! Hadi bütün stat ayağa... Bütün bayraklar havaya..." Dakika 89: "Hadi arkadaşlar bütün stat... Oleyyy..." Dakika 90: "Hadi arkadaşlar lütfeen!!!" Dakika 91: "Oley oley... Şampiyon Türkiye... Sonuna geldik arkadaşlar hadi... " Dakika 93: "Susmayın arkadaşlar bitiyor..."
Çok şükür be abi!
Çok şükür be abi! 2002'deki 3.lüğün ardından es geçtiğimiz 2 büyük organizasyondan sonra, buna da gidemeseydik, çok yazık olurdu hakikaten. Belki zar zor gittik, rezil maçlar oynadık..kendimizden beklenin çok altında kaldık ama nihayetinde finallerdeyiz. Gazla çalışan bir millet olduğumuz malum. Bu dökülen futbolumuz beni orada hiç ürkütmüyor. Oraya gidince işler değişir. Belki Terim bile kendine çekidüzen verir. Hatalarından -umarım- ders alır.. Fazla söze gerek yok. 2008 finallerindeyiz..Ayrıca kardeş halk Bosna'ya da teşekkürler..
Pazar, Kasım 18, 2007
Cumartesi, Kasım 17, 2007
Çarşamba, Kasım 14, 2007
Boyalı direk (tangos)
Uzun süredir dinliyorum bunu. Telefona melodi yaptım yani, o derece taktım, düşünün.Gitarlar ve hatunun sesi müthiş bir uyum içerisinde. Kıza da aşık oldum bu arada, her manada..
Best tearjerkers ever... (25-01)
25. GOODBYE, MR. CHIPS (1939)
24. CHARLY (1968)
23. THE JOY LUCK CLUB (1993)
22. LONGTIME COMPANION (1990)
21. STEEL MAGNOLIAS (1989)
20. STELLA DALLAS (1937)
19. ORDINARY PEOPLE (1980)
18. LOVE STORY (1970)
17. GLORY (1989)
16. TITANIC (1997)
15. LIFE IS BEAUTIFUL (1998)
14. KRAMER VS. KRAMER (1979)
13. BRIEF ENCOUNTER (1945)
12. OLD YELLER (1957)
11. THE NOTEBOOK (2004)
10. FIELD OF DREAMS (1987)
9. GHOST (1990)
8. E.T.: THE EXTRA-TERRESTRIAL (1982)
7. BRIAN'S SONG (1971)
6. BROKEBACK MOUNTAIN (2005)
5. IT'S A WONDERFUL LIFE (1946)
4. AN AFFAIR TO REMEMBER (1957)
3. SOPHIE'S CHOICE (1982)
2. BAMBI (1942)
1. TERMS OF ENDEARMENT (1983)
Yürü lan Stevie!
"Aklıma ilk F.Bahçe geliyor"
Dünyaca ünlü spor ürünleri üreticisi Adidas, yeni kramponu Predator'u Fransa'nın başkenti Paris'te dev bir organizasyonla tanıttı. Tanıtıma dünyaca ünlü futbol yıldızları da katıldı. Bunların arasında geçtiğimiz hafta Beşiktaş'ı 8- 0 yenerek Şampiyonlar Ligi tarihine geçen Liverpool'un oyuncuları da vardı. Organizasyonu, Türkiye'den Sabah Spor'la birlikte CNN Türk (Alp Özgen) ve FourFourTwo (Yakir Mizrahi) izledi. Bu ikili bu röportajların yapılmasında bize önemli destek sağladı. Sabah Spor, Paris'te Türk basınında bir ilke imza attı ve İngiliz ekibinin yıldızlarıyla röportajlar yaptı. Paris'e özel uçağıyla gelen Liverpool'un yıldızı Steven Gerrard, gazetecilerin röportaj için peşinden koştukları bir isimdi.
'UMARIM EŞLEŞMEYİZ'
Ancak tüm görüşme tekliflerini geri çeviren Gerrard, yazılı basından sadece Sabah'a röportaj vermeyi kabul etti. 'Türk futbolu' denildiğinde aklına ilk gelen takımın Fenerbahçe olduğunu söyleyen İngiliz yıldız, "Şampiyonlar Ligi'ndeki maçlarını kaçırmıyorum. Gerçekten de ortaya koydukları futbola ve aldıkları sonuçlara saygı duyuyorum. Grupta ilk ikiyi, dolayısıyla turu geçmeyi büyük ölçüde garantilediler. Doğrusu Inter ve PSV gibi iki takımı yenerek ve 4 maçta mağlup olmayarak bunu hak ettiler. Bir sonraki turdaki rakibimiz olmalarını istemiyorum. Eşleşirsek işimiz gerçekten çok zor" yorumunda bulundu.
Arabın yalellisi
Durun siz zahmet etmeyin ben söyleyeyim; birinin devlet şeref madalyası var, ötekinin yok. Peki, birinin diğerinden farkı var mı? Hayır, yok.. Öyleyse bir gariplik yokmu bu işte sizce de? Amerikan'ın kuklası olmuş bir vehhabiye, sen gidiyorsun devlet şeref madalyası veriyorsun. Neden böyle yapıyorsun? Devletler arası politika.. Arap sermayesi..sıcak para..kem küm.. Bu mudur yani devlet yönetimi? İstemem ben böyle yönetimi. Zaten hiç anlamamışımdır ülkeler arası politikayı da..bana göre değil arkadaş. Karşında ne mal olduğunu duruşuyla, oturuşuyla, konuşmasıyla ayan beyan gösteren bir adam..ve biz de gidiyoruz ona şeref madalyası veriyoruz. İroni mi bu? Şerefi olmayan bir adama şeref madalyası vermek. Yoksa espri mi? Espriyse hiç komik değil, üzülerek söyleyeyim.
Salı, Kasım 13, 2007
Best tearjerkers ever... (50-26)
Best tearjerkers ever...
50. Rudy (1993)
49. The Shawshank Redemption (1994)
48. Cinema Paradiso (1989)
47. Moulin Rouge (2001)
46. Million Dollar Baby (2004)
45. Truly Madly Deeply (1991)
44. Dead Poets Society (1989)
43. Sounder (1972)
42. Now, Voyager (1942)
41. Little Women (1933/1994)
40. Umberto D. (1952)
39. The Champ (1979)
38. The Iron Giant (1999)
37. The Wizard of Oz (1939)
36. Jerry Maguire (1996)
35. Philadelphia (1993)
34. Saving Private Ryan (1998)
33. Imitation of Life (1959)
32. West Side Story (1961)
31. Romeo and Juliet (1968)
30. Cocoon (1985)
29. The Way We Were (1973)
28. To Kill a Mockingbird (1962)
27. The Deer Hunter (1978)
26. The Great Santini (1979)
devamı henüz açıklanmamış... listedeki filmlerle ilgili açıklamalar için tıklayın
Pazartesi, Kasım 12, 2007
Gözler seni arar ey şanlı "Zizu"
"Ne zaman sahada ne yapacağımızı bilmesek, ayaklarımız birbirine dolaşsa,işimiz çok basit: topu hemen Zidane'a veriyoruz. O nasılsa, bir şeyler yapar."
Bixente Lizarazu
Ben adam olmam!
Cumartesi, Kasım 10, 2007
Birlikte diktik biz bu bayrağı!
Perşembe, Kasım 08, 2007
Fenerbahçe 2-0 PSV
Sanırım sabretmemizin, sabretmeyi öğrenmemizin karşılığını almaya başladık. Yıllardır tek amacı Galatasaray'ı yenmekmiş gibi yaşaması gereken taraftar topluluğu gibi uyutulduk. Onlar Uefa kupasını alırken, biz ASY'deki 0-1lik maçla güldük, eğlendik.. Daha sonra Aziz Yıldırım geldi. Çok kızdık, çok küfrettik ama yeri geldiğinde hakkını da verdik. Hala da nefretim sevgimden fazladır,lakin bir gerçek var; bu adam geldiği ilk günden beri bu işi kafaya koydu, Fenerbahçe'nin yüzünü Avrupa'ya çevirdi, Edirne ötesindeki başarıları hayal etti. Bu yolda "0 puan çektik, United'dan 6 yedik, olmadık maçlar verdik" belki..fakat sürekli aşama kaydettik. Hani düşe düşe bisikletin üstünde durmayı, onu kullanmayı öğrenirsin yaa..işte aynen öyle. Biz ısrarla bu topçularla bu iş olmaz, Zico futboldan anlamıyor dedik(hocalıktan bahsediyorum tabii) ama başkan, hocanın arkasında durdu. Gerçi kimisi bunu diktatörlük olarak yorumlayabilir. Medyaya, taraftara gider yapmak gibi de kabul edebilir. Kısmen doğru da olabilir bu görüş ama bugün takım şu noktaya gelmişse, Aziz Yıldırım'ın daha haklı olduğu aşikar. Yıldırım "sadece saha içi başarıların yeterli olmadığını" söylediğinde, kimi çevreler bunu istedikleri biçimde algılamış ve olayı haram puanlara bağlamıştı ama adamın esasında demek istediğini anlamadık, anlamak istemedik belki de.
Dünya kulubü olmayı hayal ediyorsanız, bir dünya kulubünde olması gereken şeyleri sahip olmalısınız. Başkanın demek istediği bu idi aslında. Gerek tesisleşme olsun, gerekse kurumsallaşma açısından... Galatasaray bu konularda Fenerbahçe'nin çok önündeydi, hepimiz o günleri hatırlarız. Fenerbahçe gruplar tarafından idare edilen bir batakhane gibiydi adeta. Herhangi bir başarısızlığın ardından akbabalar gibi camianın üstüne çöreklenirdi bu gruplar. Şimdi bakıyorum da nereden nereye.. Deivid'e sabır gösterdi bu tribünler, belki hala bireysel tepkiler vardır, ki bunun önüne geçmeye imkan yok zaten ama buradaki vurgulamak istediğim nokta es geçilmiyordur umarım. Deivid bundan 10-15 sene önce kadromuzda bulunsaydı, 2 maç sonra ülkesine yollanmıştı. Biz ilk geldiği günlerde "bu adam topçu mu yahu? bildiğin sütoğlan" diye çok dalga geçtik, tribünler ıslıkladı onu, yuhaladı..sonra ne oldu? Adam 4 puan kazandırdı şimdiden.. ya Deniz Barış olayı? Eski günleri özlemle anarız hep, Efsane Maraton hatıralarından dolayı ama kötü anılar da mevcut. Deniz Barış'a kim katlanırdı acaba o günlerde..yahut en önemlisi Zico'ya. Fevri düşünmeyen biri olarak tanımlarım kendimi ama benim kafamda bile CSKA maçına kadar "Bu Zico gitsin ya, daha iyi oluruz" düşünceleri hakimken, şimdi morarmanın verdiği dayanılmaz hafiflik var. Fenerbahçe tribünleri sabretmeyi öğrendi, takıma güvenmeyi, onlara inanmayı öğrendi. Sağolsun, topçular da inandı bizim gibi.. Gerisi ortada.. Tesisleşme demiştik, onu da herkes kabul eder herhalde. Fenerbahçe, Aziz Yıldırım önderliğinde bu konuda ciddi bir atılım yaptı. Bu arada Aziz Yıldırım'ı öven bir yazı gibi oldu ama hala bu adamı sevmiyorum, orası ayrı.. Çelişki di mi? Bence de...
2000 yılında Gs'nin yakaladığı muazzam havada Terim'in oyun kurgusu kadar, elindeki müthiş yabancılar da önemliydi. Hagi gibi bir lider vardı, kale desen Taffarel'le emin ellerdeydi, defansta Popescu gibi bir dahi.. Şimdi çok şükür bu gözler Roberto Carlos gibi bir futbol dehasını canlı canlı, Fenerbahçe formasıyla izliyor.. tıpkı benim gibi tüm Türkler izliyor tabii.. Öyle sanıyorum ki, diğer takımları tutan kişiler de, Fenerbahçe'nin R.Carlos'la değişen çehresi sayesinde, bu takıma daha bir sepmatiyle bakar oldular. Çevremdeki insanları gözlemiyorum, eskiden "yahu bir türlü Fenerbahçe'yi destekleyemiyorum bu Avrupa maçlarında" diyen kişiler, bugün Fenerbahçe gol attığında, benimle birlikte gol sevincini yaşıyorlar, maçtan sonra arıyorlar, mesajlar atıp tebrik ediyorlar.. Bu başarıda R.Carlos'un katkısını görmemek aptallık olur herhalde.. 10 tane adam alacağına, bir tane al, R.Carlos gibi olsun, alem de hayran olsun..
İlk golden sonra böyle sevinmişti Colin Kazım. Maçtan sonra öğrendik ki, bir gün önce 17 yaşındaki yeğenini kaybetmiş. Çok zor bir durum gerçekten. Kazım, bu olayı maç öncesi kimseye söylememiş, maç sonrası soyunma odasında anlatmış, duygusal dakikalar yaşanmış haliyle. İlk transfer edildiğinde "Beşiktaş'ı atlatma" derdiyle alınmış bir oyuncu izlenimi uyandırmıştı ama her geçen gün tribünlerin sevgisini ve saygısını kazanıyor. Topla biraz daha az oynarsa, bizim yeni Anelka'mız olabilir belki.. peki, tamam tamam..biliyorum, abarttım..
8-0
Çarşamba, Kasım 07, 2007
Maçı başlamadan kaybetmek
Salı, Kasım 06, 2007
İhtiyaca binaen yazılmış bir yazıdır...
---
Ben, Fenerbahce'nin Aziz Yildirim'la birlikte degisen yonetici profilinden memnun oldugumu iddia etmiyorum zaten. Onceki yazilarimda Suleyman Seba gibi bir baskan istedigimi siklikla belirtmisimdir. Dolayisiyla Fenerbahce yonetimi hep boyleydi laflari havada kaliyor. 1907'den, Yildirim donemine kadar Turkiye'de en cok sempatiyle bakilan kulup olmak, ve de "halkin takimi" olarak taninmanin sebebi bu olsa gerek. Lakin, ne var ki simdi isler degisti. Birilerinin gozundeki para ve iktidar hirsini gormek guc degil. Dedigim gibi bu durumdan hosnut degilim. Su an Turkiye'nin en cok antipatiyle bakilan kulubu oldugumuz asikar, bunun sebebini de yukarida zikrettik zaten.Ben, Fenerbahce ve digerleri edebiyati da yapmiyorum.Sanirim yanlis anlasildim. Benim dusuncelerimTribun Dergi'den "Huxley"in bakis acisiyla benzer. Benim derdim insanlarin yanlis yonlendirilmesi. Turkiye'de lobiciligi en iyi yapan takim Galatasaray'dir yorumuna katiliyorum, bunu Besiktaslilar da gayet iyi biliyorlar aslinda. Belki Demiroren'le birlikte, Gs camiasiyla can ciger kuzu sarmasi oldular ama gecmisteki serefli ikincilikler laflarini da unutmuyorlardir bence. Gectigimiz sezon ASY'de oynanan ve Gs'nin kazandigi mactan sonra, forza forumlarinda eski tribuncu abilerinin, bugunun genc Bjk taraftarlarina yazdiklarini da unutmadik.. Garip olan bir baska sey ise, Bjk ve Gs taraftarinin uydurdugu tum komplolari biraraya toplayip bakiyorsun, bir tez digerini curutuyor. O zaman hangi iddiaya inanacagina sasiriyor insan. Bununla ilgili cok guzel bir yazi vardi (heyecanlanmayin, antu'dan degil), bulabilirsem buraya da yazarim.. Su an Aziz Yildirim olmasa, butun bu feryatlar da olmaz aslinda. 20 yil once var miydi? Yoktu...neden yoktu? Cunku o zaman herkes Galatasarayli yoneticileri konusuyordu..Neyse, derdimizi anlatabilmisizdir umarim..
Bu arada Tribun Dergi deyince surekli aklima gelen ama bir turlu yazma firsati bulamadigim yorumumu yapayim buradan bari.. iyi ki ayrilmisiz yahu oradan.. Nedir forumdaki bu anti-Fener sevdasi? Anlamis degilim. Anti-Bizans'tan da beter.. Benzer olaylara tepki verirken, konunun oznesi Fenerbahce ise "edepsizce yazilar doseyenler, ozne degisince sus pus oluyorlar". Yoneticileri de ayni ne yazik ki.. Anelka'nin elle attigi gole verilen tepkileri hatirlayin, bi de Besiktasli Burak'in elle gol attigi mac sonrasini.. Bir hafta sonra "El degmemis temiz bir lig istiyoruz" yazili pankartlarla sahaya cikan takim var miydi?
Neyse, yine td'ye donelim..TD tayfasinin 3 maymunu oynamasina gulup geciyorum artik.Bir ara bunu Goztepelilere yapmislardi, hatirlayan cikar belki. Bi de savunmalari var. Neymis efendim, sitede en cok kollanan taraftar grubu Fenerbahcelilermis..yedik mi, tabii ki hayir.
Pazartesi, Kasım 05, 2007
Bence budur!
---
Galatasaray camiasi cok akilli ve zeki..Yoneticilerinden, taraftarina kadar..Biz hepimiz ayniyiz diyoruz ya..Aslinda bazi konularda cok farkliyiz...Her camianin belli basli degismeyen karakteristikleri var...Neyse GS'nin de karakteristigi lobiciligi masa basi islerini cok iyi becermesi..Bizim AY "sampiyonluklarin sadece sahada kazanilmadigini ogrendim" dediginde bile mesaj alinmadi.Herkes AY'a yuklendi,GS'liler dahil..Orada gosterilen adres verilmek istenen mesaj algilanmak istenmedi..Ergun Gursoy'un Malatya'ya yolladigi arabalar ne kadar konusuldu bu ulkede..GS o kadar zeki insanlar tarafindan yonetiliyor ki, an fazla zarar goren iki camia bile gerektiginde GS ile beraber olup FB'ye karsi cephe alabiliyor..Lise'den itibaren bu isler iyi ogretiliyor yoneticilere..Trabzon'dakilerin ikinci takimi hep GS'dir..Bizden nefret ederler, tamam..GS'yi neredeyse ciceklerle karsilarlar...GS de her firsatini buldugunda TS'yi tokatlar, sampiyonluktan eder...Nedense TS'nin hic sesi cikmaz...Turkiye'ye serefli ikincilik tanimini sokan iki takim vardir...Birincisi malum ikinci olan BJK'dir..Bu yillarda sampiyon olan takim sizce hangisidir? Tabii ki GS...Bunlari cabuk unutan balik hafizali yoneticilerimiz ne yaparlar, GS ile ortak pankart yapip Fener'e karsi cephe alirlar...Besiktas GS macinda katledilir, Besiktas'in sesi cikmaz...Fenerbahce macinda hata olup olmadigi tartisilan calinmis bir duduk uzerinden ligden cekilirler...Tum oklar Fenerbahce uzerine cevrilirken sevgili GS de son dakika penaltilarla, ofsaytlarla inceden mali goturur...Bizim hatamiz nedir? AY geldikten sonra oyunu Cimbomun kurallariyla oynamaya baslamak, hatta daha iyi bir sekilde..Cibanin basi bellidir, uyanik olun biraz yahu..
Lafı ağzımdan aldın başkan!
Gaziantepspor başkanı İbrahim Kızıl, Galatasaray'la oynadıkları ve 1-1 berabere biten maçın ardından, yedikleri ofsayt kokan golün üstüne bu yorumu yapmış..Lafı ağzımdan aldın başkan.. Bu Federasyon ve bu merkez hakem kuruluna söylencek en güzel söz budur..
Pazar, Kasım 04, 2007
Çekilin aradan o zaman, kalalım Cimbomla başbaşa!
Gelelim "çekiliyoruz, yan basıyoruz, 2 ileri 1 geri yürüyoruz" olayına. Geçtiğimiz sene Türkiye kupası maçında bizim yönetimin benzer ağlaklıklarına gülenler, taşşak geçenler..bu sefer daha da abartı bir biçimde mızmızlanıyorlar. Belki de tek derdi Fenerbahçe'yi yenmek olan bazı basiretsiz yöneticilerin bu tarz konuşmaları normal karşılanmalı ama insan yazıktır demeden geçemiyor. 100 yıllık Fenerbahçe camiası Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu ve Şekip Mosturoğlu gibi basiretsiz insanların laflarıyla hareket edemez demiştik geçen sene; şimdi de aynısını söylemek gerek. 100 yılı devirmiş bir başka takım olan Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Yıldırım Demiören ve Sinan Engin gibi kişiliksiz isimlerin oyuncağı mı olmalı? Gidiyoruz, geliyoruz, çekiliyoruz..önde basıyoruz.. Nedir bu yahu? Son dakika o pozisyon olmasaydı, ne olacaktı peki? ya da Bobo ve Batuhan topu o çerçevenin içine atabilseydi? Her şey güllük gülistanlık mı olacaktı? Affan Keçeci ve İsmet Arzuman sütten çıkma ak kaşıklar olarak mı kalacaktı? Ayrıca, 2 gün önce İsmet Arzuman "cici" iken, noldu da birden "tu..kaka" oldu.. ve şimdi de istifa etmesi gerekiyor? Çok garip hakkaten. Koskoca camiaların düştüğü duruma bak arkadaş.. Gs'de durum çok mu farklı? Orada da Adnan Polat var malum..
Neyse..başlık da gibi diyorum ben de... çekilin madem aradan, kalalım Cimbomla başbaşa..
Cuma, Kasım 02, 2007
Bahis yapsaydık lan keşke!
Bizim MösyÖzgür blogunda Beşiktaş-Liverpool maçı hakkında tahminde bulunmuş, aşık Memo'dan esintiler sunarak hatta. Nasıl becerdiyse de hissetmiş, tutturmuş, çok hoş olmuş. Az önce fark ettim. Aferim lan Özgür! Madem ilham geldi, atsana bir kısa mesaj. "Hacı, akşam kırmızılara feci kayacaz" yazıver bana. Gerçi ben ezelden beri bi Liverpool sevdalısı olarak, bu mesaja neremle güleceğimi şaşırarak, kaale almazdım orası da ayrı.. Buradan bu satırlara okuyan gönül dostlarına sesleniyorum: bundan kelli böyle ilham alırsanız, bana da şettirin. 3-5 papelin lafı olmaz aramızda..hahah
Ben de Mançester'e ve de İnter'e kaydığımız maçlardan önce iddiaya girmiştim milletle..ve yine United'ın yarım düzine gol yediğimiz maçta da tahminlerimde yanılmamıştım. Neyse, bu da Özgür'ümüzün dizeleri..
Hayatının dibe vurduğu günler ,
Alternatip arayı$ında bülbüller,
Bu ak$am Liverpool'a kim gömer,
Tombul tombul memeler.
Türkiye, Malezya olmasın, Ukrayna olsun mümkünse..
Not: bu yazıyı daha da uzun yazmıştım aslında ama geçenlerde bir e-posta geldi. Çok sert yazıyosun gibilerinden bir eleştiri aldım. Doğrudur, ne diyeyim abi, sen de haklısın.. Onun için kısa kesiyorum ve fesybuk'ta gördüğüm Türkiye, Malezya olmasın, Ukrayna olsun duasına, can-ı gönülden "amin" dediğimi belirtiyorum..
Başlıksız Yazı
En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...
-
Geçenlerde blogdan " Meşin Yuvarlağın Beyazperde Serüveni "ne dair bir araştırma yapıyorum, diye yazmıştım. Bitirebilirsem buraya ...
-
All about Turkey from alcinoo on Vimeo . Short film in stop-motion, 4'46". Photo shooting: August 09, Istanbul Turkey Animation: ...