Salı, Kasım 30, 2010
Twice The Pride Double The Fall
Barcelona'ya karşı açık oynayacağım ve onlara sağlam bir tokat atacağım gazıyla takımını sahaya çıkartan Mourinho'nun R. Madrid'inin akıbeti, geçmiş yıllardaki örneklerden Arsenal'e benzedi denebilir. Mourinho ve Barcelona bilindik sebeplerden birbirine nefret duyan iki kutup. İkisinden biri bu kinden dolayı çok pis takla atacaktı bu maçta, Mourinho cephesi yaşadı bu düşüşü. Bu öyle bir düşüş ki, bundan sonra kainattaki tüm kupaları kazansa bile, karizmayı sağlam çizdirdi bir kere. Unutulmayacak ve hafızalarda kalacak bir hezimettir. Tavan yapmış egosuna yenildi. Ve böylesi egoların madara oluşu da hayli sarsıcı oluyormuş dedirtti bizlere.
* Count Dooku: "Twice the pride double the fall" (Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith)
Barcelona maçın başından sonuna kadar kusursuzdu. Böyle sorunsuz bir düzene gıptayla bakmamak elde değil elbette. Her zaman bu kadar üst düzeyde oynarlar mı bilinmez? Yani kendi potansiyellerinin de ötesinde bir futbol gibiydi anlamında diyorum bunu. Şüphesiz bu kadar süper olmalarına sebep yukarıda zikrettiğimiz Mourinho öfkesiydi. Öyle bir kin vardı ki, sahadaki oyuncudan, tribündeki taraftara kadar yansımış bu. Sanki 1-0 öne geçmişler gibi 5. golde fileleri sarsan Valdes ve Mourinho'nun tercümanlık günlerine gönderme yapan pankart ve tezahüratlarıyla tribünler buna örnektir.
Bu büyük yenilgiyle Real sadece iki puan geriye düşmedi. Özgüvenleri de ciddi manada sarsılacaktır. Dünya futbolunun en önemli ve belki de aktif teknik adamlar arasında en başarılı isim olan Mourinho'nun esas maharetini şimdi göreceğiz. Bakalım bu yıkımın altından çabucak kalkabilecek ve takımını kendine getirebilecek mi?
İlk tahminim ise bugün sabaha kadar içi içini yiyeceğinden uyuyamayacağı yönünde...
Pazartesi, Kasım 29, 2010
Sadece Futbol!
Futbolun elbetteki sadece futbol olmadığı zamanlar, işin siyasi olduğu boyutları vardır ve her daim olacaktır da ama 2,5 saat sonra başlayacak olan El Clasico'da bunların hiçbiri önemli değil benim için. Sadece güzel futbol izleme dileğiyle ekran karşısına geçeceğim.
İsteyen istediği sebeple Barça'yı ya da Real'i tutabilir. En doğal hakkıdır. Veya benim gibi iki takımın taraftarı da olmayabilir. Burada mühim olan; bu tercihini karşı tarafa empoze etmeye çalışma şarlatanlığıdır. "Ben Barça'yı tutuyorum çünkü bla bla..." Yahut, "ben Real'i tutuyorum çünkü bla bla..." şeklinde başlayan ve siyasi mevzulardan bahsedilen cümleleri duydukça, okudukça kendimi "Ters Cephe" programını izliyor gibi hissediyorum. Bıkkınlık geldi... Hay sizin Barça'nıza da, Real'inize de diye saydırasım geliyor. Ve öyle zannediyorum ki, böyle düşünen pek çok kişi var aslında.
Ben bu gece bir terslik olmaz da El Clasico'yu izleyebilirsem; Messi, Xavi, S. Ramos gibi hayran olduğum oyuncular ve saha kenarındaki Mourinho ve Guardiola ikilisi için izleyeceğim. Umarım böyle düşünen kişi sayısı fazladır. Her geçen gün saha dışı etmenler (bahis, siyaset vs.) sebebiyle özünü iyice kaybeden futbola olan inancımı hala korumaya çalışıyorum zira.
Dilenci edebiyatı gibi olacak ama mümkünse sadece futbol izlemek istiyorum bu gece...
Not: Geçen gün Ntv Spor'da Yenilsen de Yensen de programında bir hatun kişi yanlış anlamadıysam: "Bir kişi nasıl hem Beşiktaşlı, hem Real Madridli olur" gibilerinden bir laf etti. Bu cümlesiyle ilgili bir yazı yazayım bari diye düşünürken, Guti'nin bugün basın toplantısı yaptığı haberini işittim. O basın toplantısında Beşiktaşlı Guti, El Clasico'da Real'in kazanmasını istediğini söylerken, sebep olarak da Madrid'i tutmasını gösterdi. Ayrı bir yazı yazmak yerine Twitter'da yaptığımız geyiği buraya da yazayım en iyisi diye değiştirdim fikrimi.
Aynı hatun kişiden bir sonraki programda şu cümleyi duymak istiyorum: "Guti'ye inanamıyorum!!! Bir insan hem Beşiktaş'ta oynayıp, hem Real Madrid'i nasıl tutar?"
Salı, Kasım 23, 2010
3000. Gol Alex'e Yakışırdı Zaten
3ooo. gol için blogda anket yapmıştık. Oyların % 36'sı Alex'e gitmişti. En yakın isme %23 fark atmıştı. Taraftarın çoğunluğunun gönlündeki isim Alex'ti. Bu yüzden Bucaspor maçının daha birinci dakikası dolmadan gelen bu gol, belki de büyük bir sinerjinin eseriydi. Tereddütlere mahal vermemek adına Alex son 2 maçta 4 gol gönderdi rakip filelere. Bir an evvel bitirdi mevzuyu. Tereddüt derken hem kendi adına kaydettiği 100. gol meselesi, hem de Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3000. golü meselesi...
Bu hafta göklere çıkarılan ama aslında hep orada olması gereken bir adam Alex. Sadece bazıları onu hak ettiği yere koymaları gerekliliğini unutuyorlar bazen. Takımın her kaybedişinde hedef tahtasındaki ilk isim oluyor Alex. Ama aynı Alex'ten galibiyetlerde ilk övgüyü hak etmesi için olağanüstü şeyler yapması bekleniyor. O da yapıyor. Sabırla devam ediyor harika şeyler yapmaya. Yeri geliyor kendi taraftarı ıslıklıyor onu ama o yılmadan devam ediyor işini fazlasıyla yapmaya...
Bu hafta göklere çıkarılan ama aslında hep orada olması gereken bir adam Alex. Sadece bazıları onu hak ettiği yere koymaları gerekliliğini unutuyorlar bazen. Takımın her kaybedişinde hedef tahtasındaki ilk isim oluyor Alex. Ama aynı Alex'ten galibiyetlerde ilk övgüyü hak etmesi için olağanüstü şeyler yapması bekleniyor. O da yapıyor. Sabırla devam ediyor harika şeyler yapmaya. Yeri geliyor kendi taraftarı ıslıklıyor onu ama o yılmadan devam ediyor işini fazlasıyla yapmaya...
Bu satırların yazarı bile her ne kadar bir numaralı Alex savunucusu olarak bilinse de bu alemde, bir dönem taraftarın içindeki anti-Alexçilerden etkilinip, "acaba?" demişti bir seferinde. Ve her gün bir kez daha utanıyor bu soru için.
Alex, Fenerbahçe'den gidene kadar bu tantanalar devam edecek gibi. Derbilerde yok deniyor, ama derbilerde attığı ve attırdığı goller ortada. Avrupa'da yok deniyor, Şampiyonlar Ligi asist krallığı ortada... Belki de bir daha hiçbir yabancı oyuncunun ulaşamayacağı istatistiklere ulaştı. Futbol sadece rakamlardan ibaret değildir, ancak bunlar sahada yapılanlardan oluşuyor. Alex bunları tribünde oturarak yapmadı. Veya her hafta Bucaspor'la oynamadı Fenerbahçe...
Şimdi bunları yazdık. Haftaya Fenerbahçe belalısı İ.B.B ile oynayacak ve bu defans kurgusuyla puan kaybı muhtemeldir. Ve o gün sahada Alex olursa, puan kaybı yine Alex'e bağlanacaktır. Bunun da bilincindeyiz. Bu garip sirkülasyona alıştık artık. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi; galibiyetlerde adının anılması için olağanüstü şeyler yapması beklenen Alex, mağlubiyetlerde hatırlanan ilk kişi oluyor, "Alex koşmuyor yeaa!" denilerek... Medyası, rakibi, kendi taraftarı vs. herkes onun üzerinden tartışma çıkarırken, Alex ısrarla sadece işine konsantre oluyor ve de ne güzel ediyor. O sadece Fenerbahçe'nin yararına olan şeylere odaklanıyor. Alex maçtan sonra Twitter'dan Gökay'ın performansı üzerine olumlu yorumlar yapıyor. Bu popülizm değil. Bunu daha önce de yapmıştı. Daum zamanında gençlere yeterli önemin verilmemesinden dem vuruyordu. Alex, Fenerbahçe'nin iyiliğini istiyor, geleceğini düşünüyor. Sahada yaptığı harika işlerle, Fenerbahçe için düşündükleriyle müthiş bir adam Alex.
İşte bu sebeplerden bir kez daha yazmak lazım;
Hayat seninle güzel Alex. İyi ki varsın.
foto (1), (2): Fenerbahce.org
foto(3): Grup CK Facebook sayfası
Cumartesi, Kasım 20, 2010
Transfer Etmeden Oyuncuyu Gözden Çıkarmak Nasıl Oluyor?
Haber internet medyasından. Muhtemelen ajanstan gelmiştir ama nihayetinde internet medyasında karşımıza çıktı. "Fener Serdar'ı bitirdi" başlığıyla verilmiş. Kayserispor'un defans oyuncusu Serdar Kesimal'ın transferini bitirmiş Fenerbahçe. Haberi yapanların iddiası bu yönde.
Haberi okumaya devam ederken alt başlık dikkati çekiyor, şöyle yazmışlar: Fenerbahçe Serdar Kesimal'ı gözden çıkardı. Yanlış mı okudum acaba diyerek daha dikkatli baktım. Doğru okumuşum. Sonra da haberin yayına konduğu saate baktım, an itibariyle 2 saat geçmiş üzerinden. Taze bir haber değil yani. Öyle olsa aceleyle yazılmış, birazdan düzeltilir filan dersin zira.
Neyse efendim, acaba gözden çıkarmak deyimini yanlış mı biliyorum diye TDK'nın sözlüğünden bir kontrol edeyim dedim. Orada aynen şöyle yazmakta:
"bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden çıkarılmasını kabul etmek"
diye yazılmış ve cümle içerisinde kullanılmış bir örnek var. Bir şeyi gözden çıkarmak için onun evvela elinizde olması lazım. Fenerbahçe transfer etmediği bir oyuncuyu nasıl gözden çıkarıyor? Gözden çıkaran bir taraf varsa, o takım Kayserispor'dur. Acaba gözüne kestirdi filan mı demek istediler diye zorladım kendimi. Belki...
Velhasıl kelam Ensonhaber.com sitesine bağlı olduğunu düşündüğüm Kral Spor adlı internet sitesinden bir haber yukarıda gördüğünüz. Bu haberi girenler veya ajanstan gönderenlerin bir hatası işte. Forumlara veya bloglara yazı yazarken yapılan hatalar /hatalarımız öyle çok çok büyük problemler değil bana kalırsa, ama internet medyası hata yapınca o haberi okuyanlara tesir etme ihtimaleri, ulaştıkları geniş kitleler nedeniyle daha çok. Bu bakımdan daha önemli.
Bakalım düzeltecekler mi? Veya hala bir şekilde hatalıysam bu konuda, ben kendimi düzelteyim tabii.
Kupaları Biriktirmeye Devam
Geçen sezonun kupa koleksiyoncusu Fenerbahçe kadın voleybol takımı kaldığı yerden devam ediyor. Sezona Süper Kupa ile başlamak çok güzel tabii ki. Maçın yorumcusu Alev Anakök'tü sanırım. Her ne kadar oynanan oyuna çok dandik muamelesi yapar gibi konuşsa da, o kadar da kötü bir maç olmadı. Sezonun başlangıcı olması ve oyuncuların bir kısmının Japonya'dan yeni döndükleri gerçeğini unutmamak lazım.
Hem güzel hem de özel bir oyuncu olan Kasia Skowronska'nın milli takımıyla Japonya'ya gitmemiş olması Fenerbahçe adına artı bir durum olmuş. Bunu görmüş olduk. Ayrıca Kasia'nın salonda özel seyircileri her geçen gün artacaktır. Nati'nin sahadaki varlığı rahatlatıcı, Sokolova'yı izlemek de büyük keyif.
Bu sezon bu takımın tüm kupalarını aldığını görürüz inşallah!
Salı, Kasım 16, 2010
Kaygısızlar - Adak
Türk televizyon tarihinin en iyi dizisi Kaygısızlar'dan bir sahneyi de bayram vesilesiyle paylaşalım.
video link: http://www.youtube.com/watch?v=1PoNIxpORns
Pazar, Kasım 14, 2010
100 Kere Alex!
Cristian Baroni'nin Olayı Ne?
Cristian Baroni'nin Olayi Ne? from fbhasan on Vimeo.
Twitter'da maç esnasında @SehaErge paylaşmıştı. Vimeo linki açılmazsa, oradan bakabilirsiniz.
Fenerli(!) Medya Yine İş Başında
Gaziantepspor - Fenerbahçe maçı oynanırken Cnn Türk Spor Servisi yöneticisi Barış Kuyucu'nun Twitter'dan yazdıklarına dikiz.
Bu saçmalamasının ardından gelen tepkilerden birine verdiği cevap ise şu olmuş: "Yorum için üzgünüm ama o maç öyle olmuştu." (2001'deki Fenerbahçe - Gaziantespor maçını kastediyor)
Spor medyasında çalışan biri bu kadar kesin konuştuğuna göre, elinde net belgeleri olması lazım. Manav Hayri abi değil ki bu, bir kahve sohbeti esnasında atıp tutan bir ademoğlu gibi sallasın. Madem bu kadar rahat konuşuyorsun, demek ki elinde belgeler var. Federasyona git, elindeki delilleri, dökümanları göster, artık her ne halt biliyorsan, bir bir anlat. Yok, eğer bilmiyorsan ve sokaktaki adam gibi atıp tutmak istiyorsan, bunu seni binlerce kişinin gözlemleyeceği bir ortamda yapma. Çünkü ekranda başka, bilgisayar başında konuşmak garip oluyor. Sıradan bir taraftar değilsin ki. Ondan sonra tabii ki adamlığın sorgulanır. Bunu da kaldırmazsın bir yerden sonra.
***
Twitter'dan İlker hatırlattı. İyi oldu. Şöyle bir olayı daha var Barış Kuyucu'nun. Bu yorumunu da not düşelim bir kenara.
Perşembe, Kasım 11, 2010
Miço'ya Kulak Verin!
Türkiye gazetesinden Hasan Sarıçiçek bugünkü köşesinde şunları yazmış:
...Malum, Müjdat Yetkiner şu an Futbol Federasyonu’nda İstanbul Bölge Sorumlusu olarak görev yapıyor. Elinin altından yüzlerce amatör yetenek geçiyor.
Hocaya, “Hiç F.Bahçe’ye önerdiğin isim oldu mu?” diye sordum.
Ne dese beğenirsiniz; “Ben, bazı yetenekleri tespit ediyorum. Ama onları F.Bahçe değil de Beşiktaş ve G.Saray alıyor.”
“Nasıl?” dedim.
“2004’te Federasyon beni Almanya’ya amatörlerin şampiyonasına yolladı. Dönüşte Nuri Şahin ile birlikte İlkay Gündoğan ve şu an Süper Ligi’nde oynayan üç oyuncunun adını Cemil Turan ile Tamer Güney Hoca’ya bildirdim. Dikkate bile almadılar. Ama Nuri’yi istemeyen F.Bahçe, gitti dünyanın parasını ödeyerek 35 yaşındaki Roberto Carlos’u alıp getirdi. İşte ben de bu zihniyeti anlamıyorum.”
Söz savunmanın, Cemil Turan bakalım ne diyecek?
...Malum, Müjdat Yetkiner şu an Futbol Federasyonu’nda İstanbul Bölge Sorumlusu olarak görev yapıyor. Elinin altından yüzlerce amatör yetenek geçiyor.
Hocaya, “Hiç F.Bahçe’ye önerdiğin isim oldu mu?” diye sordum.
Ne dese beğenirsiniz; “Ben, bazı yetenekleri tespit ediyorum. Ama onları F.Bahçe değil de Beşiktaş ve G.Saray alıyor.”
“Nasıl?” dedim.
“2004’te Federasyon beni Almanya’ya amatörlerin şampiyonasına yolladı. Dönüşte Nuri Şahin ile birlikte İlkay Gündoğan ve şu an Süper Ligi’nde oynayan üç oyuncunun adını Cemil Turan ile Tamer Güney Hoca’ya bildirdim. Dikkate bile almadılar. Ama Nuri’yi istemeyen F.Bahçe, gitti dünyanın parasını ödeyerek 35 yaşındaki Roberto Carlos’u alıp getirdi. İşte ben de bu zihniyeti anlamıyorum.”
Söz savunmanın, Cemil Turan bakalım ne diyecek?
***
Evet. Savunma ne diyecek bakalım? Konunun takipçisiyiz.
Çarşamba, Kasım 10, 2010
Pazartesi, Kasım 08, 2010
Miroslav Stoch
"… 45+1’de Erkan’ın salladığı ayak sertçe Stoch’a geldi, ama Slovak oyuncu (tribünün de yoğun tepkisine rağmen) durmayıp hücumuna devam etti. Orta sahadaki basit bir taç atışında bile alenen hakemleri kandırıp menfaat sağlamaya çalışan oyuncuların, (hatta bazı kerli ferli takım arkadaşlarının) Stoch’un bu davranışından öğrenecekleri çok şey var. Umarım kenarda bu pozisyonu iyi izlemişlerdir."
Uğur Meleke
3000. Gol?
Anket yapmışız canlar ekolünden devam; Fenerbahçe'nin lig tarihindeki 3000. golünü kim atar? (bu hesaplama 1959'dan bu yana tabii) Anketteki seçenekler sağ üst köşede yer alıyor. 11 oyuncu var. "Güiza orada ne arıyor?" denebilir, Twitter alemindekilerin yoğun ısrarı sonucu eklendiğini belirtelim. Bir de "diğer" seçeneği var tabii. Kim bunlar: Gökhan Ünal, Gökay, İlhan gibi forma şansını az bulan isimler. Ve tabii rakip oyuncunun kendi kalesine atma olasılığı da bu kategoriye dahil edilebilir.
Blogun takipçileri ankete iştirak ederse, seviniriz. (3000'e iki gol var, onu da diyelim)
3000. gol bahsini açmışken; 2000.golü atan efsaneye de selam edelim tabii.
Cuma, Kasım 05, 2010
Bu Da Bana Kapak Olsun vol.4
3 Kasım günü, el burrito Twitter'da şöyle cevap verir Yiğit'e:
@Ygtylmz içimizdeki Schuster konuşuyor: Barcelona'yı yenemeyiz.
4 Kasım gecesi, Barcelona 61 Fenerbahçe 69.
Fenerbahçe kazanmakla kalmaz, maçın tamamına yakınında iyi oynar hatta. Barcelona'yı deplasmanda yenen ilk Türk takımı olur. E hal böyle olunca, bu da bana kapak olsun demek düşer...
Salı, Kasım 02, 2010
Tribünler Bitmesin
Endüstriyel kültürün taşeronluğunu yapan yönetici kisvettelerinin yarattığı bir hüzün hikayesi bu. Pençesini vahşice futbola ve taraftarlığa saplayan bu kültüre seyirci kalmak, bugünlerde hissetiğimiz tribün erimesinin ana sebebidir aslında. Aşağıdaki yazı, aslında bizlere ait değerlerin nasıl yok edildiğinin açık bir göstergesi.
Bir zamanlar Kocaelispor vardı bilirmisiniz ?
En son 2008-2009 sezonunda Süper Lig'de boy gösteren Kocaelispor, şimdilerde amatör lige düşürülmek üzere.
Şimdilerde borçlarla pençeleşen bu kulübe birileri sahip çıkmalı. Bu kentin benimsemiş olduğu, lider özellikli biri ile ve tabii ki taraftarın desteğiyle olur. Ama bu takım eski günlerdeki gibi desteklenmeli, sahip çıkılmalı. Bunun yanında inanç yitirilmemeli. Çünkü bu takım, bu taraftar ve bu şehir bunu hak ediyor. Şimdi ayağa kalkış, sağlam duruş ve hedef doğrultusunda ilerleme zamanı. Uyan Kocaeli tren kaçıyor...
Uyan Türk tribünleri, herkesi aynı son bekliyor.
Bir zamanlar Kocaelispor vardı bilirmisiniz ?
En son 2008-2009 sezonunda Süper Lig'de boy gösteren Kocaelispor, şimdilerde amatör lige düşürülmek üzere.
1992-1993 sezonunda Türkiye'yi o zamanki adıyla UEFA Kupası'nda temsil eden, 1996 ve 1997'de iki kez Türkiye Kupası'nı kazanan ve yetiştirdiği oyuncularla Türkiye'nin en köklü kulüplerinden biri olan Kocaelispor, tarihinin en zor günlerini yaşıyor. 2 yıl içinde 2 kere ligden düştüler. 2-3 yıl önce oynamış olan oyuncularının ücretlerini ödeyemedikleri için hacizlik oldular ve hala başları belada. Eldeki oyuncuları satıp, altyapı kadrosuyla lige çıkmaya başladılar bu sene, o da zaten pilot takımına karşı bile beraberlik dahi kazanamadı. Kısacası yok oluyor bir tarih…
Türkiye’de eşine az rastlanır bir birliktelik içindeyken , şimdi ise dağılım sürecindeler. Bir kentin takımı olma özelliğiyle öne çıkan , halkı tarafından sahip çıkılan bir kulüptü Kocaelispor. Şimdilerde ise taraftarı ve halkı tarafından yeteri kadar sahip çıkılmayan kenara itilmiş bir yalnızlık içindeler. Taraftara da suç atmamak lazım aslında, zamanında tek tribün kültürünü yaşatan birliktelik içinde olan Hodri Meydan hala yılmadan takımlarını destekliyor fakat onların da tadı tuzu kaçtı , hevesleri kalmadı. Onlar da git gide yok oluyor.
Şöyle bi' baktığımızda sanayisiyle önde olan bir kentin takımının nasıl yalnız kaldığı çok fazla düşündürücü. Kentin ileri gelen iş adamları olsun, halkı olsun, onlar da bu köklü kulübü bir başına bırakıyor. 10 yıl öncesine dönecek olursak taraftarın hırslandırma görevi, takımına sonuç ne olursa olsun sahip çıkma , o ruh aşılama bilinci ve kentçilik fazlasıyla kendisini gösteriyordu. Fakat onlar da gün geçtikçe futbolu ele geçiren; günümüzde karşımıza sık sık çıkan endüstriyel futbolun tuzağına düştüler. Gerek yönetimdeki insanlar, gerek kulübe yakın insanların rant peşinde koşması, kendi kişisel hırsları, menfaatleri uğruna taraftarları müşteri gibi görmesi, onlara sahip çıkmamasıyla beraber kötü bir yönetim, günü kurtarma çabaları bu sonu hazırlamış gözüküyor.
Türkiye’de eşine az rastlanır bir birliktelik içindeyken , şimdi ise dağılım sürecindeler. Bir kentin takımı olma özelliğiyle öne çıkan , halkı tarafından sahip çıkılan bir kulüptü Kocaelispor. Şimdilerde ise taraftarı ve halkı tarafından yeteri kadar sahip çıkılmayan kenara itilmiş bir yalnızlık içindeler. Taraftara da suç atmamak lazım aslında, zamanında tek tribün kültürünü yaşatan birliktelik içinde olan Hodri Meydan hala yılmadan takımlarını destekliyor fakat onların da tadı tuzu kaçtı , hevesleri kalmadı. Onlar da git gide yok oluyor.
Şöyle bi' baktığımızda sanayisiyle önde olan bir kentin takımının nasıl yalnız kaldığı çok fazla düşündürücü. Kentin ileri gelen iş adamları olsun, halkı olsun, onlar da bu köklü kulübü bir başına bırakıyor. 10 yıl öncesine dönecek olursak taraftarın hırslandırma görevi, takımına sonuç ne olursa olsun sahip çıkma , o ruh aşılama bilinci ve kentçilik fazlasıyla kendisini gösteriyordu. Fakat onlar da gün geçtikçe futbolu ele geçiren; günümüzde karşımıza sık sık çıkan endüstriyel futbolun tuzağına düştüler. Gerek yönetimdeki insanlar, gerek kulübe yakın insanların rant peşinde koşması, kendi kişisel hırsları, menfaatleri uğruna taraftarları müşteri gibi görmesi, onlara sahip çıkmamasıyla beraber kötü bir yönetim, günü kurtarma çabaları bu sonu hazırlamış gözüküyor.
Şimdilerde borçlarla pençeleşen bu kulübe birileri sahip çıkmalı. Bu kentin benimsemiş olduğu, lider özellikli biri ile ve tabii ki taraftarın desteğiyle olur. Ama bu takım eski günlerdeki gibi desteklenmeli, sahip çıkılmalı. Bunun yanında inanç yitirilmemeli. Çünkü bu takım, bu taraftar ve bu şehir bunu hak ediyor. Şimdi ayağa kalkış, sağlam duruş ve hedef doğrultusunda ilerleme zamanı. Uyan Kocaeli tren kaçıyor...
Uyan Türk tribünleri, herkesi aynı son bekliyor.
***
not: Bu yazı Grup CK feysbuk sayfasından alıntıdır. Gerek içeriği, gerekse de 4 yılını Kocaeli'nde geçirmiş olmam vesilesiyle ayrı ilgimi çekti. Bu sebeple buradan da paylaşmak istedim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Başlıksız Yazı
En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...
-
Geçenlerde blogdan " Meşin Yuvarlağın Beyazperde Serüveni "ne dair bir araştırma yapıyorum, diye yazmıştım. Bitirebilirsem buraya ...
-
All about Turkey from alcinoo on Vimeo . Short film in stop-motion, 4'46". Photo shooting: August 09, Istanbul Turkey Animation: ...