Salı, Kasım 02, 2010

Tribünler Bitmesin

Endüstriyel kültürün taşeronluğunu yapan yönetici kisvettelerinin yarattığı bir hüzün hikayesi bu. Pençesini vahşice futbola ve taraftarlığa saplayan bu kültüre seyirci kalmak, bugünlerde hissetiğimiz tribün erimesinin ana sebebidir aslında. Aşağıdaki yazı, aslında bizlere ait değerlerin nasıl yok edildiğinin açık bir göstergesi.

Bir zamanlar Kocaelispor vardı bilirmisiniz ?

En son 2008-2009 sezonunda Süper Lig'de boy gösteren Kocaelispor, şimdilerde amatör lige düşürülmek üzere.

1992-1993 sezonunda Türkiye'yi o zamanki adıyla UEFA Kupası'nda temsil eden, 1996 ve 1997'de iki kez Türkiye Kupası'nı kazanan ve yetiştirdiği oyuncularla Türkiye'nin en köklü kulüplerinden biri olan Kocaelispor, tarihinin en zor günlerini yaşıyor. 2 yıl içinde 2 kere ligden düştüler. 2-3 yıl önce oynamış olan oyuncularının ücretlerini ödeyemedikleri için hacizlik oldular ve hala başları belada. Eldeki oyuncuları satıp, altyapı kadrosuyla lige çıkmaya başladılar bu sene, o da zaten pilot takımına karşı bile beraberlik dahi kazanamadı. Kısacası yok oluyor bir tarih…

Türkiye’de eşine az rastlanır bir birliktelik içindeyken , şimdi ise dağılım sürecindeler. Bir kentin takımı olma özelliğiyle öne çıkan , halkı tarafından sahip çıkılan bir kulüptü Kocaelispor. Şimdilerde ise taraftarı ve halkı tarafından yeteri kadar sahip çıkılmayan kenara itilmiş bir yalnızlık içindeler. Taraftara da suç atmamak lazım aslında, zamanında tek tribün kültürünü yaşatan birliktelik içinde olan Hodri Meydan hala yılmadan takımlarını destekliyor fakat onların da tadı tuzu kaçtı , hevesleri kalmadı. Onlar da git gide yok oluyor.

Şöyle bi' baktığımızda sanayisiyle önde olan bir kentin takımının nasıl yalnız kaldığı çok fazla düşündürücü. Kentin ileri gelen iş adamları olsun, halkı olsun, onlar da bu köklü kulübü bir başına bırakıyor. 10 yıl öncesine dönecek olursak taraftarın hırslandırma görevi, takımına sonuç ne olursa olsun sahip çıkma , o ruh aşılama bilinci ve kentçilik fazlasıyla kendisini gösteriyordu. Fakat onlar da gün geçtikçe futbolu ele geçiren; günümüzde karşımıza sık sık çıkan endüstriyel futbolun tuzağına düştüler. Gerek yönetimdeki insanlar, gerek kulübe yakın insanların rant peşinde koşması, kendi kişisel hırsları, menfaatleri uğruna taraftarları müşteri gibi görmesi, onlara sahip çıkmamasıyla beraber kötü bir yönetim, günü kurtarma çabaları bu sonu hazırlamış gözüküyor.

Şimdilerde borçlarla pençeleşen bu kulübe birileri sahip çıkmalı. Bu kentin benimsemiş olduğu, lider özellikli biri ile ve tabii ki taraftarın desteğiyle olur. Ama bu takım eski günlerdeki gibi desteklenmeli, sahip çıkılmalı. Bunun yanında inanç yitirilmemeli. Çünkü bu takım, bu taraftar ve bu şehir bunu hak ediyor. Şimdi ayağa kalkış, sağlam duruş ve hedef doğrultusunda ilerleme zamanı. Uyan Kocaeli tren kaçıyor...

Uyan Türk tribünleri, herkesi aynı son bekliyor.

***

not: Bu yazı Grup CK feysbuk sayfasından alıntıdır. Gerek içeriği, gerekse de 4 yılını Kocaeli'nde geçirmiş olmam vesilesiyle ayrı ilgimi çekti. Bu sebeple buradan da paylaşmak istedim

1 comments:

Deli Gömleği dedi ki...

Körfez'in durumu bir yöneticilik faciasi mıdır bilemiyorum ama Türkiye'de kulüp yöneticiliği ile ilgili anlamakta güçlük çektiğim bir durum söz konusu. Şöyle ki;

Anadolu'dan süper lige iştirak eden mütevazi Anadolu takımları da dahil olmak üzere taraftar sayısı fazlaca olan "büyükler" sınıfındaki takımlarımızı yöneten amcalar koca koca şirketlerin patronları oluyor genelde. Bu şirketlerde iyi eğitim almış, prezentabl, b sınıfı ehliyeti olan, kendine güvenen, seyahat engeli olmayan yakışıklı ve güzel abiler ablalar çalıştırıyor ve bir ton para veriyorlar. Bunlardan kimisi büyüyünce CEO filan oluyor. Kendileri de bu sayede zamanlarının çoğunu başkanı veya yöneticisi olduğu spor kulübüne ayırabiliyorlar. Fakat ne hikmetse, iş hayatında uyguladıkları bu organizasyonu kulüp yönetirken uygulamıyorlar. Belki tesisleşme, sponsor bulma, kulübün mali idaresindeki yöntemler iş hayatlarındakine benziyordur ama profesyonellere güvenme ve kulübü emanat etmede hiç bir benzerlik yok. Böyle olduğu için belki de hemen hemen her kulüp, başkanının egoları, hırsları, fevri hareketleri altında idare ediliyor ve bir kişinin hatasına kurban oluyor. Forbes'ta, cemiyet hayatında şirket lideri diye anılan bu amcalar, iş kulüp yönetmeye gelince kulübe liderlik değil, padişahlık ediyor, gücü tek elde toplamaya çalışıyor. Bu iki farklı kimlikle bir zamanlar küçük esnafın duvarlarını süsleyen "Peşin Satan & Veresiye Satan" tablosundaki iki esnafı oynuyorlar resmen. Şirkete gelince peşin satan, kulübe gelince veresiye satan...

Süper lig tarihi Körfez kadar başarılı ve uzun soluklu olmasa da bulunduğu konum ve yaşadığı idari ve mali sıkıntılarla benzer durumda olan bir başka kulüp de Erzurumspor.

Umarım körfez de, diğer kulüpler de eski güzel günlerine bir an önce kavuşur. Önemli olan süper lig'de top koşturmak değil, şehre 2 haftada bir güzellik getirebilmek..