Pazar, Ocak 30, 2011

Fenerbahçe 2 Trabzonspor 0

"Yüreğini Koy Ortaya" by Okul Açık

Lugano, 1-0

Niang, 2-0

Maç Sonucu: Fenerbahçe 2 Trabzonspor 0

Çarşamba, Ocak 26, 2011

Fenerbahçe Gündemi #2

* Euroleague'de son 16'ya kalan Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, ilk maçında geçen senenin finalisti Olympiakos'u deplasmanda devirdikten sonra, gruptaki ikinci maçını yarın Valencia ile oynayacak. Biletler tükenmiş durumda. Umarım seyircinin de desteğiyle güzel bir sonuç alıp, 2'de 2 yaparak yolumuza devam ederiz. Bu arada Türkiye Ligi'nde de basket takımımız lider durumda.

* FIBA Kadınlar Euroleague B Grubu’nu zirvede tamamlayan Fenerbahçe (namağlup, ve Euroleague lideri olarak tabii), bir üst turda Galatasaray'la eşleşti. Blogun takipçileri hatırlar; Penny Taylor'ın takımdan ayrılmasıyla buraya "bir müddet bu takımı takip etmemeye karar verdim" yazmıştım ama böyle bir eşleşmeyi gördükten sonra, insan bu kararından vazcaymalı. Kaç kere Euroleague'de Galatasaray'la eşleşirsiniz ki? Basket takımımız Türkiye Ligi'nde de lider konumda ve bugün Caferağa'da oynanan 14. hafta maçında Samsun Basket'i 85-67 mağlup etti.

* Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı, Erkekler Türkiye Kupası 2. Etap 2. Tur ilk maçında, Burhan Felek Spor Salonu’nda oynanan maçta Sivas 4 Eylül Belediye’yi 3-0 yendi. Ligde ise takımımız 4. sırada.

* Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali'ne ev sahipliği yapacak. Belki hala duymayan olmuştur diye bu bilgiyi verelim evvela. Sonra da bugün Burhan Felek Spor Salonu’nda oynanan 5. hafta erteleme maçında Nilüfer Belediyesi'ni 3-0 yendiğimizi yazalım. Takım ligde şu an 2. sırada.

* T.F.F Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan olaylı Akademi Ligi maçında, Galatasaray'ı 3-0 hükmen mağlup saydı.

* Gebze’de düzenlenen Türkiye Kadınlar Boks Şampiyonası’nın 5. gününde ringe çıkan Fenerbahçeli 8 boksörden, 6’sı finale yükseldi.

* Kadın Basket Takımı oyuncularından Anna Vajda ile karşılıklı sözleşme feshedildiği haberi kulüp resmi sitesinden duyuruldu. Eski oyuncularımızdan Tammy Sutton-Brown'la da yeniden anlaşıldı.

* Ve son olarak Penny Taylor'ın doping kontrolünden temiz çıktığını, test sonucunun "negatif" olduğunu duyuralım.




Pazartesi, Ocak 24, 2011

Sorumluluklarımızın Bilincindeyiz

Geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru yaşanan bir takım olaylar sonrası almış olduğumuz ‘’faaliyet dondurma’’ kararı, perşembe günü Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanacak olan Fenerbahçe – Valencia maçı ile birlikte fonksiyonunu değiştirecektir.

Almış olduğumuz kararın haklı gerekçelerini oluşturan haksız uygulamalar konusunda aylardır sürdürülen çalışmalar, imkanlar dahilinde belirli bir noktaya getirilmiştir. Her ne kadar tribünde faaliyet olmasa da, tribün dışında faaliyetlerimiz bürokratik çalışmalar ile bugüne kadar sürdürülmüş, taraftarlığın temel tehditlerinden biri olan yeni yasadaki aykırılıklar ortak bir çalışma kültürü ile irdelenmiştir.

Gerek keyfi verilen cezalar, gerekse yeni yasada taraftarlık haklarını kısıtlayan noktalar hususunda yapılması gerekenler, TBMM başta olmak üzere tüm resmi birimler ekseninde detaylı olarak ele alınmış, bundan sonrası zaman sürecinde devam edecek atılımlara bırakılmıştır.

Bu saatten sonra devam ettirilecek olan ‘’faaliyet dondurma’’ kararı, gerek kulübümüzün, gerekse tribünlerimizin içerisinde bulunduğu zorlu koşullar içerisinde sorumluluktan kaçma anlamı doğuracaktır.

Bu nedenledir ki ;

99 yılından beri tribünde var olan grubumuzun, bu zorlu dönemde seyreden değil, sorumlulukları paylaşan pozisyonunda olması sahip olduğu misyonu gereğidir. Camia içerisinde yaşanan bir takım sorunlara ve tribünlerde yaşanan kültürel erimeye karşın dışarıdan olanları sadece izlemek, en başta Fenerbahçe adına yapılacak yanlış bir hamledir.

‘’Faaliyet dondurma’’ kararı sonrasında olduğu gibi, fiili hamlelerimizi yeniden güçlendireceğimiz bu dönemde, şüphesiz ki aslı astarı olmayan söylem ve ifadeler yeniden belirecektir.Herkes şunu iyi bilmelidir ki ; Fenerbahçelilik anlayışımız ve değerlerimiz, hiç kimsenin ipotek koyamayacağı bir yapıda ve olgunluktadır.Alınan her türlü kararda Fenerbahçe ve tribünlerinin menfaati her şeyden önde tutulmaktadır.

Dinamizmini kaybetmeye yüz tutmuş bir tribün yapısı içerisinde, her zaman söylediğimiz gibi ‘’ben’’ kavramı ile değil, tamamen ‘’biz’’ kavramı ile hareket ederek kaybolan değerlerin yeniden kazanılması için, omuz omuza verdiğimiz tüm dostlarımızla birlikte mücadele edilecektir.

Çeşitli politikalarla yıpratılan taraftarlık kimliğinin gerçek hüviyetine bürünmesi için, herkesin şu zorlu dönemde varlığını hissettirmesi Fenerbahçe adına asıl olan bir gerçektir. Çeşitli konularda çeşitli kişilere farklı eleştirilerimiz, kırgınlıklarımız olsa da, unutulmaması gereken en önemli unsur Fenerbahçe’nin tekliğidir, Fenerbahçe adına mücadele vermenin gerekliliğidir.

Neticede Fenerbahçelilik , kişiler için varolan değil, hayat felsefesi olarak benimsenen evrensel bir gerçektir. Bu felsefeyi güçlü kılacak en önemli unsur, kendisine inananların sayısından ibarettir.

Saygılarımızla

Cefakar Kanaryalar

Cumartesi, Ocak 22, 2011

Panel Bilgilendirmesi


20 Ocak 2011 Perşembe günü Fenerbahçe taraftar grupları olarak, gündemde olan sporda şiddet yasasının analiz edilmesi ve tartışılması amacıyla "Yeni Yasa ve Taraftarlar Paneli" tarafımızdan gerçekleştirildi.

İTü Gümüşsuyu Kampüsü'nde, açılış konuşması Av. İlyas Bulcay tarafından gerçekleştirilen panel iki oturum halinde düzenlendi. İlk oturuma konuşmacı olarak spor yazarlarından Bağış Erten ve Dağhan Irak ile birlikte İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. İlker Aktükün katıldı. Bu bölümde mevcut durumlar ve taraftar hakları değerlendirildi.


Açılış konuşmasında İlyas Bulcay, “Taraftar için hazırlanan bir yasa var. Ancak hazırlık aşamasında konunun asıl öznesi olan taraftar yok. İşin vahim yanı, taraftarın mağduriyeti yeni yasayla daha da artıyor. Bizler bu yasanın aceleye getirildiği fikrindeyiz. Kararlar alınırken taraftarın düşüncelerinin göz ardı edildiğini düşünüyoruz” dedi. Ardından sözü katılımcılara bıraktı.

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. İlker Aktükün, “Bugün burada hem bir eğitmen hem de bir taraftar olarak bulunuyorum. Yasa maddelendirilirken, yasanın kabulüyle oluşabilecek negatif etkiler göz ardı ediliyor. Biz taraftarlar, işsiz güçsüz ve tabiri caizse bu işten geçimini sürdüren insanlar olarak görülüyoruz. İçimizde bir çok üniversite öğrencisi ve bunun dışında hayatını çalıştıkları işlerden kazanmak zorunda olan arkadaşlarımız var. Bunlar dikkate alınmalıdır” diyerek içinde bulundukları durumu anlattı.

Gazeteci Dağhan Irak "Bu yasa şiddeti çözmüyor, sadece görünürlüğünü azaltıyor” derken “Şu an belirtilen şartlarıyla bu yasa, 80’lerin İngiltere’sinde uygulanmaya çalışılan sistemle birebir aynı. Ben bu yasanın söylenenin aksine aceleye getirildiğini düşünmüyorum. İngiltere bu uygulamaları başlatırken bir yandan da tribünlerin sosyal gerçekleriyle ilgilenmişti. Ancak bu yasa, taraftarı muhatap almadığı gibi, keyfi uygulamaların yolunu yapan muğlaklıklar içeriyor. Türkiye’de futbol yönetimi “şiddet”i çözmek filan istemiyor, yalnızca görünürlüğünü azaltmak istiyor” şeklinde konuştu.

Panelin ilk oturumunda, son olarak sözü Radikal Gazetesi Spor Yazarı Bağış Erten aldı. Bağış Erten “Basının olayları ele alış şekli yanlış. Burada bize çok iş düşmesine rağmen, asıl şiddet gazetelerde televizyonlarda yer alıyor. Yasanın doğru bir şekilde onaylanması için asıl muhataplarının da dikkate alınması şart. Taraftarların çuvaldızı kendine batırarak, içlerinde renk farkı gözetmeksizin bir örgütlenmeye sahip olması gerek. Ancak o şekilde haklarını sağlıklı bir şekilde arayabilirler” dedi.

Bağış Erten’in konuşmasından sonra katılımcıların soruları alındı ve panele 10 dakikalık bir ara verildi.


Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı Av. Kısmet Erkiner ve yardımcısı Av. Şekip Mosturoğlu ile birlikte UEFA Taraftar Eksperi Prof. Dr. Seyhan Hasırcı ise, konuşmacı olarak katıldıkları ikinci oturumda yeni ve eski yasanın hukuksal boyutunu irdelediler.

Kısmet Erkiner, ‘’ yeni yasanın aceleye gelmediğini, bu konuda 2002'den beri çalışmalar yapıldığını anlattı.İngiltere'de holiganizmin çok kuvvetli sosyolojik araştırmalarla giderildiğini vurgulayan Erkiner, ''73 milyonluk Türkiye'de 'sporda şiddet var' deniyor. 5149 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra 2 bin 723 işlem yapılmış. 73 milyonda binlerde, 10 binlerde bir. Türkiye'de bir yılda kaç karşılaşma yapılıyor, kaç yüz bin kişi statlara gidiyor. Sporda gösterildiği kadar şiddet yok.Siz taraftarlar olarak kendinizi yeterince tanıtmıyorsunuz, savunmuyorsunuz.’’ dedi.

Şekip Mosturoğlu, ‘’ Bu yasanın Türkiye'de ilk kez tartışıldığı bir ortamda bulunduğunu belirterek, ''Her kesimin görüşü alınmazsa o yasayı düzeltmek için de yasa çıkarılmalıdır. Yasanın genel gerekçesinde amaçlarından bir tanesinin taraftarların haklarının korunması ve ortaya çıkan şiddet olaylarının giderilmesidir.

Ancak taraftarların haklarının korunması bir tek genel gerekçede var. Bu yasada asıl olan müsabaka güvenliğini sağlamak. Genel gerekçede ayrıca '5149 sayılı yasa 2004 yılından bu yana yetersiz kalmış, zaman içinde eksikler görülmüş' deniyor. Yasa koyucu bir şey tespit etmiş. Yasada bir problem yok, uygulamada bir problem var. Bu tarihi bir tespit, gerekçeli tespit. Hangi yasayı yaparsak yapalım, uygulaması 5149 gibi olursa yeni yasalar çıkartırız.

Diğer ülkelerde yasa yüzde 50 taraftar haklarının korunması, yüzde 50 müsabaka güvenliği odaklı. UEFA'da amaç, maça katılan herkesin, en önemli obje olan taraftarın güvenliğini sağlamak. Bizde sadece müsabaka güvenliğini sağlamak. Biz yasayı koyarken insan odaklı değil, müsabaka odaklı bakıyoruz. 'Bu yasa çıkarılırsa şiddet ve düzensizlik önlenir' deniyor.

İngiltere önledi ama taraftarlar için ulusal program hazırladı. Taraftarların dernekleşmesi ve bir üst çatı altında birleşmesi teşvik edildi. Bunlarla başarılı oldu. İngiltere'de bu olaylar başladığında şiddetin temel sebebi, spor tesislerinin fiziki durumlarıydı. Bunlar iyileştirilmeden şiddetle mücadele edilemez. Spor tesislerini iyileştiremezsek, en mükemmel yasayı uygulama şansımız olamaz’’ dedi.

Şekip Mosturoğlu, yasadaki 14, 15, 17 ve 18. maddelerin çok önemli olduğunu belirterek, 14. ve 18. maddelerle ilgili örnekler verdi.

Mosturoğlu, 14. maddede duyanın rencide olacağı söz ve davranışların 6 aydan 3 yıla kadar cezalandırıldığına dikkati çekerek, ''Küfür değil, hakaret değil... Mesela 'itaat et' demek bir kesim için rencide edici olabilir. Ben bunu mümkün görmüyorum. Bunu çok tehlikeli buluyorum'' dedi.

Yasadaki 18. maddede müsabakadan men tedbirinin uygulanacağını dile getiren Şekip Mosturoğlu, şunları söyledi:

''Polis tutanak tuttuğu zaman men cezası başlıyor. Yargılama 3 sene sürdü, berat ettiniz ama 3 sene giremediniz. çok tehlikeli noktalara ulaşabilecek. 3 yıl ceza aldığınızda, müsabakandan men artı 2 yıl daha devam ediyor.Bu şartlarda ben oğlumu da maça göndermem.


Son olarak söz alan UEFA Taraftar Eksperi Prof. Dr. Seyhan Hasırcı ise konuyu diğer konuşmacılardan farklı bir şekilde ele aldı. Seyhan Hasırcı konuşmasında “Kulüp başkanlarının bu işin eğitimini alması şart” dedi ve ekledi, “Almanya’da taraftar kültürünün korunmasında en büyük etken, taraftarların bir arada mücadele edebilmiş olmasıdır. Bunun Avrupa’da da birçok örneği var. Dostluk ortamı sağlanmadan ve birlikte hareket edilmeden bu mücadele sergilenmez.

Ayrıca şunu da belirtmeliyim, taraftar diyince akla hemen futbol geliyor. Oysa diğer branşlarda elde ettiğimiz başarılar futbola göre hayli fazla. Bunların dikkate alınması ve buna göre hareket edilmesi gerekir.Taraftar dışındaki herkes bir birinin çıkarlarını korurken taraftarın temsil hakkının olmaması yanlış.Bu noktada örgütlenmek zorundasınız.” dedi.

Yaklaşık 150 katılımcıyla gerçekleşen panel, yeni yasa maddelerinin ve yasanın taraftarlara etkisinin çeşitli yönleriyle tartışıldığı ilk platform olmasıyla dikkat çekerken, katılımcıların taraftar hakları ve spor hukuku konularında bilgilerini tazeledi.

Not: Tarafımızdan hazırlanan yasaya yönelik taslağın tamamını indirmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.

Ortak Panel Dosyası

Grup CK (Cefakar Kanaryalar)
1907 üNİFEB (üniversiteli Fenerbahçeliler Derneği)

FBD (Fenerbahçeliler Derneği)

Vamos Bien

Salı, Ocak 18, 2011

'Yeni Yasa ve Taraftarlar' Paneli


Sporda şiddeti önlemeye yönelik çıkarılması düşünülen yeni yasanın oldukça yoğun bir şekilde tartışıldığı ve yeni yasa çalışmalarının meclis tarafından sürdürüldüğü bir dönemde, taraftar olarak konuya ve yeni hazırlanan yasaya bakış açımızı ifade etmek için çalışmalarımız devam etmektedir.

Bu minvalde, taraftar haklarının ve çıkarılması düşünülen yeni yasadaki taraftarlık kavramının tartışılacağı, yeni yasanın hukuksal irdelenmesinin yapılacağı bir panel düzenliyoruz. Panelimizde spor hukukçuları Kısmet Erkiner, Yunus Egemenoğlu ve Şekip Mosturoğlu ve spor camiasından Bağış Erten, Cem Dizdar, Dağhan Irak, İlker Aktükün ve Seyhan Hasırcı konuşmacı olarak, üç büyük kulübün taraftarları da katılımcı olarak yer alacaktır.

Perşembe günü İstanbul Teknik üniversitesi Gümüşsuyu yerleşkesinde yapılacak olan taraftar paneli ile ilgili bilgilendirme panel sonrası tarafımızdan ivedi olarak yapılacaktır.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

1907 Ünifeb - Fenerbahçeliler Derneği (FBD) - Grup CK - Vamos Bien

Pazartesi, Ocak 17, 2011

Penny Taylor #3

Şimdi sen gidiyorsun ya,
hiç kimse sana benzeyemeyecek...

Yıllardır takip ettiğim kadın basket şubesini bir müddet takip etmeyi bırakıyorum. Benim bu konudaki bireysel protestom budur...

68. Altın Küre Ödülleri


68. Altın Küre ödüllerinde favori gösterilen 'The Social Network' En İyi Film seçilirken, Natalie Portman da beklendiği gibi En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Geceye damgasını vuran isim ise şüphesiz gecenin sunucusu Ricky Gervais idi. Gervais'in yaptığı esprileri (kimisi hakareti andırıyor gerçi) Ntvmsnbc sitesinde derlemişler. Dileyen buradan buyursun.

SİNEMA

En İyi Film (Drama): İzleyin: The Social Network
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): İzleyin: Colin Firth (The King’s Speech)
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): İzleyin: Natalie Portman (Black Swan)

En İyi Film (Komedi-Müzikal): İzleyin: The Kids Are All Right
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi-Müzikal): İzleyin: Annette Bening (The Kids Are All Right)
En İyi Erkek oyuncu (Komedi-Müzikal): Paul Giamatti (Barney’s Version)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: İzleyin: Christian Bale (The Fighter)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: İzleyin: Melissa Leo (The Fighter)
En İyi Yönetmen: İzleyin: David Fincher (The Social Network)
En İyi Senaryo: İzleyin: Aaron Sorkin (The Social Network)
En İyi Yabancı film: In A Better World (Danimarka)
En İyi Animasyon: İzleyin: Toy Story 3
En İyi Müzik: Trent Reznor, Atticus Ross (The Social Network)
En İyi Şarkı: ”You Haven’T Seen The Last Of Me” — Burlesque

TV

En İyi Dizi (Drama): İzleyin: Boardwalk Empire
En İyi Erkek Oyuncu – Dizi (Drama): İzleyin: Steve Buscemi (Boardwalk Empire)
En İyi Kadın Oyuncu – Dizi (Drama): İzleyin: Katey Sagal (Sons Of Anarchy)

En İyi Dizi (Komedi-Müzikal): İzleyin: Glee
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi-Müzikal): İzleyin: Jim Parsons (The Big Bang Theory)
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi-Müzikal): Laura Linney (The Big C)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu – Dizi: İzleyin: Chris Colfer (Glee)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Dizi: İzleyin: Jane Lynch (Glee)

En İyi Mini Dizi: İzleyin: Carlos
En İyi Erkek Oyuncu (Mini Dizi): İzleyin: Al Pacino (You Don’T Know Jack)
En İyi Kadın Oyuncu (Mini Dizi): İzleyin: Claire Danes (Temple Grandin)

foto: ntvmsnbc.com

Pazar, Ocak 16, 2011

Kendini İyice Kaybeden İnsan: Erdoğan Bayraktar

Dün gece Seyrantepe'deki yeni stadın açılışına ve orada yaşananlara dair daha çok konuşulacaktır muhtemelen ama ben kafayı özellikle TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'a takmış durumdayım.

Olayları iyice provoke eden konuşmasında söylediği "helal-i hoş olsun" lafı tam anlamıyla komedi. Sanki kendi cebinden çıkan parayla yaptırdı stadyumu. Arkadaş, nasıl bir kafa yapısıdır bu? Nasıl bir üstten görmedir? Anlamadım gitti.

Keza rahmetli Özhan Canaydın'ın stadyum projesiyle ilgili yanlarına gelmesini "acz içindeydi" diye anlatacak kadar da aymaz biri kendisi. Tam anlamıyla rezilliktir bu durum.

Bakalım Galatasaray yönetimi Erdoğan Bayraktar'a gereken cevabı verebilecek mi?

Geçmiş Olsun Kaptan!



Dün Eczacıbaşı'yla oynanan maçta kaptanımız Çiğdem Can Rasna'nın ön çapraz ve yan bağları yırtılmış.

Geçmiş olsun büyük kaptan! İnşallah bir an evvel sağlıklı bir şekilde salonlara dönersin.

Ve tabii gönül isterdi ki; Kaptan'ın sakatlandığı pozisyon sonrası Eczacıbaşı'dan Neslihan Darnel'in masaya koşarak "fileye temas var" diye itiraz etmek yerine, Çiğdem'in yanına gelip onunla ilgilenmesini, ondan özür dilemesini görseydik. Kasıt var ya da yok meselesi değil bu. Halı sahada maç yaparken falan istem dışı birisini yere düşürdüğünüzde, bir şekilde o kişiyi yerden kaldırırsınız, özür dilersiniz... Bu sporu da insanlar yapıyor. İnsanca hareket etmek lazım. Bu karakterde olmak lazım.

Neslihan Darnel çok yetenekli bir voleybolcu olabilir ama "bu işler sadece yetenekle olmuyor" düsturuna da çok iyi bir örnek oldu dün o sakatlık anında yaptıklarıyla...


Cuma, Ocak 14, 2011

Yeni Malatyaspor 2 Fenerbahçe 1


Kulübümüzün Düzce’nin Kaynaşlı ilçesine bağlı Topuk Yaylası’nda yaptırdığı tesislerin inşaası büyük bir hızla sürerken, Başkanımız Aziz Yıldırım ve yöneticilerimiz, Türkiye Futbol Federasyonu yetkililerinden oluşan heyete ve basın mensuplarına tesisleri gezdirdi.

Geziye, Başkanımız Aziz Yıldırım’ın yanı sıra, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye Futbol Federasyonu Milli Takımlardan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Levent Kızıl, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanvekili Lütfi Arıboğan, Düzce Belediye Başkanı İsmail Bayram, Yönetim Kurulu üyelerimizden Ömer Temelli, Kulüp Müdürümüz Serkan Acar, Düzce Fenerbahçeliler Derneği Başkanı Selahattin Kudu, eski futbolcumuz Selçuk Yula, Kurumsal İletişim Direktörümüz Mehmet Sümer ve bazı gazetelerin spor müdürleri de katıldı.

Katılımcılara tesisleri gezdiren Başkanımız Aziz Yıldırım, yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi.

"Mükemmel bir tesis"

Gezinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener tesisleri çok beğendiğini belirterek, diğer kulüplerin de bu tür yatırımlar yapması gerektiğini söyledi.

Tesisin bulunduğu Topuk Yaylası’nı çok etkileyici, doğa harikası bir yer olarak nitelendiren TFF Başkanı Mahmut Özgener , "Mühim olan böyle güzel yerleri bulabilmek ve değerlendirebilmek. Böyle bir yerde, böyle bir tesisi yapmayı düşünmek iyi bir vizyon. Dolayısıyla Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Bey ve yönetim kurulu üyelerini hakikatten kutluyorum. Sadece futbolun değil Türk sporunun faydalanabileceği mükemmel bir tesis yapma aşamasındalar. Aziz Bey’in bana söylediği kadarıyla Mayıs ayında tamamlanacak. Yeni sezon öncesi de kulübün ve Türk takımlarının faydalanabileceği bir tesis haline gelecek. Doğa harikası bir yer. Konum olarak çok avantajlı bir konumda. Her yönüyle çok avantajlı bir yer. Buraya baktığınızda alan büyüklüğü olarak da çok ideal. Yapılanlara baktığımızda o da harika" dedi.

Gezi, yapılan mangal ziyafetinin ardından sona erdi.

Çarşamba, Ocak 12, 2011

Herkes Kalsın Didem Gitsin!

Görsel Fenerbasket.com'dan alıntı. Fenerbahçe Kadın Basketbol takımında garip şeyler oluyor. Oranın sorumluları şube direktörleri olduğuna göre bu kişilerden hesap sorulmalı. Bunlardan biri de Didem Akın.

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak kadın basket şubesinde son dönemlerde olanlardan rahatsızlık duyuyorum. Diana Taurasi meselesi, Penny Taylor'ın bu hadiseden sonraki mutsuz görüntüsü ve en son çıkan Penny Taylor'ın takımdan ayrılacağı dedikodusu... Ligde ve Avrupa kupasında çok iyi ilerleyen bir takımın geri planda böyle sorunlarla boğuşması rezalet. Bunların sorumluları da evvela nasıl ki başarılarda ön plana çıkartılıyorsa, böyle anlarda da isimleri zikredilmesi gereken şube direktörleridir. Başta Didem Akın olmak üzere.

Konuyla ilgili Canarino Blog'dan üç yaıznın linkini paylaşıyorum. Meseleyle ilgili detayları (keza tavrımızı) bu blogu takip eden tüm Fenerbahçeliler bilsin isterim.

Pazartesi, Ocak 10, 2011

Yılın Golü Hamit'ten, Peki Yılın Yorumu Kimden?



Golü birkaç saniye önceden tahmin eden Rıdvan Dilmen'den sonra, yılın golünü aylar evvelden bilen Ömer Üründül'e geçiş. "Futbol çok enterasan." (34. saniye)

link: http://www.youtube.com/watch?v=9_PiRv9tCgM

Pazar, Ocak 09, 2011

King Kenny

All round the fields of Anfield Road
Where once we watched the King Kenny play...

Roy Hodgson gönderildi. Liverpoollu Kenny Dalglish yerine getirildi. Hodgson gitsin isterken, King Kenny'nin (her ne kadar sezon sonuna kadar geçici olsa da) göreve getirilmesi; körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz mesajı gibi adeta.

foto: liverpoolicin.blogspot.com'dan alıntıdır.

Cumartesi, Ocak 08, 2011

Tarantino'ya Göre 2010'un En İyileri

Geçtiğimiz senenin sonunda Tarantino'ya göre 2009'un En İyileri'ni paylaşmıştık. Usta bu sene de bir liste çıkarmış. Bu kez 20 film var. Listenin tepesinde ise Toy Story 3...

Sanırım bu listeye ve sıralamaya dair eleştiriler olacaktır. Yine de Tarantino candır. Gönlümüzdeki yeri ayrıdır. Bir liste yüzünden ustayı silmeyelim.

İşte; The Quentin Tarantino Archives'te yer alan, "Tarantino'ya Göre 2010'un En İyileri"


1. Toy Story 3
2. The Social Network
3. Animal Kingdom
4. I Am Love
5. Tangled
6. True Grit
7. The Town
8. Greenberg
9. Cyrus
10. Enter The Void
11. Kick-Ass
12. Knight and Day
13. Get Him To The Greek
14. The Fighter
15. The King’s Speech
16. The Kids Are All Right
17. How To Train Your Dragon
18. Robin Hood
19. Amer
20. Jackass 3-D

görsel: C2C/Beth Wagner/PR Photos; Disney/Pixar

Penny Taylor #2

Perşembe, Ocak 06, 2011

Rıdvan Dilmen #7


Aziz Yıldırım: "Hatırlıyor musun Rıdvan, soyunma odasına girerken paçaları kıvırıyorduk."

Rıdvan Dilmen: "Fenerbahçe o zaman da büyüktü ama başkanım."

foto: facebook

Secret Defense

11 Eylül'ün paranoyasıyla şöyle bir Oryantalist film yapalım da Hollywood'daki dostlara "sizi yalnız bırakır mıyız" mesajı verelim diyen bir film olmuş Secret Defense. Fransızlar biz de bu işi becerebiliriz moduyla 2008'de bu filmi yapmışlar. Yönetmen koltuğunda Philippe Haim var. Oyuncu kadrosunda ise Gerard Lanvin ve Simon Akbarian isimleri dikkat çekmekte. Ve yine bu filmde ilk kez karşılaştığım Vahina Giocante.

Kısaca filmin konusuna değinmek gerekirse; Fransız Dış İstihbarat Teşkilatı'nın , Ortadoğu kaynaklı teröristlerin, ülke içinde gerçekleştirme ihtimali büyük terörist saldırı girişimlerini önlemeye yönelik çalışmalar üzerine gelişiyor film. Hikaye iki ana karakter üzerinden gitmekte. Biri, Vahina Giocante'nin canlandırdığı Lisa (Diane) karakteri, diğeri de Pierre (bu rolde de Nicolas Duvauchelle var). Film boyunca bazen Lisa'nın bazen de Pierre'in başına gelenleri izliyoruz. Olaylar başlarda hayli hızlı gelişiyor. Lakin daha sonra aynı tempoyu götürememe durumu baş göstermiş. Ve teröristli, bol ajanlı ve bol mesajlı bir film olarak hafızalardaki yerini alıyor. Ekstra ya da farklı bir şey sunma meselesi yok. Belki de böyle bir dertleri de yok. Hollywood nasıl ki hadiselere kendi penceresinden bakarak İslam'ı ve Müslümanları yorumluyorsa, Fransızlar da aynısını yapmış. Sinema böyle bir şey zaten. Bunu yadırgamak için söylemiyorum. Sadece filmi izleme niyetiniz olursa bunlara hazırlıklı olun.

Film süresince olaylara 11 Eylül sonrası ortalama bir Fransız gözüyle bakıyoruz. Her Arap'ın potansiyel terörist olduğu zannıyla yaşıyoruz. Yeri geliyor üniversitede Profesör olan bir Arap'ın bile cinsiyetçi aşağılamalarla kadınlarla dalga geçtiğine şahit oluyoruz falan. Filmde sürekli Arapları düşmanca görme durumu mevzubahis. Girizgahta da belirttiğim üzere, buram buram Oryantalizm kokan bir yapım. Bunun sebebi -muhtemelen- filmin yönetmeni Philippe Haim (sağcı bir sinemacı çünkü). Elbette bu tarz her film kendi mesajını verme gayretindedir, lakin onca mesajı verirken ana karakterleri yeterince tanıtamıyor. Bu da filmi sıradan filmler çizgisinden ileri taşıyamıyor. Oysa çok daha güzel işlenebilirdi. Parallellik çok daha güzel kurgulanabilirdi demek mümkün.

Amerikan filmleri klişeleri bu filmde de mevcut ama tek bir farkla; Fransızlar motifleri kendilerine göre değiştirmişler. Örneğin; kendi istihbarat teşkilatlarındaki vatansever ajanlar vurgusu (bir fahişe bile yeri gelir vatanını pislik teröristlere karşı korur mesajı), Fransız bayrağının görkemlice çekildiği sahne, filmin sonunda Fransız Dış İstihbarat Teşkilatı'nın başarılarını anlatan cümle vs.

Bütün bunları yaparken Fransa'daki Müslümanların gönlünü de hoş tutma çabaları da var tabii ufaktan. "Hepiniz terörist değilsiniz aslında. Bakın bizim istihbarat teşkilatında namazında niyazında bir Arap da çalışıyor. Sisteme falsosu da yok. Dinini siyasi amellere alet etmiyor. Onu örnek alın" diyerek bir karakter de ortaya çıkarmışlar. Bu kişi görev esnasında mola veriyor, namazını kılıyor. Namazı bittikten sonra tekrar görevinin başına dönüyor. Arapça bildiği için çok kilit bir konumda mesela. Bakın, bu da Müslüman bir Arap ama nasıl da vatanını seven biri, diyorlar yani.

Vahina Giocante kendine has güzelliğiyle sıradan olan bu filmde bir nebze olsun ilgi çekici. Müthiş bir oyunculuk gerçekleştirdiği söylenemez ama ilerisi için not edip takip edilesi bir isim. Bunu da belirtelim.

Her film yazısının sonunda bu filmi izleyin ya da izlemeyin türünden cümleler olur, adettendir. Biz de yazalım. İçinde bol bol Oryantalist göndermeler olan vasat bir Fransız aksiyon filmini izlemek sizin için zaman kaybı değilse, Secret Defense'i izleyin derim.


Bu Ülkede Futboldan Soğumak İçin Sebep Çok Aslında

"...Başkanlar Galatasaray'ın yeni stadını gezerken", Galatasaray atkısı açan mesai arkadaşının yanında Fenerbahçe atkısı açan Fenerbahçeli işçinin görevine son verildi.

Bu olay üzerine medya ya da internet siteleri ne tepki vermiş ya da vermiş mi diye nette dolanırken Ekşi Sözük'teki şu entryi rastlamam...


Bunu okuyup da sinirlenmeden, hatta sövmeden durabilen varsa helal olsun. Ne diyeyim başka?

Kontrolü yazıda da kaybetmemek için sözü burada sanırım Cem Dizdar'a vermek lazım. Çok güzel değinmiş hadiseye.

"Bir emekçi, sadece tuttuğu takımın atkısını açıyor diye işten çıkartılıyor... Sanırım bu olayın gerisinde, stadyumları 'mabet', kutsal bir yer olarak tanımlamak yatıyor. İnsanların hayatlarında kutsal değerler vardır elbette ama her şeyi bir kutsal haline dönüştürünce bir akıl tutulması yaşanmaya başlanıyor.
Düşünsenize, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ya da diğerleri için kutsal yerler, statlar, renkler yaratılıyor. Sanırım bu da insanların akıl sağlığını zorluyor.
"Madem Türk Telekom Arena o kadar kutsal bir yer olarak görülüyor, o zaman Yıldırım Demirören ve Aziz Yıldırım o çimlere neden bastı?" sorusu geliyor insanın aklına ister istemez.

Şimdi o stadyumun yapımında emeği geçen herkes Galatasaraylı mı? Orada bir çok farklı siyasi görüşten, farklı takım aidiyetlerinden insanların emeği var. O Fenerbahçeli işçi arkadaş, Galatasaraylı arkadaşıyla birlikte atkı açtıysa bundan ne gibi menfi bir sonuç çıkabilir? Bunun kime zararı var? Bir adam çalıştığı yerde, "Buranın yapımında benim de terim var" dediği bir yerde kendi kavlince bir gülücük bırakmaya çalışıyor hayatına, hayatımıza... O iki işçi yan yana emek harcayıp o stada gidecekler için birlikte çalışmadı mı? Aslında mesele futbola bir oyun, kültür ve mizah olarak bakabilmekte. Futbol mizahtan uzaklaşınca paranoyak-şizofrenik tutumlar ortaya çıkıyor. Bu olay, Ahmet Kaya’nın şarkıda söylediği gibi “Nereden baksan tutarsızlık” durumu. Düşün ki, bu hastalıklı hal üzerine biz bile bir şeyler söyleyerek birbirimizi hasta ediyoruz... Ve devamında hastalık çığı gibi büyüyor!"

Cem Dizdar

Sen Çok Yaşa Lefter!

"...1964′te, yani futbolu bıraktığı sene, bir diğer deyişle Beyoğluspor’un 1. Lig’i terk etmek zorunda bırakıldığı sene, aynı zamanda da bu toprağın bir sürü çocuğunun zorla ülkenin dışına sürüldüğü sene çektiklerini, verilmeyen 50. kez milli olma madalyasını, teknik direktör olarak Güney Afrika’ya gitmek istediğinde çıkarılan zorlukları, 1980′lere kadar kulübe yapılmayan üyeliğinin, o zaman da indirimli “bilmemne grubu” tarifesinden değil de en zamlı tarifeden yapılmasını istese hatırlar da, beyefendidir o, güzellikleri anar sadece. Onu Lefter yapan ne devletin madalyasıydı çünkü, ne de birilerinin lütfu, onu Lefter yapan Fenerbahçe’ydi, tüm Türkiye’nin sevgisiydi. Birileri onu yok saymaya kalktığında bile, o herkesin Lefter’iydi."

Dağhan Irak'ın enfes Lefter yazısından bir bölüm. Yazının tamamı burada.

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...