Çarşamba, Eylül 29, 2010

Alex Uzmanı


"...Hafta içindeki Sabah Gazetesi Spor sayfalarında Alex değerlendirildi. Şimdi Bugsaş'ın teknik direktörü olan ama Alex ile birlikte beş sezon geçiren Önder Özen'in ilginç bir yaklaşımı vardı. Özen, Alex'in maç sonuna kadar oyunda tutulması gerektiğine inanıyor ve "Çünkü son bölümlerde fizik gücü rakiple aynı seviyeye geliyor ve daha etkili oynuyor" diyordu. Kasımpaşa karşısında, Alex'in tabelaya etki ettiği dakikalara baktığımda bunu hatırladım. Futbolun asla bizim seyrettiğimiz gibi olmadığını bir kez daha anlayarak, bu işin profesyonellerinin detaylarda yakaladıklarına bir kez daha saygı duydum."


foto: Fenerbahce.org


Salı, Eylül 28, 2010

Jes Høgh ve Spor Medyası


Bugün Türk medyasında Jes Høgh'ün sağlık durumunun çok kötü olduğu, yürüyemediği, konuşamadığı ve ölümü beklediği yazıldı. (birçok gazetede çıktı, örnek olarak Fotomaç'ın linkini veriyorum)

Bu haberi okuduğumda moralim bozuldu. Fenerbahçe'nin unutulmaz yabancı futbolcularından biri olan Jes Høgh; gerek profesyonelliği, gerekse de sorunsuz kişiliğiyle ayrı bir sempati kazanmıştı ülke futbol kamuoyunun gözünde. Böyle bir habere üzülmemek haliyle elde değildi.

Bundan yaklaşık 4 saat kadar önce Jes Høgh, sosyal paylaşım sitesi olan Facebook'ta konuyla ilgili şu aşağıdaki açıklamayı yaptı.


Türkiye'deki taraftarlara seslendi. Çok iyi hissettiğini, bazılarının onun için çok hasta dediğini ama bunun doğru olmadığını, her zamanki gibi iyi hissettiğini, söyledi...

Yine Antu.com'dan Metin Şen de kendisiyle bir telefon görüşmesi yapmış. Ona da "iyileştiğini, futbol oynayacak seviyeye geldiğini" söylemiş.

Şimdi elde iki olasılık var; ya haber yanlış anlaşıldı, çeviri hatası benzeri bir sorun oluştu, ya da yalan haber üretildi, bir şekilde bunlar uyduruldu. İlk durum söz konusuysa, hatadır der, geçilir ama ikinci durum söz konusu ise, insan ne diyeceğini bilemiyor. Haber bulunamadığı zaman uydurma haberlerin ortaya çıkmasına alıştık ama bir insanın sağlığıyla ilgili bu tarz bir haber yapmak saygısızlıktır. Hem ona, hem de sevenlerine...

Jes Høgh'ün ciddi bir rahatsızlılğı olduğu gerçeği biliniyor zaten ama olmayan bir şeyi uydurmak (konuşamıyor, yürüyemiyor, ölümü bekliyor vb.) hastalıklı bir yaklaşım değil midir?

Sami Yen'e Veda




6 tane gol attığınız maçta çıkan çatlak sesler pek kaale alınmaz gibi gelse de sormadan edemiyor insan bazı şeyleri...

Sezon başından beri organizasyon sorunu olan bir takım olarak, organizasyonun "o"suna bile sahip olmayan, ligin dibine demir atmış Kasımpaşa'ya atılan 6 gol aldatıcı değil midir?

Bu maçtan sonra Bilica'nın Fenerbahçe formasını bir daha giymeyeceğini söylenebilir mi? N'olur söylensin!

Hadi, Volkan düğündü dernekti, eski başkan ile şu anki başkan arasında kalmaktı gibi derin(!) mevzularla boğuşmaktan kafa olarak bu maçı hazırlanamamış, peki defanstaki diğer isimlere ne demeli? Lugano'nun aklı hakkaten de Lazio'da mı? Veya Santos bu haliyle nasıl Brezilya Milli Takımı kadrosuna girebiliyor yahu? (Gökhan Gönül'e önceki maçlardan dolayı bu maçlık torpil geçiyoruz, evet)

Orta sahada Emre dışında gayret gösteren oyuncu çıkmayacak mı? Emre'nin durduğu zamanlar duran, o gayret gösterdiği zaman hareketlenen takım olma hüviyetinden ne zaman kurtulacak Fenerbahçe?


Olumlu şey hiç yok mu? Var elbette.

Alex formuna kavuştu. Alex gol atıyor, attırıyor. Ve "Alex koşmuyor" yani...

Niang ise ten rengi sayesinde kazandığı sempatiyi; gayreti ve golleriyle taçlandırıyor.

Dia fizik kondüsyonunu arttırırsa ve tabii böyle boş alanlar bulabilirse, "şovunu yapar hafız" dedirtiyor.

Ali Sami Yen'e öyle ya da böyle 6 golle veda etmek güzeldir demek kalıyor geriye bir de.

Yukarıdaki pankart da güzeldi. Pankart da ismi zikredilen adam da güzel adamdı vesselam...

foto: Fenerbahce.org
foto (2): ntvspor.net


Salı, Eylül 14, 2010

Aykut Kocaman #2

Acı çekmek özgürlükse... Aykut'uz hepimiz de... Geçen haftaya dair yazılacak, çizilecek şeyler var. Yedek stoper olmadan Kayseri deplasmanına gitmiş olma komedisine dair söylenmesi gereken şeyler var ama...İşte ama... Sabırsız olmamaya gayret etmek. Aziz Yıldırım'ın bir teknik adamı daha, üstelik Fenerbahçe'nin unutulmaz bir ismini daha yemesini istememek...

foto: Oktay ağabeyin arşivinden...

Hakikaten Uçtuk

12 Dev Adam'a...

Sürekli eleştirdiğim bir kurum olsa da, bu başarıda payı olan Basketbol Federasyonuna...

Blogda neredeyse hakkında yazdığımız 3 şeyden 5'i olumsuz kelamlar olsa da, başarının baş mimarlarından koç Tanjevic'e...

Teknik ekibe...

Malzemecisine...

Kısacası; başarıda payı bulunan herkese teşekkürler.

Türkiye'nin takım sporlarındaki en büyük başarısıdır bu. Ve belki de bir daha bu seviyeye hiç gelemeyeceğiz. Şimdilik bunun çok farkında değiliz gibi ama gün geçtikçe, 12 Dev Adam'ın ne kadar büyük bir iş çıkardığı daha iyi anlayacağız.

Teşekkürler...

foto: ntvspor.net

Cuma, Eylül 10, 2010

Cartel

Ahanda bu albüm var bende.

Her ne kadar rap müziğe geçmişte pek sıcak bakmadığımı belirten yazılar yazsam da, Cartel'in yeri ayrıdır. ‎"Türkçe Rap" denen kavramla tanışmama vesile olan grup Cartel. Hey gidi... Orta 1'de mi neydim herhalde piyasaya çıktıklarında. Şarkının sözlerini hala hatırlıyor olmam da ilginç bu arada.


Cartel bir numara en büyük
Cehennemden çıkan çılgın türk
25 yaşında yüzbinlik araba
Nerden geldi bu para en iyisi sorma
Anlamazsan kafan almaz sorma
Yaşadığın yeri tanımıyon sorma
Hergün savaş caddeler kan
Kan bile kırmızı değil karakan
Karakan yine geldim buraya
Hakkınızı arayıp sormaya
Geride kalanları uyarmaya
Beraber olup carteli kurmaya
Elini vicdanına koyupta söyle
Bu hayat ne kadar sürecek böyle
Cartel deyipte geçme
Bize güvende yanlışı seçme

Kaç kere söyledik biz çocuk sana
Bir türlü kulak asmadın lafımıza
Hadi bırak onları gel yanımıza
Gel gel gel cartele gel
Bilmiyorsan sana öğretirler
Gel gel gel cartele gel
Carteldekiler kan kardeşler

95 cartel dile gelir sana
Ve şu anda erci-e konuşmakta
Cartel yanyana cancana beraber
Almanyanın caddelerinden al sana haber
Durum beter bak cartele saygı göster
Bomba rep şeklinde geliyor
İpucunu yaktık ateş devam ediyor
Ona sana bana buna kuvvet veriyor
Konuşda söylede susmada sende
Problemin çözümü bizde ve bende
Yabancısın diye seni ezemesinler
Cartel almanyanın 3 köşesinde
Bak bak bak cartel vurup geçer
Ama kime vuracağını iyi düşünüp seçer
Bütün gece zarlar cartele hazırlar
Gibi geliyor ban yoksa şüphen mi var

erci, karakan, dcp
100% cartel mamamia so pri'es
no ligo espaniol motherfucking esta'pre.
seniora seceniora mureko mo loveen mero blanco hontre' huetio prozentio e'fes
baraka se pas'es setia prases en tio ne get ria prases.
atalia ve cha baby bom bom is e dres
so baba hulenu hale'lulia en pre de

bunu koymamız yerine gerek
ittifakı kurduk hedefimiz de direk
kartalları rezile çevirdik
yeter be dedik
şimdi size mesajımızı getirdik

çek elini, dinle, bana bak
karakan, erci e, şebekemi kafana tak
birliğin önemini öğren tekliği bırak
yoksa yersin şebekemin çelik bileğinden bir tokat

hadi lan bir adım geri at
al sana şebekeden bir nasihat
hakikati tat, birbirimizi desteklememiz şart
fakat unutma bizi yaşatan tabiat

cartel kartal gibi havaya kalkar
kanadını açıp da göklerde uçar
kanlı pençesiyle göçmen gibi yaşar
yaşaması için savaşır ve parçalar
arkadan önden yandan paralar yaralar
ama buna gerek yok
çünkü cartel'e kardeş lazım hem de dah çok
ben çıkıyorum m. ali
şebekemden kork

einer für alle und alle für ein
das cartel und jetzt pass auf denn wir dringen in dich ein
zieh dich warm an und dann lan komm ran
denn die dcp zeigt nicht allein was sie kann
wir haben kararan im nacken und der reim wird dich packen
erci e deckt den rücken um den abzug zu drücken
jetzt kommt das cartel also macht euch bereit
denn es reicht euch die hand wer auch immer ihr seit

karakan, erci e ve cinayi şebeke
buluşup dolaşırız biz her gece
çünkü cartel uyumaz
hiçkimseden korkmaz
kan kardeşler hiçbir zaman ayrılmaz.

Çarşamba, Eylül 08, 2010

6 Puan




Almanya'yı geçen grup elemelerindeki İspanya gibi kabul edelim. Onlarla yapılacak iki maçtan alınan bir puan bile fevkalede olur. Bu bağlamda gruptaki esas rakip Belçika'dır (en iyisinden grup ikinciliği meselesi). Bu bakımdan bu maç çok önemliydi. Kazanmamız, en önemli rakibimizin 6 puan önünde olmamız ve bunu gruptaki ilk iki maçla yapıyor olmamız anlamına geliyordu.

Toparlanma sürecinde olan ve dinamik oyunculardan kurulu Belçika karşısında duran toplardan ziyade, defansın arkasına atılacak topların daha çok problem teşkil etmesi beklenirdi herhalde. Lakin Türk futbolunun kronik rahatsızlığı olan duran toptan gol yeme meselesini yaşadık iki golde de. Bi' de tabii Onur'un bilhassa ikinci golde ne yapmaya çalıştığını anlamamak da var...

Bu takımın yıldızlarından bahsedilirken Arda, Tuncay, Emre filan diye sayılabilir belki ama Hamit'i es geçmemek lazım bu konuda. Bayern'de Van Gaal'le çalışmak -araları ne durumda olursa olsun- büyük şans. Keza Milli Takım'da da Hiddink gibi bir isim var. Bu iki hocanın Hamit'in futboluna olgunluk bab'ında çok şey kattığı gerçeğini görmek lazım.

Hiddink benim için sonsuz saygı duyulacak ve kolay kolay eleştirilemeyecek bir isimdir yazmıştım zamanında buraya. Hiddink'in kadro tercihleri konusunda Uğur Meleke'nin yaklaşımına katılıyorum bu sebeple. Meseleye "Bu Oğuz Çetin'in kadrosu" gözüyle bakmamaya çalışacağım yani. Umarım yanılmıyorumdur.

Son olarak Hiddink'i yerden yere vurmaya hazırlanan ve bunu skor yazarlığı üzerinden yapmak için can atan bazı futbol ulemalarımız ilk iki maçta alınan 6 puanla bir müddet daha susacaktır. Biz de Almanya maçına kadar bu konuda kafa dinlemeye devam edeceğiz. Milli Takım şu an istenen organizasyonda mı? Hayır. Peki çok mu kötü durumda? Buna da hayır. Bir anda çok büyük değişim olmayacağı gerçeğini göz önüne getirmek lazım. Belki birileri çıkıp, "Yahu Kazım var ama Volkan Şen yok misal. Neden?" diyebilir. Bunda haklı da olabilir (ki ilk bakışta oldukça makul bir soru) ama biraz daha bekleyelim. Hiddink'in bir bildiği olsa gerek diye geçiştiresi geliyor insanın bu soruları.

Öte yandan; hanidir fırsat bulup yazamıyorum ama 12 Dev Adam da inanılmaz iyi gidiyor. Nazar değmesin diyelim. Ha bi' de dilime bu aralar pelesenk olmuş reklamla bitireyim yazıyı
"Se se seee Semih Erdennnn, semi semi Semi Erdennnn!"

not: herkese şimdiden iyi bayramlar ...
foto: ntvspor.net

Cuma, Eylül 03, 2010

Yoru(m)cular


"...Neler demişti bizim meşhur yoru(m)cularımız, birkaçını hatırlayalım:

“Bobo, Alex’in arkadaşı olduğu için penaltıyı kaçırdı”, “Murat Şahin’in yediği gol şaibeli”, “Keita, F.Bahçeyi şampiyon yapmamak için bilerek gol atmadı”, “Bakalım bu kadar gol kaçıran Sercan gelecek yıl nerede oynayacak?”

Hani n’oldu bu iddialara? Bobo Beşiktaş’tan gönderildi mi? Murat Şahin futbolu bıraktı mı? Keita, daha az paraya transfer mi oldu? Sercan, F.Bahçe’ye transfer oldu da bizim haberimiz mi yok?

Ne olduğunu söyleyeyim; ayrı kanaldan akarak bu iddiaları ortaya atan yoru(m)cularımızın hepsi aynı TV kanalında buluştu. Hem de çok iyi bir nakit akışını garanti ederek."

Perşembe, Eylül 02, 2010

Karaborsa Gibi


Kpss soruları 10 bin dolara satılmış. Beyin bedava ama sorular 10 bin dolar yani. Bilseydik sınav öncesi bankadan "Kpss kredisi" filan çekerdik la.

Bi' de işin ilginç olan yanı; sınava saatler kala soruların ve tabii cevapların değeri 1500 dolara kadar düşmüş. Adeta karaborsa arkadaş! Maça saatler kala biletlerin fiyatları düşer ya, o hesap...

Önümüzdeki sene sınava gidenler, "abi soru var, cevap var" diye sağında solunda gezinen karborsacı görürse şaşırmasın.

not: öte yandan, ilk defa şu Kpss denen olaya ciddi ciddi hazırlandık, sınav nereden nereye geldi arkadaş. şansımı seveyim...

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Şimdi Bilica Düşünsün

8 yıldır Premier Lig'de oynayan bir oyuncuyu uzun uzun anlatmaya gerek yoktur herhalde (üşengeçliğe gel). Kendisini tanımayan varsa, spor haberlerinde bir şekilde tanıtacaklardır Yobo'yu. Olmadı, Wikipedia denen meret var zaten, di mi ama?

Neyse, yıllardır "acep defansta Uche-Högh ikilisi gibi bir ikiliyi yine yakalayabilir miyiz?" sorusunu soran Fenerbahçe taraftarını heyecanlandıran bir isimdir Yobo. Aslında her şeyi geçtim, sadece ve sadece Bilica'yı takımdan kessin, başka bir şey istemez bu taraftar diye de abartabilirim herhalde. Zira, Yobo transferinin taraftar üzerindeki etkisi bellidir: o da, gerek performansıyla gerekse de üzerindeki formaya yakışmayan hareketleriyle kendinden iyice soğutan Bilica'yı sahada görmeyecek olma ihtimaline sevinmektir.

Hayırlı olsun. Satın alma opsiyonlu kiralama olayı da iyi olmuş bu arada.

foto: dailymail.co.uk

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...