Salı, Ağustos 18, 2009

Kadıköy Etkisi


Ziyadesiyle gecikmiş bir maç yazısı olduğunun farkındayım. Bunun sebebi bazı takipçilerin attıkları maillerde belirttikleri gibi Fenerbahçe'nin iyi futbolla kazanmasıyla alakalı yazmak istemiyor oluşum değil tabii. Nasıl böyle bir yorum yapılabiliyor onu da anlamış değilim gerçi. Kendimden şüphe ettirecek eleştiriler geliyor. Oradan bakınca Fenerbahçe düşmanı gibi mi görünüyorum? İlginç geldi bu eleştiriler. Yazının gecikmesinin sebebi bilgisayarımdan kaynaklanma. Ciddi sorunlar yaşıyor, beni de etkiliyor.

Neyse, Daum'un yeniden gelişiyle birlikte Fenerbahçe'nin futbolunda bir toparlanma süreci yaşanacağını, bilhassa Kadıköy'deki maçlarda Fenerbahçe'yi durdurmanın zor olacağını yazmıştık. Hatta eklemiştik de, oyunun son yarım saatinde rakibini ciddi manada zorlayan bir Fenerbahçe bizleri bekliyor diye. Netekim, Sivasspor maçında güzel futbol olmasa bile, çok ciddi mücadele ve yüksek tempo vardı Fenerbahçe için. Bunu Alex'in oyundan çıkmasına bağlayan varsa yanılıyor, onu hemen belirtelim. Alex ile de bu Fenerbahçe'nin yüksek tempoda oynaması gayet mümkündür. Hatta Alex'in sahadaki varlığı her zaman daha olumlu olacaktır. Dikkat etmişsinizdir, Sivasspor maçının ilk yarısında nerdeyse gollük pozisyonu yoktu Fenerbahçe'nin. İkinci yarıda da tempoyu arttırmasına rağmen, uzun süre ceza sahasında etkili olamadı Fenerbahçe. Burada iki önemli ayrıntı var. Birincisi yukarıda zikrettiğimiz gibi Alex etkisi. Oyunun sıkıştığı anlarda üretkenliği sağlayacak, kreatif pasları verebilecek tek adam Alex. Buradan Alex düşmanlarına duyurulur; Alex hala Fenerbahçe'nin ve bu ligin en ürtetken ve de en değerli oyuncusudur. Alex'in koşanı, uçanı, kaçanı gibi türleri arayacağınıza, bu gerçeği kabullenseniz daha iyi olur.

İkinci sebep de, kanatlardaki isimlerin ceza sahasında etkili bindirmeleri yapamamış olmasaydı. Demek istediğim şeyi, her ne kadar ofsayttan da olsa, Kazım'ın attığı golde görebilirsiniz. Fenerbahçe'nin bu oyun anlayışında Kazım ve Andre Santos'a çok iş düşüyor. Klasik kanat adamı olarak son çizgiye inme denemelerinin yanı sıra, ceza sahasını da zorlayarak skora katkı sağlama konusunda kendilerini geliştirmeliler. Gerçi Kazım şu an Daum'un ilk tercihi olabilir ama ilerleyen haftalarda kulübeye çekilecek gibi geliyor bana. Fenerbahçe'nin yedek kulübesi giderek zenginleşti ve sağ açık olarak oynayabilecek meziyette çok adam var. Kazım kim ne derse desin hala laubali oynuyor ve Daum onun bu haline bir yere kadar dayanabilir.

Endüstriyel futbola karşı, güvenliği aşarak sahaya dalıp Emre Belözoğlu'na sarılan Rambo Okan kültürü.

Güiza'nın sahadaki yokluğunu da Alex'in sakatlığına bağlayabiliriz. Güiza'nın istediği topları onunla buluşturabilecek en maharetli adam oyundan çıkınca, ve Sivasspor defansı geriye çok çekilince Güiza o kalabalıkta kayboldu. Bakalım Alex'in yaklaşık bir ay daha sahada olmaması Güiza'yı daha ne kadar olumsuz etkileyecek?

Eminim birçok Fenerbahçeli'den şu sözü duymuşsunuzudur; "Maç 0-0 da bitse, yenilsek de çok üzülmezdim. Müthiş mücadele eden bir takım vardı sahada çünkü". Evet. Bu yoruma katılıyorum. Oyun 0-0 iken Volkan çok ciddi bir top çıkarttı. O topu çıkarabilecek kaleci sayısı azdır dünyada. Volkan bazı mental sorunlarını saymazsak, A kalite bir kalecidir. O pozisyon da bunun göstergesidir. Orada Sivasspor öne geçseydi, maçın seyri değişebilirdi belki, ama Fenerbahçe taraftarının takımından memnuniyeti maç sonunda da sözlerinden, yüzlerinden okunurdu. Bu taraftarın öncelikli beklentisi koşan, mücadele eden takımdır.

Gelelim beni yanıltan Cristian'a. Gerçekten ondan bu performansı beklemiyordum. Çok yerinde hamleler yaptı. Kesici özelliğinin iyi olduğunu gösterdi. Bu bakımdan bize Aurelio'yu anımsattı. Lakin oyunu kurma konusunda bence hala yetersiz. Kim ne derse desin? Cristian'ın bu konuda başarılı olduğunu iddia edenler muhtemelen Maldonado sonrası böyle bir topçuyu gördükleri için öyle düşünüyorlar.

Maçı dikkatle izkleyenler fark etmiştir ki, Fenerbahçe'nin ciddi manada efor sarfettiği dakikalarda geride sadece Önder ve Cristian kaldı. Bu sanırım sadece Kadıköy için uygulanacak bir taktik. Topyekün denebilecek tarzda hücum yapmak seyir zevki için güzeldir, ama yarın bir gün aynı şeyi zorlu deplasmanlarda ya da kontra topları iyi yapan takımlara karşı denerseniz, başınız çok yanabilir. Bunu da kenara not edelim.


Emre'yi çok beğendim. Her geçen gün daha iyi oynuyor. Maçın adamıydı diyebiliriz. Her ne kadar gelişini yadırgasak da, oynadığı futbol ve mücadelesi, takdir-e şayandır.

Andre Santos'un maç boyunca oyuna katkısı pek yoktu ama yaptığı o şık hareket ve attığı muazzam gol bütün olumsuz yorumlarımızı değiştirdi. Bu adam gelmeden önce tribünde özel seyiricisi olacaktır deniyordu. Hakikaten de bu yorumu yapanlar haklıymış.

Son olarak yüksek bilet fiyatlarına rağmen tribünlerin bu derece doluluk oranı yakalaması şaşırtıcı. Bakalım mevsim değişimleri sonrası aynı doluluk oranı sağlanabilecek mi? Ayrıca tribünde destek adına her maça daha verimli bir görüntü ortaya çıkıyor. umarım bu artarak devam eder.

Çok hoş bir pankarttı bu doğrusu...

İki hafta geride kaldı. Fenerbahçe hala lider. Bu güzel tabii. Kadıköy'de beklediğimiz gibi oynuyor Fenerbahçe. Bu da güzel. Bakalım deplasmanlarda durum ne olacak? Geçmiş Daum döneminde skor olarak olmasa da, oyun olarak hiç tatmin etmiyordu deplasmandaki Fenerbahçe. Umarım bu sezon bazı şeyler değişir bu yönde.

9 comments:

baho dedi ki...

evet

burdan bakınca malesef öyle gözüküyorsun..

Adsız dedi ki...

hasan kusura bakma ama eleştirileri çok ciddiye alıyorsun. sen de çok iyi bilirsin ki aziz yıldırımın internet adamcıkları var. görsel medya ve internet sitelerini paso takip ediyor bunlar. ondan sonra da yükleniyorlar işte böyle maille, yorumlarla falan. asalakları ciddiye alırsan özgünlüğünü yitirirsin. sana abi tavsiyesi olsun.

kayser

Adsız dedi ki...

baho

bu kadar seviyeli ve ust duzey bilgiyle yazılmıs yazıları referans duran ortegaya nasıl fb dusmanı diyebiliyorsun anlamıyorum.

kaldı ki fenerbahçeliyim diyen bir insanın fenerbahçeliliginden süphe edilemez.

mrcool dedi ki...

emre ; her geçen gün eskiye dönüyor, hatta daha da eskiye dönsün, galatasaraya gitsin , ısınamadım o herife

baho dedi ki...

adsız@

fenerbahçe düşmanı demiyorum,fenerbahçeli olduğunada şüphem yok,ancak gerek üslübu gerek seçtiği konularda fenerbahçe açısından nerdeyse hep negatif olması
"Fenerbahçe'nin iyi futbolla kazanmasıyla alakalı yazmak istemiyor"u getiriyor akılma(ıza)

hayat görüşünde karamsarlık hakim olabilir,ama konu fenerbahçe olunca insanın içi sıkılıyor bu kadar negatiflikten

hee beğenmiyorsan okuma dersin,onada eyvallah derim..

Ortega dedi ki...

Karamsar bir adam olduğum yorumu doğrudur. Yani daha çok yazılara öyle sirayet ediyor sanırım.

Lakin Fenerbahçeliliğimden şüphe edilmesi meselesinde "orada dur" derim işte insanlara. Ben burada Fenerbahçe için şuradan şuraya gittim, Fener aşkıyla şunu yaptım vb. örneklendirmelere girecek biri değilim. Kimseye bir şey ispat etmem gerekmez diye düşündüm hep.

Bilen biliyor bizi zaten.

Kimseye de beğenmiyorsanız okumayın demeyiz tabii. Ha geçenlerdeki gibi artık sizi okumam diyenler çıkarsa da, onlara da durun nereye gidiyorsunuz da demem.

Dileyen okusun, dileyen okumasın.
Ben ilk yazmaya başladığımda 30-40 kişilik bir kalabalık okuyordu. O gün nasıl biriysem, hala aynı tarzda yazıyorum.

academy_berkant dedi ki...

bu adam aziz yıldırımdan daha büyük fenerlidir

Ortega dedi ki...

Kimse kimseden daha fazla Fenerbahçeli değildir.

Mümkünse benim ya da bir başkasının Fenerbahçeliliği hakkında değil de, yazıyla ilgili yorumlar bırakılırsa daha mutlu olurum.

varol döken dedi ki...

tribün güzeldi valla... andre santos u kalbimle fener e çağırdığım için inanılmaz sevindim golüne, arkadaşı merdivene yıktım...

sanırım benim için bu senenin özeti şu cümlede gizlidir: geçen sene galatasaray maçı hariç tüm maç ayakta izlediğim maç sayısı yok, kaldı ki o maç bile oturmuşluğum var, sivas maçında ise devre arasında bile oturmadığım kendi koltuğuma:)