Perşembe, Ocak 17, 2008

Kime niyet kime kısmet

Öğlen tatilinin bitimiyle birlikte, bir hışımla dalıyorum Ziraat Bankası'nın kapısından içeri. Hiç sevmem bu bankayı, adeta işkencedir burada yaptırdığınız her işlem. Dışarıdaki kuyruğun yanı sıra, bir de işlem numarası alanlar kuyruğu oluyor haliyle. Güç bela alıyorum numarayı. Bir bakıyorum 392. Gidiyorum bir teyzenin yanına oturuyorum, boş bir koltuk bulmanın sevinciyle. Takıyorum kulaklıkları, ve derinliklere dalmayı planlıyorum Dolores'in sesiyle. Tam o esnada fark ediyorum ki, yanımdaki ablanın elinde ganyan bünteni var. Bir "oha" nidası yankılanıyor ama zihnimde tabii ki. "Vakit geçsin diye mi okuyor acaba? Belki de harbi harbi 6'lı oynuyordur lan" gibi düşünceler volta atıyor beynimde.

Tekrar dönüyorum Dolores'e, "You know I'm such a fool for you..." diyor şarkının o en vurucu yerinde. Dolores'e "back-vocal" yapıyorken yakalıyorum kendimi, bu sefer de elemanın birisinin elindeki işlem no'sunu, bir kenara bıraktığını fark ediyorum. Anında fırlayıp alıyorum ve bir bakıyorum, 372 numara. Daha düşük bir sayı beklesem de seviniyorum. Bu arada, gariptir, sıradaki işlem numarasını gösteren elektronik pano da çoşuyor. Kimse yok sanki ortada. Habire değişiyor numara. Sıra yavaş yavaş yaklaşıyor bana. Herhalde millet sabahtan numara aldı ama işi öğle sonrasına kalınca, vazcaydı diye düşünüyorum. Yanımda oturan ganyancı ablaya geliyor sıra ve kalkıyor oturduğu yerden. Elimdeki 2 adet işlem numarası var, biri 392, diğeri ise 372. Şöyle bir etrafı kesiyorum, güzel bir hatun görürsem, numarayı ona veriririm. Hem bu vesileyle muhabbet ederiz diyorum kendi kendime. Yapmadığım şey değil nasıl olsa. Yine çok gariptir ki, ortalıkta bir tane güzel kız yok. Biraz daha bekliyorum, tabii bu sırada işlem sırası 350 küsürlere gelmiş durumda. Ben tekrar dönüyorum Dolores'e. Bu sefer "It's true what people say God protect the ones who help themselves in their own way" diyor.

Bu söz üzerine düşünürken, yanımda oturan ve daha önce varlığını fark etmediğim abi bana saati soruyor. Akreple yelkovanın saatimde çizdiği şeklin zamana yansıyan dilimini söylüyorum ona. Abi birden dert yanmaya başlıyor, köyden gelmiş, acelesi varmış onun da. "Hayvanlarım var" diyor, "bi de şu tapu işiyle uğraşıyorum bu onca meşguliyetin arasında". Anlıyorum gibisinden kafa sallıyorum ilk başlarda. Fakat abi, ısrarla anlatıyor, o anlattıkça vicdanım da beni sıkıştırıyor. Soruyorum abiye, numarası kaç diye. "452" diyor. Bir "oha" daha diyorum, yine içimden. Cevabın ardından abi devam ediyor, anlatıyor o ana kadar çektiği tüm sıkıntıları şu tapu işinde. Oğlu askerdeymiş, okumamış falan. Bana okumamı, okumayı bırakmamamı tavsiye ediyor ısrarla. "Haklısın" diyebiliyorum ancak. O esnada haşır neşir olduğum tek şey vicdanım aslında. En sonunda dayanamıyorum ve "Abi, bende bir numara daha vardı yahu!Dur onu sana vereyim. 2 tane almıştım da, ahanda bak bu işte, 392" diyorum. "Hay Allah senden razı olsun birader" diyor ve gözlerinin içi gülüyor adeta. Utanmasa boynuma sarılacak, o derece bir sevinç yaşıyor koca adam karşımda. Elimi sıkıyor, köylü adam olduğu belli, tokalaşırken elim kayboluyor onun o koca elleri arasında. Tekrar döneyim diyorum Cranberries şarkılarına. Gözüm elektronik panoya takılıyor. 369'a gelmiş sıra. Kalkıyorum oturduğum yerden, ve abiye bir selam çakıyorum, tekrardan "eyvallah" diyor abi. "Ne demek abi" gibilerinden kafamı bir kez daha sallıyorum emme basma tulumba misali. 370 numara işlem yaparken, biri bana sesleniyor. Üniversiteden bir kız arkadaş. Hal hatır soruyoruz falan filan. Daha sonra sıranın bana gelmek üzere olduğunu söylüyorum ona. O ise kalabalıktan dem vuruyor. Elindeki numaraya bakıyorum, 476 yazıyor. Panodaki rakam değişiyor, sıra bana geliyor. "Görüşürüz" deyip, ayrılıyorum yanından. Hızlı bir şekilde işlemimi hallediyorum.

Bankadan çıkarken, önce abiye bir kez daha veriyorum selamımı, daha sonra hatun kişiye bakıyorum, ona da "görüşürüz" diyebiliyorum ancak. Bankadan çıkarken, kulaklıkları tekrar takıyorum, "play" tuşuna basmadan önce, soruyorum kendime; tanıdığın güzel bir kız arkadaşına yardım etmek mi, yoksa hiç tanımadığın ve daha çok ihtiyacı olan kişiye yardım etmek mi? Bu kez ikincisini yapmak daha doğru herhalde diye düşünüyorum. "Her zaman apaçilik yapacağız, çapkınlık peşinde koşacak değiliz ya", diyerek kendimi avutmaya çalışıyorum.Adımlarımı hızlandırıyorum.

Şarkıya kaldığım yerden devam ediyorum, Dolores de kaldığı yerden söylüyor tabii "It's true what people say God protect the ones who help themselves in their own way"

6 comments:

Ömer dedi ki...

Capkinlik yapacaksan zaten bu hafif icerisinde fedakarlik bulundurmali. Nedir bu? Ya kizi banka sirasinda bekleyeceksin,ya da kendi numarani verip kiza buyuk jest yapacaksin.
Boyle baskasinin biraktigi numarayla capkinlik olmaz bence. Ki sen dogrusunu yapmissin.
Kiza numarayi versen Allah razi olsun diyecek miydi ? Ama adam dedi. Gerisi faso fiso..

Adsız dedi ki...

keşke futbol yerine hep bu tarz yazılar yazsan diyorum ortega :))

orkun dedi ki...

koçum benim, 372'yi adama verip 392'yi kendin beklemenin lafı bile yok, helal olsun!

Flying Dutchman dedi ki...

Kız güzel değilse çok üzülme...Güzelse yanlış yapmışsın...

Maddeci Odunların efendisi Flying Dutchman

Adsız dedi ki...

Hasan sıradan görünen bir olay ancak bu kadar heyecanlı ve akıcı bir şekilde anlatılabilir. Helal walla :)

Adsız dedi ki...

tanımadığın adama elindeki fazla numarayı verdikten sonra son kalan numarayı da kız arkadaşına verseydin ve yeni bir numara alarak bi kaç saat daha bankada bekleseydin bu yazı daha da hoş olurdu:)....Cihan...