Pazartesi, Ekim 29, 2007

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!!


Tek renk, tek ses, tek yürek!!!
Ne güzel şey şu Cumhuriyet!!!
Ne mutlu TÜRK'üm diyene..Ne mutlu diyebilene!!!

Otur yerine "sıfır" demiştik ama..


Kendisine sülalecek hasta olduğumuz, harikulade insan Seray Sever'i bilmeyeniniz yoktur öyle sanıyorum.. Kendisinin el atmadığı şey..ehh..mevzu kalmadı memlekette. O da yetmedi, millet ona el atmaya başladı (bkz. Ali Poyrazoğlu'nun kendisini loplarından avuçlaması hadisesi). Neyse, dönelim biz esas mevzumuza. Bu hanım ablamız Boğaziçi mezunu olarak, o okul hakkındaki bir çok tahminimizi darmadağın etmiştir, kimisine göre ise, tam tersi bi vaziyet söz konusu. Yani, çok zeki ve bu zekasını her türlü motorize eylemde göstermekte..Orası mevlam bilir diyelim ve de girizgahı burada noktalayalım..


Malum ablamız geçtiğimiz günlerde, sunuculuğunu yaptığı bir programda; "Atatürk, hem Kurtuluş Savaşı'nı yapmış hem de iki kadını idare etmiş. O bile böyleyse şimdiki Türk erkekleri neler yapmaz?" diyerek engin tarih bilgisini konuşturmuştu. Atatürk'ün eşi Latife Hanım ile, ona aşık olan Fikriye Hanım'ı böylesine karıştıran, Seray Sever ablamız'a, "bugün Atatürk'ün eşiyle, ona aşık olan hanımı karıştıran, yarın neleri karıştırmaz" demek gerek.. Belki bugün bile hıyar ile ona benzer birçok nesneyi karıştırıyor olabilir. Orası hakkında detaylı bir yorum yapmak zor; ne var ki, hıyara benzeyen ince uzun her nesneyi ağza sokmamayı, kendisine öneririz..Şayet bunu yapıyorsa, zararı kendisinedir.Bunu bilesin Seray! Bu arada, benimkisi sadece bir tahmin üzerine yapılmış bir yorumdur, üstüme gelmeyiniz..istirham ediyorum.


"Übermensch" Seray Sever'i geçtiğimiz günlerde, Akmerkez'deki Remzi Kitabevi'nde görmüşler. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında kitaplar alıyormuş. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır düsturunu edindiği için kendisini takdir etmek gerek..Daha önce "otur yerine!!sıfır" demiştik ama sözümüzü geri alalım. Ee ne de olsa, o da bir Boğaziçili diyerek noktayı da koyalım.

Cumartesi, Ekim 27, 2007

Biri beni durdursun!!

Kurtarın lan beni? Feysbuk'tan çıkamaz oldum.. Hakkaten ebemi bulmaya ramak kaldı. Arkadaş, nasıl bir sitedir bu ya? Saplantı yaptım şerrefsizim... Ekşi sözlük bile yarım saat sonra bayıyor iken, nedir bu sitenin albenisi? Sarışın cillop gibi manitalar mı? Tabii ki hayır..sadece merak..Kim ne halt ediyor şu an acaba diye, isim üstüne isim giriyorum "search" hadisesinde..

İlkokulda sidikli diye dalga geçtiğin hatunun, şu an adeta "yapıtaş" moduna geçmesi, o da yetmezmiş gibi, üst düzey bir firmada yönetici asistanı olduğunu görmen..lisede sana bana yazılan bi hatunun, bugün tüm abazanların salya akatacağı kıvama gelmesi.. "Olm bu eleman uzay profesörü olur" dediğin birinin, üniversite bile okumadığını öğrenmen.. falan filan.. yakında ilkokul hocamı da bulmayı bekliyorum. Azmettim, bulacağım inşallah...

3 tane grup açtım.. Hadi biri bizim denizköy'le ilgili de, diğerleri bayağı tuttu, şaşırdım. Gerçi Laziale dediydi, tribündergi'ye yazdım, reklamı yaptım diye.. Demek oradan görüp gelen çok oldu. Grubun biri "Tribünde sinyalcilik", diğeri ise "Msn'de meşgul ayağına yatanlar.." ile ilgili..Bu arada gariptir, şu msn'le ilgili grupla ilgili sürekli mesaj alıyorum sitedekilerden. Çok güzel tespit yazmış geçen gün birisi. Kardeşim, kastırmaya gerek yok. Birbirimizi bilen insanlarız. Ben de çoğu zaman meşgul ayağına yatıyorum.. Anlaşılan; insanlar sanal alemin yalan alem olduğunun farkında değiller hala..

Son olarak, ilkouldaki hali süper olan ama bugün dudak silikonu yaptırdığını öğrendiğim hatun kişiye sitemlerimi iletiyorum.. Sen eski halinle de afet-i devrandın be güzel ablacım.. Yakıştı mı sana Angelina Jolie'cilik oynamak...

Neyse, yeter bu kadar..

Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar

*Taksicilere kılım, i.e.t.t şoförlerinin bazılarına, minübüsçülere ise sempatiyle bakıyorum. Taksicilerin alayı şerrefsizdir demiyorum elbet, ama benim karşıma çıkanlar arasında yaptığım bir saptamadır bu. Otobüs şoförleri ise bazen gıcık ediyor beni. Belki bütün gün milletle uğraşmanın vermiş olduğu sinirle garip tepkiler veriyorlar.. Minübüsçülerle sorun yaşamam pek.. Çok kral adamlardır gözümde..Dertli olan varsa, söylesin.

*Hayatımın bu bölümleri 14b, 14es, 15çk ve 8e'de geçmekte, üsküdar/bulgurlu'dan-göztepe kampüsüne doğru..sabah-akşam tabii.. Bu arada 14b çok kalabalık ama bir rivayete göre, İstanbul'un en kıyak otobüs hatlarından biri..en rahat hatun tavlanan dersem, anlarsınız. 14b'de tanışıp, evlenenler var lan..Cidden!!

*Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinin tuvaletleri kadar rezil, iğrenç, pis tuvalet görmedim hayatımda.. Bi de bizim kızlara sordum, acaba sorun erkekler tarafında mıdır diye..onlar da aynı dertten muzdaripmiş. Tamam, tuvalet "bal dök yala" modunda olsun diye beklentim yok ama birader, arada bir temizleyin Allah rızası için.. Yanlış mıyım hafız?

*Hazır Marmara'ya bok atma havama girmişim, devam edeyim. Atatürk Eğitim Fakültesi öğrenci işlerine de gıcığım. Öğrenci belgesi istiyosun, tabii bunun için önce dilekçe yazman gerekmekte, daha sonra en az 3 gün beklemen lazım. Yuhh be birader. Gözünü seveyim Kocaeli Üniversitesi öğrenci işlerinin.. Gece iste internetten, ertesi sabah git al.. Ne güzeldi be..(çok sevdik be abi modunda oldu)

*2 halı saha maçı üst üste yapınca, insan darmadağın oluyor.. Hele birini İstanbulda, diğerini İzmit'te oynayınca..düşünün ne halde olduğumu. İlk maçta, namımıza yakışan bir oyun ortaya koyduk, haybeden "Ortega" denmiyor bize dedirttik.. İkincisinde ise, resmen çuvalladım arkadaş. Sahada ne yaptığını bilmeyen Kezman misali, koştum durdum..

*Geçen okulun tuvaletindeyim, akşam saati, okulda kimseler yok pek. Hacetimi görmüşüm, lavaboda ellerimi yıkamışım, aynaya bakıyorum öyle işte.. Derken kulağında mp3 kulaklığı olan bir hatun, şarkı söyleyerek içeri daldı, ama kendinden geçmiş.. nasıl söylüyor şarkıyı... dalgınlıkla daldı tabii içeri. Neyse, sonra ben baktım bu hatun kişiye, "ne ayaksın ablacım" der gibi, hatunun tepkisi müthişti.."ohaaa..pardon. yanlış oldu". Aynen öyle yanlış oldu hakkaten..Allah'tan ben yanlışlığa başka bir yanlışlıkla karşılık vermedim. Ne bileyim, yiğidin malı meydandadır sözünün hakkını verebilirdik.. tuvaletteyiz yani, ne diye kasalım birader?

*Formasyonda, önüm-sağım-solum tikky hatunlarla dolu.. Keçinin sevmediği ot, burnunda bitermiş.

*Geçen şöyle bir diyalog yaşadım..Kendimden geçtim, aynen aktarıyorum..

-Hacı, hocanın telafuzu çok sağlam lan!
-Telafuz ne olm?
-"Pronunciation" diyor gavur..
-Haa..tamam.

Cumartesi, Ekim 13, 2007

'Biz bu yolun yolcusuyuz'


"Bana gönderdiği mektup aynen şöyle başlıyordu. 'Canım ablacım, halini gördüm çok üzüldüm. Bizde kötü yerden kadın almak sevaptır. Ben seni bu hayattan kurtarayım. Kardeşin Recai.' Ben de hemen mektubuna cevap yazdım ve şöyle dedim: 'Kardeşim Recai. Teklifin için teşekkür ederim ama biz bu yolun yolcusuyuz. Allah kurtarsın. Kardeşin Müjde.'*
"Müjde Ar"

*Hayat kadınını oynadığı bir filmden sonra Anadolu'dan bir vatandaşın olayı gerçek sanıp, Müjde Ar'ı nikahına almak istediğini söylemiş, ünlü oyuncu ise ona bu cevabı yazmış..Yorum size ait.

Dokundurt!

Pazartesi, Ekim 08, 2007

Dale Cavese

Allah'ım sana geliyoruz!!!
Nasıl bir tribün lan bu!

Baba beni okula gönder

"(Başını) Aç-gel demekle, diyorsun ki; 'Sen 18 yaşını bitirmişsin ama hâlâ hür iradeye sahip olmadığını düşünüyorum ve başını açman lazım.' O zaman üniversiteye forma giyip gidelim!"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ümit Boyner

Neden hep böyle olur ki?


"Ne gerçek ki şu hayatta"
Mesaj tarihi: 6 Mart

Az önce yine bu mesajı okudum ve bir tuhaf oldum. 6 Mart tarihli bu mesaj, birçok şeyi bitiren özet cümledir...

***

Şubat ayının ortaları, anne-babaya söylenmez yapılacak deplasman yolculuğu ama kimseye haber vermeden de olmaz tabi, söylenecek kişi ya kankadır ya da sevgilidir. Ortega ikinci seçeneği tercih eder. Zaten ortada bir ilişki var ise birbirinden haber almaktır, haberdar olmaktır. Önce karşı çıkar tabi, manyak mısındır, hava buz gibidir, akıllı adam işi değildir falan filan ama bilir aynı zamanda geri dönüşü yoktur, gitmeyi karar vermişizdir, verilmiş sözler vardır...

Ana-babadan saklanan bu yolculukta, helalleşilir, arada mesafe olduğu için telefonda yaşanır tüm konuşmalar. Canından bir parçadır, illa ki onayı alınmalıdır. Neyse ki, Fenerbahçe sevgimizi bilir ve yine neyse ki, o da Fenerlidir hem de en fanatiğinden...

Karlı havada, binbir düşünce geçer insanın aklından, otobüsteki makaraya rağmen birşeyler arkada kalmıştır. "Ulan ya bu son yolculuğumuz olursa" ya da "sakat bir şey olursa nasıl halledicez ev ile yaşanılacak gerginliği"... Peki ya onu bir daha görebilecek miyim sorusu. Bu kadar dramatize etmemek lazımdır aslında ama dünya hali her an her şey mümkündür tabi. Şeytan boş durmaz, kurcalar bi taraftan, yol boyunca bir kaç kez daha aranır, o da arar. Raporlanır her yaşanan, kılıbık profili çizersin ama siktir edersin, olay budur zaten...

Güzel bir tribün, farklı skor, makara-şamata, yeni tanışılan delikanlı adamlar, hoş sohbet, güzel anılar vs. Dönüş yolunda araba yolda kalır, kamyoncuların takıldığı yerlerde sıcak çorbalar içilir, Allah'tan yarın pazar, ne erken kalkma derdi var ne de okul diye geçirirsin içinden. Bi yandan onu düşünürsün ama bu saatte de aranmaz ki, uyumuştur dersin. Tesadüf müdür bilinmez, arayan odur. Her şeyin iyi olduğunu söylersin, soğuktan telefonu tutan ellerin titrerken.. Ses tonundaki titreme her şeyi ele verir ama o da katlanmaktadır bu duruma. Diğerlerinden farklıdır çünkü. "Fenerbahçen mi ben mi" gibi o salak soruyu soran diğerleri gibi değildir, bu yüzden farklıdır ya..

Dönüş yolunda uykuda olduğumuz bir anda, bu dünyayla nerdeyse ilişkinizin kesiliyor olduğunu öğrenirsin. Şükredersin, demek ki hala yaşanacak şeyler vardır, belki de onun dualarıdır seni hala dönüş yolunda tutan.

Aradan birkaç gün geçer, tuhaf şeyler olur. Gidişat olumsuz, sanki birileri alttan veriyodur gazı, kızın aklını karıştırır, aradaki mesafe sorun olur. 10 yıldır tanıdığın hatun, sanki seni hiç tanımıyor gibi davranır. "En iyisi biraz ara verelim" gibi saçma olan o meşhur öneriye ortaklaşa "okey" denir. İki tarafta tatmin değildir aslında, lakin olacağın önüne yine geçilmez. Resmiyette sevgili olunmadığı halde, birçok şey aynen devam eder.


Yakın tarihe doğru, muhabbet azalır, her msn buluşması tartışmayla son bulur. Telefon trafiği azalır. Sevgili olamayacağımıza karar veririz, emin de değilizdir aslında. Biliriz, başkasını sevemeyiz. Israrla "tamam bitirdik o zaman" gibi yalanlar söylenir karşılıklı.

Daha sonra Türkiye'ye yaz tatillerinde gelen ve tesadüf eseri msn'i alınan Hollandalı hatun ile muhabbet artar, gelip-geçici bir heves olduğunu fark etmediğim bi yakınlaşma başlar. Kız iyice kaptırır olayı ama benim aklım hala onda.. Mevzuyu iyice çakozlayınca, diğer kıza durum anlatılır. Kız şok olur tabi, ne kadar küfür etse azdır, yine de her şeye rağmen anlayışla karşılar. Bir kez daha anlarsın ki, elin gavur kızı aşk-meşk davası bile olsa hala mantıklı düşünebilmektedir. Bu iyice düşünmeden verilen kararların ve kararsızlıkların aslında ne kadar berbat bir adam olduğunun göstergesi olduğunu düşünürsün. "O'na layık mıyım acaba" diye düşünmeden edemezsin..

Neyse ki, karşı tarafa fazla hasar vermeden bu saçmalıkta 3 gün önce bitirilir...

***

Yaşanılan bunca olaydan sonra telefondaki eski mesajlar kurcalanır ve birisinde kitlenip kalırım...

"Ne gerçek ki şu hayatta"
Mesaj tarihi : 6 Mart



---

Arşivi kurcalarken buldum bu yazıyı.
Aralık 2006'da yazmıştım bunuTribünDergi'ye. Hey gidi günler!!

Şimdi onlar düşünsün


Fenerkolik kod adlı, Kenyalı yamyam, UlviCan'ın Erasmusçu izlenimlerini yazdığı blogunu okuyun/okutun.. Pişman olmazsınız.

Pazar, Ekim 07, 2007

Cameron "The Acrobat"






Ben kadının çevik olanını severim.

Bu adam bitiyor!


Manisaspor maçında
kırmızı kart gören Kezman'ın halet-i ruhiyesi

Aman dileyene el kalkmaz ama kırmızı kart çıkar

Yerim böyle jesti

Vestel Manisaspor geçici başkanı Gürhan Onat, tüzük değişikliğine gitmediklerini belirterek, "Sezon sonuna kadar Vestel ismiyle mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi. Onat, "Bu, Vestel camiasına jestimizdir. Para verir, ya da vermezler onların bileceği iş. Ama Manisa şehri Vestel'i kaldırır" ifadelerini kullandı.

***

Olaya bak arkadaş. Satılmak, satılmayı benimsemek bu kadar kolay mı? Bir de jest yapıyoruz demiş abi.

Yolu tribünden geçen herkes izlemeli!

Pazartesi, Ekim 01, 2007

Bir garip yoğunluk

Henüz daha sınavlar başlamadı ama bir garip yoğunluk dönemine girdim nedense. Üstümdeki ataleti atamıyorum son bi haftadır. Buraları böyle boş bırakmak da istemiyorum ama şöyle monitörün karşısına geçip, bir şeyler yazmak iyice zor gelmeye başladı. Yazacaksan, okunacak şeyler yazmalısın düşüncesine inandığımız için, 2 foto atıp, altına da bir cümle yazmak bize ters yani.

Neyse, bu boşlukta beni unutmayın, o yeter bana :)
Bi de şu sağ taraftaki blogları takip etmenizi de şiddetle tavsiye ederim yani..

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...