Neden hep böyle olur ki?
"Ne gerçek ki şu hayatta"
Mesaj tarihi: 6 Mart
Az önce yine bu mesajı okudum ve bir tuhaf oldum. 6 Mart tarihli bu mesaj, birçok şeyi bitiren özet cümledir...
***
Şubat ayının ortaları, anne-babaya söylenmez yapılacak deplasman yolculuğu ama kimseye haber vermeden de olmaz tabi, söylenecek kişi ya kankadır ya da sevgilidir. Ortega ikinci seçeneği tercih eder. Zaten ortada bir ilişki var ise birbirinden haber almaktır, haberdar olmaktır. Önce karşı çıkar tabi, manyak mısındır, hava buz gibidir, akıllı adam işi değildir falan filan ama bilir aynı zamanda geri dönüşü yoktur, gitmeyi karar vermişizdir, verilmiş sözler vardır...
Ana-babadan saklanan bu yolculukta, helalleşilir, arada mesafe olduğu için telefonda yaşanır tüm konuşmalar. Canından bir parçadır, illa ki onayı alınmalıdır. Neyse ki, Fenerbahçe sevgimizi bilir ve yine neyse ki, o da Fenerlidir hem de en fanatiğinden...
Karlı havada, binbir düşünce geçer insanın aklından, otobüsteki makaraya rağmen birşeyler arkada kalmıştır. "Ulan ya bu son yolculuğumuz olursa" ya da "sakat bir şey olursa nasıl halledicez ev ile yaşanılacak gerginliği"... Peki ya onu bir daha görebilecek miyim sorusu. Bu kadar dramatize etmemek lazımdır aslında ama dünya hali her an her şey mümkündür tabi. Şeytan boş durmaz, kurcalar bi taraftan, yol boyunca bir kaç kez daha aranır, o da arar. Raporlanır her yaşanan, kılıbık profili çizersin ama siktir edersin, olay budur zaten...
Güzel bir tribün, farklı skor, makara-şamata, yeni tanışılan delikanlı adamlar, hoş sohbet, güzel anılar vs. Dönüş yolunda araba yolda kalır, kamyoncuların takıldığı yerlerde sıcak çorbalar içilir, Allah'tan yarın pazar, ne erken kalkma derdi var ne de okul diye geçirirsin içinden. Bi yandan onu düşünürsün ama bu saatte de aranmaz ki, uyumuştur dersin. Tesadüf müdür bilinmez, arayan odur. Her şeyin iyi olduğunu söylersin, soğuktan telefonu tutan ellerin titrerken.. Ses tonundaki titreme her şeyi ele verir ama o da katlanmaktadır bu duruma. Diğerlerinden farklıdır çünkü. "Fenerbahçen mi ben mi" gibi o salak soruyu soran diğerleri gibi değildir, bu yüzden farklıdır ya..
Dönüş yolunda uykuda olduğumuz bir anda, bu dünyayla nerdeyse ilişkinizin kesiliyor olduğunu öğrenirsin. Şükredersin, demek ki hala yaşanacak şeyler vardır, belki de onun dualarıdır seni hala dönüş yolunda tutan.
Aradan birkaç gün geçer, tuhaf şeyler olur. Gidişat olumsuz, sanki birileri alttan veriyodur gazı, kızın aklını karıştırır, aradaki mesafe sorun olur. 10 yıldır tanıdığın hatun, sanki seni hiç tanımıyor gibi davranır. "En iyisi biraz ara verelim" gibi saçma olan o meşhur öneriye ortaklaşa "okey" denir. İki tarafta tatmin değildir aslında, lakin olacağın önüne yine geçilmez. Resmiyette sevgili olunmadığı halde, birçok şey aynen devam eder.
Yakın tarihe doğru, muhabbet azalır, her msn buluşması tartışmayla son bulur. Telefon trafiği azalır. Sevgili olamayacağımıza karar veririz, emin de değilizdir aslında. Biliriz, başkasını sevemeyiz. Israrla "tamam bitirdik o zaman" gibi yalanlar söylenir karşılıklı.
Daha sonra Türkiye'ye yaz tatillerinde gelen ve tesadüf eseri msn'i alınan Hollandalı hatun ile muhabbet artar, gelip-geçici bir heves olduğunu fark etmediğim bi yakınlaşma başlar. Kız iyice kaptırır olayı ama benim aklım hala onda.. Mevzuyu iyice çakozlayınca, diğer kıza durum anlatılır. Kız şok olur tabi, ne kadar küfür etse azdır, yine de her şeye rağmen anlayışla karşılar. Bir kez daha anlarsın ki, elin gavur kızı aşk-meşk davası bile olsa hala mantıklı düşünebilmektedir. Bu iyice düşünmeden verilen kararların ve kararsızlıkların aslında ne kadar berbat bir adam olduğunun göstergesi olduğunu düşünürsün. "O'na layık mıyım acaba" diye düşünmeden edemezsin..
Neyse ki, karşı tarafa fazla hasar vermeden bu saçmalıkta 3 gün önce bitirilir...
***
Yaşanılan bunca olaydan sonra telefondaki eski mesajlar kurcalanır ve birisinde kitlenip kalırım...
"Ne gerçek ki şu hayatta"
Mesaj tarihi : 6 Mart
---
Arşivi kurcalarken buldum bu yazıyı.
Aralık 2006'da yazmıştım bunuTribünDergi'ye. Hey gidi günler!!
Mesaj tarihi: 6 Mart
Az önce yine bu mesajı okudum ve bir tuhaf oldum. 6 Mart tarihli bu mesaj, birçok şeyi bitiren özet cümledir...
***
Şubat ayının ortaları, anne-babaya söylenmez yapılacak deplasman yolculuğu ama kimseye haber vermeden de olmaz tabi, söylenecek kişi ya kankadır ya da sevgilidir. Ortega ikinci seçeneği tercih eder. Zaten ortada bir ilişki var ise birbirinden haber almaktır, haberdar olmaktır. Önce karşı çıkar tabi, manyak mısındır, hava buz gibidir, akıllı adam işi değildir falan filan ama bilir aynı zamanda geri dönüşü yoktur, gitmeyi karar vermişizdir, verilmiş sözler vardır...
Ana-babadan saklanan bu yolculukta, helalleşilir, arada mesafe olduğu için telefonda yaşanır tüm konuşmalar. Canından bir parçadır, illa ki onayı alınmalıdır. Neyse ki, Fenerbahçe sevgimizi bilir ve yine neyse ki, o da Fenerlidir hem de en fanatiğinden...
Karlı havada, binbir düşünce geçer insanın aklından, otobüsteki makaraya rağmen birşeyler arkada kalmıştır. "Ulan ya bu son yolculuğumuz olursa" ya da "sakat bir şey olursa nasıl halledicez ev ile yaşanılacak gerginliği"... Peki ya onu bir daha görebilecek miyim sorusu. Bu kadar dramatize etmemek lazımdır aslında ama dünya hali her an her şey mümkündür tabi. Şeytan boş durmaz, kurcalar bi taraftan, yol boyunca bir kaç kez daha aranır, o da arar. Raporlanır her yaşanan, kılıbık profili çizersin ama siktir edersin, olay budur zaten...
Güzel bir tribün, farklı skor, makara-şamata, yeni tanışılan delikanlı adamlar, hoş sohbet, güzel anılar vs. Dönüş yolunda araba yolda kalır, kamyoncuların takıldığı yerlerde sıcak çorbalar içilir, Allah'tan yarın pazar, ne erken kalkma derdi var ne de okul diye geçirirsin içinden. Bi yandan onu düşünürsün ama bu saatte de aranmaz ki, uyumuştur dersin. Tesadüf müdür bilinmez, arayan odur. Her şeyin iyi olduğunu söylersin, soğuktan telefonu tutan ellerin titrerken.. Ses tonundaki titreme her şeyi ele verir ama o da katlanmaktadır bu duruma. Diğerlerinden farklıdır çünkü. "Fenerbahçen mi ben mi" gibi o salak soruyu soran diğerleri gibi değildir, bu yüzden farklıdır ya..
Dönüş yolunda uykuda olduğumuz bir anda, bu dünyayla nerdeyse ilişkinizin kesiliyor olduğunu öğrenirsin. Şükredersin, demek ki hala yaşanacak şeyler vardır, belki de onun dualarıdır seni hala dönüş yolunda tutan.
Aradan birkaç gün geçer, tuhaf şeyler olur. Gidişat olumsuz, sanki birileri alttan veriyodur gazı, kızın aklını karıştırır, aradaki mesafe sorun olur. 10 yıldır tanıdığın hatun, sanki seni hiç tanımıyor gibi davranır. "En iyisi biraz ara verelim" gibi saçma olan o meşhur öneriye ortaklaşa "okey" denir. İki tarafta tatmin değildir aslında, lakin olacağın önüne yine geçilmez. Resmiyette sevgili olunmadığı halde, birçok şey aynen devam eder.
Yakın tarihe doğru, muhabbet azalır, her msn buluşması tartışmayla son bulur. Telefon trafiği azalır. Sevgili olamayacağımıza karar veririz, emin de değilizdir aslında. Biliriz, başkasını sevemeyiz. Israrla "tamam bitirdik o zaman" gibi yalanlar söylenir karşılıklı.
Daha sonra Türkiye'ye yaz tatillerinde gelen ve tesadüf eseri msn'i alınan Hollandalı hatun ile muhabbet artar, gelip-geçici bir heves olduğunu fark etmediğim bi yakınlaşma başlar. Kız iyice kaptırır olayı ama benim aklım hala onda.. Mevzuyu iyice çakozlayınca, diğer kıza durum anlatılır. Kız şok olur tabi, ne kadar küfür etse azdır, yine de her şeye rağmen anlayışla karşılar. Bir kez daha anlarsın ki, elin gavur kızı aşk-meşk davası bile olsa hala mantıklı düşünebilmektedir. Bu iyice düşünmeden verilen kararların ve kararsızlıkların aslında ne kadar berbat bir adam olduğunun göstergesi olduğunu düşünürsün. "O'na layık mıyım acaba" diye düşünmeden edemezsin..
Neyse ki, karşı tarafa fazla hasar vermeden bu saçmalıkta 3 gün önce bitirilir...
***
Yaşanılan bunca olaydan sonra telefondaki eski mesajlar kurcalanır ve birisinde kitlenip kalırım...
"Ne gerçek ki şu hayatta"
Mesaj tarihi : 6 Mart
---
Arşivi kurcalarken buldum bu yazıyı.
Aralık 2006'da yazmıştım bunuTribünDergi'ye. Hey gidi günler!!
1 comments:
yazma böyle şeyler. bir tuhaf oluyorum lan
Yorum Gönder