Çarşamba, Mayıs 29, 2013
Çok üzüldüm
Aykut Kocaman çocukluğumun Fenerbahçe'sinin golcüsüydü, efsanesiydi... Onun attığı gollerle sevindim o çocuk halimle. O'nu hep o efsanevi yanıyla hatırlayacağım. Bana kalırsa en büyük hatası Aziz Yıldırım'ın başkan olduğu yerde çalışmasıydı. Fenerbahçe'den gelen teklifi reddetmek kolay değildir elbette ama Aziz Yıldırım'ın olduğu her yerde her türlü yanlışın olabileceğini kestirmeliydi. Mizaçlarının uymayacağı belliydi.
3 Temmuz olayından sonra -Ali Koç'u bir yana bırakacak olursak- Aykut Kocaman'dı kaçmadan hep konuşan, ayakta kalmaya çalışan... Yönetim ise o esnada hep kaçıyordu. M. Ali Aydınlar, "puan silelim olay kapansın" dediğinde, "suçluysak bizi küme düşürün" diyerek masadan kalkan da Aykut Kocaman'dı.
Hatası yok muydu? Bir sürü vardır muhakkak. Birini yukarıda yazdım zaten. O da en büyük hatasıydı işte.
Salı, Mayıs 21, 2013
Salı, Mayıs 14, 2013
Hüsnü Arkan & Birsen Tezer - Hoşgeldin
Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin
Aah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç geldin, ben sana erken
Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken
Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin
Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr
Ttutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç kaldın, ben sana erken
Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken
***
Şarkı alıp duvardan duvara defalarca çarpıyor adamı...
Protestonun her türlüsü reva mıdır?
Haberi paylaşan site yukarıda gördüğünüz fotoğrafın altına şu cümleyi yazmış. "İddialaa göre pankartı asanların Trabzonspor taraftarı olduğu söyleniyor."
Şayet bu haberde yazıldığı gibiyse olay, protestonun her türlüsü reva mıdır? ,
Trabzonsporlu taraftarların kendilerince haklı gerekçelerle rahmetli Serkan Acar'ı sevmemelerini anlaşılabilir. Haklarını helal etmemelerini de anlaşılabilir lakin insanlar, protestolarını yaparken bunu adabıyla yapsa daha uygun olmaz mı? Acar'ın mezarına gidip bunu yapmak ne kadar doğrudur?
Birden fazla takım tutmayı abartmanın böylesi
Tüm Futbol Liglerinden Takım Tutmak | Alkışlarla Yaşıyorum
Çocuk artık futbolu çok sevdiğinden mi yoksa bahis belasına bulaştığından mıdır bilinmez, dünyadaki her ligden (alt ligler dahil) tuttuğu takım olduğunu söylüyor. Akabinde sunucu kendisini bir teste tabi tutuyor, çocuk saydıkça sayıyor...
Avrupanın başat liglerinden birer takım tutanı görmüştüm ama böylesine ilk kez rastlıyorum. Ben de kendimi Fenerbahçe dışında bir de Liverpool'a gönül vermem konusunda zaman zaman "acaba abartıyor muyum?" diye sorgulardım. İki takım fazla mı diye. Vazcaydım. İki takım normal. İki takım iyi.
Bi de son cümle. Videoyu aldığım Alkışlarla Yaşıyorum sitesindeki en popüler yorumlardan biriyle, kapansın yazı: "Gebeş, İslam'ın şartlarını say de sayamaz."
Cumartesi, Mayıs 04, 2013
Aykut Kocaman: Bardağın dolu ve boş tarafları
Fenerbahçe 2006-2007 sezonunda, bir başka deyişle kulübün yüzüncü yılında Zico yönetiminde şampiyon olduktan sonra o döneme kadar tarihindeki en ciddi Avrupa başarısına bir sonraki sezon imza atıtı. 2007-2008 sezonunda gelen Şampiyonlar Ligi çeyrek finali muazzam bir başarıydı. Bir oncaki turda dönemin en kuvvetli takımlarından Sevilla'yı elemek ve çeyrek finalde ise Chelsea'yi neredeyse eleyecek noktaya gelmek de cabasıydı.
Daha sonra Zico'nun takımdan gönderilmesi, Aragones'in gelmesiyle yaşanan sallantılı bir süreç vardı. Daum'la Fenerbahçe'nin yolları bir kez daha kesiştiğinde Aykut Kocaman da sportif direktör olarak takımda görevliydi. Fenerbahçe'nin Denizli deplasmanından sonra bir kez daha son haftada şampiyonluğu kaçırmasından ardından teknik direktör koltuğunda buldu Kocaman. Psikolojik anlamda zor bir zamanda takımın idaresine geçen Aykut Kocaman'dan aslında beklentiler büyük değildi. Kariyerinde çalıştırdığı takımlar arasında Fenerbahçe ayarında bir takım yoktu. Ve Fenerbahçe'de şampiyonluk gelmesi teknik direktörün görevine son verilmesi adet halini almıştı. Çoğunluk bu sebeple Aykut Kocaman'ın başarıya ulaşmasının zor olduğuna, Fenerbahçe'yle birlikteliğinin de kısa süreli olacağına inanıyordu. İstisna olan romantikler hariç elbette.
Zaman geçtikçe Aykut Kocaman takımın oyun hüviyetini değiştirme sözü verdi, birçok yenilikten bahsetti, ilginç tespitleri oldu. Bazen öyle noktalara değindi ki kendisinden beklentisi olmayanları bile ikna edebildi, bazen de onu kayıtsız şartsız destekleyenlere alınan sonuçlar sonrası "ah be hocam" dedirtti.
Fenerbahçe'ye ilk yılında şampiyonluk kazandıran, ikinci senesinde ise takımı play-off Süper Finali'ne kadar şampiyonluk yarışında tutan ve yıllardır beklenen Türkiye Kupası'nı kazandıran ve en son olarak da 3.sezonunda futbol takımını Avrupa kupalarında şimdiye kadar gelinen en büyük nokta olan yarı finale taşıyan Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'yi idare şekliyle alakalı bardağın dolu ve boş tarafları neydi peki? Bu 3 yıllık süreçte kağıt üzerinde ciddi anlamda iyi işler yapan bir takımın çalıştırıcısı olan Aykut Kocaman aynı anda nasıl oluyor da hem bu kadar çok seviliyor hem de eleştiriliyor? Bu soruların cevap olarak gösterilebilecek etmenler şunlar;
Bardağın dolu tarafı:
- Aykut Kocaman, Fenerbahçe'nin efsanelerinden biri. Camiayı çok iyi tanıyor. Tribünlerin beklentisinin ne denli yoğun olduğunu her zaman aklında tutabilecek biri. Fenerbahçe zirveye oynamıyorsa ya da zirve yarışından uzak da kalırsa taraftarın tepkisinin nasıl büyük olacağını da çok iyi biliyor. O tribünlerin empatisini Fenerbahçe'de en iyi yapabilen teknik direktörlerden biri oldu.
- Fenerbahçe'de Kocaman göreve gelmeden önce altyapıdan oyuncu çıkaramayan ve biraz parlayan oyuncuyu hemen kaybeden bir düzen vardı. Semih Şentürk dışında ciddi bir kazanım olmadı son yıllarda. Genç oyuncuları öğütme denince akla ilk Fenerbahçe geliyordu. Aykut Kocaman'ın göreve gelmesiyle Beykan Şimşek, Recep Niyaz, İbrahim Serdar, Gökhan Sazdağı, Hakan Cinemre gibi isimlerin performansları ve potansiyelleri dikkat çekmeye başladı. Recep ve Beykan zaman zaman kadroda yer buldular. Kocaman takımda kalırsa bu oyuncuların kadroya daimi monte edilmelerini bekleyebilir Fenerbahçeliler. Bunun olacağına olan inanç arttı.
- 19 yaşında bir oyuncunun Fenerbahçe'nin önemli maçlarında sahaya rahatlıkla sürülebilmesinin sebeplerinden biridir Aykut Kocaman. Bundan elbette takımın önemli isimlerinin sakatlıkları da etkili oldu ancak Kocaman, oyuncusuna güvendi ve onu tabir-i caizse kimseye yedirmemek için elinden geleni yaptı şimdiye dek. Rakip takım taraftarlarının bile merakla izlediği bir genç yeteneği var artık Fenerbahçe'nin.
- Fenerbahçe, Kocaman yönetiminde Fransa Ligi'nden transferler yaptı. Ve bu ligden transfer ettiği oyuncular çoğunlukla takıma önemli katkılar yaptı. Fenerbahçe'nin yabancı transferlerinde belirli bir düzen oluştu. Fransa'dan gelenler dışında Yobo, Stoch, Meireles, Krasiç gibi önemli isimler takıma kazandırıldı. Türkiye Ligi'nden ise ligi iyi tanıyan Webo gibi bir isimle kadro güçlendirildi.
- Alex'in Fenerbahçe'deki en verimli sezonunu Aykut Kocaman'ın ilk yılında yaşadığı da bir gerçek.
- Fenerbahçe, zorlu Şike Soruşturması dönemi boyunca yönetimsel bazda yeterince savunulmazken teknik direktörlük koltuğundaki Aykut Kocaman adeta camiayı bu dönemde ayakta tutan isim oldu. Ve kendisinden pek hazzetmeyen taraftarların bile bu konuda takdirini kazandı.
- Bu zorlu süreçte ve bugüne kadar belki de çığrından çıkması gereken maçlar da olmasına rağmen saha kenarında mümkün mertebe soğukkanlılığını korumasını bildi. Bunun tek istisnası Eskişehir'de haksız yere kırmızı kart gören Caner için sahaya girerek Fırat Aydınus'a verdiği tepkidir. Lakin takdir edilmeli ki, ülkede saha içerisine girip çok daha ötesine giden isimlerin yanında Kocaman'ın o hali pek bir sakin kalmaktaydı.
- Aykut Kocaman'ın teknik adamlığında Fenerbahçe ciddi istatistiklere de erişti şimdiye kadar. İşte Kocaman'ın o rekorları: Takımıyla deplasmanda üst üste en çok maç kazanma (12); iç sahada yenilmeme (47 maç); en iyi devre performansı (17 maçta 16 galibiyet + gelen şampiyonluk). Daum'a ait olan aralıksız en çok lig maçına çıkma rekorunu da kırdı en son olarak Aykut Kocaman. Kayserispor maçında saha kenarında olan Kocaman şu ana dek aralıksız olarak takımıyla 105 lig maçına çıktı.
- Aykut Kocaman'ın bir başka rekoru da Avrupa kupalarında geldi. Daha önceden Fatih Terim'e ait olan bir sezonda en çok Avrupa kupası maçına çıkma rekoru 17 idi, Aykut Kocaman ise Benfica'yla oynanan rövanş maçıyla birlikte 18 Avrupa maçına çıktı.
- Şike Soruşturmasıyla birlikte Fenerbahçe'den ayrılan önemli isimler oldu. Niang, Lugano, Santos gibi bir sezon öncesinde şampiyonlukta ciddi pay sahibi olan isimlerin takımdan gitmesine rağmen ertesi sezon her ne kadar Play-off kuralı sayesinde de olsa son dakikaya kadar şampiyonluk kovaladı Fenerbahçe.
- Yaklaşık 2 yıldır ciddi olarak zihinsel anlamda yıpranan oyuncu grubunu her şeye rağmen ayakta tutmasını son ana dek becerebildi. Bunun karşılığını da Uefa'da yarı finali görerek aldı. Ve Türkiye Kupası'nı hala kazanma şansı var Fenerbahçe'nin.
- Fenerbahçe, Kocaman yönetiminde bu sezon Uefa Avrupa Ligi'nin en önemli deplasman takımlarından biri oldu. Bireysel anlamda yapılan bazı hatalara karşın takım savunmasında ciddi anlamda gayet iyi görüntü çizdi Fenerbahçe. (Benfica rövanşına kadar olan dönem için yapılan bir yorumdur)
- Aykut Kocaman takımın başına geçişi etik anlamda ciddi soru işareti bırakan bir dönem oldu. Belki Kocaman'ın Daum'un gidişi ve Alman çalıştırıcıya yapılan baskılarla direkt alakası yoktu ama hemen onun ardından sportif direktörlük koltuğuyla birlikte teknik direktörlük görevine geliş biçimi rahatsız ediciydi. Yıllardır çizdiği Aykut Kocaman profiline uygun olmayan bir görüntüydü.
- Aykut Kocaman döneminde bir şampiyonluk kazanılırken bir şampiyonluk da Galatasaray'a kaybedildi. İkincisi de yolda. Fenerbahçe toparlanmaya çalışırken Galatasaray ise arayı açma derdinde tabii ki. Kocaman'ın Fenerbahçe'sinin en büyük sıkıntıları Galatasaray maçlarında oldu. Eskiden en kötü dönemlerinde bile Galatasaray'ı güle oynaya yenen bir Fenerbahçe vardı. Galatasaraylıların Kpss sorularına meze olacak türden (bkz.öğrenilmiş çaresizlik) durumları düştükleri aşikardı. Son 2 yılda ise Galatasaray psikolojik üstünlük meselesinde geriden çok iyi geldi. Durumu dengeledi. Hatta kimine göre öne geçti. Kadıköy'de yıllardır hasret olduğu galibiyete en yakın olduğu dönemlerden birini yaşıyor Sarı-Kırmızılılar. Aykut Kocaman'ın Galatasaray maçlarındaki oyun anlayışı genelde rakibin etkin olduğu müsabakalarşeklinde geçti. Fenerbahçeli oyuncular ise bu maçlarda psikolojik anlamda iyice çözülmeye başladılar.
- Aykut Kocaman'ın transfer hamlelerine bardağın dolu tarafında değinildi ama boş tarafına da yazılması gerekenler var. Sezer Öztürk gibi transfer edildiği dönemde hayli uğraşlar verilen bir isim var mesela. Onca tantanaya rağmen bu oyuncu takıma bir türlü devamlı dahil edilemedi. Serdar Kesimal ise alındığında büyük beklentilere girilmişti ama bir türlü gelişim göstermesi sağlanamadı. Ziegler'in çok büyük bir artısı olmamasına karşı takıma ikinci kez getirilmesi de ayrı soru işaretiydi. Aynı Ziegler yüzünden Yobo'yu yabancı kısıtlaması nedeniyle kadrodan çıkartmak da eleştirilecek türden bir hareketti.
- Kocaman'ın bazı oyunculardaki ısrarını da anlamak güç. Bunların başında Cristian geliyor. Aykut Kocaman onun için, "hücumda presi başlatacak oyuncu" diyordu ama Kocaman'ın prensi Cristian ne yazık ki Trabzonspor maçları dışında bu özelliğini hiç göstermedi. Zor zamanlarda sahneye çıkmadı. Gamsız bir görüntü çizdi ekseriyetle. Kocaman'ın Cristian'a güvenmesi diye de yorumlanabilir bu durum ancak bu oyun şablonunda onun yerine B planını bir türlü üretemedi Fenerbahçe.
- Alex krizinde bir teknik adam olarak oyuncusunu oynatmama hakkı vardı elbette Kocaman'ın ancak bu krizi yönetimle birlikte idare edememekte de payı vardı. Alex konusu çetrefilli bir konu olduğundan bu meseleyi uzatmadan kapamak gerek. Yazının özünden kopulur zira.
- Emre Belözoğlu konusunda dışarıdan görünen imajı yine negatifti. Emre'nin kendisine yaptıklarıyla ilgili türlü türlü iddia atıldı ortaya. Bunların ne kadarı doğruydu bilinmez, lakin bir oyuncuya "hadi sana uğurlar olsun" deyip bonservissiz gönderip yarım sezon sonra para vererek geri almak ciddi anlamda bir yönetim kusuruydu. Takımın hocası olmasının yanı sıra sportif direktörü de olan Kocaman'ın bu konuda da ciddi hatası vardı. Artı yıllardır çizdiği Kocaman profiline pek uymayan bir hareketti bu da yine.
- Fenerbahçe'nin oyununu taraftar hep daha hızlı oynayan, rakibin üstüne kabus gibi çöken bir takım olarak hayal eder genelde. Aykut Kocaman da göreve ilk geldiğinde hücuma hızlı çıkmanın öneminden bahsetti. Bu sebeple bu oyunu oynayabilecek Stoch, Dia ve sonradan Krasiç gibi isimler kadroya dahil edildi ancak Fenerbahçe o oyununu hiç oynayamadı. Ve sistem yine set hücumuna döndü hep. Taraftar takımın oynadığı yavan futbolu bir türlü sevemedi haliyle. Topa sahip olmanın önemine değinmesi dışında Aykut Kocaman'ın göreve geldiğinde söylediklerini pek yapamadığı ortada.
- Geçen sezon takımdan giden önemli oyuncular, soruşturma vs. derken Galatasaray'ın 9 puan gerisinde normal sezonu bitirmek belki anlaşılır bir şeydi. Fakat bu sezon son 3 haftaya girerken Fenerbahçe'nin liderin 7 puan gerisinde olması camiada kimsenin hoşnut olacağı türden bir şey değil elbette. Nasıl ki başarıda antrenörden bahsediliyorsa, tersi durumlarda da teknik adam akıla gelecektir. Kocaman'ın olumlu işlerine bakılırken olumsuzlara da bakılacak ve Galatasaray'ın ligde hayli gerisinde kalmak da bunlara örnek olacak ne yazık ki.
- Aykut Kocaman'ın duygusal bir karakter olduğu ortada. İstifa edip geri dönmeleri de bunun sebebi zaten. İstifa kararı bu kadar kolay verilmemeli ve eğer verilmişse artık kim ne derse desin geri dönülmemeli diye düşünüyor insan. Terim'in "bir daha Galatasaray'la işim olmaz" demesinin ardından dönmesine dair Fenerbahçeliler nasıl espriler üretiyorsa, Aykut Kocaman'ın istifa edip dönmelerinin de bu bağlamda -ne yazık ki- esprilere meze olması normaldir.
***
Yazının sonunda şunu hatırlatmakta fayda var; bardağın dolu ve boş taraflarına eklemeler yahut çıkarmalar yapılabilir. Orası okuyana kalmış. Ve elbette bunlara katılıp kalmamak da... Yazıyı yazan kişinin sonuç olarak konuya dair son fikrini merak edenler varsa onlara da dolu ve boş taraftaki maddelerin sayılarına bakmaları önerilir.
Cuma, Mayıs 03, 2013
Şans eseri olmadığını göstermek gerek
Bu takımın yaklaşık 2 yıldır yaşanan malum süreçten sonra Uefa'da yarı finali görmesi ve 1 gol farkla finalin kapısından dönmesi ciddi başarıdır. Fenerbahçeli olmayanların bile bu başarıya saygı gösterdiğini görünce insan daha iyi anlıyor zaten.
Bu takımdan yarı finali beklemediğimi itiraf etmeliyim. Lazio eşleşmesi gerçekleştiğinden daha ileri gidileceğine ihtimal vermiyordum.
Aykut Kocaman'ın "bu seviyede oynamak başka" diye bahsettiği oyunu Fenerbahçe kadrosunda kupa boyunca oynayabilen yalnızca Gökhan Gönül, Kuyt ve Sow'du ne yazık ki. Benfica'ya karşı çok yetersiz bir durum. Bu da Fenerbahçe'nin bir adım öteye gidememesinin sebeplerini yazarken zikredilmesi gerekenlerden.
Fenerbahçe tarihinde ilk ve ülke futbol tarihinde sıkça rastlanmayan bu yarı final başarısı azımsanmamalıdır. Bu başarının şans eseri olmadığını ispat etmesi gereken yönetim ve teknik heyet -umarım- gerekli eksikleri görür ve planlamayı daha iyi yapar.
Teşekkürler Fenerbahçe...
Not: Gökhan Gönül sakatlandığı an maçın geri kalanını rahat izleyemedim. İçim gitti. Neyse ki çok ciddi bir şeyi yokmuş.
Bir dip not Cristian Baroni için gelsin. Cristian şu saatten sonra ne yaparsa yapsın akıllarda hep Benfica'yla oynanan ilk maçta kaçırdığı penaltı gelecek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Başlıksız Yazı
En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...
-
Geçenlerde blogdan " Meşin Yuvarlağın Beyazperde Serüveni "ne dair bir araştırma yapıyorum, diye yazmıştım. Bitirebilirsem buraya ...
-
All about Turkey from alcinoo on Vimeo . Short film in stop-motion, 4'46". Photo shooting: August 09, Istanbul Turkey Animation: ...