Pazar, Ağustos 29, 2010

Emre Belözoğlu Üzerinden Sorulması Gereken Sorular

6 resmi maçta sadece 1 galibiyet alan takım elbette ki eleştirilir. O takımın teknik sorumlusu da eleştirilir. Yönetim de eleştirilir. Bunlar anlaşılır şeyler. (Yazar birazdan bazı eleştiriler yapacağından ortamı buna hazırlıyor)

Sormak istediğim sorular ise Emre Belözoğlu ve onun sahada var olup olmamasıyla alakalıdır. Fenerbahçe - PAOK maçını izleyenlere gelsin tabii bu sorular. Onu da belirteyim.

PAOK maçının 75. dakikasında sakatlık nedeniyle Emre Belözoğlu oyundan çıktığında ne hissettiniz? Emre yerine oyuna giren kişinin Selçuk olduğunu görünce ne düşündünüz? Selçuk'la birlikte orta alanda görev yapan diğer oyuncu olan Baroni için neler düşünmektesiniz? Bu iki oyuncu Emre'nin yokluğunda Fenerbahçe orta sahasını toparlayabilecek çapta oyuncular mıdır? Defansif yönleri ne derece iyidir? Hücuma katkılar var mıdır?

Yazıya okuyanlar arasında bu sorulara uygun cevapları olanları okumaya hazır olduğumu belirteyim.

Emre'yi malum sebeplerden sevmiyorum, orası ayrı mesele ama Fenerbahçe'nin Emre'nin sahada olmadığı maçlarda orta sahası yol geçen hanına dönmekte. Bu durum da defans ikilisinin işini daha da güçleştirmekte ve bilhassa Bilica'nın defosunu iyice ortaya koymaktadır. Herkes bu aralar Alex'i konuşuyor. Dileyen Alex'li ve Alex'siz Fenerbahçe'yi tartışadursun tabii de, bunu da görsek bir zahmet. Bahsettiğim maçta Alex 120 dakika sahadaydı malum. Futbolda amaç gol atmaktır, buna eyvallah ama golü de yememek için gayretimiz olmalıdır, öyle değil mi? Lakin Emre'nin çıktığı bölümden itibaren Fenerbahçe orta sahası komple çöktü. Defansın evlere şenlik hali ortaya çıktı. Bunları hepiniz gördünüz. Üstelik bunları yapan rakip takımın ülkesinde ligin bizden çok sonra başlayacağını da hatırlayalım. Ortada fizik kondüsyon anlamında da Fenerbahçe adına tartışılası bi sorun da var elbet.

Fenerbahçe'den bahsederken bazı futbol yorumcuları Gökhan Gönül'ün yokluğunun da ciddi sorun olduğunu söylerler. Bu da doğru bir tespit ama sadece son resmi maçtan yola çıkarak yukarıdaki soruları sormak için Emre Belözoğlu örneğini vermek daha uygundur.

Bir futbol takımının sahaya çıkan kadrosunu bir tabloya döktüğümüzü düşünelim ve tam ortasına bir çizgi çektiğimizi varsayalım. Kaleci, defans ikilisi (ya da sisteme göre tam ortada olan oyuncu), orta sahanın ortasındakiler ve santrafor. Kanımca bir takımın toplam kalitesi bu oyuncuların kalitesiyle eşdeğerdir. Ve en çok da orta alanda yer alan oyuncularla... Fenerbahçe'nin iyi bir kalecisi var. Onun yedeği ise potansiyeli olan ama şu aşamada tam anlamıyla güvenilip kendisine kale teslim edilmeyeceğini düşündüğümüz bir isim.

Defansın ortasında Dünya Kupası'nda iyi işler çıkaran ve bu ligin sayılı stoperlerden biri olan Lugano var ama yanındaki Bilica ise saatli bomba (Rıdvan Dilmen nasıl oluyor da ara sıra beğeniyor bu oyuncuyu anlamak mümkün değil ve yine Aykut Kocaman'ın onu takımda tutmaktaki ısrarını da anlamak mümkün olmuyor). Defans kurgunuz da sakat yani. Lugano genelde Bilica'nın arkasını toparlayan bir oyuncudur ama onun da tam hazır olmadığı ya da sakat sakat oynadığı dönemlerde bu işi yapamadığı gerçeği var. Bu halleriyle kusursuz ikili değil bu oyuncular ve kaldı ki yedekleri de kimsenin yine tam anlamıyla güvenemediği isimler.

Emre'nin bulunduğu bölgeye tekrar gelirsek; sağlam bir Emre (hem fiziksel hem de psikolojik olarak) bu ülkenin hali hazırdaki en iyi yerli orta saha oyuncusudur (gerilerden gelen Necip'i de ilgiyle takip ediyorum elbette). Lakin Emre'nin de her an takımını eksik bırakacakmış gibi oynadığını, bir şekilde kendini sakatlamayı becermede sorunu olmadığını da unutmamak lazım. Emre'nin olmadığı zamanlar Selçuk ve Baroni ikilisi "Allah'a emanet" görüntü sergilemekteler. Bunu en son PAOK maçında da gördük zaten.

Gelelim santrafor mevkiine. Niang transferi ilk gündeme geldiğinde, blogda değil ama twitter'da bu oyuncunun Marsilya'da hücum üçlüsünün ağırlıklı olarak solunda oynayan bir topçu olduğunu konuşmuştuk. Zaman zaman hücumun merkezinde de yer aldı tabii. Fenerbahçe'de haliyle merkezde oynayacak. Şimdiye kadar da olumlu göründü. Gerekli desteği tam görmese de kendince çabalıyor, didiniyor. Umarım, "eh yeter be!" diyerek salmaz o da kendini, ki bunu yapmayacak karakterde bir oyuncu olduğunu tahmin ediyoruz. Aksi olursa, şaşırtır yani. Kanatlardan gelmesi gereken destek ve oyunda olursa Alex'in kendisini beslemesiyle iyi iş yapacağı kesin. Alex yokken bu görevi üstlenmesi muhtemel kişilerden biri Emre. Aha! Yine konu Emre'ye geldi. Peki ya Emre yoksa, o zaman ne olacak? Selçuk ya da Baroni mi yapacak bu işi? M.Topuz ve Özer çabalıyorlar ama bu konuda hala çok eksikleri var. Geriye bir de Stoch kalıyor tabii. O da hala tam hazır değil. Tüm maç boyunca 10-15 dakikalık bir patlama anı yaşıyor. Konsantrasyon sorunu var gibi. Fizik olarak da tam hazır olmadığını söyleyebiliriz.

Lafı yine sakız gibi uzattık ama yukarıdaki onca laf salatası sadece bir oyuncu özelinden Fenerbahçe'nin eksiklerini adeta "kelebek etkisi" ile anlatıyor olsa gerek. Amaç bu zira. Tamam. Alex'in Fenerbahçe'nin hücum gücü için ne kadar önemli olduğunu tartışmaya devam edelim biz bir yandan. Tamam. Gökhan Gönül'ün bu takımda yedeği olmadığını da konuşalım ama günümüz futbolunda en önemli mücadelenin yaşandığı orta sahada ligin en iyi yerlisini elinde tutan Fenerbahçe'nin, bu oyuncunun yanına aynı kalite bir isim ekleyemeyişini de konuşalım. Aykut Kocaman'ın Emre'nin yanında şans verdiği Baroni'nin sahada hiçbir varlık göstermediğini konuşalım. Emre'nin yerine giren Selçuk'un bu takımın orta sahasını toparlayamacağı gerçeğini görelim. Orta sahası çöken bir takımın hücum hattında Alex, Stoch ve Niang olsa kaç yazar? Geride Gökhan Gönül ve Lugano gibi milli takımlarının önemli isimleri olsa ne olur? Rakip takım gümbür gümbür üzerinize gelir o zaman. PAOK gibi vasat bir takım karşısında orta sahası düşen bir Fenerbahçe'nin elenmesi çok şaşırtıcı olmamalı bu sebeplerden. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi elden kaçtı. Kaçmasa ne olurdu? Bir düşünelim. Bazen öyle maçlar olacaktı ki, Emre'nin sahadaki varlığı bile yeterli olmayacaktı. Daha rezil görüntüler ortaya çıkacaktı belki. Bunları yazmak için futbol alimi olmaya gerek yok sanırım. Aslında bu kadar uzun yazıya da gerek yok ama genelde uzun yazı yazdığınız vakit, daha çok ciddiye alınıyor. Herhalde okuyanlar, "yahu adam uzun uzun yazmış, çok ciddi bir mevzu galiba" diye yaklaşıyor olmalılar. Biraz da ondan bu kadar uzadı bu yazı.

Şimdi Fenerbahçeliler diyebilir ki, "Avrupa defteri kapandı. Ligde de öyle ya da böyle bu yarışta oluruz." Bu da bir düşüncedir ama garantisi var mıdır? Yoktur elbette. Fenerbahçe, şayet Aykut Kocaman'ın bahsettiği hedefi gerçekleştirmek istiyorsa (hedef: şampiyon olup ŞL'ye direkt katılmak) Emre'nin yerine iyi bir partner bulmalıydı evvela. Neden böyle bir sorun yokmuş gibi davranılıyor bunu anlamak güç.

En son duyumlara göre, transferin bitimine sayılı günler kala bir stoper takviyesi olacakmış. Lugano'nun yanına kaliteli bir adam lazım tabii de, yukarıda yazdığımız sebeplerden, orta sahada Emre'nin yükünü hafifletecek ve onun kadar iş yapabilecek bir adamı almayı düşünsek daha iyi olmaz mıydı diye sorası geliyor insanın.

Aykut Kocaman'a ve bahsettiği değişime inanmak istiyorum. Peşin hükümlü olmamak da istiyorum ayrıca. Ve her fırsatta sabretmekten yana olduğumu belirtiyorum. Ancak bazı konularda kuşkularım var. Bunlardan birini geçenler de yazmıştım. Diğerini de bu yazıyla gündeme getirmek istedim. İkisi de -bence- Fenerbahçe için hayati konulardır. Herkes doğal olarak gündemdeki Alex mevzusundan yola çıkarak topa girmekte ama bunları da yazmak gerek.

Evet. Şimdi yukarıdaki sorulara cevap vermek isteyenleri yorum bölümüne alalım. Bu konulara girmek istemeyenler de muhtemelen Alex'li ve Alex'siz sistemlerin eksilerini ve artılarını bloglarda, twitter'da ve forumlarda tartışmaya evam edeceklerdir. Onlara da an itibariyle saat 01.39 olduğundan iyi geceler dilerim.

13 yorum:

rasim dedi ki...

Eleniriz diye düşünerek gittim maça. Bi' umut dedim ve gittim. İlk yarı bittiğinde hala aynı şekilde düşünüyordum. Neden sonra gol geldi. Sonrasında da gollük ataklar. Umutlandım. Sadece ben değil. Staddaki herkes öyle idi... Birden bir şey daha oldu. Emre çıktı ve Selçuk girdi. Gözlerimle hem de çıplak gördüğüm için söylüyorum, Selçuk girdi ve sanki oyuna sihirli bir değnek değdi. Stoch'a giden toplar durdu. Gökhan Gönül yavaşladı. Niang top almaya geriye geldi vb.
Sonra bir hava topu, Bilica seyretti bu topu ve bumm...
Gözlerimin önünde hala hepsi. Keşke karşı kalede olsaydı gol dedim...
Katılıyorum yani yazarın yorumuna.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki neden kimse konuşmuyor bunları. Ne Feysbuk'da ne de başka bir yerde kimse dalga geçmiyor benimle. Galatasaray da elendiği için böyle sanırım. Nasıl olsa onlar elendi ya bize de elenme hakkı doğmuş gibi...
Bu da işin ilginç bir yanı bence...

raul dedi ki...

şimdi fenerbahçede orta sahada şöyle bir sıkıntı var.oynanmak istenen oyun genel olarak herkesin savunma ve hücüm özelliklerini bir arada bulundurduğu bir organizasyon.selçuk-baroni kesici özellikleri olan ama asla oyun kuramayan defansif yönü ağır basıp defansa fazlaca yaklaşan oyuncular.özer ve alex ise bireysel yetenekleri mükemmel ama defans yardım etmeyen oyuncular.emre bu grup içerisinde hem defansif özellikleri hem de ofansif özellikleri yüksek ideal bir avrupa oyunucusu.emre tek başına ileri geri tüm yükü çekmeye çalıştıgı için sık sık sakatlık yaşaması geçmiş kariyer sakatlıkları ve oyuncu içinde aldığı darbeler düşünüldüğünde normal.

aykut hoca dia'yı sağ kanata monte ettiğinde mehmet topuz bana göre hem selçuk hem de baroniden daha iyi bir alternatif.ayrıca necip'in ortaya çıktıgı bir ortamdan yararlanarak genç oyuncu gökay ıravul denenebilir bundan kötü yapmaz fener orta sahasını.yine geriye elde sadece türkiye lig&kupası kaldığına göre ibb'de kiralık oynayan abdülkadir kayalı bile değerlendirilebilir geri çağrılıp bu bölgede.

fenerbahçe'nin yapacağı tek olay defans ve orta saha bölgesinin ortasnı seviye atlatıcak adamı bulup bölgeye monte etmesidir.seneye şampiyonlar liginde oynuyacagız varsayımından hareketle bu sene niye orta saha sorunumuzu halletmiyoruzu sorusuda sorulmalıdır.bu sene takım tamamiyle oturup seneye maksimun 1-2 takviyle futbolunu geliştirmelidr.türkiye ligini almak istiyorsunuzda çözüm her zaman alex'tir.

nadas dedi ki...

bu sorun oldukça uzun süredir mevcut. genel olarak,, istikrarlı biçimde oyunu paylaşan oyuncu sayısı az olduğu için iyice göze batıyor bu.

gökhan gönül, lugano, emre ve alex dışında oyuna etki eden, şeklini değiştiren oyuncuya sahip değiliz. mevcut on bir bile bu açıdan yeterli değil. yani bırakın bu oyuncuların alternatiflerinin olmamasını, mevcut takımda yüklerin dağılımını daha adilane hale getirecek oyuncular alınmalıydı. niang ve stoch bunu yapabilecek gibi gözüküyorlar şimdilik.


bilica mevzusu zaten başından beri saçmalık. etiketiyle almamak gerekir. otuz yaşına kadar defalarca klüp değiştirmiş, senin yakınından bile geçmeyen bir oyun stratejisiyle oynayan bir takımdan alınmış... ve edu'nun yerine. edu taraftar için kendi kalesine attığı gollerle bir tür günah keçisiydi ama her zaman için savunmanın dengesini temsil ediyordu. dengeli, iyi pozisyon alan sezgileri iyi bir oyuncuydu.

lugano'nun yanına iki tür stoper de alınabilir bence. çabuk bir stoper savunmayı daha ileride kurmanın risklerini azaltır. topu iyi oyuna sokan bir stoperse defansif orta sahaların savunmanın içine girmeden oynmasını sağlayarak oyunun merkezini önde tutmamızı sağlar. kendi adıma ikincisini tercih ederim.

ve elbette daha hamleli, disiplinli ve kendini oyuna daha çok adamış bir defansif orta saha işleri daha da kolaylaştırır.

emre mevzusyla bitireyim bu uzun yorumu. mehmet ve özer gibi kanatta kullandığımız oyunculardan biri ki bence bu isim özer'dir, devşirerek alternatif sorununu kısa vadede çözebiliriz.

özer'e basit ve çabuk oynamanın ne kadar değerli bir şey olduğunu öğretebilirsek.

musti336 dedi ki...

alex'in koşmamasını filan geçtim o zaten apayrı bi mevzuu da orta sahanın ortasındaki kalite-fizik yetersizliğinin yanında bilica bile tolere edilebilir bence..

bilica, can sıkan, insanları tedirgin eden, her an hata yapabilecek bir oyuncu, evet.. son paok maçında inanılmaz bir hata yaptı ve golü yedik, ona da amenna ama bütün bunlara rağmen takımın bir numaralı sorunu bilica olamaz, olmamalı.. dolayısıyla olası bir transfer savunmaya yapılamaz, yapılmamalı..

paok maçında golü bulmuşken, rakibi sahasından çıkartmaken emre'nin sakatlanıp/yorulup oyundan çıkması yerine selçuk'un girmesi bence maçında kaybedilmesindeki saha içi etkenler arasında bilica'nın hatasından daha üst sıradadır.. emre ülkenin en iyi orta saha oyuncusu belki de, iyi tamam ama her maçın 60-65. dakikasından sonra tükendiği de ortada.. hal böyleyken emre'yi selçuk veya cristian'la ikame etmeye çalışmak düpedüz saçmalıktır..

selçuk dediğimiz adam, 7 senedir fenerbahçe futbol takımı ile idmanlara çıkmasına rağmen hala pas atmayı öğrenememiş bir adam.. ara ara tribünden takip ettiğim kartalspor'a gelse, en fazla iki hafta -o da süper lig'den transfer edilmiş topçu sıfatıyla- takıma hava katacak bir oyuncu.. bu adamın bu yeteneksizliğiyle fenerbahçe takımında oynamasını ben şahsen kabullenemiyorum..

cristian -ki aykut kocaman hakkındaki düşüncelerimin olumsuz olanlarının büyük kısmı bu adam sayesindedir- maldonado'nun daha bir futbolcuya benzeyeni.. sorumluluktan kaçması, ileriye oynama konusundaki sıkıntıları, rakipten top çalma, rakibi kovalama konusundaki eksikleri.. kesinlikle fenerbahçe'nin o bölgesinde oynayacak bir adam değil..

durum buyken hala stoper peşinde koşmak sadece savunmadan top şişirecek oyuncu sayısını arttırmaya yarayacaktır.. "dia gelince topuz da emre'nin yanına geçer yæ" diyenler de var ki onları maçlarda emre ile mehmet topuz'un yorulup oyundan çıkma dakikaları ile 90 dakika arasındaki kalan zamanı hesaplamaya davet ediyorum..

aslında o değil de "neden malum sebeplerden Emre'yi sevmiyorsun?" :))

Emre dedi ki...

Ben hala ön libero mevkiisinde Baroni'yi oynatıyoruz anlamış değilim.Tam anlamıyla dümdüz bir oyuncudur ve herhangi bir kalitesi olduğuna inanmıyorum.Mehmet Topuz diye bir adam aldık biz kavga dövüş Kayseri'den.Bu adam hangi mevki de kalitesi gösterdi ve FB'ye geldi.Bu vatandaş ön libero pozisyonunda rahatlıkla oynayabilir. ( Kayseri'de orada kendini göstermişti)Emre'ye de çok net bir biçimde partnerlik yapabilir.Hemde Baroni gibi bir niteliksiz oyuncuyu oynatıp kontenjana takılıyoruz.Alex,Dia gibi takıma ve skora katkı yapacak adamlara 11'de yer kalmıyor.

VendettA dedi ki...

Paok maçında takımın defanstan her top çıkarmaya çalışmasında sinirlerimin zıplama nedenidir Baroni. Bilica metrelerce top sürüp ileri gitmeye çalışırken Baroni rakibin arkasında bekliyor "aman bana top gelmesin" düşüncesiyle. Orta saha paslaşmalarında aldığı topu en yakın takım arkadaşına vererek sıfır riskle Maldonado tarzı oyun oynamaktan da geri kalmadı hiç.

İş böyle olunca benim de çok beğenmediğim Selçuk'u arar oldum o bölgede. Hata da yapsa çaba gösteriyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor o bölgede. Kendini saklayıp risk almaktan çekinmiyor Baroni gibi.

Emre'nin alternatifsiz olması konusu tartışmasız zaten. Selçuk o bölgede Baroni'yle beraber oynatılmaya çalışılınca takım ileri gidememeye başlıyor. Paok ilk maçında da Emre'nin yokluğunda boş boş top çevirmişlerdi, topa hız da kazandıramayınca rakibin eksikliği çok hissedilmedi.

Transferin bitmesine çok az bir süre kala Bilica'nın yerine bir defans ve orta sahaya Emre alternatifi bir oyuncu alınmazsa takım çok sıkıntı yaşayacak gibi görünüyor.

Ortega dedi ki...

Emre'nin 60-65. dakikadan itibaren pili bitmiş gibi görünüyor olmasının iki sebebi var; birincisi, sezona iyi hazırlanmamış. Bu belli. İkincisi, koca orta sahayı tek başına toparlamaya çalıştığı için adeta iki kişilik oynuyor. E haliyle biyonik adam olmadığından, her maç perti çıkıyor adamın.

muyek dedi ki...

Emre isterse Zidane misali orta sahada harikalar yaratsin zerre umrumda degil. Emre gibi karakter ve ahlak yoksunu birinin takimimda oynamasindan utanc duyuyorum.

Bugun gene Manisa macinda ilk yarida top kaptirdi orta sahada, gitti kaptirdigi adama arkadan cift dalip , tekmelemeye calisti ama tekme atmaya calistigi adam dusmedi yere. Ayni hareketler Emreye yapildigi anda sahada yapmadigi, isyan, pislik, cirkeflik kalmiyor. Milletin anasindan girip bacisindan cikiyor.

Bu karakter yoksunu zat FB'de kaptanlik pazubandi takiyor iste. Milleti kasten sakatlamaya calisan, sahada her turlu pisligi mubah goren birinin FB'de isi yok. Selcuk emre'nin dortte biri olmasin, kazmanin en onde gideni olsun ama yeterki ayni vasifsiz , cirkef hareketleri yapmasin, takimin serefini, adini lekelemesin ben Selcugu izlemeye ve sahadan maglup ayrilmaya raziyim.

SuMMaNuS dedi ki...

Her takımın bir iskeleti vardır. Fenerbahçe takımının iskeletinin en sağlam yeridir belki de Emre. İlk transfer edildiğinde nasıl sevindiğimi anlatamam. Her ne kadar Fenerbahçe'liyim dese de buna inansam da umrumda değildi. Çünkü Emre iyi bir profesyonel. Dünyanın parasını kazanıyor, isterse evlenmeyip feci hızlı bir hayat sürebilirdi. Şu an Gökhan Gönül ile beraber takımda en çok mücadele eden, box-to-box oynayabilen üst düzey bir oyuncu. Hatta şu an en iyi Türk orta saha oyuncusudur. Sık sık sakatlanmasını ise Cristian gibi sorumsuz hiçbirşey yapmayan bir oyuncu ile oynamasına ve onun açıklarını da kapatmaya çalışmasına binaen çok fazla koşmasına bağlıyorum. Tabi hücumda takım kitlenince Emre yine dayanamıyor ve çözüm üretmeye çalışıyor, daha fazla efor sarfediyor. Bu senaryoyu artık her Fenerbahçe maçında görüyoruz nerdeyse. Bunu aşmanın yolu gençlere güvenmekten geçer. Gökhan Gönül'ün alternatifi yok denmiş. Bir kere takımını adam gibi takip eden bir Fenerbahçeli, geçen seneden beri Okan Alkan'ın Önder'den, Ali Bilgin'den, Deniz'den, Bekir'den çok çok daha iyi olduğunu bilirdi. İşim gereği yaklaşık 2 yıldır yurtdışında yaşıyorum ama ben bile bu adamı takip etmeye çalıştım, ve uzun zamandır bloglarda yorum şeklinde yazıyordum Okan'ın artık kadroya alınıp Gökhan oynamayacak durumdayken oynatılması gerektiğini.

Şimdi benzer birşeyi söylüyorum. Bu sefer bizim takımın altyapısında değil ama Gençlerbirliği'nin kadrosunda yer alan 91 doğumlu Soner Aydoğdu'yu alıp Emre'nin alternatifi olarak kadroya monte etmemiz gerektiğini söylüyorum. Emre'nin veliahtı olabilecek, hatta daha iyisi olabilecek bir potansiyele sahip bu çocuk. Zaten daha 17 yaşındayken Fenerbahçe'ye karşı cengaver gibi oynamıştı.

Bunun gibi ufak ama aslında hayati hamleler daha var. Özgür Çek'in takıma tekrar kazandırılması ve A2 takımındaki 92 doğumlu Recep Berk Elitez'in Gökhan Ünal'ın yerine bu takımın kadrosuna 3. forvet şeklinde entegre edilmesi gibi...

Ortega dedi ki...

Abdülkadir Kayalı da değerlendirilebilir. Şu an kiralık gerçi.

Özgür Çek için de çok üzülmüştüm. Blogda da çok yazdık hatta.

Cengizhan TÜRKİŞ dedi ki...

Abdülkadir Kayalı ve Özgür Çek gibi iki oyuncu şu an takımda olsa yabancı aramaya gerek yoktu, çok da güzel alternatif olurlardı. Ama nerdeler? Yazık gerçekten..

Adsız dedi ki...

GÜZEL SİTE OLMUŞ KENDİ SİTEMDE BEKLERİM WWW.KONUKHABER.BLOGSPOT.COM

Supernaut dedi ki...

Yabancı sınırlamasını da unutmamak lazım, Emre belirttiğin üzere Türk statüsünde oynayabilecek en tecrübeli/iyi orta saha oyuncularından bir tanesi.

Ve kişisel görüşüm, sinirli yapısına rağmen bu takımın ilk 11'inin vazgeçilmezi (Bu sezon öyle gözüküyor en azından, başka bir transfer olmazsa.)

Bir de konuyu Emre'den çarptırmak gibi olmasın, çok önemli bir nokta da şu ki; Bilica'nın durumu, yaşı başı, herbirşeyi malum, Fenerbahçe kalitesi açısından bakıldığında "dandik" kategorisine girecek aklıma gelen ilk takımı söyleyeyim mesela, atıyorum, Lech Poznan, gene atıyorum Slavia Prag, Polonya ve Çek liglerinin iki iddialı ekibi. Alın bunlardan birinde ilk onbirde oynayan stoperi, koyun Fenerbahçemize, doğu bloku ekolü, sağlam bir stoper... O da yabancı, bizim ki de yabancı kontenjanında... Daha kötü olabilir mi? Bakın araştırmadım, tamamen içgüdüsel söylüyorum. Bir de kulübümüz araştırsa, uygun fiyata Bilica'dan daha verimli onlarca defans oyuncusu bulmak mümkün, buna inanıyorum. Bire bir aynı şeyler Baroni için de geçerli !

Transfer sezonu kapanmadan, ne olur duyulsa şu dualarımız.

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...