Cumartesi, Ekim 31, 2009

Fenerbahçe Forması Kefen Mi Oldu Sana?

Kendini Fenerbahçeli olarak tanımlayan ve tuttuğu takımın tarihine merak duyan her ademoğlu için Bordeaux takımıyla yapılan maç çok şeyi ifade eder. Yaşı yetenlerin daha dün gibi hatırladığı, benim gibilerin ise dünya'ya geleli daha 1 yıl olduğu tarihte oynanan Bordeaux maçı.

1985 yılının 18 Eylül'ünde Fenerbahçe o zamanki adıyla Şampiyon Külüpler Kupası'nda güçlü Fransız ekibi
Bordeaux ile eşleşmiştir. Kadrosunda dönemin meşhur isimleri olan Tigana, Giresse, Batiston'u barındıran Fransız takımı çoğunluğa göre eşleşmenin mutlak favorisidir. Hatta Fenerbahçe'nin deplasmanda fark yiyeceğine dair tahminlerde bulunulur. Malum o dönemler ülke futbolu genel olarak Avrupa'da hezimetler yaşamaktadır, ve kamuoyundaki genel kanı çok büyük fark yemeden memlekete dönmenin iyi olacağı üzerinedir. Bunlar elbette ki normal karşılanması gereken düşüncelerdir. Rakip takım 1984 Avrupa Şampiyonu Fransa'nın lig şampiyonudur. Bu maçla ilgili bütün bilgilerimi Peder bey'e ve onun yaşına yakın bazı abilere borçluyum ben de tabii. Rüyamızda gördüğümüz şeyleri yazıyoruz gibi algılanmasın. Televizyon yayının olmadığı maçı radyodan Murat Ünlü anlatmış. Selçuk'un golüyle 1-0 öne geçmiş Fenerbahçe. Devre böyle bitmiş. Sonra beraberlik golü. Daha sonra Fenerbahçe yine gol atıyor ve skor 2-1 oluyor. Radyoları başında heyecan içerisinde olan milyonlar tabii kendinden geçiyordur o an. Daha sonra ne yazık ki Fransızlar bir kez daha eşitliği sağlıyor. İkinci yarının ortalarına doğru ayağında top tutsun diye oyuna alınan Hüseyin devreye girer işte o beraberlik golünden sonra. Anlatılanlara göre Hüseyin harikulade bir gol atar ve tabii gol öncesindeki klas futboluyla önce Fransızları daha sonra da golün hikayesiyle tüm Türkiye'yi kendine hayran bıraktırır. Hüseyin Çakıroğlu'nun golüyle Fenerbahçe zoru başarır ve dönemin dev ekibi Bordeaux'u 3-2 devirir. Bu maç Fenerbahçe tarihinin önemli bir Avrupa zaferi olmasının yanında, Hüseyin Çakıroğlu'nun gönüllerde taht kurmasına vesile olmasıyla da ayrı önem taşır.

Fenerbahçe tarihini incelerken karşıma çıkan bir isimdi Hüseyin Çakıroğlu. Onunla ilgili bilgi aldığım kaynaklar ve onu hatırlayan tüm büyüklerim Hüseyin'den bahsederken onun müthiş futbolunu ve daima gülen yüzünü anlattılar. Hayat hikayesine bakacak olursak, 1957 yılında başlayan hayatı onu zaman içerisinde en iyi yapabildiğine inandığı işe, futbolculuğa yöneltiyor. Davutpaşa'da başladığı futbolculuk günlerinde Karabükspor ve Gaziantepspor derken Fenerbahçe'yle kesişiyor yolu (bir zamanlar Galatasaray'ın kendisini istediğini ama transferin gerçekleşmediğini de belirtelim). O dönem adından söz ettiren, dikkat çekici bir yetenek olan Hüseyin, Fenerbahçe'de oynuyor olmanın mutluluğunu şu cümlelerle anlatıyor, "Her insanın bir hedefi olmalı. Benim de hedefim futbola ilk başladığım günden beri İstanbul'da üç büyük takımdan birinde oynamaktı... Ve amacıma ulaşmanın mutluluğu içinde Fenerbahçe'de futbol oynuyorum."

Ülke şartları göz önüne alındığında çağının ötesinde bir futbol oynadığı söylenir Hüseyin Çakıroğlu için. Müthiş oyun zekası ve tekniğinin yanı sıra, güçlü bir fiziğe sahiptir zira. Futbolunun yanı sıra Türk futbolunun gelişimi içinde edecek kelamı vardır onun, şöyle demiştir o dönem bir demecinde; "Türk futbolunda birçok sorunlar var. Bunların başında tesis yetersizliği ve altyapının olmaması geliyor. Bozuk sahalar futbolun kalitesini düşüyor. Ayrıca bu sorunları giderebilecek kişiler olayın bilincinde değil. Futbolun geri kalış nedenlerine beslenme yetersizliğini de eklemek gerekiyor. Düzenli ve yeterli beslenme sağlanamıyor. Ama bunlara rağmen Türk futbolunda ilerlemeler kaydediliyor. Eğer altyapı sorunu halledilirse ki bunun için çalışmalara başlanmıştır, Türkiye gelecekte çok daha iyi futbol vaat etmektedir. Türkiye'de çok büyük futbolcular da yetişiyor. Fenerbahçeli Selçuk, Şenol, İsmail, Beşiktaşlı Metin, Galatasaraylı Erdal beğendiğim futbolcular. "Lig her yıl olduğu gibi bu sene de dört büyük arasında geçecek. Şampiyonluk konusunda şimdiden bir şey söyleyemeyeceğim. Top yuvarlaktır fakat çalışan bunun karşılığını alacaktır ve Fenerbahçe'nin şampiyon olacağına inanıyorum. İleride Türk futbolunun kalitesinin yükselmesini ve gelecekte daha iyi statlarda daha kaliteli bir futbol sergilenmesini diliyorum."
Hüseyin'in yıldızlaştığı maçlar çoktur esasında ama yine Bordeaux maçı kadar değilse de önemli sayılacak bir maçta devleşir. Onun hikayesini de anlatalım. Fenerbahçe lig şampiyonu olarak, Galatasaray ise kupa galibi olarak 1985 yılında Ankara'daki finale gelmiştir. İki ezeli rakip finalde olunca daha güzel bir eşleşme olur. Maç kıran kırana geçmektedir. İlk golü Galatasaray atar. Devre öyle biter. İkinci yarında dakikalar 78'i gösterirken Hüseyin topu orta alandan alır, iki rakip oyuncuyu klas geçer ve 30m. den kaleci Simoviç'i avlar. Görenler, o ana şahitlik edenler muazzam bir gol olduğunu söylerler. Hüseyin gol sevincini arkadaşlarıyla kutlarken, tribünleri bir kez daha kendinden geçirmiştir. Maçın normal süresi berabere biter. Penaltılarda kupa Fenerbahçe'nin olur. Penaltı atışlarında her ne kadar kaleci Yaşar'ın payı büyük olsa da beraberlik golünü getiren Hüseyin'in de katkısı inkar edilemez.

Hüseyin Çakıroğlu milli forma için de mühim bir isimdir. İlk olarak 1982 yılında Ümit Milli Takım'da oynamıştır. O zamanlar ki performansıyla çok yakın sürede A Milli Takım'a çıkacağına dair yorumlar yapılır. 2.ligde oynarken bile Milli Takım'a seçilen Hüseyin'in, Fenerbahçe performansıyla birlikte milli formayı uzun yıllar terleteceğine inanılır. Lakin ne yazık ki hayatta her şey istediğimiz gibi gitmediği gibi, Hüseyin'in parlak kariyerinde bilinmeyen bir kötülük ortaya çıkar.


Hüseyin Çakıroğlu sahada muazzam bir oyun ortaya koyarken, onu sürekli rahatsız eden bir şey vardır. Sağ bacağının iç kısmında bir beni vardır Hüseyin'in. Yavaş yavaş büyümektedir. Problem giderek büyüyünce Doktor Kaya Çilingiroğlu'na gidilir. İncelemeler yapıldıktan sonra onun asistanı operasyonla alır beni. Aldıktan sonra başka tahliller de yapılır. Ve sonuç ne yazık ki çok kötüdür. Habis çıkıyor, oradan vücuda yayılmaya başlıyor. Bu olaydan sonra güçlü kuvvetli fiziğiyle bilinen Hüseyin her antreman sonrası eve yorgun dönüyor. Her geçen gün eve daha bitkin geliyor. Kardeşi Haluk Çakıroğlu bu duruma hayret ettiklerini söylüyor yıllar sonra verdiği bir röportajda. Lakin onlar da tam olarak ne olup bittiğinin farkında değillermiş tabii. "En son evde bir kriz geçirdi, sara krizi gibi. Ondan sonra götürdük Amerikan Hastanesi'ne ama iş işten geçmişti" diye anlatıyor bu durumu.

1986 yılının Ekim ayında (bugünlerde) Hüseyin Çakıroğlu'nun vefat haberi duyuluyor. Fenerbahçe ve Milli Takım'daki oyunuyla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Hüseyin'in ölüm haberi ülke futbol gündemini derinden sarsıyor. Galatasaraylısı da, Beşiktaşlısı da ve tabii diğer takımların taraftarları da çok üzülüyor bu habere. Fenerbahçeliler deseniz onu genç yaşta kaybettiklerine inanamıyorlar. Futbolcu arkadaşları ve dönemin futbol adamları da şok geçiriyor. Hüseyin'in ölüm haberini alıp apar topar evine gelen Beşiktaşlı Metin misal, kapının önüne kadar geliyor ama yukarı çıkamıyor, "Tutamam kendimi, ağlarım" diyor.

Büyüklerimizden dinlediğimin yanı sıra kardeşi Haluk Çakıroğlu'nun verdiği bilgiler sayesinde de bir şeyler öğreniyorum rahmetli futbolcumuz Hüseyin'e dair. Dönemin büyük hocalarından Derwall misal Hüseyin'i çok severmiş. Hakkında en çok konuştuğu oyuncuymuş. Zaten yukarıda ülke futbolu göz önüne alındığında çağın ötesinde bir oyun oynadığının söylendiğini aktarmıştık. Taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanmış biri dedik Hüseyin için, bunu kardeşinin şu sözleriyle daha iyi anlıyoruz; "Ağabeyim vefat edeli neredeyse 20 yıl oluyor ama ne zaman tanımadığımız bir ortamda konu futbola gelse, tesadüfen 'Rahmetli Hüseyin'in kardeşiyim' dediğim zaman, Galatasaraylı ve Beşiktaşlı bile olsa karşımdaki insanlar ağlamaklı oluyor. Tanıyorsa, yaşı müsaitse adamın şekli değişiyor. Çoğu gençler tanımıyor çünkü. Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Trabzonlusu hepsi iyi anıyorlar ağabeyimi. Herkes tarafından sevilen bir yapısı vardı rahmetlinin. Ölüm haberini aldıklarında Milli Takım Yugoslavya deplasmanına doğru yola çıkmış. Şenol ağlaya ağlaya maça gidiyor mesela, hepsi perişan oluyorlar".

Sadece futbolculuk özellikleriyle değil, karakteriyle de farklı bir kişiliktir Hüseyin Çakıroğlu. İstisnai bir topçudur. Kitap okumayı çok sever. Rus klasiklerini bilhassa okurmuş. Dostoyevski'yi ayrı severmiş. O dönem çoğu futbolcu gece hayatına düşkünken, meşhur şarkıcıların peşinde koşarken, Hüseyin ise sakin bir hayatı tercih etmiş. Sözlüsü varmış ama evlilik kısmet olmamış. Hayat işte.

Küçük kardeş Haluk Çakıroğlu'nun "Ben ağabeyime doyamadım..." sözleri beni benden alıyor. İzleyemediğim, tribünden maçını takip edemediğim Hüseyin Çakıroğlu için gözyaşları dökmeme sebep oluyor bu sözler... Aslında sadece bu sözler değil, öğrendiğim bir olay daha beni derin hislere sevk ediyor. Hüseyin vefatının akabine denk gelen ilk maç Spor Sergi'de oynanıyor. Her zaman takıma destek veren pankartlar açan Paşalı Birol bu kez vefat, taziye pankartlatı açıyor. Spor Sergi o gün yine tıklık tıklım doluymuş. Fenerbahçeli Hüseyin Çakıroğlu için yapılan saygı duruşunda, taraftarın gözyaşları eşliğinde söylediği şu tezahürat ise o gün orada olmasam da, o anı yaşamasam da benim de şu an gözyaşları dökmeme vesile oluyor...


Genç yaşta bu dünyadan
Göçüp gittin Hüseyin
Bizleri acılara
Atıp, gittin Hüseyin

Ne sen bizlere doydun
Ne de doyduk biz sana
Fenerbahçe forması
Kefen mi oldu sana?

Bu taraftar seni
Asla unutmayacak
Kalbimizdeki sevgin
Ebediyen kalacak

ve tribünde "Hüseyin ölmedi kalbimizde yaşıyor" sesleri...

Seni hiç izleme şansım olmadı Hüseyin Çakıroğlu. Ama gerek Babam'dan, gerekse de tribündeki abilerimden hikayelerini dinleme fırsatım oldu. Keşke izleme şansım olsaydı ama nasip değilmiş...İzleyemedim ama bir Fenerbahçeli olarak, Fenerbahçeli Hüseyin'e vefa borcumu böyle ödemek istiyorum. Bu yazıyla onu hiç bilmeyenlere tanıtmak, bilenlere ise bir kez daha hatırlatmak, dua etmelerini sağlamak...

Fenerbahçe'li futbolcumuz Hüseyin Çakıroğlu için Allah'tan bir kez daha rahmet diliyor, böyle efsanelerimizi unutmamamızı istiyorum.. İzleyemesek dahi...

not: M.Oktay Özen, Poyraz Anar ve Esat Yağcı ağabeylerime ayrı teşekkürler... ve yazısından alıntılar yaptığım Cem Zamur'a tabii ki...

21 comments:

Fabio Luciano dedi ki...

eline sağlık ortega.müthiş bir yazı.hüseyin'i bizlere tekrardan hatırlattığıniçin gerçekten çok teşekkürler.şad ettin onun ruhunu.

tüylerimi diken diken ettin,gözlerimi doldurdun gece gece...

Murat YILMAZ dedi ki...

Onu bir kez de olsa (85 yılında ilk gittiğim maç olan 3-0 kazandığımız Boluspor maçı) Kadıköy'de canlı seyretme şansı bulmuştum. Keşke doya doya seyretseydim, bir daha izleyemeden ansızın ayrıldı aramızdan. O hep gülen yüzünü, kıvrak çalımlarını ve uzaktan şutlarını asla unutmadım, unutmayacağım. Hatırlattığın için çok teşekkürler.

Ortega dedi ki...

Yazıda belirtmeyi unutmuşum. Rövanş 0-0 bitiyor. Tur atlıyoruz.. Merak eden olursa.

Zak dedi ki...

Eline sağlık yazı için. Fenerbahçe tarihinde daha önce dinlemediğim bir hikayeyi dinlemiş oldum. Daha nice Hüseyin'i bilmeyenler vardır benim gibi. Daha da nice Hüseyinler vardır anlatılacak.

Tassadar dedi ki...

Eline sağlık,

Gerçekten çok güzel ve duygusal bir yazı olmuş, bir galatasaraylı olarak Hüseyini bilmemekten utandım,

Ruhu şad olsun...

G.A. dedi ki...

sağolasın cidden soluk almadan okudum.

Gorkii

TD-erkut dedi ki...

Hasan,

ben Bordo macini canli seyrettim. O zamanlar GSlilar da seviniyordu FB'nin Avrupa galibiyetlerine, ya da benim icin böyleydi.

Evet Hüseyin de vefat ettiginde aglayan GSlilardandim.

Allah tekrardan rahmet eylesin kendisine.

myorsa dedi ki...

Hüseyin gibi müthis bir insanı bizlere hatırlattığın için sana sonsuz teşekkürler ediyorum, çok hoş bir yazı olmuş.

Taci YALÇIN dedi ki...

Gerçekten eline sağlık. Harika yazı olmuş, görevini yerine getirmişsin bir Fenerbahçeli olarak. Tebrik ederim. (Bu arada, son cümlede "unutmamızı" yazmışsın. Düzeltirsen daha bir şık olur.) Tekrar eline sağlık.

shenem dedi ki...

keyifle okudum bi GS'li olarak.Bilmediğim birşey öğrendim.kalemine sağlık

Unknown dedi ki...

eline sağlık hocam. güzel bir yazı hazırlamışsın.

alihoca dedi ki...

Hüseyin ve Hüseyin gibi donanımlı güzel insan diyebileceğimiz sporcularımızın mezarı cennet olur İnşallah.

Sizin de yazan elinize paylaşan yüreğine sağlık diliyorum.

Teşekkürlerimle

Santiago dedi ki...

Bordo ile oynadıgımız o maçı radyodan dinledigimi hatırlaıyorum hayal-meyal kimse sonuca inanamamıştı..
Allah rahmet eylesin taksiratını affetsin...

Ortega dedi ki...

Taci YALÇIN,

Düzelttim. Teşekkür ederim.

inanc dedi ki...

Çok teşekkür ederim böyle bir yazı için. Hüseyin Çakiroglu'nun oz yigeniyim. Onun gibi bir amcam oldugu icin gurur duyuyorum. 1986 yılında vefat etti ben 1989 dogumluyum onu goremedim ama annem ve bababamin anlattiklari bile gururumu anlatmaya yetemiyor. Kücük amcam Haluk amcamin da dedigi gibi o bir Fenerbahce Sevdalisiymis. Herkes onu Bordeaux goluyle tanir. Hatirladiginiz icin hepinize cok ama cok tesekkurler.

Ortega dedi ki...

inanc,

Ben teşekkür ederim. Rahmetli amcanız Fenerbahçe tarihinde çok önemli kişiler arasındadır. Onu bilmeyenler de bilsin istedik.. Kusurumuz olduysa da affola diyeyim bu arada.

Major dedi ki...

eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş..

Dejan dedi ki...

@inanç

Sevgili inanç, özel mesaj atacaktım ama profilinde mailin falan görünmüyor. Akraba oluyoruz seninle. Mehmet Abi'nin oğlu musun bilmiyorum ama babam Mukaddes ablayla kuzen olur. :)

Neyse babamın Rahmetli Hüseyin abiyle ilgili muhabetterde söylediği şey oyunu çok iyi okuduğudur. Modern futbola yatkın bir oyuncuymuş. Ben de izleyemedim maalesef. Profesör derlermiş oyun zekâsı yüzünden. Nur içinde yatsın.

M.O.C dedi ki...

Eline sağlık Ortega, bir efsanemizi sayende rahmetle andık. Anlatıldığı gibi efsane bir oyuncu ise 85 doğumlu olduğuma üzüldüm açıkçası.

varol döken dedi ki...

seninle röportajımdan hatırlarsın fenerbahçe'ye dair izlediğimi ilk hatırladığım bu maçtır. eline sağlık be ne diyim, ruhu şad olsun

vyslsr dedi ki...

Abi sen yazıyı yazalı baya olmuş ama okumak yeni nasip oldu bana, eline yüreğine sağlık..