Bir Tribün Takıma Maç Kazandırır!
Takım ilk devre bittiğinde soyunma odasına gitmişti. Futbolcuların yüzlerinden düşen bin parçaydı. Şampiyonluk yolunda çok önemli bir maçtı bu ve ilk devre kendi evinde 3-0 mağlup durumdaydı Fenerbahçe. Gaziantepspor'dan 3 gol yenilmişti . Hem de şampiyonluk yarışındaki en önemli maçta yenildi bu goller.
Futbolcuların hepsi şaşkındı. Kimse konuşmak istemiyordu. Derken teknik direktör sessizliği bozdu, "Gaziantepspor ilk yarıda size 3 gol attıysa, siz ikinci yarıda onlara 4 gol atabilirsiniz," demişti. Bu söz futbolcuların uyanmasına, kendine gelmesine sebep olmuştu.
Fenerbahçeli futbolcular ikinci yarı için sahaya 7 dakika önce çıkmışlardı. O zamanlar Telsim tribünü inşaat halindeydi. Tribünün 3 tarafındaki taraftarlar da şaşkındı aslında. Lakin sonra ne olduysa birden tribünlerde bir hareketlilik yaşandı. Sanki soyunma odasında söylenenleri onlar da işitmiş gibiydi. Staddaki herkes silkinmiş, kendine gelmişti. Ve hep birlikte önce numaralıdan çıkan sonradan tüm tribünün katıldığı şu tezahüratı söylemeye başladılar; "Bizler inandık, siz de inanın..Bizim için bu maçı alın".
Stad adeta yıkılıyordu. O gün Fenerbahçe Stadı'ndan çıkan gürültünün eşi benzeri belki de hiç olmamıştır. Futbolcu - taraftar bütünleşmesinin en güzeli yaşanıyordu. Soyunma odasından çıkarken uykudan uyanan futbolcular, tribünlerin desteğiyle birlikte gaza gelmişti. Ve bütün takım el ele stadı dolaşmıştı. Sanki ilk yarıyı 3-0 önde kapatan, şampiyonluğa giden Gaziantespor değil, Fenerbahçe'ydi...
Maçı anlatan spiker Melih Gümüşbıçak bu durumu şöyle özetlemişti o gün; "Evet, sayın seyirciler şu an Kadıköyde yer gök Fenerbahçe diye inliyor, tezahürattan dolayı kendi sesimi duyamiyorum". O delicesine tezahürattan dolayı o maçta nerdeyse işini yapamayan sadece Melih Gümüşbıçak değildi . Gaziantesporlu futbolcuların da heyecandan ayakları tir tir titriyor, ikinci yarı boyunca ne yapacaklarını şaşırıyorlardı.
63'de Revivo ilk golü atarak fitili ateşledi. Daha sonra Rapaiç devreye girdi ve tezahürattan, destekten yıkılan tribünlerin sahadaki sureti oldu adeta. 67'de 2.golü attık. Tribünler inlemeye devam ediyordu. 73'te Uche havada asılı kalarak o kafa golünü attığında, o gün tribündeki tüm Fenerbahçeliler onunla birlikte havada asılı kalarak o kafa vurşunu gerçekleştiriyordu aslında.
Skor 3-3'e geldiğinde, Gaziantespor'dan Mustafa Şahintürk kaleci Rüştü'yle karşı karşıya bir pozisyona girmişti. Rüştü orada arkasındaki tribün desteğiyle birlikte kalede adeta devleşmiş ve müthiş bir kurtarış yapmıştır. O pozisyonun devamında Rapaiç orta sahada topla buluşur. O an öyle bir gürültü kopar ki Kadıköy'de, kulakları sağır edecek cinstendir. Rapaiç'in ayaklarına hükmetmeye başlar taraftar adeta. Milan Rapaiç ipe dizer rakiplerini. Arkasındaki itici güç sayesinde, kimse duramaz karşısında. Teker teker geçer her bir rakibi ve skor 4-3 olur.
Gelen bu 4. golle tribün kendinden geçer. 3-5 sıra aşağıya yuvarlananlar, sevinçten üstünü başını yırtanlar falan... Maçın son düdüğüne kadar tribünler kendine gelemez. Resmen bir kaos oluşmuştur orada. Ama tribündeki herkes delicesine mutludur bu kaos ortamından...
Maç bittiğinde tribündekiler ve televizyonlarının hatta radyolarının başındakiler dakikalarca ağlar. Stadın ışıkları kapanmasına rağmen, kimse tribünü terk etmek istemez. Yıllarca anlatılacak efsane bir maçtır. Taraftarın sahaya fiziki müdahalesi olmadan bir maçı çevirebileceğinin en büyük kanıtı olmuştur bu maç. Şampiyonluğu getiren maçtır. O büyük taraftara şampiyonluk yakışırdı elbette. Zaten maçı anlatan spiker Melih Gümüşbıçak da şöyle demiştir; "Bilmiyorum kaç takıma nasip olur böyle taraftar...?"
Nasip olmaz tabii ki, ama tribün sonuna kadar desteğini verir ve maç boyunca susmaz, takıma itici güç olursa demek gerekir. Şimdiyse maçın hemen başında yenilen bir gol sonrası homurdanmalar, futbolcuların hatalarının ardından yuhalamalar ve ıslıklamalar... Şu an Kadıköy'de olası bir 3-0 geriye düşme durumunda, böyle inanmış bir tribün havası yok ne yazık ki. Bu anlattığımız maç öyle 50 yıl öncesinden falan da değil. Bundan sadece 8 yıl önce yaşanmış bir hadise. Büyük Fenerbahçe taraftarı için "bilmiyorum kaç takıma nasip olur böyle taraftar" denilen günlerden, ilk fırsatta futbolcusunu yuhalayan, ıslıklayan seyirci modeline geçiş...
Üzerinde Fenerbahçe forması olan topçu ıslıklanmaz, yuhalanmaz beyler bayanlar. Kendinize gelin! Kuru kuruya edilmiş hep destek tam destek sözünün icraate dökülüş şekli böyle olmaz, olamaz. Bir tribün galibiyete, şampiyonluğa inanmıyorsa, sahadaki 11 futbolcu nasıl inansın? Bizler inanacağız ki onlar da inansın. Böylece sahada formasını sırıl sıklam edesiye kadar mücadele etsin.
Bir noktaya da özellikle değinmek gerek. Taraftar demek bir taraf olmanın yanı sıra, tuttuğunuz takımı sonuna kadar desteklemektir. Bu destek her koşulda olur. Skor olarak geriye düşmüş olsa da, maçı kaybetmiş olsa da, taraftarıyım dediğin o takımı her zaman destekleyeceksin, köstek olmayacaksın. En ufak bir hatasının ardından oyunculara küfür etmek yerine, o güzelim sesini takımını maçın başından sonuna kadar destekleyerek kullanacaksın. Ve bunu skor aleyhimize olduğu zamanlarda da yapacaksın. Fenerbahçe'nin gol yemesini bekleyen, mağlubiyetini bekleyen akbabalara fırsat vermeyeceksin. Ben Fenerbahçeliyim diyorsan, o kutsal formayı taşıyan takımın her bir oyuncusunu ve genelinde tabii ki tüm takımı maç boyu destekleyecek, itici güç olacaksın. Ben bu takımın taraftarıyım diyorsan bunu böyle yapacaksın. Çünkü taraftarlık bunu gerektirir.
Ve unutmayacaksın; bir tribün takıma maç kazandırır. Bunun en bariz örneğini göstermek için 21 Nisan 2001 yılındaki 3-0'dan 4-3'e çevirdiğimiz ve Fenerbahçe'yi şampiyonluğa götüren 4-3'lük Gaziantepspor maçını anlattık. O günkü birlikteliği ve inancı tekrar geri getirmek zor değil. Yeter ki maç boyunca susmayalım, takıma destek vererek itici güç olalım. O zaman bir tribün takıma maç kazandırır işte.
Bizler inandık siz de inanın...
el burrito
Futbolcuların hepsi şaşkındı. Kimse konuşmak istemiyordu. Derken teknik direktör sessizliği bozdu, "Gaziantepspor ilk yarıda size 3 gol attıysa, siz ikinci yarıda onlara 4 gol atabilirsiniz," demişti. Bu söz futbolcuların uyanmasına, kendine gelmesine sebep olmuştu.
Fenerbahçeli futbolcular ikinci yarı için sahaya 7 dakika önce çıkmışlardı. O zamanlar Telsim tribünü inşaat halindeydi. Tribünün 3 tarafındaki taraftarlar da şaşkındı aslında. Lakin sonra ne olduysa birden tribünlerde bir hareketlilik yaşandı. Sanki soyunma odasında söylenenleri onlar da işitmiş gibiydi. Staddaki herkes silkinmiş, kendine gelmişti. Ve hep birlikte önce numaralıdan çıkan sonradan tüm tribünün katıldığı şu tezahüratı söylemeye başladılar; "Bizler inandık, siz de inanın..Bizim için bu maçı alın".
Stad adeta yıkılıyordu. O gün Fenerbahçe Stadı'ndan çıkan gürültünün eşi benzeri belki de hiç olmamıştır. Futbolcu - taraftar bütünleşmesinin en güzeli yaşanıyordu. Soyunma odasından çıkarken uykudan uyanan futbolcular, tribünlerin desteğiyle birlikte gaza gelmişti. Ve bütün takım el ele stadı dolaşmıştı. Sanki ilk yarıyı 3-0 önde kapatan, şampiyonluğa giden Gaziantespor değil, Fenerbahçe'ydi...
Maçı anlatan spiker Melih Gümüşbıçak bu durumu şöyle özetlemişti o gün; "Evet, sayın seyirciler şu an Kadıköyde yer gök Fenerbahçe diye inliyor, tezahürattan dolayı kendi sesimi duyamiyorum". O delicesine tezahürattan dolayı o maçta nerdeyse işini yapamayan sadece Melih Gümüşbıçak değildi . Gaziantesporlu futbolcuların da heyecandan ayakları tir tir titriyor, ikinci yarı boyunca ne yapacaklarını şaşırıyorlardı.
63'de Revivo ilk golü atarak fitili ateşledi. Daha sonra Rapaiç devreye girdi ve tezahürattan, destekten yıkılan tribünlerin sahadaki sureti oldu adeta. 67'de 2.golü attık. Tribünler inlemeye devam ediyordu. 73'te Uche havada asılı kalarak o kafa golünü attığında, o gün tribündeki tüm Fenerbahçeliler onunla birlikte havada asılı kalarak o kafa vurşunu gerçekleştiriyordu aslında.
Skor 3-3'e geldiğinde, Gaziantespor'dan Mustafa Şahintürk kaleci Rüştü'yle karşı karşıya bir pozisyona girmişti. Rüştü orada arkasındaki tribün desteğiyle birlikte kalede adeta devleşmiş ve müthiş bir kurtarış yapmıştır. O pozisyonun devamında Rapaiç orta sahada topla buluşur. O an öyle bir gürültü kopar ki Kadıköy'de, kulakları sağır edecek cinstendir. Rapaiç'in ayaklarına hükmetmeye başlar taraftar adeta. Milan Rapaiç ipe dizer rakiplerini. Arkasındaki itici güç sayesinde, kimse duramaz karşısında. Teker teker geçer her bir rakibi ve skor 4-3 olur.
Gelen bu 4. golle tribün kendinden geçer. 3-5 sıra aşağıya yuvarlananlar, sevinçten üstünü başını yırtanlar falan... Maçın son düdüğüne kadar tribünler kendine gelemez. Resmen bir kaos oluşmuştur orada. Ama tribündeki herkes delicesine mutludur bu kaos ortamından...
Maç bittiğinde tribündekiler ve televizyonlarının hatta radyolarının başındakiler dakikalarca ağlar. Stadın ışıkları kapanmasına rağmen, kimse tribünü terk etmek istemez. Yıllarca anlatılacak efsane bir maçtır. Taraftarın sahaya fiziki müdahalesi olmadan bir maçı çevirebileceğinin en büyük kanıtı olmuştur bu maç. Şampiyonluğu getiren maçtır. O büyük taraftara şampiyonluk yakışırdı elbette. Zaten maçı anlatan spiker Melih Gümüşbıçak da şöyle demiştir; "Bilmiyorum kaç takıma nasip olur böyle taraftar...?"
Nasip olmaz tabii ki, ama tribün sonuna kadar desteğini verir ve maç boyunca susmaz, takıma itici güç olursa demek gerekir. Şimdiyse maçın hemen başında yenilen bir gol sonrası homurdanmalar, futbolcuların hatalarının ardından yuhalamalar ve ıslıklamalar... Şu an Kadıköy'de olası bir 3-0 geriye düşme durumunda, böyle inanmış bir tribün havası yok ne yazık ki. Bu anlattığımız maç öyle 50 yıl öncesinden falan da değil. Bundan sadece 8 yıl önce yaşanmış bir hadise. Büyük Fenerbahçe taraftarı için "bilmiyorum kaç takıma nasip olur böyle taraftar" denilen günlerden, ilk fırsatta futbolcusunu yuhalayan, ıslıklayan seyirci modeline geçiş...
Üzerinde Fenerbahçe forması olan topçu ıslıklanmaz, yuhalanmaz beyler bayanlar. Kendinize gelin! Kuru kuruya edilmiş hep destek tam destek sözünün icraate dökülüş şekli böyle olmaz, olamaz. Bir tribün galibiyete, şampiyonluğa inanmıyorsa, sahadaki 11 futbolcu nasıl inansın? Bizler inanacağız ki onlar da inansın. Böylece sahada formasını sırıl sıklam edesiye kadar mücadele etsin.
Bir noktaya da özellikle değinmek gerek. Taraftar demek bir taraf olmanın yanı sıra, tuttuğunuz takımı sonuna kadar desteklemektir. Bu destek her koşulda olur. Skor olarak geriye düşmüş olsa da, maçı kaybetmiş olsa da, taraftarıyım dediğin o takımı her zaman destekleyeceksin, köstek olmayacaksın. En ufak bir hatasının ardından oyunculara küfür etmek yerine, o güzelim sesini takımını maçın başından sonuna kadar destekleyerek kullanacaksın. Ve bunu skor aleyhimize olduğu zamanlarda da yapacaksın. Fenerbahçe'nin gol yemesini bekleyen, mağlubiyetini bekleyen akbabalara fırsat vermeyeceksin. Ben Fenerbahçeliyim diyorsan, o kutsal formayı taşıyan takımın her bir oyuncusunu ve genelinde tabii ki tüm takımı maç boyu destekleyecek, itici güç olacaksın. Ben bu takımın taraftarıyım diyorsan bunu böyle yapacaksın. Çünkü taraftarlık bunu gerektirir.
Ve unutmayacaksın; bir tribün takıma maç kazandırır. Bunun en bariz örneğini göstermek için 21 Nisan 2001 yılındaki 3-0'dan 4-3'e çevirdiğimiz ve Fenerbahçe'yi şampiyonluğa götüren 4-3'lük Gaziantepspor maçını anlattık. O günkü birlikteliği ve inancı tekrar geri getirmek zor değil. Yeter ki maç boyunca susmayalım, takıma destek vererek itici güç olalım. O zaman bir tribün takıma maç kazandırır işte.
Bizler inandık siz de inanın...
el burrito
***
not: bu yazı GRUP CK tarafından hazırlanan "Cefakar Maraton" fanzini
özel sayisi ve özel boyutu ile 4 Ekim 2009 Pazar günü oynanan Fenerbahçe-Gençlerbirligi mücadelesi öncesinde "ücretsiz" olarak dağıtılan fanzin için kaleme alınmıştır. bir şeylere vesile olabildiysek ne mutlu bize...
özel sayisi ve özel boyutu ile 4 Ekim 2009 Pazar günü oynanan Fenerbahçe-Gençlerbirligi mücadelesi öncesinde "ücretsiz" olarak dağıtılan fanzin için kaleme alınmıştır. bir şeylere vesile olabildiysek ne mutlu bize...
12 comments:
Tribün vardır; maç kazandırır. Tribün vardır; sezon kazandırır.
Ah birde Denizli şu durumu Beşiktaş için yapsa ve takımı gaza getirse.
Eline sağlık burrito
Bunlar görünen yüzü tabiki. İç yüzünüde bilmek lazım. Ama inanılmaz bir geri dönüş olduguda gercek.
@aksilaz,
ben sana olayın iç yüzünün anlatayım.
3 Mayıs 1989 günü oynanan ilk yarısı gsnin 3-0 üstünlüğüyle biten, ikinci yarısında Fenerin 4 gol atıp maçı 4-3 kazandığını biliyor musun? biliyosundur herhalde. tıpkı o maç gibidir bu maç da. o gün gsnin maçı sattığını iddia edebilecekmisin? senin mantığına göre 3-0dan 4-3 olan Fenerin tüm maçları satılık herhalde. evet. çok zenginiz. gsyi de satın almıştık bundan yıllar önce. garibim gs taraftarı o gün hüngür hüngür ağlamıştı. bilseler takımları maçı bize satmış. o kadar ağlamazlardı herhalde.
kişi kendini nasıl bilirse, başkalarını da öyle suçlarmış. 8-0ların, vahap beyazların, ahmet çakarların hatırlanması dileğiyle.
bu maç satılıksa, gsyi 4-3 yendiğimiz maç hayli hayli satılıktır. antep maçı sattı diyen adam, gs de zamanında maçı sattı demesi lazım.
@kayser
Arkadasım ben 8-0 ı Zaladı kabul ediyorum. Rezalettir o maç. Elinden kaçırması top arması gibi. Ancak Antep maçı için devre arasında neler oldugu hala bir muamma. Dikkat dagıtmak için sahaya erken cıkan futbolcular, aziz yıldırımın soyunma odalarına inmesi gibi çok detay var o karşılaşmada.
Galatasarayıdamı satın aldık demen ise sadece komik.
güzel bir yazı olmus eline saglık. okurken tekrar yasadık macı.
ama bir konuda katılmıyorum soylediklerinize. bu uzerinde fener forması olan ıslıklanmaz yuhalanmaz tabusuna, koru korune destek olmaya. sizin soylediiniz sey simdilerde basının hatalı olan besiktas baskanın mazlum durumuna dusurulerek bjk baskanı ıslıklanmaz demesine benziyor. kusura bakmayında sahadaki oyuncudan teknik direktorune yoneticisinden baskanına kim olursa olsun tepki gosterilmesi gerekiyorsa tepki gosterilmesi taraftarıyım. illa ki bu tepkinin dozu yeri ve zamanı var. mac icinde bir oyuncunun ayagına her top geldiinde tepki gostermek o oyuncunun mac icindeki performansını etkileyebilir evet ama oyuncu iyi oynamadıgı hata yaptıgı vs. oyundan sonran dısarı alınırken de tepkimizi gostermeyeceksen ne zmn gostereceiz. mac bittiginde bir Td ye veya yonetime olan tepkimizi baska ne zmn gostereceiz. demiyorum bu hafta rustuye yapılan yada zamanında selcuk a saha icerisinde yapıldıgı gibi yapılsın. gecen haftalarda kazım oyundan cıkarken yapılan tepki gibi olsun. sahadaki oyunu oyuncuyu etkilemeden. veya ornek verdiin mactaki tepki gibi olsun. iyi yada kotu. ve dahası tepki gostermenin baska yontemleri de var. "jöleyle tarih yazılmaz" diye yazarsin mesela. ama bu formayı giyen adam yuhlanmaz ıslıklanmaz diye birsey soz konusu olamaz. sacma bir tabudur bu bence.
ve ben inanıyorum ki anlattıgın antep macı gibi yine baska maclarımız olacak ve goreceksin o tribunler o taraftar yine o mactaki gibi davranacak. oyle bir tribunun her mac olmasını da bekleyemezsin oyle bir mac her zaman olmaz zira.
sonuc olarak tamamen tepkisiz ruhsuz bir tribun olmasındansa iyi ve kotu gununde yerli yerinde tepkilerin olmasını her zaman tercih ederim.
Yazi beni o gune dogru aldi goturdu, hayatim boyunca unutamayacagim gunlerden bir tanesi kesinlikle...Ozellikle son gol sonrasinda televizyonlara yansiyan taraftar goruntulerini muhtesemdi, hele buradakilere ek olarak onundeki davula girisen bir abi vardi ki :D
Bu arada aksilaz'in yazdigi yazidan ic yuzu derken, macin ilk yarisinda tribunlerde yasananlari kastettigini dusunuyorum yoksa zannetmiyorum ki akli selim bir kimse Sampiyonluk yolundaki Antep'in bu maci sattigini dusunebilsin...
Bu maçı ve sonunda tribünde çöküp nasıl hüngür hüngür ağladığımı hiç unutmayacağım.
Bu görsellerin alındığı programı izlediğimde hala gözlerim dolar.
O macta FB seyircisinin katkisi inkar edilemez topculardan daha cok inanmislardi ama Antepli futbolcularin FBli futbolculara nefes temasina bile faul calan, Antep'i sahasindan cikartmayan Mustafa Culcu'nun da katkilarini gozardi etmemek lazim.
Culcu'nun Allah'i var kendi yok. Ama eyyamci sifati en cok kendisine yakisirdi zamaninda.
mükemmel olmuş yazı.düşünüyorumda şimdi kadıköyde 3-0 olmuş olsa maç bırak 4-3 olmayı 5 yerdik kesin malesef taraftarımız bu hale geldi
Miss_Lugano
he, aksilaz 96'da ts'yi de satın aldık. ilk yarısı 1-0 biten maçtan sonra devre arasında bastık parayı topunuzu satın alıp şampiyonluğu aldık var mı diyeceğin. Adamı dellendirme... bu takım avni aker de 1-0 geriden gelip 2-1 alıyorsa o efsane takımınıza karşı şampiyonluk maçını antep'e karşı da haydi haydi çevirir kadiköyde. Unutma o maçı alsaydı antep şampiyonluğun en büyük adayıydı.ama nerden bileceksiniz. siz ancak fb düşmanlığı yapmayı bilirsiniz. ha bir de yine aynı sene son maçta şampiyonluk için gs'ye fb'nin mağlubiyetinin yanında, 4 farklı galibiyet lazımdı ve maçın 40. dakikası defansınızdaki cem baltasının asistleriyle 4-0 olmuştu durum. genel averajla aşmapiyonluk uygulaması ne zaman kalktı diye bir sor çevrene. Sizin o 40 dakikada 4-0 lık rezaletinizden hemen sonra olduğunu öğren.
Ne maçtı be ne zaman şu maçın satırlarını okusam tüylerim diken diken olur,titrerim.Keşke bu seyirci yine olsa ama zaman değişti biletler pahalılandı,stadın konumu değişti,herşey farklılaştı. O zaman çok küçüktük be.O maçta değildim ama televizyon başında izlerken sanki maçtayım gibi bir hava vardı.Televizyon başında çıldırmıştım.Eskilere tekrar geri dönebilsek.
Yorum Gönder