Salı, Ağustos 25, 2009

Kaostan 3 Puan Çıkarmak



Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliydi aslında. Dün gece Diyarbakır'da yaşanan olaylara şaşırmadım dersem yalan olmaz. Aksi olsa, ortalık süt liman olsa şaşırtıcı olurdu esas benim için. Ben bütün bu olacakları önceden tahmin edebiliyorken, o şehrin mülki amirlerinden tut, ne kadar sorumlu şahıs varsa onların elleri kolları bağlıymışcasına hareket etmesine diyecek bir şey yok. Vazifeli bulunduğum şehirde her sene benzer pislikte olaylar cereyan etse, şapkamı önüme koyar uzun uzun düşünürdüm.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, aslında güzel bir maç oldu saha içerisine bakacak olursak. Kıran kırana bir mücadele vardı. Diyarbakırspor sert oynadı. Hatta çok set oynadı da diyebiliriz. Birçok pozisyonda Fenerbahçeli oyuncuların bileklerine tekmeler salladılar. Bu rakip takımın teknik adamının yıldırma taktiği miydi sorusu geliyor akla? Olabilir elbette. Bu da bir stratejidir. Maçın ilk yarısında bazı itişmeler, kakışmalar yaşandı ama bunların tribünde yaşanan pisliğe, rezalate sebep olduğunu iddia etmek saflık olur. Neyse, o konuya yazının sonlarında değinelim. Mümkün mertebe bu bölümde futbol yazmaya çalışacağım.

Diyarbakırspor maça hızlı başladı. Ve bilhassa ilk yarım saat Fenerbahçe'yi çok zorladı. Golde o bölümde geldi zaten. Hatta iki farklı üstünlüğe bile erişebilirdi Diyarbakırspor o dakikalarda. Lugano-Bilica ikilisinin bu bölümdeki uyumsuzluğu elbette ki gözlerden kaçmadı. Yenilen golde Lugano'nun ne yapmaya çalıştığını anlayamadım, bir de Bilica'nın defansın gerisine atılan her topta rakibe geçit vermesini...

O yarım saatlik şaşkınlık sürecinin ardından Fenerbahçe toparlandı. Gol de çok uygun bir zamanda geldi. Gol öncesi paslaşmalar çok şıktı ve tabii ki o ana kadar sahada Fenerbahçe adına ayakta duran tek adamın, Gökhan Gönül'ün goldeki vuruşu da çok şıktı.

Diyarbakırspor'un ilk yarıdaki mücadele isteğini ikinci yarıda sergilemeyeceği belliydi. Şu aşamada fizik kondüsyon olarak Süper Lig'de Fenerbahçe'yle boy ölçüşecek takım sayısı azdır. Bu bakımdan Fenerbahçeliler için maçın 60. dakikasından sonrası daha önemli duruyor. O bölüme kadar skor olarak çok kötü bir şekilde geriye düşmeyen Fenerbahçe'nin maçları böyle lehine çevirmesine bu bağlamda şaşmamalı.

Genelde Güiza'yı beğenmeyen biri olduğumu bilmeyen yoktur herhalde ama dün geceki performansını beğendim. Bunu itiraf edeyim. Belki skor tabelasında adı yazmadı ama ilk goldeki pas zamanlaması çok iyiydi. Keza penaltı pozisyonu öncesindeki etkinliği de mühimdi.

Maç içerisindeki gerginliğin Fenerbahçe'ye olumlu yansıdığını düşünüyorum, onu da belirteyim. Futbolcular silkindi adeta o olaylar sayesinde. Kazım gibi laubali, dünya s..inde minare g..ünde diyebileceğimiz bir adam bile çok hırslıydı dün gece. Onu böyle gördüğümüz maç sayısı nadirdir.



Zorlu bir deplasman olacağı belliydi. Lakin Fenerbahçe'nin öyle ya da böyle bu maçı alacağı da aşikardı. Kaostan çıkan 3 puan çok kıymetli. Bunu ileriki haftalarda daha iyi idrak edeceğiz kanımca.

Gelelim olaylara. Şimdi şunu baştan belirtmek gerek ki, bu olayın kesinlikle ama kesinlikle anti-Fenerbahçelilikle alakası yoktur. Buna inanlar ciddi manada yanılgıya düşerler. Türkiye'nin birçok stadında anti-Fenerbahçe akımından esinlenip taşkınlık yapan, Fenerbahçeli oyunculara yabancı madde atan (yabancı madde de ne demekse? yabancı olmayan madde de atılabiliyor mu sahaya?) seyirci olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Lakin kendi taraftarına, kendi oyuncusuna, güvenlik güçlerine maddeler yağdıran, adeta fotoselli beyinlere sahipmişcesine sahada hareket ettiğini gördüğü her şeye taş, bozuk para, çakmak, içi sidik dolu pet şişe vs. maddeleri yağdıran zihniyeti anti-Fenerbahçelilikle açıklamaya çalışmayın. Bu çok basit olur. Kaldı ki doğru da olmaz. Burada Diyarbakır şehri ve o şehrin tribün duruşu üzerine uzun uzun yazılar yazabilirim ama yazımın içinden bir cümle cımbızla çekilerek, adımı ırkçıya çıkarmaya çalışanlar olacaktır. O yüzden bunu yapmak istemiyorum. Sadece olayı anti-Fenerbahçeli duygulara bağlayanlar düştükleri yanılgının farkına varsın ve dün gece yaşanan olayların esas sebebini kendi kendilerine kabul ettirsinler. Elinizi vicdanınıza götürdüğünüz anda doğruya ulaşmanız çok kolay. Yok efendim, olayları çıkaranlar Diyarbakırlı Galatasaraylılarmış falan. Geçiniz. Yemeyiz bunları. Her sene her sene aynı şey. Ne kadar etkinmiş, güçlüymüş Diyarbakır Galatasaraylılar. Vay be(!)

Sürekli açılımdan bahseden güruhun, dünkü galibiyetin ardından Fenerbahçe açılımı esprisini neden kaldıramadıklarını da anlamış değilim açıkçası. Futbol içinde mizahı da barındırır. Abartıya kaçmadıktan sonra böyle espriler yapılması doğaldır, hoştur.

Sadece "bunu yazmazsam rahat edemem" minvalinden bir şey söylemek istiyorum uzatmadan; milli marşımızın kasıtlı olarak ıslıklandığı bir ortamı eleştirmek ırkçılıksa, varsın ben ırkçı olayım o zaman arkadaş. Bu tepkimizi eleştiren blog yazarları olduğunu gördüm. Sayıları da az değil. Bu lafım onlaradır.

Yazının sonunu Alper Abi'nin blogunda bitirdiği gibi bitirmek isterim bir de; "Biz Fenerbahçe'yiz.. Ankara'dan başka Başkent bilmeyiz.."

10 comments:

del piero dedi ki...

izin verirsen yazının altına imzamı atıyorum....

eline, kalemine sağlık...

Çağatay PINAR

beckham07 dedi ki...

nefret ediyorum diyabakırdan. ligden düşmelerine fener şampiyon olmuş kadar sevinmiştim, lige geri dönmelerine de bi o kadar üzülmüştüm. insan değil oradakiler. sevmiyorum, sevmeyeceğim ne diyarbakırı ne de insanlarını!!! daha çok şey söylerimde burası yeri değil.

Adsız dedi ki...

Mükemmel bir yazı olmuş kazım içinde yaptığın benzetme beni çok güldürdü alper abinin sözüde harika...

AAAA dedi ki...

@beckham07

sen kimsin be. kimin insan olup olmadığını belirleme diye bir enstitü mü var? ve sen orada müdür felan mısın?

diyarbakırlıları sevmiyorum anne ühühühü diye ağlayarak bu işler olmaz. adam ol biraz.

Adsız dedi ki...

sevgili slum'a,

sanane canım? adam sevmiyorum demiş. insan değiller demiş. mantıklıdır değildir ayrı konu. sen adam olma enstitüsünden misin=)? hay allah

Unknown dedi ki...

mükemmel bir yazı.brava.

Dalecarnegie dedi ki...

Kendi vatanımızda artık ben TÜRK'üm bile demek neredeyse suç olacak.Maç öncesi milli marşın ıslıklanması hakikaten çok ayıp bir olay ve ne amaçlandıgını hepimiz biliyoruz.

Umarım hakettikleri yere tekrar geri dönerler.Tribün kültürü olan takımları görmek daha güzel olur.Bir Kocaeli,Sakarya,Karşıyaka ,Göztepe v.s

kimsekim dedi ki...

daha 3 ay önce efes pilsenlilere ar damarı çatlamışçısana tekme tokat saldıranlar da mı diyarbakırlıydı.
kürtlere,diyarbakırlılara benim gibi olmadıkları için kin kusacağım ama blogumun imajı sarsılmasın diyemediğiniz için "neler diyecem ama ırkçı derler" diye kıvırtmak da ne kadar yaraşıyor sana...

Ortega dedi ki...

Yaptığınız şey tamamen kıçınızdan element uydurmak. Bazı şeyleri idiotlara anlatıyor gibi anlatmamızı beklemeniz ise çok komik. İlla örneği daha da açın diye yalvarıyorsunuz yazdıklarınızla.

Gelelim Efes maçındaki olaylara. Şöyle örnek vereyim, Sami Yen'de, İnönü'de, Kadıköy'de bugüne kadar kimsenin hatırlamak dahi istemeyeceği türden olaylar yaşandı mı? Cevap evet. En yakın olay hatırlarsınız ki, Sami Yen'deki su savaşlarına sahne olan derbi.

Peki, bu tarz olaylar her sene her sene Sami Yen'de yaşanıyor mu? Hayır. Kırk yılda bir olan örnekleri, her sene belirli bir kin ve nefretin tohumu olan olaylarla kıyaslamıyor musunuz? Ne biçim yorumlamalar yapıyorsunuz, anlamıyorum. Üniversitede gördüğümüz okuma derslerindeki en kötü okuma örnekleri arasında bile böyle abes şeyler yoktu.

İstiklal Marşı'nın ıslıklanması, kendi taraftarına, oyuncusuna saldıran zihniyeti benzettiğiniz şeye bak! Efes maçında yaşanan olaylar rakibin tahrikine kapılanların düştüğü hatadır. Lakin o maçta kendi taraftarına, kendi oyuncusuna saldıran adam var mıydı? Hayır. O zaman verdiğiniz örnekleme havada kalıyor. Bilmem farkında mısınız?

Siz böyle diyorsunuz ama bakın şöyle şöyle de yapıldı, dediğiniz olaylar tabir-i caizse kırk yılda bir olan olaylar. Durun hemen heyecanlanmayın. Bunlar kırk yılda bir oluyor diye onları savunacak değilim. Lakin her seferinde aynı pisliğin yaşandığı bir ortamdan bahsediyoruz öte yandan. Ve çocuk değil karşınızdaki insanlar. Yemeyiz.

Diyarbakırspor'un ayrıcalığı nedir kuzum? Hassas bir taraftarı varmış falan..Geçiniz efendim. Diyarbakırspor taraftarı hassas diye sürekli sahaya taş, çakmak vb. maddeleri yağdırma ayrıcalığını nasıl görüyor kendinde? Gerçi Diyarbakır hassastır diyen zihniyet birçok şeyin desturunu vermiş oluyor aslında.

Gelelim yine kkaba etlerinizden uydurduğunuz diğer yorumlamaya. Orada kurduğum cümleye ne de güzel örnek oldu yorumunuz. Ben daha ağzımı açmadan beni ırkçı yaptın işte. Senin gibi adamların varlığı sebebiyle, bu böyledir, şu şöyledir..yapılan yanlışlardan nemalananlar var diye yazmak istemiyor insan. Lafı dönüp dolaştırıp "Kürtler şöyledir mi demek istiyorsun sen yoksa hmmm.." basitliğine getirecek tipte insanlar var, ve sanırım sen de o basitliktesin.

Kendi kurduğun hayal dünyada insanları yaftalamaya, her önüne geleni Kürt düşmanı gibi görmeye devam eden kimsekim.. senin de nefes alma sebebin bu olsa gerek.

Adsız dedi ki...

Diyarbakır'dan 3 puan çıktı. Avrupa Ligi eşleşmeleri çok şanslı sonuçlandı. Fenerbahçe'nin etrafında gelişen tüm olaylar ekmeğine bal sürüyor. Bu sezon taraftar memnun ve böyle devam ederse de sonuna kadar destek herkes. Avrupa'da verdiği mücadeleye Süper Lig'de aldığı başarılı maçların moraliyle gidiyor Fenerbahçe. Yolumuz çok açık başarı bizi bekliyor.