Cemil Meriç
Üsküdar'da oturup, Üsküdarlı bir aydın olan Cemil Meriç'i es geçmek olmazdı. Nedense bize lise yıllarımızda Cemil Meriç'ten hiç bahsetmediler. Cumhuriyet tarihinin entellektüel kutuplarından, fildişi kulesinden ülkenin aç dimağlarını doyuran bir ismin bizden gizlenmesini o dönemlerde anlayamazdım, aklım bir karış havadaydı zira. Lakin şimdi çok farklı şeyler düşünüyorum bu hususta. İnsan büyüdükçe, iyimser olma ihtimalini kaybediyor, her şeyi olumsuz bir sebebe bağlama telaşında oluyor. Ve sanırım bu konuda pek haksız değilim..
Neyse efenim, bu tarz yorumları başka bir yazıya erteleyerek devam edelim. Dün, Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde Cemil Meriç'i anma etkinliği gerçekleşti. Daha çok Başbakan'ın etkinliğe katılması ve orada Meriç'in bir sözüyle ("Her Aydınlığı Yangın Sanıp Söndürmeye Çalışan Zavallılar! Karanlığa O Kadar Alışmışsınız Ki Yıldızlar Bile Rahatsız Ediyor Sizi...') göndermede bulunması konuşuluyor medyamızda ama gelin biz, Cemil Meriç'i anlayabilme eksenine oturtalım yazıyı.. Bunu da daha çok Meriç'in kendi sözleriyle yapmaya çalışalım..
Wikipedia'ya bakarsak, şöyle tanımlıyor Meriç'i;"Cemil Meriç'in eserlerinde toprağından kopan insanın trajedisi ve kendini bulma çabasının yanı sıra, Türk intelijansiyasının düştüğü amansız açmaz da bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilir."
Kitaplar onun hayatıydı. Gözlerini kaybettiğinde bile kitaplar çıkmadı hayatından.. “Güzel kitaplar yazar için bir son, okuyucu için bir davettirler. Suallerimize cevap vermezler. Bir takım arzular uyandırırlar bizde, iştiyaklarımızı (isteklerimizi) alevlendirirler.” (Bu Ülke, s. 112)
Cemil Meriç, “… bir ülkenin vicdanı olmak, idrâkimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını, Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak” için feda etmiştir kendini.
Eli kalem tutanlar, hep kendilerini övmek yerine biraz da kendileriyle aynı fikirleri paylaşmayanları anlamayı tavsiye etselerdi kalemine bakanlara belki bugün daha güzel olacaktı bir çok şey. Ama öyle yapmadılar. Yapmadılar çünkü gözlerini bürümüştü sahip oldukları ideoloji. Sağ okumuyor. Boşuna bağırıyorum. Sol diyalogdan kaçıyor, küskün: Ötüken’in bastığı kitap okunmazmış. Peki siz basın. Cevap yok. Bu çemberi kırmak mümkün değil. Son tahlilde hudutlu imkânlarımızı isteyene bezletmekten başka çare yok. Sol, sağ’ın gösterdiği dostluğu göstermiyor. İhanet etmişiz. Neye ve kime?. (Bu Ülke, s. 55)
Ellerinde birer mühür “bizdensin, bizden değilsin, solcusun, sağcısın” gibi bir tespitte bulunmak gibi bir görevleri de vardı bazılarının. Siz kimdiniz, onlar kimdi? İki tarafta bu ülkenin insanlarıydı ama ya ideolojiler: “Sol-Sağ… çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.” (Bu Ülke, s. 78)
“Her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır. Onlar Türkiye’nin insanından şikayetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. (Bu Ülke, s. 95)
Üzerinde kafa yoracak hiçbir mesele kalmamış gibi her şeyde güllük gülistanlık bir hava var. Birileri bulunduğumuz coğrafyayı değiştirecekler. Sanki biz başka bir dünyada yaşıyoruz da olup bitenler bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Kendimizden başkasını sokmuyoruz düşünce sınırlarımızın içine. Biz düşünmediğimiz için düşünenleri seyrediyoruz büyülü gözlerle; “adamlar neler düşünmüş, düşünüyorlar” diyoruz hayretle. “Hayret, yerini hayranlığa bırakır, hayranlık teslimiyete. (Bu Ülke, s. 133)”
Sanırım biraz geç kaldım Cemil Meriç'i anlayabilmek için ama içimde bir ümitsizlik yok. Nefesim yettikçe, onu okumaya, fikirlerini anlamaya çalışacağım. Yukarıda alıntı yaptıklarım önce kendi nefsime olan göndermelerdir, daha sonra bu blogun okuyucalarıyla paylaşma arzusunu taşır. Ekseriyetle futbola ilişkin yazılar olsa da bu sayfalarda, ara sıra böyle şeyler de olmalı sanırım. Cemil Meriç büyük bir aydındı. Değeri hala bilinmiyor ama..Bir kesim, onu ideolojik nedenlerle savunmaya çalışıyor, diğer bir kesim ise aynı ideolojik kaygılarla, onu dışlamaya çalışıyor.. Neyse ki, onun kitapları hala basılmakta, satılmakta ve de okunmakta.. Bu da her şeye rağmen, bu ülke gençliği adına ümitlerimizin devam etmesi için bir sebep olsa gerek..
Not: Yazıdaki Cemil Meriç'e ait sözler cemilmeric.blogspot.com adresinden alınmıştır..
Neyse efenim, bu tarz yorumları başka bir yazıya erteleyerek devam edelim. Dün, Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde Cemil Meriç'i anma etkinliği gerçekleşti. Daha çok Başbakan'ın etkinliğe katılması ve orada Meriç'in bir sözüyle ("Her Aydınlığı Yangın Sanıp Söndürmeye Çalışan Zavallılar! Karanlığa O Kadar Alışmışsınız Ki Yıldızlar Bile Rahatsız Ediyor Sizi...') göndermede bulunması konuşuluyor medyamızda ama gelin biz, Cemil Meriç'i anlayabilme eksenine oturtalım yazıyı.. Bunu da daha çok Meriç'in kendi sözleriyle yapmaya çalışalım..
Wikipedia'ya bakarsak, şöyle tanımlıyor Meriç'i;"Cemil Meriç'in eserlerinde toprağından kopan insanın trajedisi ve kendini bulma çabasının yanı sıra, Türk intelijansiyasının düştüğü amansız açmaz da bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilir."
Kitaplar onun hayatıydı. Gözlerini kaybettiğinde bile kitaplar çıkmadı hayatından.. “Güzel kitaplar yazar için bir son, okuyucu için bir davettirler. Suallerimize cevap vermezler. Bir takım arzular uyandırırlar bizde, iştiyaklarımızı (isteklerimizi) alevlendirirler.” (Bu Ülke, s. 112)
Cemil Meriç, “… bir ülkenin vicdanı olmak, idrâkimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını, Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak” için feda etmiştir kendini.
Eli kalem tutanlar, hep kendilerini övmek yerine biraz da kendileriyle aynı fikirleri paylaşmayanları anlamayı tavsiye etselerdi kalemine bakanlara belki bugün daha güzel olacaktı bir çok şey. Ama öyle yapmadılar. Yapmadılar çünkü gözlerini bürümüştü sahip oldukları ideoloji. Sağ okumuyor. Boşuna bağırıyorum. Sol diyalogdan kaçıyor, küskün: Ötüken’in bastığı kitap okunmazmış. Peki siz basın. Cevap yok. Bu çemberi kırmak mümkün değil. Son tahlilde hudutlu imkânlarımızı isteyene bezletmekten başka çare yok. Sol, sağ’ın gösterdiği dostluğu göstermiyor. İhanet etmişiz. Neye ve kime?. (Bu Ülke, s. 55)
Ellerinde birer mühür “bizdensin, bizden değilsin, solcusun, sağcısın” gibi bir tespitte bulunmak gibi bir görevleri de vardı bazılarının. Siz kimdiniz, onlar kimdi? İki tarafta bu ülkenin insanlarıydı ama ya ideolojiler: “Sol-Sağ… çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit.” (Bu Ülke, s. 78)
“Her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır. Onlar Türkiye’nin insanından şikayetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. (Bu Ülke, s. 95)
Üzerinde kafa yoracak hiçbir mesele kalmamış gibi her şeyde güllük gülistanlık bir hava var. Birileri bulunduğumuz coğrafyayı değiştirecekler. Sanki biz başka bir dünyada yaşıyoruz da olup bitenler bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Kendimizden başkasını sokmuyoruz düşünce sınırlarımızın içine. Biz düşünmediğimiz için düşünenleri seyrediyoruz büyülü gözlerle; “adamlar neler düşünmüş, düşünüyorlar” diyoruz hayretle. “Hayret, yerini hayranlığa bırakır, hayranlık teslimiyete. (Bu Ülke, s. 133)”
Sanırım biraz geç kaldım Cemil Meriç'i anlayabilmek için ama içimde bir ümitsizlik yok. Nefesim yettikçe, onu okumaya, fikirlerini anlamaya çalışacağım. Yukarıda alıntı yaptıklarım önce kendi nefsime olan göndermelerdir, daha sonra bu blogun okuyucalarıyla paylaşma arzusunu taşır. Ekseriyetle futbola ilişkin yazılar olsa da bu sayfalarda, ara sıra böyle şeyler de olmalı sanırım. Cemil Meriç büyük bir aydındı. Değeri hala bilinmiyor ama..Bir kesim, onu ideolojik nedenlerle savunmaya çalışıyor, diğer bir kesim ise aynı ideolojik kaygılarla, onu dışlamaya çalışıyor.. Neyse ki, onun kitapları hala basılmakta, satılmakta ve de okunmakta.. Bu da her şeye rağmen, bu ülke gençliği adına ümitlerimizin devam etmesi için bir sebep olsa gerek..
Not: Yazıdaki Cemil Meriç'e ait sözler cemilmeric.blogspot.com adresinden alınmıştır..
1 comments:
ümit meriç i tekrardan hatırlattığın için kalemine sağlık hasan..
Yorum Gönder