Blog,Eğitim Hayatı,Gerçekler ve Neden Yazıyoruz?
Başlıktaki soru blog yazan arkadaşlara tabii ki.. Öncelikle neden böyle bir suali gündeme getirdiğime açıklık getireyim.
Geçenlerde formasyondaki sınıfımdan bir kız arkadaş, artık nasıl ulaşmışsa (ki muhtemelen feysbuk profilimden bulmuş olsa gerek) blog sayfamı bulmuş, derste bana bu durumdan bahsetti. Futbol bilgisinin Hakan Şükür ve Hagi'den ibaret olduğunu itiraf edip, blogdaki yazılarının ilgisini çeken türden olmadığını belirtti bi de..Buna rağmen yazı tarzımı beğendiğini söyledi (gerçi bunu yüzyüze konuşuyor olmamızdan dolayı yapmış olabilir). Neyse lafı uzatmayayım, en sonunda şöyle bir soru sordu:"Neden yazıyorsun peki? Para mı kazanıyosun bundan?"
O an kilitlendim kaldım orada..Daha sonra da ağzımdan "Bilmem..para kazanmıyorum yaa..ama hobi gibi bir şey desek yeridir" cümlesi çıktı. İngiliz Edebiyatı okumakta olan ve bunun yanında eğitim bilimleri formasyonu alan biriyim. İşimiz daha çok İngilizce üzerine yani, öğretmen olma ihtimalimiz her daim cepte duracak.Peki böyle bir şeyi istiyor muyum?tabii ki de hayır.. Aslına bakarsanız, İngiliz Edebiyatı okuyup, bir sürü tiyatro eserini inceleyip, eleştiri-makale vb. şeyleri yazıp, herhangi bir okulda İngilizce öğretmenliği yapacak olmak adama koyuyor..Kimse bana zorla bir şey yaptırmıyor tabii..Bölümdeki hocalarla aram iyi olsa, akademisyen olmak için kasardım. Gerçi ALES'e de girdik bunun için ama pek de ümitli değilim..
Geçenlerde bir holdinge gittik arkadaşla. Spor servisine falan baktık. Oradaki iş ortamını görünce içim gitti. Dehşet bir mekan.İnsani feci cezbediyor (ya da sadece beni). Aklım gidiyordu orada. Şöyle bir şey de var tabii, orada çalışanlara sorsan ne dertleri vardır, imkanı olsa iki dakka durmazlar orada falan filan..
İnsan sevdiği işi yapmalı derler ama memleketin ekonomik koşullarının farkında olan birisi, bu kadar rahat konuşamaz bence..İstanbul gibi yerde yaşayıp, istediğim işi yapacağım arkadaş diye ne kadar oyalanabilirsin ki?
Velhasıl kelam mezun olmaya sayılı günler kala, hem sorunsuz atlatayım şu devreyi mezun olayım artık modundayım, hem de ulan elalem özeniyor bizim bölüme ama keşke medyayla ilgili bir bölümde okusaydım diye dert yanıyorum çevremdekilere.. Bir garip halet-i ruhiye işte..Sanırım mezuniyet sonrası sendromuna henüz resmen mezun olmasam da, kapılmış durumdayım..
Bu yazı gereğinden fazla uzadı öyle sanıyorum, soruyla bitirmek gerek..Neden yazıyorsunuz arkadaşım?Para mı kazanıyorsunuz bu işten?Ne iş?
Geçenlerde formasyondaki sınıfımdan bir kız arkadaş, artık nasıl ulaşmışsa (ki muhtemelen feysbuk profilimden bulmuş olsa gerek) blog sayfamı bulmuş, derste bana bu durumdan bahsetti. Futbol bilgisinin Hakan Şükür ve Hagi'den ibaret olduğunu itiraf edip, blogdaki yazılarının ilgisini çeken türden olmadığını belirtti bi de..Buna rağmen yazı tarzımı beğendiğini söyledi (gerçi bunu yüzyüze konuşuyor olmamızdan dolayı yapmış olabilir). Neyse lafı uzatmayayım, en sonunda şöyle bir soru sordu:"Neden yazıyorsun peki? Para mı kazanıyosun bundan?"
O an kilitlendim kaldım orada..Daha sonra da ağzımdan "Bilmem..para kazanmıyorum yaa..ama hobi gibi bir şey desek yeridir" cümlesi çıktı. İngiliz Edebiyatı okumakta olan ve bunun yanında eğitim bilimleri formasyonu alan biriyim. İşimiz daha çok İngilizce üzerine yani, öğretmen olma ihtimalimiz her daim cepte duracak.Peki böyle bir şeyi istiyor muyum?tabii ki de hayır.. Aslına bakarsanız, İngiliz Edebiyatı okuyup, bir sürü tiyatro eserini inceleyip, eleştiri-makale vb. şeyleri yazıp, herhangi bir okulda İngilizce öğretmenliği yapacak olmak adama koyuyor..Kimse bana zorla bir şey yaptırmıyor tabii..Bölümdeki hocalarla aram iyi olsa, akademisyen olmak için kasardım. Gerçi ALES'e de girdik bunun için ama pek de ümitli değilim..
Geçenlerde bir holdinge gittik arkadaşla. Spor servisine falan baktık. Oradaki iş ortamını görünce içim gitti. Dehşet bir mekan.İnsani feci cezbediyor (ya da sadece beni). Aklım gidiyordu orada. Şöyle bir şey de var tabii, orada çalışanlara sorsan ne dertleri vardır, imkanı olsa iki dakka durmazlar orada falan filan..
İnsan sevdiği işi yapmalı derler ama memleketin ekonomik koşullarının farkında olan birisi, bu kadar rahat konuşamaz bence..İstanbul gibi yerde yaşayıp, istediğim işi yapacağım arkadaş diye ne kadar oyalanabilirsin ki?
Velhasıl kelam mezun olmaya sayılı günler kala, hem sorunsuz atlatayım şu devreyi mezun olayım artık modundayım, hem de ulan elalem özeniyor bizim bölüme ama keşke medyayla ilgili bir bölümde okusaydım diye dert yanıyorum çevremdekilere.. Bir garip halet-i ruhiye işte..Sanırım mezuniyet sonrası sendromuna henüz resmen mezun olmasam da, kapılmış durumdayım..
Bu yazı gereğinden fazla uzadı öyle sanıyorum, soruyla bitirmek gerek..Neden yazıyorsunuz arkadaşım?Para mı kazanıyorsunuz bu işten?Ne iş?
11 comments:
insanların sevgisi çok mu geçersiz bir neden olu acep?
Ben yazmanın getirdiği yararları msn'de anlattım özellikle, İzmir taraflarından olanı,
anladın sen :)))
Artık yazma amacım odur, yakında moda yazılarına başlıyorum
isimsiz arkadaş, keşke bir isim yazsaydın da, cevap verirken muhattabımızı bilseydik..Soruyu tam anlamadım..Öğretmenlik için mi diyorsun onu? Şayet öyleyse, işte o yazdığın sebepten ötürü, öğretmen olmayı pek istemiyorum..Ben okul yıllarımdaki hocalarım yüzünden bu meslekten soğudum açıkçası. Elbette aralarında saygı duyduğum, idealist kişiler vardı ama onlar da azınlıktaydı..
Uzun lafın kısası, benden öğretmen olmaz ama eğitim sistemimiz bana bu şansı veriyor. Kullanıp kullanmamak benim elimde..
@sayın uçan hollandalı,
Anlattığın şey uç nokta yahu..Daha o seviyeye gelmem için çok çalışmam gerek :)
KEiyf hocam keyif.
Ben öğretmen lisesi mezunuyum ama öğretmenliğin yanından dahi geçmiyorum, öyleyse benim durumum daha vahim. :)
Ben yazma işiyle, ne bileyim birkaç kişi olsa bile insanların her gün takip ettiği bir bloga sahip olmakla onların hayatına girdiğimi düşünüyorum, bu büyük bir sorumluluk.Ama öte yandan yazmanın büyüsü benim üslubum, olduğu kadarıyla bilgim ya da araştırma azmim, merakımla oluşan bir şey değil.Yazmanın büyüsü okur; yoksa blogger'ın beyaz sayfası, yazan için en fazla bir not defteri.Fazla önemsenince heyecanı kaçan, insanın kendisini bir şey sanmasını sağlayan zararlı bir not defteri, bazen, en azından benim için.
2 yıl oldu yazdıklarımı dizin altına almaya başlayalı, 3 kuruş faydasını görmedim. :) Blogger'ın kontrol panelini kapat, çıkar hayatımdan, başka bir yere yazılır.Ama interneti çıkar hayatımdan, yazma işi için sonrası zor.Kolaycılık biraz, tamamı benimle alakalı da değil.
Okunmak, beğenilmek insanın egosunu bir nevi tatmin ediyor. Bu önemli bir etken..
En önemlisi ise; futbol ya da başka bir konuyla ilgili bir düşüncemi, uzun bir şekilde forumlarda yazsam, beni hasta edecek, ne olduğunu bilmediğim adamların ilginç yorumlarıyla karşılaşacağıma, kendi evimde yazar-çizerim.
Dahasıda var ama maç başlıyor uliyann...
bizim de söyleyecklerimiz var çünkü...
Geçen gün bir arkadşım aynı soruyu bana sordu."Niye yazıyosun ki oğlum para mı kazanıyosun?" diye.Bende aynen senin gibi "abi işte uğraş, seviyorum futbolu biliyosun" türünden bir cevap verdim. Ona bu yazıyı göstereceğim.:)
Aslında ben yeni yeni blog yazmaya başladım..açıkcası biraz özentilikle başladım..zaten yaş olarakta biraz küçük olduğum için daha kendime ait bir uslubum vede sizler kadar fazla futbol bilgim yok..
o yüzden blogumda sharbone'un blogu gibi daha çok kendi hayatımdan yazılar yazmaya çalışıyorum..yani açıkası şu anda öle günlük takip edilcek okuruna zevk vericek bir seviyede değil..ama ben yinede kendi çapımda yazıyorum..belki ilerde bakarım "zamanında bir blog yazmaya çalışmıştım" derim diye yazıyorum..az da olsa zevk veriyor..
hayırlısı..ne diyelim..=)
http://cizgisiz.blogspot.com/2008/05/neden-izgisiz-defter.html
tamamen keyfime bağlı çıkarttığım bir "gazete"nin, baş yazarı olma duygusu,
latif demirci'nin press man'ininde hallice, sanal bir ayşe arman/hıncal uluç/engin ardıç ortaya karışık, küçük dağları değil ama şu postları ben yarattım böbürlenmesi,
kesinlikle zevkli bir uğraş.
Yorum Gönder