"... Zico, "Avrupa maçlarının ardından takımın performansı düşüyor" dediğinde "10 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet" alındığı istatistiğini delil göstererek "Rakamlar, Zico'yu yalanlıyor" diye büyük bir gazetemizde haber yapan editörün (ve onun yöneticisinin de) ufkumuzu açacak sayfalara imza atamayacağı aşikar (Zira Zico haklıdır, 10 maçta 19 puan, Fenerbahçe'nin genel ortalamasının altındadır)...
Ülkenin önemli bir futbol programında, memleketin önemli futbol adamlarından birisi "Bu ligin isabetli pas ortalaması yüzde 20 imiş" diyorsa, karşısındaki hoca da "Yahu yüzde 20 demek, 5'te 1 demek... Her 5 pastan sadece 1'i doğru olursa, 4'ü yanlış demektir. Böyle bir şey olabilir mi?" diye düşünmeden, rakamları hiç sorgulamadan kabul ediyorsa, onun futbolla ilgili (ve hayatla ilgili) analizlerinden de artık şüphe edersiniz. Aynı programda birkaç dakika sonra, "Hocam, son 5 yılda Türkiye'de ah vah denecek 14 bin pozisyon kaçmış" sözü de geçti ki, bu bilgiyi canlı yayında yorumcuların sorgulaması zordur, ama onlara o rakamları fısıldayanların da matematik ve futbol bilgisinden izleyici tereddüt duymuştur. İddiaya göre 5 yılda 14 bin, yani yılda 2 bin 800, yani maç başına yaklaşık 9 "ah vah" denecek pozisyon kaçmış! Bu ülkede bir maçta ortalama 2,5 gol atılıyor zaten... Her maçta 9 tane de "ah vah" denecek pozisyon kaçabilir mi? Her maçta 11-12 net pozisyon olur mu? Siz rakamları böyle hoyratça ve hiç muhakeme etmeden dillendirirseniz, sizin verdiğiniz başka herhangi bir bilgi güvenilir olabilir mi? Veya siz bir gün "İngiltere'deki maçlara bakıyorum da, Türkiye'de futbolun kalitesi çok düşük" dediğinizde birisi çıkıp size, "Ben de İngiltere'deki gazetelere, televizyon programlarına bakıyorum, Türkiye'de yazarlığın, yorumculuğun kalitesi daha da düşük" demez mi?
***
Hiç şüpheniz olmasın ki, dünyanın en iyi yazarları veya kainatın en gözde ressamlarının da başarılarında matematiksel düşünmenin yeri çok büyüktür. Ahmet Ümit, o fevkalade polisiye romanlarını, Sezen Aksu dilimizden düşmeyen şarkılarını yazarken matematiksel düşünme yeteneğinden faydalandılar. Beethoven'ın matematiği, Pisagor'dan çok çok geride değildi, muhtemelen Alex de Souza'nın da öyle.. O Alex, CSKA maçında ikinci golde Uğur Boral'a o pası sadece 5 km/sa. daha hızlı verse top auta çıkacak, 5 km/sa. yavaş verse rakibi araya girecekti.
Bu arada unutmadan, "matematik" kelimesi, Eski Yunanca "mathema" (öğrenme) kökünden türemiş ve "öğrenmekten hoşlanan" anlamına geliyormuş. Bilmem başka söze gerek var mı?"
Uğur Meleke, 16 Aralık / Milliyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder