Salı, Mart 27, 2007

"90-60-90" (gazeteciliğin yeni ölçüsü)

Hürriyet, Milliyet gibi Türk basının saygın (kime göre, neye göre) iki gazetesinin net sayfasını açıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz 10 haber varsa, 8'i bel altıyla ilgili. Araştırma falan değil, haberlerin hitap ettiği uzuv bel altında..



Misal vermek gerekirse, "Üstsüz DJ pornocu çıktı. Fotoğraflar için tıklayınız", "Evlenirsem haberiniz olur. Hülya Avşar'ın teniz maçından fotoğrafları için tıklayın" (Evet, teniz yazmışlar, ben oynamadım kelimeyle), "Anna neden öldü. Fotoğrafları için tıklayınız", "Lerzan Mutlu bir siyasetçiyle birlikteyim dedi. Fotoğraflar için tıklayınız" .. Böyle devam eder bu liste. Burada yapılmak istenen nedir? Türk halkı balık hafızalıdır, bu yüzden bahsi geçen hatun kişilerin mayolu, bikinili hatta çıplak fotoğraflarını koyalım ki hatırlasınlar mı demek ister Hürriyet mutfağındakiler. İlginç hakkaten..

Geçelim Milliyet'e, yine aynı mantık burada da mevcut. "Sete paparazziler sızdı. Fotoğraflar için tıklayınız", "İç çamaşırı mankeni hükümet sözcüsü oldu. Yine fotoğraflar için.."

Neyse uzatmaya gerek yok herhalde. Nedir bu gazetelerin internet sayfalarının durumu diye sorasım geldi. Bunların yaptığı bana göre "9o-6o-9o gazeteciliği", kendilerine has okuyucu kitlelerine mastürbasyon malzemesi arayan gençleri de katmak isterler zannımca.

Kendisi burayı okumuyor olsa da, yazasım geldi. 1.sınıftayken Milliyet gazetesini yere göğe sığdıramayan yrd.doç olan bir hocamız vardı, ona da selam olsun buradan. Onun deyimiyle Türkiye'nin en kaliteli gazetesi olan Milliyet'i severek okuyoruz, takip ediyoruz, bol bol "print screen" alıyoruz..

Hürriyet Ana Sayfa
Milliyet Ana Sayfa

Pazar, Mart 25, 2007

Siz You Tube'a video koyun, biz de size...


Elin Yunanlısı arkadaş ağımızdan bizi bulamaz yahut bu blog'a bakan Yunan da yoktur ama insan böylesine anlamlı bir zafer kazanınca gaza geliyor, milliyetçi duyguları kabarıyor. Hele böyle bi ayar vermişken. "Komşi"mizin bayramını daha anlamlı kıldık herhalde. Valla maç öncesi şu şunlara 4 tane yazıcaz dese inanmazdım. İyi kapak oldu, Aurelio bile nasıl bir hırsla oynadı arkadaş. Fatih Terim moral motvasyon işlerinden çok iyi anlıyor hakkaten.. "Gökhan Ünal'ı çıkar artık hoca" derken pis koydu gol kralımız. Oyuna sonradan giren Volkan Yaman da çok sağlam oynadı. Neyse ki bizim "Egos Volkan" sürpriz yapmadı. Onların kaleci eskiden kraldı ama dünkü performansıyla emekliye ayrılır herhalde. Neyse yeter bu kadar, özetle iyi koyduk, pis koyduk...



Maçın adamı Tümer'di tartışmasız. Fazla sevmesem de bu adamı, nerede sahneye çıkması gerektiğini çok iyi biliyor...



Tuncay savruksun, dağınıksın, delisin melisin ama dün gece o topu kontrol edişin ve rahatlıkla köşeye bırakışın yetmiyorumuş gibi Yunanlıları çıldırtan o "sus" işaretin var ya... Ömrü billah unutamazlar o sahneyi orada olanlar..

Cumartesi, Mart 24, 2007

Zafere değil, kepazeliğe hazırlanın...


İzlemeyenler okumasın diyelim biz yine her zamanki gibi, ne olur ne olmaz. Sıpoylır mıpoylır denmesin..

Ben filmi iki açıdan değerlendiriyorum. Önce filmi efektlerle bezenmiş salt destansı bi tarih filmi diye yargılayacak olursak, vasatı pek aşamıyor. Savaş sahnelerinde çizgi romansı bi hava verilmiş olsa da, araya giren komik sahneler ve diyalogların hafifliği sizi bu yönde düşünmeye sevkediyor. Ayrıyeten savaş alanında elma yemek nedir yahu? Fragmanlarda her zaman en gaz cümleler kullanılır, gerisi fasa fisodur kaidesi burada da geçerli ne yazık ki.. Gerard Butler dışında filmde sivirilen bir isim yok. Gerçi Leonidas abimizi kas büyütmek dışında filmin için ekstra hiçbir şey yapmamış diye eleştirenler de var ama bence bu haksızlık olur. Film de aynı zamanda LOTR serisinden hatırladığımız Faramir rolündeki "David Wenham " var (Burada Dilios rolünde). Dikkatli gözler kaçırmamıştır herhalde bunu.. Bana garip gelen bi diğer sahne ise,Konseye cebindeki Pers paralarıyla gelen ama tüm konuşması boyunca şıngır mıngır ötmeyen abidir. Şerrefsiz olarak önümüze sunulan bu vatandaşın oraya o kadar parayla gelmesindeki mantıksızlılığı hadi geçelim diyelim, kardeşim hiç mi şıngırdamazsın. Ulan biz yolda yürürken ya da otobüste cebimizdeki 50 kuruşlar sayesinde şıngır mıgır ötüyoruz. İlginç hakkaten. Bir de kralın hatun kişisiyle cinsel münasebete girmeden önce tenasül uzvunu Sparta güneşi altında dalgalandırması da filme ayrı bi komiklik katmış. Bu sahne ülkemizdeki eşcinselleri mutlu kılmıştır, ona sözüm yok. Ayrıca o kadar bok attık, arada güzel bir şey diyelim bari. Kral ve kraliçe arasındaki sahne bence gayet dozundaydı, film boyunca abartının kralı yapılıyorken, bunu "soft" bi şekilde aktarmaları hoş olmuş hakkten. Onun dışında Lotr serisindeki savaş sahnelerinde Legolas vs. Gimli çekişmesine benzer iki Sparta askerinin birbiriyle toşak geçmleri ve yine Lotr serisindeki Gollum satışına benzer bi satış yaşamaları ister istemez soğuttu beni filmden. İlla benzetme yapacam, benzetme kaygılarımı aldırmam lazım sanırım. Gerçi satış koyan tuhaf Spartalı için Yahuda benzetmesi de yapılabilir...




Neyse bu kadar yüzeysel yorum yeter. İşe derinlemesine bakacak olursak, benim gözümde tam bi fiyasko. Doğuluyu pis, hatta siyah göstermek nedir yahu? Akılları sıra yine siyah- beyaz göndermesi mi yapar bunlar. Tüm o yaratık vb. mahlukatları geçtim, siyah mıdır İranlılar? Bilmem ben mi çok takıldım bu noktaya.. Prof. Dr. İlber Ortaylı "Tarihsel açıdan çok kötü bir film" demiş. Biz tabi onun kadar bilgiye sahip değiliz ama ortalama akla sahip olan herkes vakt-i zamanında -ki hala öyle- batı uygarlığı tarafından takdir edişmiş olan Persleri iyi hatırlar, saygın bir kavim olduğunu bilir. Şimdi burada Zerdüştlükle ilgili göndermeler var denebilir belki, ama filmin geneli itibariyle bel altı vurma çabaları gözden kaçmıyor. Fİm boyunca kralın beyazperdeyi takip edenlere dönüp "Size diyorum...Bunlar necis bir milletti ve hala öyleler..Görüyorsunuz, şimdi oraya demokrasi götürme zamanı" demesini bekliyorsunuz. Bana tüm film sanki Bush yönetiminin seçim propagandası gibi geldi (Abartma Goner mı diyorsunuz :s). Soh sahneleri hatırlayın. Ne diyordu Dilios "Mistisizime karşı akıl ve mantığın hükümran olduğu Sparta için savaşın".. Ne demek ister acaba Dilios efendi?

Neyse bu kadar laf salatası şimdilik yeter. Filme sadece film olarak bakmak en azından bu yapım açısından zor. Bi de insan bazı mesajları gözümüzün içine baka baka verme kaygıları içinde olduklarını görünce yazmadan edemiyor..

Fragmanı görsel açıdan gaza getirmişti, yalan değil, ama filmi sanki biraz (!) fazla abartmışlar, abartmışız, abartıyorlar...


Not: İlginç iki şey daha var tabi.. Birincisi Anti-emperyalist hissiyatlar dahilinde filmde resmedilen Persli kavimleri her şeye rağmen batıya karşı savunan İran için de çok şey söylenebilir öyle sanıyorum..

İkincisi, özgürlük, hak-hukuk cart-curt diyen Spartalıların standartlara uymayan bebeklere yaptıkları... nedense kahramanlıklarına gölge düşürmüyor..

"The Number 23" ve "Alpha Dog"

The Number 23
Hanidir beklediğim bir filmdi. Jim Carrey olsun, keza filmin konusu olsun.. Lakin artık film öncesi sınıftaki gereksiz bir hatun kişinin filmin sonunu söylemiş olmasından mıdır, yoksa ilk bölümün aşırı derecede uzun tutulmasının vermiş olduğu sıkkınlıktan mıdır bilinmez, filmi pek beğenmedim açıkçası. Bi de önüme kaya kafa modeli bi eleman oturmuş, bir türlü rahat olamadım seans boyunca. Filmin en başından beri sonu hakkında aşağı yukarı doğru tahminde bulunuyorsunuz. Bu yüzden filmin benim gözümde tek artısı Carrey.. (Alin Taşciyan tarzı oldu)


Alpha Dog
Elimizde başka alternatif olmadığı için geçen perşembe bu filme gittik. Oyuncu kadrosu fena değil gibi geldi, ciddi bir yapım gibi duruyor zaten afişe bakınca. Neyse ben olayı bilmiyordum, gerçek bir hadiseye dayalıymış mevzu. Sonradan bunu fark edince insan baya etkileniyor tabi. Bu film de bir hayli sıkıcı. İçi boş replikler, yönetmenin farklı bi şey deneyeceğim edasıyla işi uzatması vs. Ayrıca kişilerin tanıtımları film boyunca ekrana yansıyınca insan hayli gıcık oluyor bu duruma. Tüm bu olumsuzluklara rağmen aslında katlanılabilir bi film yine de. Alpha Dog argo ve küfür dağarcığınızı bi hayli geliştirecektir, buna ek olarak Amerikan gençliğinin çivisinin çıktığına şahit olacaksınız. Belki de bu sayede raydan çıkmadığınıza şükredersiniz, öyle diyeyim artık. Neyse Justin Timberlake rolünde hiç sırıtmıyor, hatta doğal bir yeteneği olduğunu düşünmeye başladım. Filmin en büyük artısı "Jake Mazursky" rolündeki Ben Foster. Adam tek kelimeyle muhteşem oynamış. Ayrıca bu abi hakkaten bukalemun gibi, çok farklı rollerin hakkını vermiş geçmişte. Geç fark ettik kendisini, hatalıyız.



Özetle iki filmde izleyici hayli sıkacak, zorlayacak türden yapımlar ama gençtürksel hadisesinin cazibesiyle bu filmlere gidilebilir. İlla bir tercih yapmak gerekirse, Jim Carrey'in harikulade performansına rağmen Alpha Dog derim ben.

Not: Filmi izleyenlere bir sorum olacak. Cahilliğime verin artık. Alpha Dog nedir? Filmle ne bağlantısı vardır ?

Cumartesi, Mart 17, 2007

"Favorim Sergen.."



Bizim Alex Türkiye'de gördüğü en kral topçunun Sergen Yalçın olduğunu söylemiş. Aynen katılıyorum Alex de Souza'mıza. Ben de Türkiye liglerinde Sergen kadar klas bi adam görmedim. Ondan sonra sayılacak çok isim vardır ama topa onun kadar hakim olan başka bir ismi bu genç gözler görmedi. Sergen'den öncesi hakkında ahkam kesemem ama Sergen'li yıllarda açık ara önde götürür bu işi Ali Rıza Sergen Yalçın.. Bir İngiliz gazetesinde yapılan yorum: "Sergen topu 60m den kültablasına sokabilir..." Alex ise şunları demiş Sergen hakkında:

"Türkiye'de çok fazla futbolcuyu izleme imkanım olmadı, ama gördüklerim arasından beni en fazla etkileyen Sergen oldu. Mükemmel kalitede bir sol ayağa sahip. Ne yazık ki onu kariyerinin son dönemlerinde tanıdım. Türkiye'nin büyük takımlarında oynamış ama en büyük başarıyı Beşiktaş'ta yakalamıştı. Büyük futbolcuydu"

http://www.ntvspor.net/Pages/8827.ASP


Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...