Perşembe, Mart 07, 2013

Fenerbahçe'nin kontraatak sıkıntısı



Fenerbahçe'nin uzun yıllardır kontraatak yapmayı pek beceremediğine dair yorumlar yapılır, yazılar yazılır. Lakin bunun yerine teknik kadroların daha çok set hücumu tercih ettiği bilinen bir gerçek. Peki Fenerbahçe neden kontraatak futbolunu dene(ye)miyor? Kadro yapısı buna müsait değil mi ya da bunu yapmak mı istemiyor? Yahut bu iki seçeneğin dışında bir durum mu mevzubahis?

Konuyu Fenerbahçe'yi iyi takip ettiğini düşündüğüm medyanın ve futbol blog aleminin bazı isimlerine sordum. Sağ olsunlar, onlar da yorumlarını bana gönderdiler. Bir kez daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

İşte Fenerbahçe'deki kontraatak sorunsalına dair bu isimlerin yaptıkları yorumlar...


Cenk Akın (Goal.com Türkiye): Fenerbahçe rakibi topun arkasına geçmeye zorlayan ve topla oynama üstünlüğünü elinde tutmak isteyen bir takım. Bunun da etkisiyle kontra atak futbolu için rakibin ezberini bozacak bir yapı ve birkaç pasta topu 50 metre koşturabilecek bir durum söz konusu olmuyor. Bunu bir dezavantaj değil bir tercih olarak görüyorum. Tabii sonuç alındığı sürece. Diğer yandan orta sahadaki üç göbek oyuncusunun hücum varyasyonlarında alternatif rollere bürünmemesi atakların gelişim yönünü kısıtlıyor ve takım da buna bağlı olarak kenardan ortaya yayılan bir set hücumu ezberini uygulamak durumunda kalıyor.

Yusuf Kenan Çalık (Trt Spor): 1996'dan beri oyun kimliği bu Fenerbahçe'nin. Sakin paslar, set oyunu, top hakimiyeti. Parreira'nın getirdiği bu sistem bazı sezonlarda sarı lacivertlilere başarı sunsa da, birçok seferinde iyi kapanan takımlara karşı oyun üretmekte zorlandı Fenerbahçe. Bugün Şampiyonlar Ligi 2. turunda Manchester United bile kendi sahasında topu rakibe bırakıp kontratağı tercih ediyorsa, El Clasico'da Jose Mourinho çözümü kontrakta bulduysa bunu yapmakta hiçbir ayıbın olmadığını dile getirmek gerek. Büyük takım kimliği ile sahaya çıkan Fenerbahçe'de topun özellikle Saracoğlu'nda rakibe bırakılması tribünlerden tepki görür. Belki de kontratağın tercih edilmemesinin önemli etkenlerinden biri de budur. Taktik yapının seyirci baskısına boyun eğmeyeceğine inansam da, Aykut Hoca'nın top hakimiyetini rakibe bırakacağını sanmıyorum. Peki istese de neden hızlı çıkamıyor Fenerbahçe. Bunun birinci nedeni, hızlı çıkabilecek oyuncuların hiçbirinden verim alınamaması. Stoch ve Krasiç'in durumları ortada. Dikine oynayabilen Caner çok fazla forma şansı bulamıyor. Orta sahanın ortasında Emre, Baroni, Meireles ve Topal gibi isimler ayağında topla hızlı bir şekilde mesafe kat edebilen isimler değil. Fenerbahçe rakibini eksik yakalasa da, hızlı hücum etme şansı sadece Moussa Sow'dan geçiyor. Senegalli forvet top ayağında hem oyuncu eksiltebilen hem de hızlı gidebilen tek oyuncu. Oyuncu ve kadro yapısı açısından Fenerbahçe'nin kontratak futboluna uygun bir oyuncu kitlesi yok, bu nedenle de genelde set oyununu tercih eden bir takım izliyoruz.

Barış Gerçeker (NtvSpor.net): Fenerbahçe kontraatağa çıkamıyor çünkü takımda topla süratli, gereğinde açık alanda adam eksiltebilecek, orta/uzun mesafe pasları isabetli atabilecek oyuncu eksikliği var. Buna bir de takımın rutin oyun sisteminin ağır ve kısa pasa dayalı olması eklenince, bunu normalde yapabilecek oyuncuların bile refleksleri bozuluyor. Bunu bozmaya yakın iki isim var takımda, biri bildiğimiz özellikleriyle Emre Belözoğlu, diğeri Fenerbahçe formasıyla görememiş olsak da başka takımlardaki zamanlarndan gördüğümüz, duyduğumuz kadarıyla Milos Krasic. Bunlara plase olarak belki Caner Erkin ve Mehmet Topal eklenebilir. Takımın hüviyeti bir ara yalnız santrafor dönemlerinde kontraatak futboluna dönmüştü, bu dönemlerde Kezman ve Güiza'yla oynuyor olmak felaketti. Şimdi takımın oyun önceliği bu değil, üstüne ileri uç adamları da daha kalifiye. Ama maçların içinde ne kadarlık süre kontraatağa elverişli geçiyor, orası karışık. Bu fırsatlar az dahi olsa, elinde Webo ve Sow gibi son adamlar olan bir takımın buna dair planı olmalı, o ayrı konu.

Uğur Kalkan (Target Striker Blog): Hızlı hücum Fenerbahçe'nin genel oyun felsefesinde yok. Biz topa sahip olup rakip sahada hızlı top çevirmek istiyoruz, bu sene birkaç maç hariç bunu da pek yapamadık. Öncelikli hedef topa sahip olmak üzerine belirlenmiş, bundan sonrası rakip sahaya yerleşmek ve hocamızın karakteri gibi akil hücumlar üretmek. Kontraatak yapamıyoruz değil sanki durum, çünkü biz yapmayı bile denemiyoruz.

Altuğ Canıtez (Tirajik Blog):Kontratak yapabilmek için ilk şart, top kapmak… Rakibi hataya zorlayarak topu kazanmak ve hızla çıkarak rakibi cezalandırmak. Önceki senelerde, rakibi hataya zorlayacak fiziki mücadeleden (bire bir temas, pres, alanı daraltıp oyunun boyunu kısaltmak vs.) kaçıyordu Fenerbahçe. Rakibin temposuna aynı şekilde karşılık veremediğinden oyunun hızını düşüren kontrol oyununu tercih ediyordu. Hızlı çıkmak demek, kendi takımını da hataya sürükleyecek hatalara imkan vermek demek neticede. Bu sene gelenler / gidenler, bir kısmı bilinçli, bir kısmı şartların sürüklediği kadro değişimleri ile oyunun hızını arttırmaya çalışan, fiziki mücadeleden kaçmayan (ya da teknik direktörü tarafından buna zorlanan) bir takım var. Yani ilk şartı yani top kapmayı, rakibi hataya zorlamayı beceriyorlar. İkinci şart, kapılan topu hızla ve etkili kullanabilmek… Özellikle Emre'nin katılımından sonra bu noktada da eksiklerini onardı Fenerbahçe. İdeali hala yakalamış değil ama kabul edilebilir seviyede. Üçüncü şart, kontratağı sonlandırabilmek… İşte bu noktada sıkıntı devam ediyor… Takımın oyuncu profilindeki değişimin bir yansıması olarak, o son pası atacak, doğru tercih yapacak, yüzdeli bitirecek oyuncu grubunda eksiklikler var. Ama bütün suçu futbolculara atmamak gerekiyor… Konuyu futbolcular yetersiz diye bitirirsek teknik direktörlerin rolünü inkar etmiş oluruz. Takımda o son topu bir türlü doğru adama aktaramayan ya da takım hızlı çıkarken yanlış yerlere koşu yapan oyuncular olabilir. O halde bu arızaları çalışarak gidermek gerekiyor… Topun hangi pozisyonlarda kazanıldığına ve kimle buluştuğuna göre hücum şablonları oluşturmak, koşu alanlarını ve pas tercihlerini belirlemek bunları oyunculara ezberletmek ve herşeyden önemlisi kontratak isteğini / önceliğini futbolcuların kafasına kazımak gibi… Bu çalışmaların yapılıp yapılmadığını bilecek durumda değiliz… Belki de çalışılıyordur… Görünen; şimdilik sahaya yansımalarında sıkıntılar var… Takımın son 8 senedeki organizatörü, her atakta topun mutlaka ayağına temas ettiği Alex'in ayrılmış olması, ortasaha oyuncularının her sene değişmesi, hucüm ve kanatlarda 2 sene üst üste aynı grupla çalışamamış olmak da "çalışmaların sahaya yansıması" konusunda gözardı edilmemesi gereken etkenler…

 Bir de dip not : Bu sene özelinde hep ilk golleri yiyen takım olduğumuz gerçeği var… Maçların büyük çoğunluğunda kontratak futboluna uygun şartlar oluşmadı… Ve maçların yarısına yakın kısmında ilk golü yiyen takımın, kontratağa çıkamamak dışında çözmesi gereken daha büyük sorunları var demektir.

2 comments:

varol döken dedi ki...

ben saksı değilim blog yorumcusuyum en çok bana soracaksın!

Ortega dedi ki...

Blogun altın anahtarı senin.