Ahmet Çakır, Ntv Spor "Futbol Aktüel" programında Türk takımlarının Avrupa Kupası maçlarını yorumlarken...
Cumartesi, Temmuz 31, 2010
Bir Türlü Hazır Olamayan Türk Takımları
"... 40 yıldır Türk futbolunu bilfiil takip ediyorum. Türk takımlarının hiçbir zaman hazır olduğunu görmedim. Ne sezon öncesinde, ne sezon ortasında, ne de sezon sonunda. Sanki rakipleri 6 aydır maç yapıyorlar..."
Perşembe, Temmuz 29, 2010
Testi Kırılmadan Evvel
Dün gece Şampiyonlar Ligi elemesinde Young Boys karşısına çıkan Fenerbahçe on biri bu takımın ideal kadrosu değildi. Eleştirileri bu bağlamda yapmak gerek. Fakat bu, sahada yer alan oyuncuların, Stoch ve kaleci Volkan dışında, tel tel döküldükleri gerçeğini değiştirmez. Fenerbahçe dün gerçekten çok şanslıydı. Hatta şunu demek mümkün; Fenerbahçe bugüne kadar belki de bir Avrupa kupası maçında en şanslı olduğu günündeydi. Buna Aragones'li dönemde oynanan Arsenal deplasmanı dahil.
Böylesine kötü oynanan bir deplasman maçında 2 gol atmak da büyük şans. Belki de turu getirecek gollerdi onlar. 2 gol atan takımın bu maç öncesi en çok konuşulan ve takviye yapılması beklenen yeri santrafor mevkii. Bu takıma alınacak santrafor takımın hüviyetine hemen değiştirmeyecek. Önce bunu görmek lazım. Aykut Kocaman'ın geçtiğimiz günlerde bahsettiği "zihinsel dönüşüm" Fenerbahçe için hayli sancılı olacak gibi duruyor. Fenerbahçe bu sene kanat problemini solda Stoch ve sağda Dia ile öyle ya da böyle aşmış gibi görünüyor. Peki esas mühim olan omurga ne durumda?
Kalede çok ciddi bir rakibi olmayan Volkan var. Volkan bütün olumsuz yönlerine rağmen iyi bir kaleci. Defansın göbeğinde Lugano'ya da laf söylenmez. Adeta toplarlıyor orayı ama aynı şeyi Bilica için söylemek mümkün değil. Lugano'suz maçlarda tel tel döküldüğünü biliyoruz, lakin Lugano takıma gelince, Bilica da düzelir beklentisiyle defans hattını öyle oluşturmak garip değil midir? Üstelik Lugano'nun kart cezalısı ya da sakat olma gibi durumlar nedeniyle oynamama olasılığı da olabilir. Aykut Kocaman'ın teknik adam olarak göreve gelir gelmez Bilica'ya kapıyı göstereceğini ve yerine Lugano ayarında bir yabancı stoper alacağını zannediyordum. Bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı. Sahaya çıkacak 6 yabancı meselesinden Bilica'yı yedeğe çekebileceğini, onun yerine de İlhan'ı düşünebileceği varsayımım da İlhan 'ın sakatlığı nedeniyle şimdilik rafa kalktı. İlhan tabii ki müthiş bir stoper değil ama Bilica'dan çok aşağı kalır hali yok. En azından yabancı hakkını gereksiz yere işgal etmiyor.
Orta sahanın ortasında Emre'nin dünkü performansı kötüydü belki ama yine de bu takımı ileri taşıma konusunda en hevesli olan birkaç isimden biridir. Onun yanındaki ilk alternatif olan Baroni için ilk günden beri yapılan eleştirilere yenilerini eklemeye gerek yok.
Santrafor mevkii için en büyük aday olan Gyan'a bahsi geçen bonservis bedelini ödemez umarım Fenerbahçe. Bu çılgınlık zira. Sütten (Güiza) ağzı yanan takımın, yoğurdu (Gyan'ı) üfleyerek yemesi gerekir... Gerçi "Aziz Başgaaaaannnn" daha iyi bilir bu işleri. Her konuda eleştiririm kendisini ama para konusu hariç. Kendisi öyle buyurdu çünkü. Yine bir bildiği (!) vardır.
Resmi sitede yer alan "maçın görüntüleri" başlığında yer alan bir fotoğraf.
Verilen mesaj gayet açık. Görebilene tabii.
Son olarak Young Boys eşleşmesi için bir iki cümle daha yazmak gerekirse. Kadıköy'deki maçta Fenerbahçeli oyuncuların ilk dakikalarda bir gol yiyerek ellleri ayaklarına dolaşmazsa, Fenerbahçe bu turu geçecektir. Bu turu geçmek Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi için yeterli kadro derinliğine sahip olduğunu ve iyi futbol oynadığını gösterir mi? Hayır. Testi henüz kırılmadan, Aykut Kocaman'ın ve yönetimin bu gerçeği görmesini dilemekten başka seçenek yok şimdilik.
Çarşamba, Temmuz 21, 2010
Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #25
Kahin değil, rızkının peşinde...
* "Hata yaptığın zaman 1. hatanı kabul et, 2. ders al, 3. tekrarlama."
* Çok değerli ÖSYM'nin, birkaç gündür siz de takip ediyorsunuz, hata üstüne hatası çıkıyor ortaya. Medya doğal olarak her gün bunları paylaşıyor. Ama Ösym tarafından sürekli saçma sapan bahanelerle bu hataların nedenleri sıralanıyor. Esas yapılması gereken iş göz ardı ediliyor. Arkadaş, batırdınız işte. Ösym başkanı başta olmak üzere ne kadar sorumlu varsa istifa etmelidir. Unutkanlıktan kaynaklanmış bazı hatalar da. E be arkadaş, sınava giren öğrencinin unutkanlıktan kaynaklanan en küçük hatası yüzünden onun hayatıyla oynamayı biliyorsunuz ama...
* Ösym demişken, bunlar hazırlıyor yine Kpss sorularını tabii. İki senedir yazım yanlışı soruları iptal oluyor. Bu nasıl iştir, anlamadım. Adamlar 120 sorunun 120'sini de sınava giren öğrencilerden doğru yanıtlamalarını beklerken, kendileri iki senedir 120 soruyu doğru düzgün soramıyorlar. Hata üstüne hata yapıyorlar.
* Heidi Klum'un kocası Seal şarkıcıymış ya la! Memlekete konser vermeye gelmiş. Ben onu sadece Heidi Klum'un kocası diye biliyordum. O bile tek başına bir meslek gibi çünkü.
* İki arada bir deredeyim. Bir yandan 12 Eylül anayasası, öte yandan neredeyse sürekli eleştirdiğim Akp'nin evet dediğine evet deme olasılığı. Kafam allak bullak. Ve yine bir yandan da Bdp ile aynı anda "hayır" deme olasılığı var ki, akıllara sakat bir durum o da. Aslında benim gibi düşünenler için, 3. seçenek bir olmalı. "Evet", "hayır" ve 3. seçenek olarak da "adam haklı beyler"...
* Bana basın bültenleri gönderilmesine hala alışamadım. Bir de "değerli basın mensubu" diye başlıyor e-mailler, o daha garip geliyor.
* Edebiyat okumak ya da gavur edebiyatı okumak profesyonel topçu olmak gibi. Millet sadece zevk için okur, sen hem zevk hem iş için okursun.
* Internet Explorer kullanıcıları, AKP seçmeni gibi: Sen kullanmıyorsun, ben kullanmıyorum kim kullanıyor, nerede bu yüzde 47? (via Efkan Bucak)
* Bir meslektaşımın dramı... Şafak Bay'ı Twitter'da takip ediniz, ona destek veriniz .
* Fazıl Say'ı eleştirdiğim bir konu başlığında bana, "ülkedeki kıroları da görelim, bunlar ise aydın insanlar, her şeye rağmen sözleri dinlenmeli" yazılmış. Bu ülkede aydın diye gösterilen isimler Fazıl Say, Bedri Baykam, Mine Kırıkkanat gibiler ise; ben o zaman "vay o ülkenin haline!" diyorum. Kıroları saymaya gerek yok, şu yukarıdaki isimleri zikretmek yetti bana.
* Şu ülkede taraftar forumlarındaki transfer duyumları bölümünden daha kolpa başlıklar kesinlikle "memurlar.net" forumlarında mevcut.
* Her yaz sosyal medyada sivrisineklerle ilgili hayıflanan hatun kişi...İyi ki varsın. Sayende yazın geldiği anlaşılıyor. Sibel Can'ın verdiği kilolar ve Serdar Ortaç'ın yaz albümlerinden sonra 3 numaradasın kesinlikle.
* "Bir yazar ya da blog yazan vatandaş, yazısını yazmadan evvel başlığını atıyorsa, o yazıda bir sorun vardır", demiştim geçenlerde. Fikrim değişmedi, hala aynı şeyi düşünüyorum...
* “Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım göğün en yüksek katına değerdi.” Ebu Hanife.
Salı, Temmuz 20, 2010
Dostluk Maçı?
Alex de Souza: "...Sonrasında Galatasaray ile oynayacağız. Ancak ben bu dostluk maçını tam olarak anlayabilmiş değilim. Çünkü benim bildiğim Fenerbahçe ve Galatasaray arasında bir "dostluk" yok ki."
Bu cümleler Alex'in web sitesinden. Çeviri de bir hata yok ise, gayet ilginç ama bir o kadar da gerçekçi bir açıklama olmuş.
Pazar, Temmuz 18, 2010
Derbinin Skorunu Bilene Bonus'tan Forma Hediye
21 Temmuz Çarşamba günü Fenerbahçe ile Galatasaray, Borussia Park stadında Dostluk Kupası'nda karşı karşıya gelecekler. Bu derbi vesilesiyle Ariel Ortega Blog takipçilerine bir forma hediye ediyoruz. BİY önderliğindeki bu yarışmada kazanmak için yapmanız gereken şey ise, bu yazıyı yapacağınız yorumda tahmininizi belirtmek. Maçın skorunu ve golleri atan oyuncu / oyunculardan birini doğru tahmin ediyorsunuz yorumlarınızda ve maçın sonucuna göre doğru tahmini yapan kişiye, 2 takımın formasından seçeceğini hediye ediyoruz. Bir tahmin örneği yazalım: "FB 2-1 GS Gol: Semih" tahmini eğer Fenerbahçe kazanır ve Semih gollerden en az birini atarsa bu tahmin doğru olacak. Bu tahmini ilk yapan kişi de formayı kazanmış olacak..
Doğru tahmini yapan ilk kişiye ulaşacağız ve forması kendisine Garanti Bonus tarafından gönderilecek.
Konuyla ilgili diğer bilgiler için kampanya destekçisi Garanti Bonus'un Facebook hesaplarını ve yarışmanın TribunDergi'deki sayfalarını da takip etmek isteyenler için aşağıya adresleri yazalım.
FB Bonus: http://www.facebook.com/FenerbahceBonus
GS Bonus: http://www.facebook.com/gsbonus
Tribün Dergi Yarışma: http://www.tribundergi.com/forum/viewtopic.php?f=1&t=67551
Çarşamba, Temmuz 14, 2010
Tribünlerin Ruhu
Tribünlerin ruhu
Armanın gururu sarı melekler...
Kadın Voleybol takımı için Telsim Tribünü'nde açılan bu pankart, Fenerbahçe tribünlerinin gönüllüsü üç büyük grubu, yaklaşık yedi bin taraftarı, Saracoğlu Stadı'ndan ayırdı.
Maçın uzatma anlarında, bitime üç dakika kala, sahayı göremediklerini iddia edenlerle, voleybolculara bu jestin yapılması gerektiğine inananların kavgası sonucunda 21 taraftar ceza aldı.
Sahaya bir şey atmadılar, küfür etmediler, rakip taraftara saldırmadılar, sakıncalı pankart açmadılar. Sporcularıyla gururlanmalarının sürmesini istediler ve kavga çıktı. Elbette doğru değil olanlar. Ama bir tribün terörü hiç değil. Bireysel, anlık reflekslerle geliştiler.
Hemen hepsi öğrenci olan bu çocuklara altı ay statlardan uzaklaştırma cezası geldi. Babalarının ellerine de 1700'er liralık fatura. Çocuğunu okutmak için bütçesini zorlayan bir aile reisinin, çocuğunun Fenerbahçe sevgisi için ödemesi gereken faturaydı bu.
Ortaya bir tercih durumu çıktı.
Ve son olarak Unifeb ayrıldı tribünlerden. Necdet Ersoy tarafından, "Üniversitede okuyan bu çocuklar tribünlerde kaynaşsınlar. İlerde hayata atıldıklarında hangi meslekte olurlarsa olsunlar, Fenerbahçelilik kimliğiyle birbirlerine destek olsunlar" felsefesiyle kurulmuşlardı.
KENDİLERİNİ SAHİPSİZ HİSSETTİLER
Büfeden sandviç alırken tutuklanıp, ceza alan arkadaşlarının durumuna düşmek istemediler.
Yapılan açıklamaya baktığımızda, gelecek kaygıları ön plana çıkıyor. "Sahipsiz" hissetmişler kendilerini. "Sırf üstümüzde tişört var diye tutuklanamayız" diyorlar. Çünkü yarın mezun olup, iş başvurusu yaptıklarında, savcılık kağıtlarında "holigan" yazabilir. Grup CK, Vamos Bien ve Unifeb... Tribünlere sadece renk aşkıyla gelip, Fenerbahçe sevgilerini, gövde gösterisine dönüştürmek isteyen, pırıl pırıl, gencecik çocuklar.
BİRİLERİ 'EMRET' DEMEYE DEVAM!
Bunu biz biliyoruz ama tek bir yönetici, başta stattan sorumlu Ömer Temelli olmak üzere, emniyete gidip ikna edici olmuyor. Avukat tutarak bu çocukların hakları savunulmuyor. Kamera görüntüleriyle olaylara karışanlarla-karışmayanların ayrılmasına çalışılmıyor.
Kimin, neden tribün kovaladığını bilecek kadar bu kulüp içindeyiz. Emirleri dinleyenler ile gönüllerini dinleyenler arasındaki farkı iyi biliriz. Tribünleri terk eden aslında Fenerbahçelilik ruhudur. Bu genç çocuklar "başkaldırının-çağın gerektirdiği vizyonun" temsilcileriydiler. Bilerek ve bilmeyerek, elendiler. Yerlerine başsallayıcılar gelecek, tribün diye bir sorun kalmayacak. Çekirdek yiyenler, "emret" demeye devam edecek.
Gürcan Bilgiç / Sabah
Salı, Temmuz 06, 2010
Bugünleri Görecek Miydik?
Perşembe, Temmuz 01, 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Başlıksız Yazı
En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...
-
Geçenlerde blogdan " Meşin Yuvarlağın Beyazperde Serüveni "ne dair bir araştırma yapıyorum, diye yazmıştım. Bitirebilirsem buraya ...
-
All about Turkey from alcinoo on Vimeo . Short film in stop-motion, 4'46". Photo shooting: August 09, Istanbul Turkey Animation: ...