Nasıl Bir Türkiye?
Sürekli soruluyor bana, "nasıl bir Türkiye istiyorsun?" diye. Otorite değilim gerçi, neden bana soruyorlarsa artık? Bu konuya ilişkin düşüncelerimi en iyi ifade eden kişilerden biri Lale Mansur olmuştu. Şöyle demişti Mansur: "Benim arkadaşlarımın çoğu demokrat insanlar ama aynı anda yemeğe çağıramadığım arkadaşlarım var. Ben böyle bir Türkiye istemiyorum..."
İlk duyduğumda Lale Mansur'un cevabı üzerine "budur!" dedim. Tam anlamıyla budur denebilecek bir cevap bu zira. Toplumda her alanda bir kamplaşma var. Bundan 30 yıl önce yaşanan felaketi hatırlatan kötü benzerlikler var. İnsanı tedirgin ediyor bu durum. Yine de ümitsizliğe komple düşmemek lazım diyenler de haklı.
İnsanların farklı giyinse de, yaşamlarını yönlendiren dünya görüşleri farklı olsa da, bir arada oturma, görüşme, arkadaş olma olasılıkları her daim olmuştur, yine olacaktır. Buna inanmamak ya da karşı olmak ise tartışılması gereken, hastalıklı bir bakış açısıdır.
Mansur'un istediği esas Türkiye hayaliyle yanıp tutuşurken, bu düşünceyi bir de fotoğrafla güçlendirmeli dedim. Yukarıdaki fotoğraftakiler kimdir ya da neredeler ve bu kare hangi amaçla çekilmiş, bunlara dair en ufak bir fikrim yok. Bunlar zaten çok da önemli değil benim için. Sadece ve sadece ilk bakışta birilerini rahatsız eden, insanları kamplaşmaya iten duruma tezat olan ve güzel olan bu görüntünün, ülkedeki herkes tarafından kabulleneceği günü sabırsızlıkla bekliyorum demek istiyorum. Aslına bakarsanız çoğu yerde yine pek çok kişi bu karenin benzerini yaşıyorlar hayatlarında, arkadaşlıklarında... Lakin ülkede sesi gür çıkan garip bir azınlık var ve nedense gündemi belirleyenler de onlar, insanları kamplaştırmaya çalışanlar da...
Aradaki farkı görmek, amacı bir şeyleri savunmak değil, tam tersi suyu bulandırmak olanları görebilmek lazım.
Umarım bir gün ben de aynı ortama gönül rahatlığıyla, farklı inanç ve dünya görüşlere sahip arkadaşlarımı birlikte çağırabilirim...
Not: Varol sağolsun, uyandırdı. Görüntü Büşra filmindenmiş. Eğer filmi merak eden olursa, buradan buyursun.
15 comments:
ben senin kadar iyimser olamıyorum maalesef kardeşim; işyerinde cumaya gidenlerin cemaat, katıldığı bir davet ya da organizasyonda alkol almayanların hacı-hoca, siyah giyinenlerin satanist, küpe takıp saç uzatanların serseri olarak yaftalandığı bir ülkede maalesef senin kadar iyimser olamıyorum
Ben mi yanlış hatırlıyorum bilemedim ama küçüklüğümüzde kategorize etme gibi bir huy yoktu insanlarda. Hatırlıyorum yani benim başı kapalı arkadaşlarım vardı kürtlük problem değildi. Kimse kalkıp şöyle bir görüntü istiyorum demiyordu zaten kimse kimsenin özeline karışmıyordu. Kendi kendimize sorun çıkarıp o sorunda boğulmuşuz gibi geliyor bana.
İlkokuldaki din hocamın başı kapalıydı mesela. okula girince çıkartır okuldan giderken takardı. çok takdir ediyordum kendisini. hem dinini yaşıyor hem de empoze etmek için çabalara girmiyordu.
Belki büyüdüm de farkındalığım arttı bilemiyorum eskiden daha huzurluydu bu dünya...
Kutuplaşma yok, bu suni bir gündem.
Tepeden böyle bir hava verilir, gerzek küçük burjuva da bunu benimser.
Seçilen bir mağduriyet sürekli gündemde tutulur, cahil insanımız da bunu bir numaralı sorun olarak algılar.Bu bir sorundur ama sorunlardan biridir.
Canı isteyince cumhurbaşkanlığı seçimini referanduma taşıyanlar 12 Eylül anayasasına dokunmazlar.
Varın biraz da siz oyalanın suni gündemlerle.Sanki Güney Afrika Apartheid dönemindeyiz.
Serkan Özer
yazın yanımda türbanlı bir kadın yatsa rahatsız olmam, kalk git bikini giy demem...
ama türbanlı bir kadının yanında sen mayonu giyip uzanamazsın...
içki içmediğini bildiğim arkadaşımın evine giderken içki götürmem, ya gider efendi gibi çayımı içerim ya da gitmem... daha kimseye de zorla içki içmesi yönünde bir ısrar görmedim...
ama içki içilen masaya gelmeyen çok arkadaşım var...
bir başkasının evinde ezan okunuyorken müzik açmam...
ama benim evimde ezan okunurken benim müziğimi kısan oldu...
bir arkadaşımın düğününe mutluluğunu paylaşmak için giderim, bilinçsizce uzatılan bir eli sıkmayan hiçbir anlayışa da saygı göstermem...
suyu bulandırmaya çalışan olmasa da bu kafalar bulanık kafalar ben bunu bilir bunu söylerim...
not: fotoğraf yakında vizyona girecek büşra isimli filmden... ünlü bir şarkıcıya aşık olan başı kapalı bir kızın hikayesi... hakkıyla işlendiyse izlenmeye değer ama bu ülkede kim neyin hakkını tam olarak verebilmiş ki?
Bahadır Boysal'ın Büşrası yani? Vay be! İyice merak ettim bak filmi.
filmi sizden öğrendim fakat soldaki bayan büşra ütük olması lazım çünkü favori oyuncularımdandır :)
ayrıca konuya gelirsek.. burada siyaset yapmak istemiyorum fakat ülke 8-9 senedir geriye doğru gitmeye başladı.. ve maalesef bu böyle sürecek bizde hep ileriye dair güzel umutlarla kalacağız.
@ varol:
cok guzel yazmissin, bir sekilde dini yonetimlerin toplumun her kesimini kucaklayan bir anlayis olduguna insanlar inandirilmaya calisiliyor ve hayatimda duydugum en sacma argumanlardan biridir bu. dinin temel anlayisi yasaklama ve sorgulamama uzerinedir, ozgurluk, toplumsal huzur, esit haklar getirdigi nerede gorulmus??
yillardir amerika'da yasiyorum, gelismis ulkeler icinde dinin en etkili oldugu ulkedir herhalde. burada bile belirli yerlerde insanlarin uzerinde inanilmaz bir baski var, turkiye gibi bir ulkede bunun olmadigina, olmayacagina inanmak icin saf olmak gerek
varol, dediklerine katılmakla birlikte bunun aksi durumların da yaşanadığını belirtmek isterim. beni bilen bilir, bir şekilde hayatımın son 2 yılına kadar alkoliktim. hatta size abartı gelebilir ama çevremde benden daha iyi içen adam olduğuna inanmıyordum. daha sonra yaşadığım bir olay neticesinde içkiyi, sigarayı bıraktım. bu tamamen kendi kararımdı. arkadaş çevreme de yalan söylemeyeceğim için düşündüklerimi olduğu gibi anlattım ama bazıları çok ters tepkiler verdi. hani içerken mahalle baskısı yaşadık ya, birileri içtiğimize karıştı falan, şimdi de içmediğime karışanlar türedi. saçma sapan şakalar yapanlar var. sen şimdi sarık da takarsın, aczimendi olursun, türbanlı kızlarla takılırsın gibi bilimum iğrençliklerle karşı karşıyayım. içmediğim halde, içen arkadaşlarımla meyhaneye, bara gidiyorum, değişmediğimi sadece içmemeyi tercih ettiğimi belli etmek için yapıyorum bunu ama tıpkı senin yorumunda yazdığın tipler gibi birileri, başka bir şeyleri ima ederek rahatsız ediyorlar beni. bundan nasıl kurtulacağım derken, neyse ki şansıma iş icabı ülke değiştirdim. şu an işim rusyada arada tabii gelip gidiyorum ülkeme, ama şunu söyleyeyim, rusyadaki saygının, hoşgörünün yarısı yok ülkemde. kendi ülkemde içmeyi bıraktığım için aşağılanırken, rusyada böyle bir sorunum yok. sadece ilk etapta bir insan Fenerli olur da neden içmez? diye şaşırıyorlar işte :) şaka tabi, yok böyle bir şey. latife olsun istedim. sadece içmemek garip geliyor onlara, ben de sebebini söylüyorum, ve orada bitiyor olay. bunlar bildiğin yıllarca dalga geçtiğimiz hakaretler ettiğimiz gavur, nataşa filan dediğimiz adamlar. bi de bizimkilere bakıyorum, ülkemin insanlarına, içen adam içmeyene molla diyor...içmeyen de içeni sanki o işlere bakan yetkili merciymiş gibi konuşarak ateşe gönderiyor. herkes de bir lanet havası. konu sadece içki değildi gerçi ama senin örneğine katılmakla birlikte, kendi yaşadıklarımı da yazmak ve orteganın toplumdaki kutuplaşma yorumunun da göz ardı edilmemesi gerektiğine söylemek istedim.
Cengizhan,
Büşra değil de Enise Ütük olacak :)
Sayende hemşehrim hakkında bilgiler edindim. Takip ederin artıkın.
@kayser
çok iyi anlıyorum seni kardeşim, ben de 2-3 sene öncesine kadar alkol kullanan bir insandım ve bir şekilde bıraktım kendi hür irademle ve en yakın arkadaşlarım bile, çoğu şakayla karışık olsa da, benzer muhabbetleri bana yaptı
fotografini koymus oldugun sahne STV spikerinin grizu patlamasiyla generallerin tutuklanmasini baglamasi gibi suclamalar bitmeden olamaz. bu kadar sacma bir ortamda safini zorla seciyor insanlar, her ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar
@varol
aslolan karşılıklı saygı göstermek olmalı, belki siz de bunu söylemeye çalışıyorsunuz ama verdiğiniz örnekler durumu doğru bir biçimde ele almıyor.
sizin içki içmeyen birinin evine giderken içki götürmemeniz ile içki içmeyen arkadaşınızın içki içilen masaya gelmemesi aynı durum değil. kuyuya tek damla içki düşse o kuyudan su içmemesi gerektiğine inanan bir insan için içki içilen bir ortamda bulunmak çok ama çok zor bir durumdur.
aslolan düşünce şu olmalı; madem konu içkiden açıldı yine içkiden devam edelim. karşılklı içen ve içmeyen kişiler karşısındakinin tavrını tasvip etmeseler bile, karşısındakini tercihinden ötürü aşağılayamazlar ve zorla o tercihini değişitirmeye zorlayamazlar.
uzun lafın kısası karşınızdakinin tercihlerini tasvip etmeyebilrsiniz ama onun tercihlerine saygı duymak zorundasınız.
arttvendelay,
O spiker uçmuş hakkaten.
aslında ben konuyu içkiden açmamıştım... kolay açılıp kolay kapanan konular değil ama yine de kendi tarafımda bir nokta koyayım...
din dogmatiktir... bazı konuları eğip bükemez, tartışamazsınız... kuyuya bir damla içki düşsenin matematiksel olarak suya etkisinin hiç olacağını anlatamazsınız... size elinizi uzatmaktan imtina eden en yakın arkadaşınızın eşine o elin ele değerken bir kadının değil en yakın arkadaşının eline değdiğini ispatlayamazsınız... din ispat istemez, din sorgu sual istemez...
ben de kimsenin inandığını/inanmadığını sorgulamam zaten... ama benim inandığım/inanmadığım bütün değerleri/değersizlikleri sorgulayıp sonra benim sorularıma ama işte o böyle diye üç nokta bırakan kimseyle de anlaşamam...
zaten saygı duyduğum için anlaşmıyorum, onu demeye çalışıyorum çünkü ne kadar da anlaşsak yollarımız bir yerde ayrılıyor...
Yorum Gönder