Cuma, Ocak 22, 2010

Transfer Meselesi

Futbol kalitesi olarak bakıldığında, Dünya'nın en iyi 5 ligi diye bir sıralama yapılsa, herkes bir liste çıkarır ama öyle tahmin ediyorum ki, verilen ülke liglerinin sıralanışı aşağı yukarı şöyle olurdu;

1- İngiltere
2- İspanya
3- İtalya
4- Almanya
5- Fransa

Elbette ki bu çıkardığım listeye itiraz edenler ve kendi listelerini yazanlar olacaktır ama genelin oluşturduğu liste aşağı yukarı böyle olacaktır diye tahmin ettiğimi yineleyeyim.

Şimdi neden böyle bir giriş yaptım. Meselemiz transfer ve Süper Ligin şampiyonluk yolundaki en önemli iki adayının takımlarındaki yabancı oyuncuları ve bu oyuncuların hangi ülkenin liginden geldiklerini bir karşılaştıralım isterim.

Fenerbahçe'yle başlayalım.

Fabio Bilica: Fenerbahçe'ye Sivasspor'dan geldi. Sivasspor'a ise Romanya liginden geldi.
Diego Lugano: Brezilya liginden geldi.
Alex de Souza: Brezilya liginden geldi.
Cristian Baroni: Brezilya liginden geldi.
Andre Santos: Brezilya liginden geldi.
Deivid de Souza: Portekiz liginden geldi.
Daniel Güiza: İspanya liginden geldi.

Gördüğünüz gibi, yukarıda zikrettiğimiz ülkelerin liglerinden yalnızca bir isim var. O da Güiza. Mevcut kadroda bulunan 7 yabancı oyuncudan 1'i...

Şimdi bir de Galatasaray'ın mevcut kadrosundaki yabancı oyunculara bakalım.

Leo Franco: İspanya liginden geldi.
Tobias Linderoth: Danimarka liginden geldi.
Elano Blumer: İngiltere liginden geldi.
Abdul Kader Keita: Fransa liginden geldi.
Lucas Neill: İngiltere liginden geldi.
Milan Baros: Fransa liginden geldi (İngiltere'de kiralık oynadığı sezonun ardından geldi).
Harry Kewell: İngiltere liginden geldi.
Shabani Nonda: İtalya liginden geldi (İngiltere'de kiralık oynadığı sezonun ardından geldi).
João Alves de Assis Silva: İngiltere liginden geldi. (6 aylığına kiralandı)

Şu an Galatasaray'ın kadrosunda 9 adet yabancı oyuncu var. Bunlardan en az birisi gitmek durumunda ama biz mevcut kadrodaki yabancı oyuncuları bahsettiğimiz kritere göre değerlendirirsek, Galatasaray'ın 9 yabancı oyuncusundan 8'i yukarıda bahsettiğimiz üst düzey beş ligden gelmiş.

Konuyu nereye getirmek istiyorum peki? Efendim, elbette ki yukarıda zikrettiğimiz 5 ligden birinden gelmesi, transfer edilen oyuncunun ülke futboluna hemen adapte olacağına, ve burada çok iyi işler yapacağının garantisi değildir ama bunlar iyi referanstır. Özel şirketler eleman alımı yaparken, Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, İTÜ gibi okullardan mezun olan adayları tercih ederler. Burada seçtikleri kişiler belki istedikleri düzeyde performans sağlayamayabilir ileride ama işe alımda çok olumlu bir referanstır mezun oldukları okullar. Bu elemanları işe alıyorken, onlardan istediğiniz kaliteyi sağlama konusunda maksimum gayreti ve yeteneği göstereceklerini düşünürsünüz. Aynı şey bence transferler için de geçerli. Yukarıda yazdığım 5 üst düzey ligde oynamış futbolcular, diğer liglerden gelen oyunculara göre her zaman bir adım öndedirler. Bu liglerin toplam futbol kalitesi sebebiyle, oradan gelen futbolcuların diğer meslekdaşlarına göre daha yüksek performans gösterme ihtimalleri hayli yüksektir. Çünkü yaşadıkları deneyim onları üst düzey futbol oynamaya ve performanslarını arttırmaya zorlamıştır. Anlatmak istediğim şey budur. Bu dediğimin ülke futboluna direkt tesiri konusunda garantisi yoktur ama bu oyuncuların oralardan gelmeleri olumlu ve de çok önemli referanstır. Tekrar tekrar yazmak gerekirse, bu transferler bazen beklenen performansı sağlayamayabilirler; Lincoln, Kezman, Frank de Boer vb. örneklerde olduğu gibi ama bu isimler istisnadır. Genel itibariyle o liglerden gelen oyuncular çok olumlu işler yapmıştır bu diyarda.

Şimdi meseleyi şu soruyla bitirelim. Diyelim ki bir şirketiniz var ve kurumsallaşma gereği, eleman alım işlerini doğasıyla İnsan Kaynakları bölümüne bırakmışsınız. Ama bir yandan da işe giren yeni elemanları takip etmek, öğrenmek istiyorsunuz. Elinize gelen listeye bakıyorsunuz, listedeki elemanların mezun oldukları okullar Cumhuriyet Üniversitesi, Sütçü İmam Üniversitesi, Hitit Üniversitesi vs. (bunları küçümseme amaçlı söylemiyorum, olayı daha iyi resmetmektir gayem). Öte yandan piyasadaki en güçlü rakiplerinizden birinin işe yeni aldığı elemanlarının özgeçmişlerine bakma şansınız oluyor ve şöyle bir tabloyla karşılaşıyorsunuz; "Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, İTÜ" diye okullar bir şekilde aşağıya doğru devam ediyor. Elinizi vicdanınıza götürüp söyleyin o zaman, o an ilk olarak ne düşünürsünüz? Ne hissedersiniz? Sorum budur. Cevap için istediğiniz kadar süreniz var. Şimdi dağılabilirsiniz.

47 comments:

ultras/Movement dedi ki...

Bu açıdan bakan olmamıştı bu transferlere... Yakında gazetelerde bu yazıyı araklanmış olarak görürsen şaşırma...

JCP dedi ki...

Bu durum ne kadar Galatasaray'ın vizyonuysa o kadar Fenerbahçe'nin vizyonsuzluğudur.Bu vizyonsuzluk H.B.Kutlualp ve S.Saran'ın ''kaybedilmesiyle'' oluşmuştur.Suçlu kimdir?Fenerbahçe'yi kurumsallaştıran BÜYÜK BAŞKAN...uyutun milleti abisi tabi ekonomik açıdan ilk 20deyiz dünyada falan filan o yüzden hedefimiz 17 defa olduğumuz Türkiye şampiyonluğu,bir kere kazanılamayan Uefa değil...

Ortega dedi ki...

Abi, alıştık artık araklamasyonlara.Şaşırmam dediğin olursa :)

pascal dedi ki...

bence fenerbahçe ve brezilya arasında duygusal bi bağ oluştu.istese de vazgeçemiyor gibi bi durum var ortada :s

mcD dedi ki...

bizimkisi aile şirketi ortega, bizde "bizim köylü"ler boğaziçililerden daha öncelikli...

LLuvia dedi ki...

Ortega çok güzel bir yazı olmuş gururlandığım bir noktaya parmak basmışsın :) Giovanni Dos Santos (İngiltere). Sevgiler :)

sembolist dedi ki...

ne yalan söleyim,bu bakış açısı aklıma gelmemişti,ufuk açıcı bir yazı olmuş..bi galatasarylı olarak bu minvalden bakmak mutluluk verici..
bunun hemen ardından FB'de Alex merkezli transfer hamleleri ve bunların uzun vadede kattıkları kaybettrdikleri üzerine güzel bir yazını da bekliyorum hani.sağlıcakla..

Sefa Hasanoglu dedi ki...

Ben Galatasaray'lıyım ama Fenerbahçe öznelinde bu konuya cevap vermek istiyorum...

Bence bu başarı ile ilgili bir şey misal veriyorum Alex başarılıdır, Christian başarılıdır, Dos Santos başarılıdır, Vederson aynı şekilde Devid sakatlanmadan önce vs vs bunlar hep Brezilyalı.

Fenerbahçe yönetimi transferlerini bence başarı endeksli tutuyor burada klüp başarısından bahsetmiyorum oyuncunun kendi öznel başarısından bahsediyorum.

Bir kaç olumsuz Brezilyalı transferine kadar bu durum bence böyle gider.

Major dedi ki...

brezilya ligi. brezilya milli takımında oynayan oyuncuların "işe" başladığı lig değil mi?

bence fenerbahce roberto carlos'u getirerek taraftarın beklentisini çok yükseltti. 2 sene önce kezman giderken 2 sezonda 3 takımda oynayıp toplam 8 gol atan milan baros gelse hangi fenerli sevinirdi? ya da futbolu sakatlık yüzünden bırakıp geri dönen kewell fenere gelseydi sevinen fenerbahceli olacak mıydı? adamlar galatasaray'da başarılı oldu o ayrı konu..

şirketlerin eleman alımıyla, takımların futbolcu transferlerini karşılaştırmak bence yanlış olur. jo, baros, kewell, nonda, keita odtlü, boğaziçili ise torres, kaka, rooney falan harvard'lı, oxford'ludur..

Tuğberk dedi ki...

Ortega'da şu bakış açısını çok iyi bilir ki Fenerbahçe taraftarı özellikle Anelka'lı Appiah'lı son senenin ardından hep bir ağızdan;

' Ya arkadaşım yıldız oyuncu istemiyorum bana genç adamlar getirin '

muhabbetini yaptı..Fenerbahçe zaten Galatasaray'ın son 2 yılda getirdiği adamları 10 senedir aşamalı olarak getirdi..Ama hiçbirşeyi beğenmeyen biz Fenerbahçe taraftarları hep ' ulan şöyle 2 tane brezilyalı 20 yaşında adam alalım , 2-3 sene sonrada sağlam paraya okuturuz ' diye düşündük..

Şimdi kulüp bu sene ne yaptı..Milli takımın sol beki Santos'u aldı..Yerinde oynadığı zaman hala milli takıma giricek kapasitede..2.Aurelio olsun diye Cristian'ı aldı..Bu bölgeye belki Cristian'dan memnun görünsek bile şöyle Appi tarzı Avrupa'da oynayan bir oyuncu alınabilirdi..Poulsen'den daha isimli fakat..

Şimdi bir kontenjan boşaldı ve Dentinho açıklandı açıklanıcak..Bu bana vizyonsuzluk olarak gelmiyor açıkçası..Hatta ilk defa tam olarak istediğimiz tarzda bir adam geliyor..Brezilya milli takımına girmiş , 20 yaşında , Robinhovari bir genç adam..

Üstelik bu adam Daum-Aykut konseyinden onaylı..Aykut başlı başına bir referansken , Daum'unda çalıştırdığı senelerdeki yabancı oyuncu seçimindeki başarı oranı yabana atılmamalıdır..

Galatasaray'ın yaptıkları büyük işlerdir,burada en önemli faktör ne Haldun ne başkan..Rijkaard olmasa bu listedeki adamların yarısı gelmezdi takıma..

Fenerbahçe ve Galatasaray farklı ekoller çizerek yollarını seçtiler..İlk yarıda da bundan farklı değildi durum..Baros'u yok sayarsak Neill ve Jo ile upgrade oldular,Fenerbahçe'de tarzı ve ekolüne uygun Dentinho'yu aldı diyelim..Ekoller kaldığı yerden devam ediyor ve Fenerbahçe bu ekol ile 3 kulvarda lider bitirdi..

Perdenin 2.yarısında da lider bitircektir.

aksilaz dedi ki...

Bundan 5 sene önce tablo tam tersiydi bunuda unutmamak lazım. Ancak Aziz Yıldırım durduğu sürece Fenerbahçe profesyonelleşemiyecek bu bir gerçek.

Aslantepe dedi ki...

Brezilya'nın futbol dünyasında özgün bir konumu var bunu gözardı edemeyiz. Brezilya ligindeki pek çok oyuncu Avrupa'nın bu elit liglerini besliyor. Dolayısıyla Brezilya liginden gelen oyuncuları değerlendirirken böyle bir kıstas kullanmak bence pek doğru değil. Alex,Lugano,Dos Santos gibi oyuncular pekala bu ligler üzerinden de gelebilirdi. Önemli olan takıma yararlı olan transferi gerçekleştirebilmek, seçici olabilmek.

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin transfer tercihlerinin sportif başarılara yaptığı etkide belirgin bir fark olmaması da bu durumun göstergesi değil mi bir başına..

Frapppedaki dedi ki...

Yalniz sirketler artik CV`si gorece daha zayif ama akilli adamlari ise aliyor. Daha azimli caliskan ve isine bagli oluyor bu elemanlar. Yonetici bir Bogazicili`nin kendisinin verebilecegi rakamdan cok daha yuksek beklentiler icinde oldugunu, her zam donemi huzursuzluk cikarip az parayla daha az is yapacagini ve ilk firsatta kacip gidecegini dusunuyor.

brk dedi ki...

bu yazının sonunda sorgulanması gereken şey fenerbahçenin o transferlere %99 daha çok para harcamış olmasıdır.

Santiago dedi ki...

Bu yapöış oldugun analiz mantık olarak dogru ama her zaman her şirket veya kurum için oturmuş olduğunu soyleyemeyiz şöyleki gene yazındaki gibi bir şirketimiz olsun bazı sirketler odtu,bogazici gibi universite mezunlarını tercih ettikleri gibi bazıları bunlardan kısa sure yararlanmamak için bazılarıda over qualified denilen sebepten dolayı tercih etmez.diger universite mezunları daha az para tercihinde bulunur ama işi ogrendigi zaman buyuk universiteli den farkı olmayan işlere hatta daha iyi bile işlere imza atar..
Hele o takımda (şirketlerde de takım oyunu onemlidir) kalırsa hem maliyeti hem performansı yuksek olur.özellikle aynı eigitim duzeyinden gectiklerinden daha iyi anlaşır hatta performanslarını daha iyi geliştirebilir.Buyuk universitelerden mezun ise performans artışı kendini geliştirme arzusu her zaman digerinden az olur.Hep gozu kapıdadır ben odtuluyum calıstıyım şirkete bak der içten içe ama oteki için bu sorun teskil etmez digeri daha iyi bi şirkete giderse tutunamama riskinide hesap eder..

Baros ve Kewell geldiklerinde burası atlama tahtası gibi kelimeler kullanmışlardı yanlış hatırlamıyorsam bu dediklerime ornektir...Hala kewell'ın imza atmamış olması gene dediklerime ornektir..
Yani herzaman cvde yazan super universite işveren tarafından iyi olarak gorulmeyebilir...

Bunu özellikle İzmir gibi oynak bir piyasanın içinde olup işverenlere ve firmalara destek veren biri olarak boyle de yorumlanması gerektigini soylemekle yetiniyorum...

granger17 dedi ki...

evet şirketinize eleman alırken kariyerine bakarsınız ve önemlidir ama şirketler için yakalanması gereken yıl sonu hedeflerdir , onun için bu hedefe kiminle yakalayacağınıza karar vermeniz gerekir,dolayısıyla fenerbahçe hedefe günay amerikalılarla varacağını düşünüp onlara yöneliyo ve galatasarın avrupalrında daha çok verim alıyo örnek lugano,alex,mehmet aurelio,f.luciano ve daha çoğaltabilirsiniz

Taylanov dedi ki...

Okumuş eşek çok.

Ortega dedi ki...

İki takımın son yıllarda değişen transfer yaklaşımlarına farklı bir açıdan bakmayı amaç edinmiş bir yazıydı. Bunu fark ederek yorum yapan herkese teşekkür edeyim.

Bir de yine adsız olarak bu yazıya yorum yapan, ve diğer kişilere küfürler edip, daha sonra bu yorumlarının yayımlanmasını bekleyenlere de gülesim geliyor. Stres mi atıyorsunuz millete küfür ederek arkadaş? Çözemedim hala sizleri.

S.Dyrn dedi ki...

Bu konu daha değişik bir yönlerden de ele alınabilir. Mesela Fenerbahçe bence daha çok günümüzü düşünen ve ona göre transfer hamleleri yapan bir takım.Galatasaray ise yarınlar için adımlar atıyor ve hep bir 2000 ruhu yakalamak için transferlerini yapıyor bence. Tabi bunu yazarken günümüz Fenerbahçesi ve Galatasarayını ele alarak yazıyorum.


Şirket açısından bakıncada referans önemli tabiki fakat gençlerde referans pek güvenilir olmayabiliyor o yüzden referansa bakarak vereceği performansı bilemeyiz.

varol döken dedi ki...

bizim meslekte çalıştığım bunca yıl içinde daha bir kişi bile diplomamı sormadığı için bu soruyu atlıyorum ben ortega:)

küfürbaz arkadaşlar için çok yakında kufrundegerinibilen.blogspot.com açacağım, bu kadar küfür boşa gitmesin yazık...

Adsız dedi ki...

ben yine bu yazıda galatasaraya bi laf sokma görüyorum ortega ne yalan söliyim....

Ortega dedi ki...

@S.Dyrn

Bana kalırsa da Gs geleceğe yatırım yapıyor, ama bir gerçek daha var ki, bu isimlerin gelişi Arda ve Kewell ikilisinin sezon sonunda gitme olasılıklarını arttırıyor. En azından biri gidecek bence. Ben böyle yorumluyorum olup biteni.

simon dedi ki...

açıkçası fenerbahçeli bir kişinin böyle objektif bir yazı yazması beni çok sevindirdi. tabiki yorumlarda yazıldığı gibi transfer yöntemleri her iki takımın farklı olabilir, bu transferler tutmayabilir, fenerbahçe ligi şampiyon bile bitirebilir. Ancak transfer sürecinde galatasarayın bu isimlerle itibar kazandığı bir gerçek. Bu konununsa bir fenerbahçe taraftarı tarafından böyle objektif bir şekilde değerlendirilmiş olması gerçekten çok güzel olmuş.

Erdal Güngör dedi ki...

Enterasan bakış açısı,yalnız bir arkadaşında dediği gibi iş yerine eleman almak ile futbolcu seçme arasında fark var ama kağıt üstünde futbolun endüstriyelleşmesinden sonra ikisinin arasında fark kalmadı eğer o yönden bakıyorsan haklısın.Almanya'da yeni bir sistem çıkarmışlar işe talip olanlara hangi okuldan mezun olursa olsunlar bir soru soruyorlar "neden tercihimizi senden yana kullanalım",gelde cevap ver.İnsan kendini nasıl met edebilir ? Üstelik 5 dakika süre veriyorlar bunu yapman için.

Fenerbahçe kendine bir yol çizmiş benim açımdan tek eksikleri alt yapıdan oyuncu çıkmıyor,madem Brezilya ekolünü yerleştirmek istiyorlar o ülkeden kendi alt yapılarına hoca getirsinler yerli oyuncularıda takıma kazandırsın veya tersini yapsınlar örneğin Bayer Leverkusen gibi.Yıllar önce Brezilya'dan bir kaç tane futbol takımı satın aldılar sonra Almanya'dan hocalar getirtip oyuncu yetiştirdiler.

Alt yapıdan A takımına oyuncu çıkması Taraftarın kulübüyle özdeşleşmesinde büyük önem taşıyor,mesela Casillas ve Raul.Real Madride dünyanın en büyük yıldızları gelsede bu ikilinin yeri taraftarın gönlünde ap ayrıdır.

GK dedi ki...

Seçim yapmanın ve seçime bağlı olumlu sonuç almanın bir sürü etmeni var.Bence işin tanımına göre adam alınıp alınmadığı önemli.Mesela hava toplarından gol kaydetme amacında iseniz uzun bir santrafor ihtiyacı doğar.Bu noktada İspanya yada İtalya yada kalburüstü liglerden ortalama özelliklerde bir santraforu getirmek mi yoksa Balkan ülkelerinden sıradan bi ekipten uzun ve dilenen şartlarda bir santrafor getirmek mi doğru olur? Ayrıca De Boer Lincoln Kezman örnekleri gibi ligimizde dikiş tutturamamış ama sağlam referansları bulunan Anelka Christian Inamoto Ailton Kleberson Agahowa Olembe Marcelinho gibi örneklerle çoğaltılabilirler ve başarılı olanların yanında başarısız isimlerinde muazzam kalabalıkta olduğu görülür.

Diplomaya pek takılmamak lazım bence.

S.Dyrn dedi ki...

@ortega

Buda zaten çoğumuzu korkutan şey.Bu yüzden Galatasarayın bir transfer daha yapması gerektiğini düşünüyorum şimdiden.

Ardanın gitmesi zaten kendi açısından en iyisi kim istemez ki Galatasarayda yetişmiş bir futbolcunun Avrupada oynamasını. Tugayı örnek alıp gidebilir bence. Ama Kewellın gitmesini hiç istemem doğrusu.

Adsız dedi ki...

aynen hocam ıkısınden bırı gıdıcek ve sımdı sevınen bız gs taraftarları sene sonu cok uzulucez hangısı gıderse gıtsın hatta santos gelırse ıksııde gıdebılır degısık bı bakıs acısı olmus elıne saglık acıkcası gs ı oven bı yazı beklemezdım senden yazı ıcın tesekkur ederım :D

Ortega dedi ki...

Yorumlar için tekrar teşekkür edeyim de, lütfen benim için "objektif" yazmayın. Rica ediyorum bunu :)
Israrla, defalarca söylediğim gibi, objektif değilim. Fenerbahçeliyim. Objektiflik bence bambaşka bir şeydir. Ben sadece olaylara Fenerbahçeli gözüyle bakıyorum. Yoksa Galatasaray'ın Jo transferini neden Fenerbahçe'nin transferleriyle kıyas edeyim, di mi ama?

S.Dyrn dedi ki...

Ama alışık olmadığımız bir Fenerbahçeli gözü.

birkan dedi ki...

Sana tek bir soru:
Türk Furbolunun son 7 yıldaki tek Şampiyonlar Ligi başarısını yaşatmış Zicolu Fenerbahçe kadrosundan kaç kişi Avrupa piyasası yapmış isimlerdi?
Bilakis o takımın zayıf halkası olağanüstü bir referansı (Psv-Chelsea-Atletico Madrid) olan Kezman değil miydi?
Anladık popüler olmak için Gsli blogların izinden gidiyorsun ve fazla birşey bilmiyorsun ama sus ki en azından seni iyi bir Fenerbahçeli olarak bilelim.

Unknown dedi ki...

bir futbolcunun geldiği ligin veya milliyetinin değil futbolunun ve size kattıklarının önemli olduğunu düşünüyorum.ilhan cavcavın afrikalıları hangi ligden ve nasıl gelmişlerdi?şu an hala bu üst ligler de brezilya ve arjantini arka bahçe olarak kullanıyorsa o zaman fenerbahçenin doğru yaptığını düşünmelimiyiz?ayrıca karşılaştırılan iki takım yabancı oyuncularının milli takım performanslarına baktığımızda sizin yazdığınız tablo dengeleniyor.

Adsız dedi ki...

kewell gitti bile adam 2 ay sakat ardada zaten sezon sonu gidicek bunu cümle alem biliyor...

Adsız dedi ki...

kewell gitti bile adam 2 ay sakat ardada zaten sezon sonu gidicek bunu cümle alem biliyor...

Unknown dedi ki...

guzel bir bakis acisi. vizyon daum ile belirlenmistir zaten sezon basinda, artik jo gibi futbolcularin fenerbahce'ye (haliyle daum gibi bir TD'e) gelmesi cok zordur. bu yonetimin artik verebilecegi bir sey yoktur fenerbahce'ye, yenisi acilen gelmelidir

Temur dedi ki...

@ Ortega

Arkadaşım nasıl bir nazar varmış sende postun sabahına çıkamadı Kewell! Ah Ortega vah Kewell!

Ortega dedi ki...

Bu sadece son dönemde yapılan transferlere farklı bir zaviyeden bakma çabasıdır. Burada yazdığım şeylere herkes inansın, padişahınız benim, itaat edin gibi bir şekil yaptığımız yok. Önce bunu görmek lazım. Blog dediğimiz şey nihayetinde kişisel görüşlerin ortaya konduğu bir mecradır. Yazıda değindiğimiz nokta bir Fenerbahçelinin son dönemde Galatasaray'ın transfer politikasına nasıl bakıyor olabileceğine dair yorumlardır. Katılan da katılmayan da olacaktır.

@birkan,
Zico'lu döneme dair şurada bir şeyler anlattım. Vaktin varsa okursun. O zaman sorunun cevabını alırsın.

http://sportifcumleler.blogspot.com/2010/01/ariel-ortega-no-pain-no-gain-roportaj_18.html

Bir de bir karar verilsin artık. Fenerbahçeli miyim, değil miyim? Galatasaray düşmanı mıyım, sempatizanı mıyım? Bu arada 1907 Ünifeb'e de haber geçilsin, blogu en iyi Fenerbahçeli blog kategorisinde aday yapmışlar. Onları da uyandırın madem Gs'li blogların izinden gidiyormuşuz...

birkan dedi ki...

Fenerbahçeliliğinden şüphe duymuyoruz.Sorun tam da buranın kişisel blog olmasıdır.
Sanki günlük gazeteymiş gibi her nabza göre şerbet vermek zorunda değilsin.Şurada sana övgü düzen ikiyüzlüler, zamanında Fenerbahçe en iyi isimleri dünyanın en gözde kulüplerinden koparırken, üstelik Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı için buna mecburken demediklerini bırakmıyorlardı.
Şimdi aynı ikiyüzlüler düşüşteki yabancılar transfer edildi diye tantana koparırken bu dalgaya kapılmanı yadırgadık.
Madem Zico dönemine bu kadar sevgin var, o dönemin futbolcularının mücadelesini unutup yaygaracıların dümen suyuna giden yazılar yazmadan önce düşünmek daha doğru olur.
Şurada samimi olduklarından bazıları Fenerbehçe'ye ve Fenerbahçelilere ağza alınmayacak küfürler ve hakaretlerde bulunuyor.
Halbuki sıkıysa biri onların malzemecisine bile laf etsin, anında linç ederler.
Niyetin birilerinin el vermesiyle medyada yer almaksa doğru yoldasın, lobici köpekler medyayı elinde oynatır, aman onların zıttına gitme.

Alp dedi ki...

çok "objektif" bir blogunuz var sayın ortega. odtü iyi okuldur ayrıca, bu okula karşı takındığınız "objektif bakış" beni sevindirdi. bir beşiktaşlı olarak lilililili czzzttt

öte yandan, galatasarayın "transfer" hamleleri, esasında zannedildiği kadar kaliteli oyuncular alınmıyor olsa da, elde olan malzeme ve limitlerin sonuna kadar zorlanması ile şu an için gayet başarılı görünüyor. jo'dan ne kadar optimum fayda edilir bilemem, ama lucas neill hamlesi "cuk" diye oturdu.

jo'yu sevmem ama etiketi "premier lig", kısa vadede fayda sağlamak istiyorsanız etiket belirleyicidir.

Ortega dedi ki...

Birkan,
İnsanları Fenerbahçe'ye küfür edenler ve etmeyenler diye takip etmem, tasniflmemem takdir edersin ki, çok zor olur. Bu konudaki yorumun ciddi değildir umarım.

Blog yazan adama kim elverecek de medyaya alacak? İnanıyor musunuz böyle şeylere? O kadar basit değil bu işler yahu :)

Niyetim de kadrolu devlet memuru olmak. Bunun için blogda ne yapmalıyım? Önerin nedir? :)

birkan dedi ki...

İnsanların çok sevdiğin kulübe ve taraftarlarına küfür etmesi kabullenilecek bir olay değil.İster dost ve arkadaş çevresinde, ister başka bir çevrede.Bir insan bunu kabulleniyorsa ya aşırı geniştir ya da popülerlik dedindedir.
Bloglardan medyaya zıplayanları ve bunların niteliğini biliyoruz, o konuya hiç girmeyelim istersen?
Son yazdığın müstehzi paragraf bu yolu terkedemeyeceğini gösteriyor, umarım bir ikbal elde edersin de en azından bu çaban boşa gitmez.
Bildiğim kadarıyla zaten belli bir yol katettin, hayırlısı.
Sana daha fazla söyleyecek sözüm yok.

Ortega dedi ki...

İnsanların kendi bloglarında, ya da arkadaş ortamlarında ettikleri küfürü nasıl takip edeyim ben demek istemiştim. Yoksa blogdan Fener'e direkt küfür eden adam olamaz. Yorumları onaylamayla yayımlıyoruz.

Türkçe içerikli futbol bloglar aleminde belki 2-3 kişi bir şekilde medyaya geçebilir. Ama inanın o 2-3 kişiden biri ben değilim. Bunun farkındayım. Ondan öğretmenlik yapıyorum zati :)

Apoiantes dedi ki...

2 takımda genel olarak fiyat/performans oranı yüksek oyuncular arıyor olmasına rağmen: Fenerbahçe bu hakkını genel olarak güney amerikalılardan yana kullanarak, Avrupada ki müdaillerine göre daha düşük maliyete getirebileceği oyunculara yöneltiyor. Örnek vermek gerekirse Alex, Lugano, Dos Santos ayarında bir oyuncuyu Avrupada ki vitrininden sonra Türkiyeye getirmenin çok zor olduğunun herkes farkında. Ayrıca Avrupada vitrin yaptıktan sonra da bonservisinin ve maaşının 2 katına çıkacağıda bilinen bir gerçek.
Galatasaray ise bu bakımdan tercihlerini Avrupada vitrinden inmek üzere olan yada takımında yedeğe düşmüş oyuncular bakımından kullanıyor. Örneğin; Kewell uzun süreli sakatlıklar geçirmese yolu asla ülkemizden geçmezdi yada Baros kısır bir döneme girmiş olsa gelmezdi. Farklı şekillerde Elano ve Jo da takımında yedek kaldıkları için gelen oyuncular oldu..

Sonuçta Galatasaray bir transferde Avrupa'dan parlaklığı azalmış futbolcular getirip parlatmaya çalışırken, Fenerbahçe ise Brezilyadan Avrupada oynayabilecek kapasitede olup daha Avrupaya yolu düşmemiş oyuncuları alıp buradaki vatandaşlarıyla kaynaştırarak performans elde etmeye çalışıyor. Bu sebeple iki takımında transfer vizyonu ve ihtiyacı olan mevkileri farklı oldugu için bu tip bir tablo çıktığı kanaatindeyim :) saygılar.

Bolat dedi ki...

ben ayni kanaatte degilim. evvela, konuyu aciklamak icin yaptigin üniversite analojisi cok yerli yerine oturmuyor bence... birbirlerine cok fazla benzesen durumlar degil. öbür taraftan o bahsettigin liglerden alinan oyuncularin icerisinde kezman gibi, lincoln gibi, de boer gibi yiginla oyuncu cikmaktadir ve bunlar senin iddia ettigin gibi istisna filan de degildirler... isin özü oyuncuda yatar cünkü geldigi ligten ziyade...

benim yazidan anladigim galatasaray'in tercih ettigi yol oldukca makul ve akillica iken fenerbahce yanlis bir yol tutturmus oldugu... öyle mi hakikaten? ta bastan avrupa piyasasindan beslenen takimlar güney amerikalilarin oynadigi takimlara galebe calar diyebilir miyiz? o halde daum ile saha kalkmis leverkusen'de kac tane brezilyali oynadigini bilmiyoruz demektir bu! o sampiyonlar ligi finali oynamis leverkusen'in simdilerdeki fenerbahce gibi bir transfer politikasi izledigini bilmiyoruz galiba... ya da shaktar'in son senelerdeki basarisini nasil aciklayacagiz? ve bahsedilmis zico'nun avrupa'da basarili olmus olan takimi...

ortada iki farkli vizyon, bakis acisi veya usul var... benim kisisel tercihimi sorsaniz ben de terchimi daha cok avrupa piyasasindan yana kullanirim. bunun nedeni senin bahsettigin gibi orasinin mutlak üstünlügü ima etmesi degil. futbol anlayisi ve tarzi beni daha cok etkiledigi icin. teknikten ziyade fizige ve sisteme daha cok yatkin olduklari icin. yani kalite degil, isleyis farkindan dolayi... fenerbahce ise baska bir yol secmis kendine... dedigim gibi bu yol bana uymayan bir yol belki ama, ayni zamanda kötü bir yol demek de degil...

belki de fenerbahce'nin isteldigi sistem daha mantiklisi ve sonucta cok daha iyi bir ürün olarak geri dönecek!

blog ile ilgili de nacizane fikirlerimi paylasmak isterim...

objektiflikle taraftarli olmak arasinda fark var. sen iddia ettigin üzere belli ki taraflisin ama yazilarin da kendince objektif olma cabasindasin. benim anladigim bu. objektif demeyin bana derken de söylemek istedigin saniyorum "tarafsiz demeyin bana", demekti...

birkan adli arkadasin söylediklerini büsbütün degil ama kismen destekliyorum... objektiflik pesindeyken orta yolculuk ve baska takim taraftarlarini da hos görünme cabasi hissediliyor burda. daha polüler bir blog olmak, cok daha fazla okunmak ve belki de sadece fenerbahcelilerce takip edilip digerlerinin sallmadigi bir yer olmanin kalitesizlige isaret edecegine olan inanc bu tercihe yönlendirdi seni, olabilir... benimki bir elestiri degil zaten, bir tespit.

ama benim tercihim bu yönde farkli... yukarda burayi öven bazi galatasarayli okurlari sürekli görürüm bloglar arasinda gezerken ve onlarin övgülerine mazhar olmayi ben sahsen kendime zul addederim...

Ortega dedi ki...

Bolat,
Fenerbahçe'nin Brezilya ağırlıklı transfer hamlelerini eleştiren bir yazıdır bu bir yerinden de. O yorumun doğru. Hatta önümüzdeki günlerde onunla ilgili de yazacağım ama eleştirimi Avrupalılar da Brezilyalı alıyor meselesinden değil de, defans alacaksan ne işin var Brezilya liginden adamla gibi örnekler olacak. Şimdilik bu kadarını söyleyeyim.

Ben zamanında bu blogda Beşiktaş ve Galatasaray'ın lig maçlarıyla ilgili yazılar yazıyordum, baktım blogun okur kitlesi genişledi. Millet küfürler ederek yorumlarla dönmeye başladı filan. Fenerli adam neden bizim maçlarımızı yazr filan diye küfrediyorlardı. Bıraktım o işi peşini. Yani sizin eleştiriniz bu bağlamda yanlış. Okunurluğu arttırmak istesem aynı yoldan gider, sabah akşam Galatasaray'a, Beşiktaş'a falan sallarım buradan. O zaman onlar daha çok tıklarlar bu blogu. Bu işler böyle oluyor. Bunu iyi görmek lazım. İnsanlar sinir oldukları, gıcık kaptıkları adamların ne yazdıklarını okurlar. Misal Yılmaz Özdil'e kıl olurum, ama her gün de okurum. Bakalım ne demiş diye. Yahut aynı örnek Hıncal Uluç meselesinde de var. Anlatabildim mi? Bu bakımdan amacım popüler olmak değil. Kaçınılmaz bir biçimde popüler oluyorsam da onun bilincinde değilim. Bu yönde ekstra bir çabam yok.

Objektif olmanın TDK'daki karşılığı tarafsız olmaktır. Bunun başka açıklaması yoktur. Ben de diyorum ki, tarafsız değilim, Fenerbahçeliyim. İki kere iki dört yani. Aksi yoktur bu durumda. Ya insanlar objektif ne demek bilmiyorlar ya da dertlerini anlatamıyorlar. Misal, Flying Dutchman için de objektif diyorlar. Yahu adam Galatasaraylıyım diyor. Ne objektifliği ya. Bir takım tutan, takımının olduğu bir tartışmada nasıl objektif olabilir?

Ha, demek istedikleri şu ise amenna, sen bizim bildiğimiz Fenerli profilinden farklısın. Güce tapan taraftar değilsin, Aziz Yıldırım'ı eleştirebiliyorsun, Daum'un yanlışlarını söylüyorsun falan filan. O zaman öyle demek lazım. Bu onjektiflik değil. Gerçekçiliktir. İnsanların söylemek istedikleri ama karşılığını bulamadıkları kelime budur. Bu yazıda da gerçekçilik vardır. Daha önce rakibin altyapı hamleleriyle iligli yazdım, bu kez de tedirgin edebilecek transfer politikasını yazdım. Bu gerçekçiliktir. Bunu görmek lazım.

birkan dedi ki...

@Bolat
Mesele objektiflik değil.
Bu iki kutuplu bir durum değil, ya Aziz Yıldırım'a tabiyet veya sürekli Fenerbahçe adına olumsuzluk atfeden yazılar yazmak gibi..
Ben yalnızca her yerde gördüğüm temelsiz bir yaklaşımı ve ikiyüzlülüğü (bu ikiyüzlülük blog sahibi kardeşimize yönelik değildir) burada da görmenin eleştirisini yazdım.
Daha fazla da yazmak istemiyorum, dediğim gibi bu kardeşimize daha fazla söyleyecek sözüm yok.
Önemli olan dolduruşa gelmemek, kafakola alınmamak.

Bolat dedi ki...

Kavramlar üzerinde cok fazla anlasamayacaga benziyoruz... ziyani yok. Gerceklik olgusu bu bahsedilen baglamda bence izafidir ve gercek denilen seyin kime veya neye göre degistigi tam olarak belli degildir... ben bu tutumun objektif olma cabasi oldugunda israrciyim. insanin kendisini taraf oldugu noktadan soyutlayarak olaylari okuma cabasidir, objektifligin adi. o objektif esnasinda gercek olarak kabul edilen dokunulabilir, ama onu bir hayli iskayala da bilir kisi. aziz yildirim'i, onun politikalarini, takimla ilgili bircok seyi de elestirmek objektiflik basligi altinda nitelenmeldir, ben bu kavramlardan bunu anliyorum... neyse o kadar uzatilacak bir mevzu degil, kavramlarin farkliligini bir kenara birakirsak asagi yukari söylediklerini anlayabiliyorum ve benim de burasiyla ilgili düsüncelerim bu anlattiklarindan cok farkli degil...

alisilagelmis fenerli profili tanimlamasina lakin itirazim var. bugün fenerbahce camiasi yönetimini, hocasini ve baskanini en cok elestiren camiadir...

Ortega dedi ki...

Bolat ve Birkan,

Aslında çok ciddi ve de güzel bir konu üzerinde tartışıyoruz, gönül ister ki buradan uzun uzun devam edelim ama sanırım blogun yorum kısmından böyle bir tartışmayı götürmek pek de makul görünen bir şey değil.

Ne dediğinizi, neyi kastettiğinizi anladım. Sizler de benim demek istediğimi biliyorsunuz. Herhalde meseleyi en basit şekliyle yorumlarsak, dediğiniz gibi kavramlara bahşettiğimiz karşılıklarla alakalı bir sorunumuz var. Misal ben yazım tarzı ya da uslüp gereği diyebilirsiniz, onu düşünerek yazılarımı sanki kendimi ortamdan soyutlamış gibi yazarım genelde ama yazının içerisinde bir yerlerinde kendi düşüncemi de belli ederim. Ve hangi taraf olduğum da ortaya çıkar. Size göre ise öyle bir şey yok, sadece soyutlama var. Bu düşünceye de diyebileceğim fazla bir şey yok. Aynı şeyleri söylüyor gibi olacağız zira. Kendimi biliyorum. Olmadığım şeyleri de biliyorum, diyerek kapatıyorum bu kısmı :)

Bir de şu son zamanlarda bilhassa, Fenerbahçe taraftarının başkanını en çok eleştiren camia olduğu fikrine katılmıyorum Ama oradan da ayrı bir tartışma çıkar mı acaba diye de düşünüyorum bir yandan :)

Neyse, sağolasınız düşünceleriniz ve eleştirileriniz için.