Salı, Haziran 23, 2009

Taraftarlar Arası İletişim: Sataşmak & Takılmak


"Bir kimseyi rahatsız edecek davranışta bulunmak, musallat olmak." şeklinde bir açıklama geliyor TDK sözlüğünde sataşmak kelimesi için.
Takılmak daha kibar, daha masum her zaman. Takılmanın da bir rahatsız edici durumu var belki ancak tadında ve espirili olanı makul. Zaten TDK da "Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak." diyor takılmak kelimesi için.

Ülkede futbol seyredilmiyor; yaşanıyor. Sabah kalkıp gazeteye bakıyoruz. Gündem olayları "şöööylesine" bir okunuyor ancak spor sayfaları satır satır inceleniyor genelde. Yalan değil, ben de öyle yapıyorum genellikle. Bunun eleştirilecek yanı çok ama hangimiz engel oluyor ki kolay kolay? Neyse sosyal mesaj vermeden konuya dönelim. Futbolun böylesine yaşandığı ve taraftarlığın hayati öncelik taşıdığı bu sistemde en kilit nokta: Taraftarlar Arası İletişim...

Gün geliyor birbirimizi vuruyoruz, gün geliyor sadece sözlü sataşıyoruz, gün geliyor sadece takılıyoruz. Hayatımda tanımadığım bir insanla kavga etmeyi sevmem, istemem. Her zaman karşımdaki insana "bana ne katabilir?" diye yaklaştım. Kısacık hayatımda edindiğim temel prensiplerimden en önemlisi. Haddimi aşmak istemem ama herkese tavsiyemdir. Neyse, konu kaçıyor yine...

İletişim artık çok kolay. İstediğimiz ya da istemediğimiz her kişiye rahatça ulaşıyoruz. Tabii taraftarlar arasında da bu oluyor. Peki sonuçları: Tamamen olumsuz! Eskileri bilmem ancak duyduklarımdan yola çıkarak bildiğim: Eskiler daha çok "takılmak" ile yetinirmiş. Mahalle kültürü falan, herkes kimin ne takım tuttuğunu biliyor; ona göre takılıyormuş birbirine. Şimdi ise olay başka boyutta. Mahallede kim ne takım tutar sadece şampiyon taraftar bayrak asınca anlıyoruz. Muhabbetimiz zaten yok. Bu "takılmak" meselesi biraz da ihtiyaç. Kolay mı, tüm sene sabretmişsin ve şampiyon olmuşsun; biraz da eğlencesi çıksın istiyorsun. Güzel de nereden bulacaksın eğlenceni. Giriyorsun internete, ortak bir ortamda başlıyorsun birilerine takılmaya. Sonra hızını alamıyorsun... E ismin cismin belli değil zaten. Elinin altında klavye, kablolar iletsin her şeyi; ağzından çıkanın ne önemi var! Başlıyorsun sataşmaya. Yer yer olayı anaya-bacıya-namusa getireni de oluyor. Sonra olay sokağa taşıyor bazen. Direk internetten sana bulaşan adam değil; herhangi bir taraftar. Alışmışsın ya internette rahat rahat sataşmaya, orada da sataşıyorsun; tadı kaçıyor: KAVGA!

Kesin bir yargı olarak söylemek zor ancak internet gibi kolay ve "sanal" iletişim yollarının kullanımı arttıkça ülke olarak "tadımız kaçıyor". Monitörlerin, klavyelerin arkasından bol keseden sallıyoruz. Sonra bir hastalık gibi sokağa, sokaktan vatandaşa, sonra kitlelere bulaşıyor...

Zamanında kavga yok muydu tribünlerde?

Var"dı/mış"...

Ama bu kadar kontrolsüzce olanını olduğunu zannetmiyorum.


Uzun lafın kısası: İnternet hızlandıkça olumsuz yönleri de hızlanıyor. İnternet'teki rahatlık ve gizlilik belki size zarar gelmesini engeller ancak bu rahatlık alışkanlığa dönüşünce işler değişiyor. Dediğim gibi; alışkanlık hâline gelince o "sataşma"lar sokakta yanlış yöne gidiyor. Bence takılmak herzaman en iyisi. Örneğin: Ortega'ya FTK finalinden sonra: "Hocam sen görmüş müydün son kupayı? (:"diye mail atmak.

Herkese sevgiler & saygılar.

misafir yazar: Bay Kerahet
***

Not: Bu güzel yazı için Bay Kerahet'e teşekkürler...

0 comments: