Perşembe, Kasım 13, 2008

Yes We Can


Böyle rüyaya böyle proje
Obama başkan seçildi diye bayram eden var. Bu tarz bir histerik sevinç durumlarına bir de 'Michael Jackson Müslüman oldu' haberleri yayınlandığında tanık olmuştum.

Gezegenin başında 'Hüseyin' isimli birinin olmasının, bu kişinin ayrıca 'Demokrat' olmasının, ayrıca Cumhuriyetçi eküriye dönük müthiş bir tepkinin göstergesi olarak açık ara başkan seçilmesinin önemi büyük elbette. Ancak Hıristiyan olduğunu defalarca telaffuz etmiş, İran ve Venezuela ile önkoşulsuz görüşme yapabilecek, fakat Pakistan'ı da hiç çekinmeden vurabilecek olan bir 'Hüseyin'den bahsediyoruz; en yakın adamı, George Bush'un İsrail tarafgirliğini az bulup eleştiren bir İsrail aşırı sağı mensubu: Rahm Emanuel.

'Bir siyahın başkan seçilmesini' Amerikan demokrasisinin 'mükemmelliği' hanesine yazanları da anlamadığımı söylemeliyim. Bu kadar mükemmel idiyse bu demokrasi, bir siyahın başkan seçilmesi için neden bu kadar çok yılın geçmesi gerekti, diye düşünüyor insan. Bir siyahın başkan olmasına yönelik bu sevinç, üstü kapalı da olsa, Türkiye'deki pek çok kimsenin 'Bir siyahın başkan olması büyük bir olay' diyen McCain ile aynı dalga boyunda olduğunun göstergesi.
İşin doğrusu, son yılların Bush ABD'sinin yarattığı antipatiyi bir anlığına unutursak, bize öğretilen Amerika'nın bir siyahı da, bir kadını da çoktan-çok evvelden-epey önce başkan yapması gereken bir Amerika olduğunu hatırlarız. Çoğulcu, çok kültürlü, öz-hakiki demokrasinin postmodern Amerikan lansmanı düşünüldüğünde fazlasıyla geç kalınmış bir hikâye bu. Geç kalınmış bir hikâye, o kadar ki, bende yeni bir şey olmuş duygusu bile uyandırmıyor. En iyisini Hollywood sayesinde binlerce kez izlemişiz. (Morgan Freeman 'Deep Impact/ Derin Darbe'de babalar gibi President Tom Beck idi sözgelimi, hakeza son derece 'cumhuriyetçi' bir dizi olan 24'ün başkanını da bir siyah olan Dennis Haysbert canlandırıyordu.) Haydi bunları geçelim; biz Zemeckis ile zehirlenmiş bir kuşağız, Zemeckis'i geçebilir miyiz? O ki, bırakın derilerin rengini bir yana, pek hayati bir durum olan IQ farklılığını bile aşan bir demokrasi hikâyesi sunduydu önümüze. Saf bir Amerikalı adamın, Forrest Gump'un nerelere kadar uzanabileceğini; Amerika'nın sunduğu fırsatlar sayesinde düşük zekâlı bir adamın bile ne kadar çok başarı kazanabileceğini seyredeli yirmi yıl oldu.

Amerikan demokrasisi 'şimdi' gerçek olduysa, yıllardır anlatılan neydi?

Amerika demek, ten, ırk, din ve sınıf farklılığının üstesinden gelemeyeceği bir 'fırsat eşitliği', 'iste, azmet ve çalış' sloganları üzerinde yükselen bir 'gerçek' ise zaten, Obama'nın başkan olması neden o kadar sevindirici bir 'ilginçlik' oluyor?

O halde bu sevinci bunca zamandır dünyaya anlatılan Amerikan hikâyesinin koca bir yalan olduğunun kanıtı olarak da görebiliriz. Olayın hikâyeyi anlatana bakan bir yönü olduğu kesin şüphesiz. Onun aydınlanması 'biz anlatırken hiç inanmıyorduk, ama demek ki belli bir süre tekrar edilen hikâye, bir süre sonra, yalan da olsa gerçek oluyormuş' üzerinden...
Yalan gerçek oldu. Amerika, tam da yenilenmeye, eski hikâyeyi ısıtmaya çok ihtiyaç duyduğu bir anda, kontekste uygun bir tekst olarak, büyük 'anlatısını' destekleyecek Obama'yı başa geçirdi. Dünyanın Müslüman yakasında oturan bizler de bu sonuca anlam yüklüyoruz, yükleyelim. Ama bu kadar çok sevinmeli miyiz, emin değilim.

Zira, 11 Eylül itibarıyla ABD'nin 'öteki'si 'siyahlar' değil. Hatta yeni 'öteki'nin 'Müslümanlar' olması dahi, merkezi siyahlara açan bir etken. 2002 Oscar ödül töreninde, aynı gece siyah kadın oyuncu Halle Berry'den sonra, ikinci bir ödülün daha bir siyaha gitmesine hayli şaşırmış görünen Denzel Washington, küçük heykelini kucaklarken 'Bu işte bir iş var!' demişti gülerek. 'Şimdi gerçekten şüphelenmeye başladım.' mealindeki sözünü kaç kişi hatırlar bilmiyorum. Bildiğim, seçim sonucunu hâlâ sevindirici ve ilginç buluyorsak, dünyaya verilen Obama ödülünü kucaklarken Denzel kadar şüpheci olmakta fayda olduğu.

Nihal.B Karaca

not:fotoğraf benden.. Nihal Abla'ya sallamayalım o konuda..

3 comments:

voodoo girl dedi ki...

içerikten bağımsız bir yorum olacak ancak ne zamandır aklımdaydı başka birinden alıntıladığın yazıları okurken ikinci cümlede falan anlıyorum "bunu ortega yazmamış" diye. bence ne kadar oturmuş bir üslubun olduğunun kanıtıdır bu. ailecek severek izliyoruz :)

91 dedi ki...

ulan ben de ne yazmış pezevenk ergenekon destanı gibi diyordum, sonra baktım senin değilmiş. ayılamadım herhal.

Ortega dedi ki...

Teşekkür ederim efenim :)