Tabuları Yıkmayacaktın Dostum
Bugüne kadar birçok sinema eleştirisi kitabı okudum. Keza akademik makaleleri de fırsat buldukça okurum. Bu işin piriyim demiyorum, ama biraz olsun bilgi birikimimiz oldu bu konuda çok şükür.Mustafa filmiyle ilgili bir film eleştirisi yazmayacağım bu yazıda. Bahsetmek istediğim şey filme dair yapılan eleştiriler. İlgimi çekti bazıları. Üzerine konuşmak istedim..
Şöyle bir giriş yapıyor bazıları film hakkında eleştirirken; "Ben filmi izlemedim ama bla bla bla.." Bu ne yahu? Bu nasıl film eleştirisidir? Ben filmi izlemedim ama film Atatürk'ü çok yanlış anlatmış. Nasıl yani? Hem izlemedin, hem filmi yorumluyorsun.. Kıyamet alameti klasmanında değerlendirebiliriz bunu sanırım. Filmi izlemeden yorum yapabilme yeteneği için ne gerekiyor? Öğrenmek isterim. İstihareye mi yatıyorlar, ne yapıyorlar acaba?
Bir diğer garip yorumda Atatürk'ün boyu kısa biri olarak tasvir edilmesi. Adam bütün filmin eleştirisini bu detay üzerinde yapıyor. Toktamış Ateş bunu yapanları Atatürk yobazı olmakla itham etmiş. Doğru söze ne denir?
Ve en bomba olanı en sona sakladım.. Bir köşe yazarı filmi yerden yere vuruyor. Sebebi ne peki? Şunları söylüyor.. "Atatürk rakıyı çok içiyormuş. Kadınlara düşkünmüş. Yalnızmış ve karanlıkta uyumaktan korkuyormuş... vs." Şimdi bu yazıyı kaleme alan kişiye bakıyorsunuz, kendisi de rakıyı sağlam götüren biri. Demek ki problem varsa, bu Atatürk tasvirinde değil, eleştiriyi yapanda var. Rakıya düşkün olarak gösterilmesindeki sorunun ne olduğunu anlatamıyor adam. Rakıya düşkündü diye gösteriyorsunuz diyorsa, bu yanlış değil. Bunu herkes biliyor. Benim çevremde birçok arkadaşım var, keşke Atatürk'le karşılıklı içseydim diyen. Sen tam tersi rakı içmek kötüdür, yanlıştır diyosan, o zaman sen ne diye içiyorsun hala? Kadınlara düşkünmüş. Her erkek biraz kadınlara düşkündür. Hemcinsine düşkün olmasını mı istiyorsun? Açık açık söyle bari. Bu eleştiriyi yapan kişinin tercihleri farklı olabilir, ama Atatürk kadınlara düşkün biri olarak resmedildi diye ortalığı bulandırmanın sebeb-i hikmeti nedir ki? Gelelim yalnız kalma ve karanlıkta uyuma mevzusuna. Her insan biraz yalnızdır. Dehanın çocukları bu yalnızlığı daha derin yaşar. Burada da bir problem göremiyorum. Karanlıkta uyuyamama olayına gelirsek; bu da insani bir şeydir. Atatürk'ün karanlığı sevmemesi yaptıklarını gölgelemez. Onu küçültmez. Tam tersi insanımızın gözünde bin kat daha arttırır değerini. O da senin benim gibi insanmış dersin. Onun insani yönünü görmüş olursun.
Zaten meselenin özünde şu gerçek var. Yıllarca bu konuda baskı rejimi uygulanmış. Gerçekler saklanmaya çalışılmış. Atatürk bizim için müthiş bir insan, harikulade bir dehadır ama o da sonuçta bir insandır. Problem onu başka türlü göstermeye çalışanlardan kaynaklanıyor. Atatürk'ün kendi kızıyor bir kere bu düşünceye. Kendisini milletinden üstün tutmuyor. Bu milletin bir ferdi olmayı önemli sayıyor sadece. Bunu görmek çok mu zor?
En son bir eleştiri maili geldi bana. Can Dündar için yazılmış tabii ki ve memleketin hatta dünyanın dört bi yanına forward mail zinciriyle gönderiliyordur muhtemelen.Şöyle bir şey yazıyordu orada;"Günümüzde normal insanların özel yaşamları bile dokunulmaz olmalıyken, siz olağanüstü bir insanın yaşamını gözler önüne serdiniz".
Şimdi hep birlikte okuduğumuzu anlamaya çalışalım. Mailin sonunda adının altına "Laik-Kemalist" imzası atan bu kişi ne demek istemiş? Günümüzde insanların özel yaşamı dokunulmaz olmalıdır. Evet, doğru bir yorum. O kişiler müsade etmedikçe, bunların alenen kamuoyuna sunulması problem teşkil edebilir. İkinci kısmında ne diyor peki? Olağanüstü bir insanın yaşamını gözler önüne serdiniz..Hmm.. demek ki bahsedilen şeylere itirazı yok. Ciddi bir araştırma yapılarak sunulduğunu ve tarih kitaplarında bize aktarılmayan gerçeklerin filmde gösterildiğinin farkında. O zaman sorun nerde? Bunların anlatılmasında, film yapılmasında.. Bence bugüne kadar Atatürk konusunda yaşadığımız en büyük sorun bu. Tabuları bir türlü yıkamadık. Ben ilkokula giderken bir kitapta Vahdettin'in vatan savunması konusunda Atatürk'e telkinde bulunduğunu ve vazifesini verirken, ona bir saat hediye edip uğurladığını okudum. Şimdi bu olay tekrar gündeme gelmiş. Neymiş efendim, bu Atatürk'ü küçük gösterirmiş, her şeyi Vahdettin'e borçluyuz yorumları yapılırmış falan..Geçiniz efendim. Öyle şey mi olur hiç? Milli mücadele için memleketin her bi yanına giden, milletini örgütleyen, cephede savaşan, gazi olan biri varken, bütün olan biteni Vahdettin'e borçluyuz yorumu yapılmaz. Göz var izan var.
Can Dündar bu filmi çekmek için 70 yıl kadar geciktiğimizi söylemiş. Doğru demiş. Tabuları bir türlü yıkamamıştık. Bazı şeylerden anlamsız yere korkmuştuk.. Dündar bu filmi çekerek tabuları
yıkmayı amaçladı. Ama bu ülkede her şeyin yobazı olduğu gibi Atatürk yobazlığı da mevcut. Tabuları yıkmayacaktın dostum. Şimdi başın onlarla belada işte.
Son olarak tüm Atatürk yobazlarına, Atatürk'ün bir sözüyle el sallamak isterim buradan..
"Size miras olarak özgür düşünceyi bırakıyorum".
Şöyle bir giriş yapıyor bazıları film hakkında eleştirirken; "Ben filmi izlemedim ama bla bla bla.." Bu ne yahu? Bu nasıl film eleştirisidir? Ben filmi izlemedim ama film Atatürk'ü çok yanlış anlatmış. Nasıl yani? Hem izlemedin, hem filmi yorumluyorsun.. Kıyamet alameti klasmanında değerlendirebiliriz bunu sanırım. Filmi izlemeden yorum yapabilme yeteneği için ne gerekiyor? Öğrenmek isterim. İstihareye mi yatıyorlar, ne yapıyorlar acaba?
Bir diğer garip yorumda Atatürk'ün boyu kısa biri olarak tasvir edilmesi. Adam bütün filmin eleştirisini bu detay üzerinde yapıyor. Toktamış Ateş bunu yapanları Atatürk yobazı olmakla itham etmiş. Doğru söze ne denir?
Ve en bomba olanı en sona sakladım.. Bir köşe yazarı filmi yerden yere vuruyor. Sebebi ne peki? Şunları söylüyor.. "Atatürk rakıyı çok içiyormuş. Kadınlara düşkünmüş. Yalnızmış ve karanlıkta uyumaktan korkuyormuş... vs." Şimdi bu yazıyı kaleme alan kişiye bakıyorsunuz, kendisi de rakıyı sağlam götüren biri. Demek ki problem varsa, bu Atatürk tasvirinde değil, eleştiriyi yapanda var. Rakıya düşkün olarak gösterilmesindeki sorunun ne olduğunu anlatamıyor adam. Rakıya düşkündü diye gösteriyorsunuz diyorsa, bu yanlış değil. Bunu herkes biliyor. Benim çevremde birçok arkadaşım var, keşke Atatürk'le karşılıklı içseydim diyen. Sen tam tersi rakı içmek kötüdür, yanlıştır diyosan, o zaman sen ne diye içiyorsun hala? Kadınlara düşkünmüş. Her erkek biraz kadınlara düşkündür. Hemcinsine düşkün olmasını mı istiyorsun? Açık açık söyle bari. Bu eleştiriyi yapan kişinin tercihleri farklı olabilir, ama Atatürk kadınlara düşkün biri olarak resmedildi diye ortalığı bulandırmanın sebeb-i hikmeti nedir ki? Gelelim yalnız kalma ve karanlıkta uyuma mevzusuna. Her insan biraz yalnızdır. Dehanın çocukları bu yalnızlığı daha derin yaşar. Burada da bir problem göremiyorum. Karanlıkta uyuyamama olayına gelirsek; bu da insani bir şeydir. Atatürk'ün karanlığı sevmemesi yaptıklarını gölgelemez. Onu küçültmez. Tam tersi insanımızın gözünde bin kat daha arttırır değerini. O da senin benim gibi insanmış dersin. Onun insani yönünü görmüş olursun.
Zaten meselenin özünde şu gerçek var. Yıllarca bu konuda baskı rejimi uygulanmış. Gerçekler saklanmaya çalışılmış. Atatürk bizim için müthiş bir insan, harikulade bir dehadır ama o da sonuçta bir insandır. Problem onu başka türlü göstermeye çalışanlardan kaynaklanıyor. Atatürk'ün kendi kızıyor bir kere bu düşünceye. Kendisini milletinden üstün tutmuyor. Bu milletin bir ferdi olmayı önemli sayıyor sadece. Bunu görmek çok mu zor?
En son bir eleştiri maili geldi bana. Can Dündar için yazılmış tabii ki ve memleketin hatta dünyanın dört bi yanına forward mail zinciriyle gönderiliyordur muhtemelen.Şöyle bir şey yazıyordu orada;"Günümüzde normal insanların özel yaşamları bile dokunulmaz olmalıyken, siz olağanüstü bir insanın yaşamını gözler önüne serdiniz".
Şimdi hep birlikte okuduğumuzu anlamaya çalışalım. Mailin sonunda adının altına "Laik-Kemalist" imzası atan bu kişi ne demek istemiş? Günümüzde insanların özel yaşamı dokunulmaz olmalıdır. Evet, doğru bir yorum. O kişiler müsade etmedikçe, bunların alenen kamuoyuna sunulması problem teşkil edebilir. İkinci kısmında ne diyor peki? Olağanüstü bir insanın yaşamını gözler önüne serdiniz..Hmm.. demek ki bahsedilen şeylere itirazı yok. Ciddi bir araştırma yapılarak sunulduğunu ve tarih kitaplarında bize aktarılmayan gerçeklerin filmde gösterildiğinin farkında. O zaman sorun nerde? Bunların anlatılmasında, film yapılmasında.. Bence bugüne kadar Atatürk konusunda yaşadığımız en büyük sorun bu. Tabuları bir türlü yıkamadık. Ben ilkokula giderken bir kitapta Vahdettin'in vatan savunması konusunda Atatürk'e telkinde bulunduğunu ve vazifesini verirken, ona bir saat hediye edip uğurladığını okudum. Şimdi bu olay tekrar gündeme gelmiş. Neymiş efendim, bu Atatürk'ü küçük gösterirmiş, her şeyi Vahdettin'e borçluyuz yorumları yapılırmış falan..Geçiniz efendim. Öyle şey mi olur hiç? Milli mücadele için memleketin her bi yanına giden, milletini örgütleyen, cephede savaşan, gazi olan biri varken, bütün olan biteni Vahdettin'e borçluyuz yorumu yapılmaz. Göz var izan var.
Can Dündar bu filmi çekmek için 70 yıl kadar geciktiğimizi söylemiş. Doğru demiş. Tabuları bir türlü yıkamamıştık. Bazı şeylerden anlamsız yere korkmuştuk.. Dündar bu filmi çekerek tabuları
yıkmayı amaçladı. Ama bu ülkede her şeyin yobazı olduğu gibi Atatürk yobazlığı da mevcut. Tabuları yıkmayacaktın dostum. Şimdi başın onlarla belada işte.
Son olarak tüm Atatürk yobazlarına, Atatürk'ün bir sözüyle el sallamak isterim buradan..
"Size miras olarak özgür düşünceyi bırakıyorum".
7 comments:
anlamadığım şu ki bu can dündar şahsiyeti neden bu kadar çok uğraşıyor ATATÜRK'ün hayatıyla... tamam doğrular insani yönleri ama bunların yanlış anlaşılacak bir biçimde filme aktarılması bazı şeylerin üstüne basa basa vurgulanması bende bu filmin yapılmasında uzun vadede düşücenek olursak art niyet var şüphesini uyandırıyor... ki can dündarın yaptıgı her iş gibi....
Ben Yılmaz Özdil'in saçm sapan yazısına takmış durumdayım. Adamın tüm yazıları birilerine kulp bulmak üzerine, yeni bir düşünce ürettiğini görmedim. Sonunda da mal bulmuş mağribi gibi yazmış sığca "artık nobeli de oscarı da alır" gibilerinden.
Yahu sanki bugüne kadar yurt dışında ödül alan her Türk Türkiye'nin bir değerini eleştirip aldı. Nuri Bilge Ceylan'a bu yüzden mi ödül verdiler Canes'da. İyi ki bir Orhan Pamuk Nobel'i aldı. Sakız oldu bu
Bir bomba eleştiri de "niye hiç savaşları kahramanlıkları çekmemiş". Be aklı evveller bir adamın oturup karşısındaki ile konuşmasnı çekmenin maliyeit sadece film şeridinin maliyeti bir de dekor ve ışığa verdiğin para. 1920'lerde yaşanan savaş için 10 tane askeri birbirine ateş ettirsen bile onun maliyeti ne olur düşünmüyor musunuz? Bunun cephanesi var, kostümü var varı da var en basitinden efekti falan geçtim...Bunu da mı düşünemiyorlar
Atatürk kadına düşkün diyorlarmış. Yahu adam yakışıklı, tüm Türkiye ona tapıyor, kadınlar etrafında pervane, kadına düşkün olmasa şüphe duyardım ben zaten.
Son olarak bu filmi görüp, Mustafa Kemal'in bütün yaptıklarını, askeri ve siyasi icraatlerini ve başarılarını unutup "aaa alkolikmiş" sonucuna varacak geri zekalıya bu film gerekmez kendi çapında geri zekalıdır zaten.
Sonuçta Ararat gibi, Geceyarısı Ekspresi gibi..film lan işte..Film...Bir adamın fikir beyanını görsele dökmesi...Newton yasası değil ki genel geçer herkes tarafından kabul edilen kanun muamelesi yapıyorsunuz.
Çok konuşuldu hala da konuşuluyor ve çok kişi de bıktı ama.. Madem konuyu açtın söylemeden geçemeyeceğim :) Benim eleştirim filmde geçen herhangi bir şeye değil.(Bir tek Kazım Karabekir,Ali Fuat v.s. için söylediği "Devrim kendi çocuklarını yedi" cümlesi dışında takılacak bir şey yok bence, bağımsızlık için savaşmış ama iş devrime gelince katılmamış hatta karşı durmuş insanlar için yanlış bir söz olmuş) Can Dündar bence sığ bir film yapmış. Çok şey anlatmak istemiş ama pek bir şey anlatamamış. Ne duygulandırdı beni ne düşündürdü ne de yeni bir şey öğretti. Ne bileyim 2 bölüm çekseymiş de daha doldursaymış anlatmak istediklerini. Daha sonra röportajlarda kendini savunurken söylediği bir sürü güzel şey var mesela keşke onları da koysaymış.
Yıllar önce Daha star gazetesi Cem Uzanın iken Engin Ardıç Mustafa Kemal'in Makbule hanımdan başka kardeşleri oldugunuda yazmış(üvey) Sen bunları nasıl yazarsın diye karşılık gelmişti tabiki sonunda kufurler edilerek...
Engin Ardıçın dediği Mustafa Kemal Babası öldükten sonra Başka biri ile evlenen annesine cok kızmış hem o hemde uvey babasından yedigi dayaklar yuzunden idadiye gitmek istemiş ve annesinin bu yaptıgını hiçbir zaman affetmemişti.
Bunlarda ne kotuluk var niye bu tepkiler.
Cevabı çok basit Bir İnsanı tanrılaştırsan en insani durumları bile sana tahammul edilemez gelir...
Bunu yapanlar o kişiye en buyuk kotulugu yaptıklarının farkında bile değiller.
Not:Bu yazıyı yazarken özellikle Atatürkü kasıtla Adam demedim Prof.Atilla Yayla gibi mahkemelik olurduk alimallah.
bu filmde savaslarin, zaferlerin, diger ayrintilardan daha fazla olmamasinin sebebi filmin adiyla belli ediliyor zaten. "ataturk" degil ki filmin adi, "mustafa". diger kesitler gibi, o kesitlerde kisaca gecilmis.
bu ulkede ne solcununun solculugu var, ne sagcinin sagciligi. ne ataturkcu, ataturkcu, ne de yobazi yobaz. kendimizi biseyler olduguna inandiran ama hicbisey olamadigimizi goremeyen bir milletiz.
kalkip da ataturk u anlamaya ugrasmayalim hicbirimiz, fazla gelir, bol gelir.
Flying Dutchman'in ve senin yazinin altina imzami atarim...
Filmi izlemeden yorum yapmak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak zaten bir bize has özellikler.
Filmi sev sevme ayri, ama bu yapilanlar, ayrica her gün bana gelen sacma sapan forward mailler cok komik ve sacma. Adamin teki yazmis; sakin cocuklarinizi goturmeyin diye. Boyle bir yorum, boyle bir genelleme yok yahu. Das Kapital bile sagda solda satiliyor bizimkilerin dusuncesine bak. Hayir gorende filmi sanki sacma sapan biri yapmis sanir. Can Dündar bu ülkede temiz kalmis bir kac kalemden biri. Seversin sevmezsin ayri ama temizdir adam.
O kadar kirlenmis ve o kadar deger yargilarimizi kaybetmisiz ki bir tek Atatürk kalmis deger yargimiz olarak. Onu da tanrisallastiriyoruz. Sorgulayamadigimiz gibi anlayamiyoruz bile.
Hayir madem bu kadar begenmediniz, yapin daha iyisini, tutan mi var?
Iskenceye, coplanan ogrenciye, ezilen halka, sacma sapan zamlara, egitim sistemine vs ile ilgili mail atma, bu film hakkinda at.
Bir de su sigarayla savasanlar derneginin aciklamalari var ki, tam komedi. Bugune kadar hangi filme elestiri getirmisler, hangisi hakkinda dava acip, aciklama yapmislar.
Sinirim bozuldu yine...
Bu at gözlüklerini ne zaman çıkaracağız hiç bilmiyorum.. Sadece at gözlükleri olsa da iyi gerçi.. Bir çekişmedir, bir didişmedir, bir yıpratma telaşıdır gidiyor insanlarda..
Yorum Gönder