Cuma, Ekim 03, 2008

Stad Işıkları Meselesi

Medyaya her fırsatta blogdan giydiren birisiyim ama her şeye rağmen ne kadar zor şartlar altında çalıştıklarını da bilirim. Van Hooijdonk bir keresinde Türk medyasına "Quality Turkish Media" deyip alay etmişti. Evet, Türk medyasının genelinde bir kalite sorunu mevcut, şu tarz bir hadiseyi yapanlar var medyada ama kaliteli iş yapan hiç mi yok kardeşim denilmeli. Var tabii ki.

Çoğunlukla sakin olan, polemik peşinde koşmayan biridir Uğur Meleke. Bazıları istatistiklerden haz etmediği için yorumculuğunu beğenmez onun. Lakin ben tam tersini düşünmekteyim. Rakamlara dökerek yaptığı karşılaştırmaları fevkalede yerinde bulmaktayım.

Geçtiğimiz Salı gecesi Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe-D.Kiev maçının ardından canlı yayındaydı Uğur Meleke her zamanki gibi. Canlı yayında Kadıköy'de stad ışıklarının erkenden sönmesi hakkında konuştu. Uğur Meleke şunları söylemişti;

"Bu statta oynanan her maçtan sonra yazarlar yazılarını, foto muhabirler fotoğraflarını karanlıkta geçmeye çalışıyor, sizler yayını karanlıkta yapıyorsunuz... Dünyanın hiçbir yerinde maçın bitiminden 5-10 dakika sonra stat ışıklarının sönüp insanların karanlıkta bırakıldığını görmedik. Bu durum, sadece Şükrü Saracoğlu’nda yaşanıyor. Ama medya mensuplarının sağlıklı çalışması için açılmayan ışıklar, başkan ve yönetim kurulu sahanın içinden geçecek diye tümüyle yanabiliyor. İşte bu sembolik hadise bile, bu kulübün benmerkezcil yönetim anlayışının küçük bir göstergesidir. Aynı anlayış, Zico’yu -büyük hoca değil-, Aurelio’yu -büyük futbolcu değil- gerekçeleri ile göndermiş, iki sezon içinde hem UEFA Kupası’nda hem de Şampiyonlar Ligi’nde tarihinin en üst noktasına gelmiş bir kulübü başa döndürmüştür...”

Daha sonra apar topar canlı yayına çıktı Mahmut Uslu. Ve her zamanki gibi sinirli bir şekilde topu taca atan, sorumluların kendileri olmadığını iddia eden bir demeç verdi(konunun muhattabı Uefa yetkilisi Frank Reeneke'ymiş, tam olarak bunu dedi mahmut Uslu). Kendisine sorulacak soruları da beklemeden canlı yayını terk etti. Kendisi belki de görevini layıkıyla yaptığını düşünüyor, Fenerbahçe Spor Kulübü başkanını koruduğunu zannediyor olabilir, fakat bu yaptıkları Fenerbahçe'yi her geçen gün biraz daha antipatik kılıyor. Bilmem farkında mıdır sayın Uslu?

Bugün Uğur Meleke canlı yayında derdini tam olarak anlatamadığı için köşesinden bu konuya tekrar değinmiş. Şöyle diyor Meleke;

"Esasında ben, stat ışıklarının yönetim tarafından kapatıldığını değil, açtırıldığını iddia etmiştim. Ama bu detayın çok kıymeti yok, velev ki stat ışıkları o anda tesadüfen yanmış olsun, biz yanılmış olalım.. Zaten Mahmut Uslu’nun esas üstünde durduğu konu, stat ışıklarının kontrolünün kimde olduğu ayrıntısı idi... Ertem Şener, bu meseleyi çarşamba günü UEFA yetkilisi Frank Reeneke’ye sordu ve ışıklarla UEFA’nın ilgisi olmadığı bilgisini aldı... Reeneke, yaşanan durumun tam aksine, UEFA’nın yayıncı partnerlerinin müsabakayı izleyicilere eksiksiz aktarmakla yükümlü olduğunu, ışıkların en az gece 01:00’e kadar açık tutulması gerektiğini ekledi..."

Gördüğünüz gibi tam anlamıyla komedi bir durum. Bununla da kalmıyor tabii ki durum. Devam ediyor yazısında Meleke;

"Daha önce bu köşede Fenerbahçe Stadı’nda foto muhabiri arkadaşlarımıza yapılan haksız uygulamaya da değinmiştik. Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki lig maçlarında müsabakanın başlamasına 5 dakika kalana kadar foto muhabirler sahanın köşesinde bir zincirin arkasında bekletiliyor, ancak başlama düdüğü yaklaştığında çizginin kenarına (görev yerlerine) geçmelerine izin veriliyor... Bu uygulama, Türkiye’nin başka hiçbir yerinde hiçbir statta olmadığı gibi, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi maçlarında da yok! Yani ligde bir zincirin arkasında düdüğe 5 dakika kalana kadar bekleyen muhabirler, Ş.Ligi’nde 1 saat önceden sahanın kenarına gelip oyuncuların ısınmalarını veya teknik adamları fotoğraflayabiliyorlar...

Şükrü Saracoğlu, Türkiye’de en çok kombine kart sahibi izleyiciye sahip stattır. 52 binlik kapasitesi ve modern koşulları ile 2009 UEFA Kupası finaline ev sahipliği yapmayı da hak etmiştir... Bu stadın koşullarını bu noktaya taşıyan Fenerbahçe yönetiminin, bu küçük problemleri de çözeceğine inanıyoruz.
Herhalde şundan kuşku duymamalıyız: İtalyan, İspanyol veya İngiliz medya çalışanları, 20 Mayıs’ta Şükrü Saracoğlu’nda UEFA Kupası finali öncesi fotoğraf çekmek için bir zincirin arkasında beklemeyecekler, müsabaka sonrası yayınlarını da karanlıkta yapmayacaklardır. Öyleyse Türkler de, bu tutumu hak etmiyor..."


Kadıköy'de medyaya olan yaklaşımı aşağı yukarı herkes bilmekte. Kesilen kablolar, bizzat yöneticilerin tehdit ettiği kameramanlar falan. Tam anlamıyla bir rezalet mevzu bahis. İnsanlara Fenerbahçe antipatisini bu denli aşılamanın maksadını hala çözebilmiş değilim. Bi de Meleke'nin yazısını okuduktan sonra, "Bu basına az bile, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı var karşılarında akıllı olsunlar" yorumları yapan Antu tiplemeleri var..Onlar da ayrı komedi.

Yazının sonunda okurken hepinizi güldürecek olan ama aslında biz Fenerbahçelileri düşündürmesi gereken bir anektodla bitirelim.

Kadıköy'de bir maç akşamı. Aziz Yıldırım yanına kalemi Alaattin Metin'i almış ve bir iki spor müdürü daha var onlarla birlikte, stadda maç saatini bekliyorlar. Bir ara önlerinden elinde kamerasıyla koşturan biri geçiyor. Bunu gören Aziz Yıldırım bağırarak kameramana sesleniyor ve şöyle diyor;

"Evladım nereye koşuyorsun sen? Buralarda çekim yapmanız yasak biliyorsun değil mi? Sonra benim kafamın tasını attırmayın. Kızdırıyorsunuz, ondan sonra kızdı diyorsunuz..Hangi kanalda çalışıyorsun bakayım sen?"

Bunun üzerine kameraman gayet şaşırmış bir şekilde cevap veriyor. "FB Tv'de çalışıyorum başkanım. Canlı yayın yerime gidiyordum"

1 comments:

peralta dedi ki...

hakikaten komedi. öte yandan uğur meleke'nin yazısında beni en çok üzen şey zico ve aurelio ile ilgili bölümdü. gerçekten tam da yükseliyor dediğimiz takımımızın bu yükselişi sadece 2 senelik miydi?

biraz beklemek lazım bence. sabretmeli, kara bulutların dağılmasını beklemeliyiz.