Cumartesi, Temmuz 26, 2008

Sadece Gözleri Değil, Kendi de Küçülen İnsan: Yalçın Küçük

Efenim, vakti zamanında kendisinin kitaplarını okumuş, televizyon programlarında demeçlerini izlemiş bir ademoğlu olarak derim ki; Yalçın Küçük artık yaşının da vermiş olduğu bir unutkanlık ve ne söylediğinin farkında olmamacılık sürecini girmiş durumdadır.
Sabah akşam tv.lere çıkmasına bir lafım yok elbette, ara sıra sinirlenip elini masaya ya da önündeki kitaplara vurmasına da takılmıyorum.Hatta bunu sadece tv yöneticileri istiyor diye yaptığını söylemesine bile gülüp geçiyorum ama şu son Ergenekon mevzusundaki bir garip savunma biçimleri, Sivas Kongresi'yle ilgili yanlış saptamaları, Atatürk'ün karakteri hakkında ima ettiği laflar vb. son hareketleriyle Yalçın Küçük artık sadece konuşurken gözleri küçülen değil, aynı zamanda kendisi de küçülen bir insan olmuştur.
Bugün, Nedim Hazar, onunla ilgili hoş bir yazı kaleme almış. Aşağıda bahsi geçen yazının bir kısmını bulabilirsiniz..

Bir dönem Mustafa Kemal ile ilgili yazdıklarını, üstelik tespitten ziyade kanaat olarak söylediklerini savunmak yerine, 'Efendim Batılılar böyle söyler' kurnazlığına sapması ayrı bir komedidir. Bir dönem oryantalist ağzıyla konuşup, bu fikirleri kitap adı altında yayınlayacak, sonra ciddiye alınınca kıvıracaksınız.
Sivas Kongresi ve Manda meselesi. Küçük, kendince Amerikan kaynaklarına bakarak, 'Sivas Kongresi'nde mandacılık kabul edilmiştir' yalanına sarılmıştır. Oysa Kongre'nin kararları açık ve nettir: "Mandacılık ve himaye kabul edilemez.." Yalçın Küçük kendini desteklemek adına o dönem Ermeni Meselesi'nden dolayı bölgede cirit atan ABD Heyeti ve General Harbord'u 'Resmi Manda Heyeti' gibi sunar. Oysa bu doğru olmadığı gibi Uğur Mumcu'dan tarihçilere kadar birçok isim bunun öyle olmadığını söylerler. Bunu bizzat Atatürk de söyler ve Harbord ile yapılan görüşmenin şahitleri ve çekilen telgraflar da... Lakin Küçük, kendi kafasında oluşturduğu bir gerçekliğe mi inanır yoksa 'tersten vurayım da namım yürüsün' diye mi bilinmez, hep aynı masalı okur durur.
Atatürk'ün despot olduğunu söylerken de aynı kıvraklığı sergilemek ister lakin, 'ezikti, sinsiydi' türü kanaatlerini gizleyemez, gizleyemeyecektir.
Bir taraftan eğlenceli olan bu manzara, özellikle Ergenekon medyasının sığınacak başka liman bulamadığından Küçük ve onun gibi birkaç isme sarılmasıyla farklı bir tabloya dönüşüyor. Zira Yalçın Küçük haddini ve mantığı aşarak şöyle diyor: 'Bu ülkede dönmeler ve Sabatayistler ile ilgili tek otorite benim. Benim dediğim kişi dönmedir...' Ve sonra inanılmaz bir ego ve çarpıtma örneği olarak Cumhurbaşkanı Gül'ün kendisini adam yerine koyup yolladığı, 'ben dönme filan değilim' içerikli mektubunu kendini şişirme örneği olarak sunabilecek kadar kendinden geçiyor. Şöyle diyor: 'Henüz karar vermedim. Başka varsa onlar da yollasın, öyle karar vereceğim...'
Bu tür insanlar laftan da anlamadıkları için, kendi kurguladıkları bir dünyada kendilerini evrenin merkezine koyarak bir atmosfer oluşturuyorlar. Düşünsenize memleketin tarihî gerçekleri Yalçın Küçük'e kalmış durumda!
Fıkrayı bilirsiniz: Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musalla taşında bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa'yı hoca zannederek yakasına yapışırlar. Namazı onun kıldırmasını söylerler. Bekri, 'yok ben hoca değilim' dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder. Bekri Mustafa gülerek cevap verir, 'Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar...' dedim.
Soran olursa 'Yalçın Küçük Türkiye'de otorite olmuş' diyeceğiz...
Anlayan anlar durumu...

3 comments:

Santiago dedi ki...

Hayatının veya mesleginin son demlerinde hata ustune hata yapıp bi çuval inciri b.k eden insanlar vardır hayatta su anki çizgisiyle Yalçın Küçük o konumda.
Dahası Dezonformasyon alanında o kadar iyiki o kadar çok kişiye Sabatayist Dönme dediki gerçekle yanlış birbirine girdi..
İstedigide oldu sanırım

Sabatayistler konusunda o kadar olmadıgı belli insanları fişledi ki bundan sonra sabatay seviyi diriltip getirse herkes guler gecer..

peralta dedi ki...

evet biraz deli tarafı var.

program yapımcılarının kendisine "coş" diye telkinde bulunduğunu söyleyecek kadar kendinen geçebiliyor bazen, evet.

ama hala önder aytaç ve benzerlerinin kafa bulamayacağı kadar kurttur, halihazırda türkiye'nin en büyük ideologudur.

Roy Keane dedi ki...

Atatürk ve mandacılık.

Pes diyorum sadece.