Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #16
Fethi Paşa Korusu by Özlem Uluğ
* Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu" Napoleon Bonaparte
* Liseden bir kız arkadaşımın ablasının feysbuk profilini gördüm. Ortak arkadaşımızın bol olması hasebiyle, feysbuk, "bak bunu tanıyor olabilirsin" diye gözüme gözüme soktu ısrarla. Herhangi bir mesaj atmadan, sadece ekleme talebinde bulundum. Daha sonra pişman oldum. Apaçilik yapmıştım. Birkaç gün sonra kızın beni listesine eklediğini fark ettim. Merhaba diye başlayan, klasik bir mesaj atayım dedim, sonra vazgeçtim. Bunu herkes yapıyor zaten. Ertesi gün kendisini gördüm. Aynı kaldırım üzerinde, farklı yönlere doğru gidiyorduk. Etrafındaki arkadaşlarıyla hararetli bir tartışma içerisindeymiş gibi görünüyordu. Göz göze gelmeyi bekledim. O malum anı denk getiremedik. Bir daha görebilir miyim, bilmiyorum. Belki o zaman gözlerimiz temas kurabilseydi, her şey farklı olabilirdi. Buna inandım. Önümüzdeki maçlara bakacağız artık.
* "El Burrito ile çapkınlık dersleri" diye bir bölüm fikri vardı kafamda bir aralar. Sadece geyik amaçlıydı. Yoksa öyle bir iddiam yok. Çapkın biri olarak görülmek istemem. Bazen bana bu tarz yakıştırmalar yapıldığı olmuştur. Bu da beni rahatsız etmiştir. Aklıma bu geldi. Bölüm fikrinde de vazgeçtim ondan. (Ne kadar çok şeyden vazgeçiyorum yahu)
* Askerlik hizmetimi bitireli tam 1 ay oldu. 17 Mayıs günü çıkmıştık nizamiyeden. Darısı şu an askerde olan arkadaşların başına.
*Bir iş ilanı; "25 yaşın altında, Üniversitenin ilgili bölümlerinden mezun, en az 5 yıl iş tecrübesi olan, erkek adaylar için askerliğini yapmış, çalışma arkadaşları arıyoruz"
- Merhaba, ismim el burrito. Üniversitenin ilgili bölümünü bitirmem 5 yıl sürdü. Üstüne gittim bir de Marmara Üniversitesi'nde formasyon eğitimi aldım. O bitince de askere gittim geldim. 25 yaşındayım, 5 yıllık tecrübeyi nereye sokacağım bulamadım ama! Uyar mı size?.. diye mail atmak istiyorum bu firmaya. Hatta durun, atayım hemen aklımdayken.
* Müzik tercihlerinden bahsederken insanlar, "Ben Rock'çıyım, Rap'çiyim vs." yahut Pop dinliyorum, alternatif ya da.. gibi cümleler kuruyorlar. Peki hoşuna giden herhangi bir parçayı, tür ayırt etmeksizin dinleyenler için bir terim var mıdır? O geldi şimdi aklıma. Varsa, söyleyin lütfen. Cahil kalmayayım.
* "Ezik" kelimesi futbolda son yıllarda neden bu kadar çok yaygın kullanılan bir kelime oldu anlamış değilim. Taraftar forumlarında herkes rakibini "ezik" kelimesiyle tanımlıyor. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bir kulüp başkanı da makamını unutup saçmalayarak, bu "ezikler" çılgınlığına kaptırıyor kendisini. Neden bu kelimeyi kullandığını hepiniz biliyorsunuz. Hatırlatmaya gerek yok. Ezik dediği takıma hizmet etmiş futbolcuları dönem dönem transfer ettiğini unutuyor ama nedense... Herkes kendi gibi olmayanı ezik olarak görüyor. Herkes ezik. Şenes Erzik..Peki kim değil?
* Askere gitmeden önce biri bana gelip, "Bir gün gelecek, Emret Komutanım dizisini izleyeceksin" dese, ona "hadi lan oradan!" derdim. Ama heyhat! Bazen televizyonda bu diziye denk geliyorum ve izliyorum değerli okur. Acep askerden yeni geldiğim için mi oluyor bu?. Bilemiyorum.
* Bloglarla ilgili düşündüklerimin çoğu, benden önce davranan abiler ve arkadaşlar tarafından gerçekleştirildi. Herkesin benim gibi üşengeç olmadığını görmek sevindirici.
* İnsanlar üçe ayrılır; sayı saymasını bilenler ve bilmeyenler. (İsmet Berkan'ın bu isimde bir kitabı var)
* Liseden bir kız arkadaşımın ablasının feysbuk profilini gördüm. Ortak arkadaşımızın bol olması hasebiyle, feysbuk, "bak bunu tanıyor olabilirsin" diye gözüme gözüme soktu ısrarla. Herhangi bir mesaj atmadan, sadece ekleme talebinde bulundum. Daha sonra pişman oldum. Apaçilik yapmıştım. Birkaç gün sonra kızın beni listesine eklediğini fark ettim. Merhaba diye başlayan, klasik bir mesaj atayım dedim, sonra vazgeçtim. Bunu herkes yapıyor zaten. Ertesi gün kendisini gördüm. Aynı kaldırım üzerinde, farklı yönlere doğru gidiyorduk. Etrafındaki arkadaşlarıyla hararetli bir tartışma içerisindeymiş gibi görünüyordu. Göz göze gelmeyi bekledim. O malum anı denk getiremedik. Bir daha görebilir miyim, bilmiyorum. Belki o zaman gözlerimiz temas kurabilseydi, her şey farklı olabilirdi. Buna inandım. Önümüzdeki maçlara bakacağız artık.
* "El Burrito ile çapkınlık dersleri" diye bir bölüm fikri vardı kafamda bir aralar. Sadece geyik amaçlıydı. Yoksa öyle bir iddiam yok. Çapkın biri olarak görülmek istemem. Bazen bana bu tarz yakıştırmalar yapıldığı olmuştur. Bu da beni rahatsız etmiştir. Aklıma bu geldi. Bölüm fikrinde de vazgeçtim ondan. (Ne kadar çok şeyden vazgeçiyorum yahu)
* Askerlik hizmetimi bitireli tam 1 ay oldu. 17 Mayıs günü çıkmıştık nizamiyeden. Darısı şu an askerde olan arkadaşların başına.
*Bir iş ilanı; "25 yaşın altında, Üniversitenin ilgili bölümlerinden mezun, en az 5 yıl iş tecrübesi olan, erkek adaylar için askerliğini yapmış, çalışma arkadaşları arıyoruz"
- Merhaba, ismim el burrito. Üniversitenin ilgili bölümünü bitirmem 5 yıl sürdü. Üstüne gittim bir de Marmara Üniversitesi'nde formasyon eğitimi aldım. O bitince de askere gittim geldim. 25 yaşındayım, 5 yıllık tecrübeyi nereye sokacağım bulamadım ama! Uyar mı size?.. diye mail atmak istiyorum bu firmaya. Hatta durun, atayım hemen aklımdayken.
* Müzik tercihlerinden bahsederken insanlar, "Ben Rock'çıyım, Rap'çiyim vs." yahut Pop dinliyorum, alternatif ya da.. gibi cümleler kuruyorlar. Peki hoşuna giden herhangi bir parçayı, tür ayırt etmeksizin dinleyenler için bir terim var mıdır? O geldi şimdi aklıma. Varsa, söyleyin lütfen. Cahil kalmayayım.
* "Ezik" kelimesi futbolda son yıllarda neden bu kadar çok yaygın kullanılan bir kelime oldu anlamış değilim. Taraftar forumlarında herkes rakibini "ezik" kelimesiyle tanımlıyor. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bir kulüp başkanı da makamını unutup saçmalayarak, bu "ezikler" çılgınlığına kaptırıyor kendisini. Neden bu kelimeyi kullandığını hepiniz biliyorsunuz. Hatırlatmaya gerek yok. Ezik dediği takıma hizmet etmiş futbolcuları dönem dönem transfer ettiğini unutuyor ama nedense... Herkes kendi gibi olmayanı ezik olarak görüyor. Herkes ezik. Şenes Erzik..Peki kim değil?
* Askere gitmeden önce biri bana gelip, "Bir gün gelecek, Emret Komutanım dizisini izleyeceksin" dese, ona "hadi lan oradan!" derdim. Ama heyhat! Bazen televizyonda bu diziye denk geliyorum ve izliyorum değerli okur. Acep askerden yeni geldiğim için mi oluyor bu?. Bilemiyorum.
* Bloglarla ilgili düşündüklerimin çoğu, benden önce davranan abiler ve arkadaşlar tarafından gerçekleştirildi. Herkesin benim gibi üşengeç olmadığını görmek sevindirici.
* İnsanlar üçe ayrılır; sayı saymasını bilenler ve bilmeyenler. (İsmet Berkan'ın bu isimde bir kitabı var)
9 comments:
müzik konusunda sana katılıyorum ortega, bu bazen benim de aklıma gelmiştir keza ben müslüm gürses'ten tut opeth'e kadar herkesi dinlerim.buna bir ad bulmak lazım :)
ayrıca dizi meselesi de harbiden acayip bi durum.geçen yaz staj yaparken her akşam saat 5'de tv karşısına geçip dudaktan kalbe dizisini izlerdik (kız arkadaşların ekseriyetine binaen) ve staj bittikten sonra bütün yaz bu dizinin etkisinden kurtulamadım ne saçma bir olaydır yahu :s
''Üniversiye mezunu, 10 yıllık iş tecrübesine sahip ve 30 yaşını aşmamış elemanlar arıyoruz!''
Hayatımda gördüğüm en güzel ilandı bu, muhtemelen hala arıyorlardır öyle birini.
Beşiktaşın isminden kafiye Eziktaş der bizimkiler on alınmıştır Demirörren abimiz çocuk gibi ondan diyivermiştir öle...
Ezik dediği takıma hizmet etmiş futbolcuları dönem dönem transfer ettiğini unutuyor ama nedense... guzel bir hatırlatma olmus bide benden bi anekdot bunla ilgili
Forumlarda Eziktaş muhabbetlerinden gecilmedigi dönemlerde 8 öncesi muhtemelen 8den sonra 8taş oldu :) tvde bi maçta İpregaz reklamı çıktı slogan hatırlatmaya benziyodu ama okadarda olsundu..
EZİK TÜPLERİ ALMAYINIZ DEMİRÖREN GRUBU
Ben 25 yaş sınırı olan, yüksek lisans yapmış ve benzer pozisyonda minimum 2 yıl deneyimi olan birisini arayan iş ilanı görüp sağlam küfürler etmiştim 2-3 ay önce. Öyle biri nasıl olunur bilemiyorum. Tamam belki vardır hem çalışmış hem de okumuştur ama milyonda kaç tanedir acaba merak ediyorum. Ben 4 yıllık lisans ve üstüne 2 yıl yüksek lisansı 27 yaşında bitirebildim örneğin. Tamam benim 2 yıl kaybım var ama o olmasa bile 25 oluyor. E deneyim nerde? Sıfır. Lisansta ve yüksek lisansta devam zorunluluğu vardı. Hatta y.lisansta çalışıp okumaya çalışan tipleri ya hocalar mezun etmediler ya da kendileri mezun olamadılar. E nasıl olcak bu iş? Kısacası iş ilanlarındaki talepler fazlasıyda densizleşmiş durumda. Bir iş ilanının altında da şöyle bir not vardı örneğin: "Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Koç ve Bilkent Üniversitelerinin dışındaki üniversitelerden mezun olmuş adayların başvuruları dikkate dahi alınmayacaktır." Sağlam küfürlük bir not bence. Benim kıytırık olduğu düşünülen üniversitelerden mezun olmuş zehir gibi tanıdıklarım var ama onların başvurma hakkı dahi yok. Bu arada bu not doğrultusunda benim de yok.
Ayrıca hisseleri İMKB-30'a dahil olan çok büyük bir şirketle yaşadığım bir süreç de ibretliktir. Anlatayım:
1. Aşama İngilizce sınavı. Başarılı oldum.
2. Aşama İK Müdürü ve gireceğim departmanın müdürüyle mülakat. Bu mülakatın başarılı olmasına müteakip son olarak Genel Müdür Danışmanı ile bir mülakat olacağı ve onun da olumlu olması neticesinde işe alınacağım söyleniyor. Bu aşamada bir de İngilizce'den 100 üzerinden 92 aldığım ama aslında pozisyon icabı gerekmediği için kullanmayacağım söyleniyor utanmadan. Yani ben şehir dışından kalkıp genel merkeze yollanıp sınava giriyorum ve bir günümü veriyorum ve girdiğim sınavda test edilen şeyi aslında kullanmayacağım söyleniyor. Benim çöpe giden bir günümün hiç önemi yok. Neyse bu aşama da başarılı geçiyor.
3. Aşama genel merkezde genel müdür danışmanı ile teketek mülakat. Mülakat öncesi beklerken orada çalışan bir bayana nedir ne değildir diye bir şeyler soruyorum ve bayanın bana söyledikleri şunlar: "İçeriden kimi tanıyorsunuz? Bu aşamaya zaten çok az kişi gönderilir ama içeriden tanıdığınız yoksa bence hiç ümitlenmeyin. Maalesef burada bu işler tanıdıklarla yürüyor." Neyse gayet güzel bir mülakat oluyor. Danışman benim gibi bir NBA delisi hatta benim gibi bir Ginobili hayranı çıkıyor ve yaklaşık 10 dakika NBA muhabbeti yapıyoruz. Adam beni güle oynaya uğurluyor. Hatta çıkarken kapıya kadar gelip şu sözleri söylüyor: "Çok memnun oldum, benim açımdan gayet olumlu bir görüşme olduğunu bildireceğimi bilmenizi isterim". Bu arada benim içeriden tanıdığım falan yok.
4. Aşama her şey bitmiş netice bekleniyor. Yaklaşık bir ay sonra bir mail geliyor. Mail şu: Yapılan bütün mülakatlar olumlu sunuçlanmasına rağmen pozisyon için bir başka adayı tercih ettiğimizi üzülerek belirtir ileride oluşabilecek muhtemel pozisyonlarda vs. vs. vs.
Netice: Eğer gerçekten hak eden başka birisini aldılarsa hiçbir diyeceğim yok. Ama içeriden tanıdığı olan birisini aldılarsa çaldıkları zamanımın hesabını da Allah sorsun bir zahmet!
Ayrıca aile içinden çok büyük başka iki şirkette çalışan tanıdıklarım var ve şirketlerinde yaşanan iğrenç işe alma süreçlerini benle paylaşıyorlar. Örneğin bir pozisyona eleman alınacak. Pozisyon için içeriden sağlam bir referansı olan CV geliyor kendilerine. Alacakları eleman belli olmasına rağmen sadece İK işe alım süreçlerini çalışır göstermek için başkalarını mülakatlara çağırıyorlar. Yani alınacak eleman belli ve sizi sadece iş olsun diye görüşmeye veya görüşmelere çağırıyorlar. Sizin eşek gibi hazırlanıp görüşmeye gitmeniz ve zamanınızı vermeniz umurlarında bile değil. Formalite icabı sizle görüşüyorlar ve elemanı zart diye alıyorlar işe. Ahlaksızlığın doruk noktası yani!
Niye böyle gaza gelip döküldüysem bilmiyorum. Bu konuda fazlasıyla dertli olduğum zaten aşikar. Bazen tanımadık birine bir şeyler anlatmak iyi gelir derler. İyi geldi mi onu da bilmiyorum ya neyse.
Son olarak hoşuna giden herhangi bir parçayı, tür ayırt etmeksizin dinleyenler için flyingdutchman blogundaki bir postta "kişiliksizler" tabiri kullanılmıştı. Hatta "insanın müzik zevki hiç mi oturmaz yahu, onu da dinlerim bunu da dinlerim şunu da dinlerim demek nasıl bir kişiliksiz müzik zevksizliğidir" gibi cümlelerle aşağılanmışlardı bu tarz insanlar. Benim de kişiliksiz olduğumu öğrendiğim gündü.
Son olarak beni her gördüğünde sadece ibnelik olsun diye "İş güç ne alemde?" diye soranlardan birisine ağız burun dalmama ramak kalmıştır, bunu da belirteyim ve fazla kafa ütülediğim için kusuruma bakmayın diyerekten kaçayım.
PIERREMANU,
"Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Koç ve Bilkent Üniversitelerinin dışındaki üniversitelerden mezun olmuş adayların başvuruları dikkate dahi alınmayacaktır."
Aslında bu tarz bir cümlenin olması güzel bence. Direk anlatmışlar dertlerini. Vestel'in İnsan Kaynakları bölümünde yaşanan bir olayı anlatayım. Makina mühendisi alınacak. Staj yapan arkadaştan birkaç cv getirmesi isteniyor. Eline gelen birkaç cv'yi alıp götürüyor ilgili kişiye. Eleman incelediği cv'lerden birinin Celal Bayar Üniversitesi mezunu bir kişiye ait olduğunu görünce, fırçalıyor bizim arkadaşı. Elindeki cv'yi bir kenara fırlatıyor. Bana Odtü, İtü, Ytü'den mezun olanların cv'lerini getir diyor.. Senin verdiğin örnekte en azından ilk baştan belirtmişler durumu. Bu bence güzel bir şey :)
Öte yandan, Uçan Hollandalı'nın bahsettiğin yazısını okumadım.Onu bulup okumam lazım tez elden. Benim yazıda belirtmek istediğim durum daha çok şeydi aslında. Misal ben Rock müzik dinlemeyi severim genelde ama hoşuma giden bir rap şarkısı olursa, onu da defalarca dinlediğim olur.Önyargılara kapılmadan müzik dinleyebilenlere bir isim versek ne olurdu acaba? diye soruyorum bu sebeple..
herteldenci
milli müzik tutkunu (hangi müziği tutuyorsunuz milli müzik)
müziksever (hangi müziği seversiniz, sorunuzun cevabı içinde gizli)
kulaksızlar (tarikat gibi bişi)
müzikçi (ne rockçıyım ne rapçi müzikçiyim müzikçi)
Müzik hakkında sağlam makaleler yazan bir amcanın,
"Hay kendisine hoş gelen her şeyi dinleyen kulağınıza..."
gibi bir başlığa sahip makalesi vardı :)
Şu yaş askerlik deneyim konusunu bende pek anlayamıyorum. birde işverenlerin bu askerliğini yapmış aday sevdasınıda anlamakla birlikte "ulan bana 8-9 aylık bir iş lazım yokmu öyle bir şey diye sesleniyorum"
Keşke hiç mezun olmasaydım
Yorum Gönder