Sweet November
Maç tam da Galatasaray'ın istediği gibi başladı aslında. Kadıköy'de erken gol atıp, bu şoktan faydalanmayı amaçlamıştı Skibbe'nin ekibi. İstedikleri de oldu. 3 pozisyon arka arkaya müdahele edemedi Fenerbahçeli topçular ve Lincoln güzel bir vuruşla öne geçirdi Galatasaray'ı. Bu Galatasaray'ın Kadıköy'de uzun yıllar özlemini duyduğu şeydi. Her sene derbiden eli boş dönen Galatasaray camiası, yediği erken gole bağlıyordu bu kayıpları. Bu kez öne geçen Galatasaray oldu. Ama akabinde Alex gibi bir duran top ustasının sahada olmamasına rağmen, Fenerbahçe iki tehlikeli köşe vuruşu kullandı. İki pozisyonun da kahramanı Selçuk'tu. Garip olansa, Galatasaraylı oyuncuların saniyeler önce Selçuk'un çizgiden çıkan vuruşunu unutmuş gibi, onu ikinci pozisyonda iyi marke etmemiş olmasıydı. Böylesine ciddi bir hata yaparsanız, kalenizde golü görürsünüz tabii. Maçın en önemli isimlerinden biri olan Selçuk'un Fenerbahçe'yi ateşleyen golü atması ayrı bir mutluluk sebebiydi benim için. Zira kendisine yapılan "teneke Selçuk" yakıştırmasından şikayetçiyim uzun süredir, ama yazamıyorum. Takım kötü giderken, bir oyuncuya sahip çıkmak çok zordur. Bilemezsiniz bunu. Oyuncunun üstüne gereğinden fazla gidildiğini düşünüyorum. Bizim tribünler ona teneke derken, Selçuk'u Fransa'daki Konfederasyon Kupası maçından sonra öven Henry geliyor bir de aklıma.. Bu kadar çok üzerine gidilmemeli Selçuk'un. Hatta diğerlerinin de..Sorun varsa, ki var görünüyor, sahadaki oyuncuların kapasiteleri değildir eleştirilecek olan; beğenmediğinizi düşündüğünüz oyuncuları bu takıma getirenler yahut onları bu takımda tutanlardır..
Skor 1-1 olmasına rağmen Galatasaray ilk yarım saat boyunca epey etkili oynadı diye düşünüyorum. Belki ciddi pozisyon üretmediler ama atak olan taraftılar. Skibbe galibiyet için saldırması gerektiğini düşünüyordu, Aragones ise Fenerbahçe'nin kadro yapısını göz önünde bulundurarak ve muhtemelen Galatasaray'ın bu sezonki deplasman maçlarını iyi analiz ederek, rakibi bekleyip kontralarla pozisyon bulmayı tercih etmişti. Emre Aşık'ın kendi kalesine attığı gol sonrası bazı Galatasaraylı arkadaşlar muhtemelen "yine mi?" demişlerdir. Zira onlar Kadıköy'de yedikleri gollerin genellikle birilerine çarparak girdiğinden şikayetçiler. Ama o pozisyonda Emre topa müdahele etmese, Güiza bomboştu ve her ne kadar son vuruşlarda kabızlık çeken bir oyuncu da olsa, o topu oradan kaleye rahatça yollardı herhalde. Emre'ye kızmak için bir sebepleri yok. Belki De Sanctis eleştirilebilir ama o da kaleci refleksiyle alakalı bir yorum olur. De Sanctis'in kalitesi tartışılır. O pozisyonu çıkarmak için Volkan ya da Rüştü (gençliğindeki hali tabii) olmak lazımdı.
Kadıköy'e bu kez "o sene bu sene" diyen gelen Galatasaray tarafı, devre arası için soyunma odasına yürürken, muhtemelen ciddi manada demoralize olarak gittiler. Etkili başlayıp erken gol bulma, akabinde hücumu düşünürken kalelerinde 2 gol görmeleri. Skibbe'nin kenardan müdaheleleri çok önemli olacak demiştim maçtan önce. Yine iyi tercihlerde bulundu. Sahada etkisiz olan Baros ve Ümit Karan ikilisini yerinde bir hamleyle oyundan alarak Kewell ve Nonda'yı soktu oyuna. Karşılaşmaya Benfica kadrosuyla çıkması eleştirilebilir ama bu konu hakkında bir şey diyemem. O maçı izlemedim çünkü. Bu konuda bir eleştiri yapılacaksa, bunu Galatasaraylı arkadaşlara bırakıyorum..
2.yarı Fenerbahçe'nin yine aynı taktik uygulamayla oynayacağı belliydi ama Galatasaray iyice dağıldı bu dönemde. Bunu birçok sebebe bağlayabilirsiniz. Avrupa maçı yorgunluğu (Fenerbahçe'den bir gün sonra oynamış olmaları), öne geçip birden 2-1 geriye düşmek, demoralize olmak, Kadıköy sendromu falan filan. Ama öte yandan dikkat çekmek istediğim bir şey var ki, Fenerbahçe cidden takım savunmasında oldukça iyiydi dün gece. Geri dörtlünün oyuna konsantresi kadar, onların önünde oynayanlar da muazzamdı. Meira ve Ayhan ikilisi çok zorlandı. Bilhassa Meira yok olup gitti o alanda. Orası mevkisi değil tabii. Bu da önemli bir ayrıntı. İlk yarı Galatasaray cephesinde Lincoln'ün oyununu beğendiğimi söyleyebilirim. Geldiği günden beri izlediğim en iyi Lincoln'dü ama o da ikinci yarı oyundan düştü. Daha fazla boş alan bulamadım çünkü..
3.gol özlemle beklenen bir Roberto Carlos frikiğinden dönen topla geldi. Lugano'nun takipçiliği burada ne kadar alkışı hakediyorsa, kaleci De Sanctis'in orada tek kişilik baraj kurdurma hatası ve topu dışarı çelmek yerine Lugano'nun önüne al da at dercesine sunması da o kadar basit bir hataydı. Yere göğe sığdırılamayan İtalyan kalecinin bu amatörce hatasını görünce, sormadan edemiyorum; bu adam İtalyan Milli Takımına nasıl girmiş?
Skor 3-1 olunca maç bitti Galatasaray için. Fenerbahçe'de ise etkili mücadeleyle birlikte gelen 3 golün verdiği moral vardı. Semih ve Güiza ikilisi gününde olsa yeni bir Kasım felaketi yaşayabilirdi Galatasaray. Maç sonunda Volkan Demirel'in 9 Kasım yorumu Gs'li dostları sinirlendirmiştir muhtemelen ama Volkan haklıydı. Güiza bomboş kaldığı pozisyonda topu kalenin içine sokmak yerine, dağlara taşlara vurmasaydı. Skor çok daha farklı olurdu.
Açıkçası maç öncesi söylediğim Alex oynamazsa takım savunması açısından daha diri bir görüntümüz olur ama gol atmada sıkıntı çekeriz yorumumda ciddi manada yanıldım. Bu konuda ciddi bir "kapak" durumu mevzubahis benim açımdan. Kabul ediyorum bunu. Semih ve Güiza'nın kayıpları oynadığı maçta Galatasaray'a 4 gol atmak harika gerçekten. Tabii bu durum Galatasaray cephesinde de ayrıca sorgulanmalı. Rakibinizin forvetleri dökülüyor ve siz o maçta tam 4 gol yiyorsunuz. Burada cidi bir sorun var.
Bundan sonrası için yazmak gerekirse; önce kaybedenden başlayalım. Ciddi bir prestij kaybıdır bu Gs için. Her ne kadar Kadıköy'den eli boş dönmeye alışık olsalar da, kadro olarak üstün oldukları bir takımı yine yenemediler, ve üstüne üstlük fark yediler. Bu maç göstermiştir ki, Gs takımı dirençli takımlara karşı (bilhassa orta sahada basan) zorlanıyor. Öne geçmekle de maçı kazanamıyorlar. Ama bu durum da, bu kadro tercihiyle alakalı bir durum. İleride oynayan Ümit Karan, Baros, Lincoln, Arda gibi geriye dönmekte ciddi sıkıntı yaşayan adamlarınız olursa, bu gibi skorlar doğaldır. Tıpkı geçen seneki Fenerbahçe takımının yaşadığı sorunu hatırlatıyor bu durum.
Fenerbahçe'ye gelince, önce sahadaki oyunculara sormak lazım: Böyle mücadele edebiliyorsanız, rakibinizi kilitleyebiliyorsanız bu maça kadar nerdeydiniz? İleri ikilidekiler dışında sahadaki her oyuncu görevini layıkıyla yerine getirdi. Tedirgin eden Edu'dan tutun, bestelere konu olarak dalga geçtiğimiz Josico'ya kadar. Hepsi ellerinden gelenin en iyisini yaptı. Alex yoktu ama attıkları 4 golle bu maçlık onun eksikliğini unutturdular. Bu galibiyet takımı kendine getirir inşallah. Maçın ardından ortaya çıkan tabloyu artıları ve eksileriyle değerlendirmek gerek. Kadro olarak bu sene bize göre daha iyi durumda olan Galatasaray'ın 1 puan gerisindeyiz şu an ve onları 4 gollü bir galibiyetle devirmiş durumdayız üstelik. Ama öte yandan, gelecek için çok ümtili konuşabileceğimizi söyleyemeyiz. Deivid, Vederson gibi sakatlıktan dönen topçular takımı bir adım daha ileri taşıyacaktır ama Anadolu takımlarına karşı maç kazanmada zorluk çekiyoruz. Bu sorunu aşmamız gerek. Geçen yıl giden şampiyonluğu bu sıkınıtıya borçluyuz. Bunu unutmayalım."Salla şimdi bunları, Galatasaray'ı yine devirdik Ortega" dediğinizi duyar gibiyim şu an.. O bakımdan da haklısınız. ne diyeyim (:
Bir Kasım akşamında bize yine güzel bir Galatasaray galibiyeti yaşatan topçularımızdan Alah razı olsun.. Her zaman söylediğimiz gibi; "O forma için biz ölürüz, siz savaşın YETER!"
Hakemler hakkında yazmak gerekirse: Öncelikle yardımcı hakemlerden Serkan Ok çok iyiydi maçta. Hakemlik yapan bir arkadaşım, onu Türkiye'deki en iyi yardımcı hakem olarak gördüğünü söylemişti. Haklıymış gerçekten de. Hüseyin Göçek derbi atmosferini kaldıramaz diye düşünmüştüm. Yanıldttı bizi. Ezdirmedi kendini. Hataları yok muydu? Vardı elbette. Lincoln'ü ikinci sarıdan atamadı. Selçuk'un Ümit Karan'a yaptığı müdahele penaltıydı. Ceza sahası dışında olsa faul çalar bütün hakemler o pozisyonda ama nedense içeride olunca, kararları değişiyor. Bana göre maçın genelinde iyi olan hakemin iki hatası bunlardı. Başka hatalardan da bahsedecekler olacaktır. Doğaldır. Ama her şeye rağmen galibiyeti hakettiğimizi düşünüyorum.
Skor 1-1 olmasına rağmen Galatasaray ilk yarım saat boyunca epey etkili oynadı diye düşünüyorum. Belki ciddi pozisyon üretmediler ama atak olan taraftılar. Skibbe galibiyet için saldırması gerektiğini düşünüyordu, Aragones ise Fenerbahçe'nin kadro yapısını göz önünde bulundurarak ve muhtemelen Galatasaray'ın bu sezonki deplasman maçlarını iyi analiz ederek, rakibi bekleyip kontralarla pozisyon bulmayı tercih etmişti. Emre Aşık'ın kendi kalesine attığı gol sonrası bazı Galatasaraylı arkadaşlar muhtemelen "yine mi?" demişlerdir. Zira onlar Kadıköy'de yedikleri gollerin genellikle birilerine çarparak girdiğinden şikayetçiler. Ama o pozisyonda Emre topa müdahele etmese, Güiza bomboştu ve her ne kadar son vuruşlarda kabızlık çeken bir oyuncu da olsa, o topu oradan kaleye rahatça yollardı herhalde. Emre'ye kızmak için bir sebepleri yok. Belki De Sanctis eleştirilebilir ama o da kaleci refleksiyle alakalı bir yorum olur. De Sanctis'in kalitesi tartışılır. O pozisyonu çıkarmak için Volkan ya da Rüştü (gençliğindeki hali tabii) olmak lazımdı.
Kadıköy'e bu kez "o sene bu sene" diyen gelen Galatasaray tarafı, devre arası için soyunma odasına yürürken, muhtemelen ciddi manada demoralize olarak gittiler. Etkili başlayıp erken gol bulma, akabinde hücumu düşünürken kalelerinde 2 gol görmeleri. Skibbe'nin kenardan müdaheleleri çok önemli olacak demiştim maçtan önce. Yine iyi tercihlerde bulundu. Sahada etkisiz olan Baros ve Ümit Karan ikilisini yerinde bir hamleyle oyundan alarak Kewell ve Nonda'yı soktu oyuna. Karşılaşmaya Benfica kadrosuyla çıkması eleştirilebilir ama bu konu hakkında bir şey diyemem. O maçı izlemedim çünkü. Bu konuda bir eleştiri yapılacaksa, bunu Galatasaraylı arkadaşlara bırakıyorum..
2.yarı Fenerbahçe'nin yine aynı taktik uygulamayla oynayacağı belliydi ama Galatasaray iyice dağıldı bu dönemde. Bunu birçok sebebe bağlayabilirsiniz. Avrupa maçı yorgunluğu (Fenerbahçe'den bir gün sonra oynamış olmaları), öne geçip birden 2-1 geriye düşmek, demoralize olmak, Kadıköy sendromu falan filan. Ama öte yandan dikkat çekmek istediğim bir şey var ki, Fenerbahçe cidden takım savunmasında oldukça iyiydi dün gece. Geri dörtlünün oyuna konsantresi kadar, onların önünde oynayanlar da muazzamdı. Meira ve Ayhan ikilisi çok zorlandı. Bilhassa Meira yok olup gitti o alanda. Orası mevkisi değil tabii. Bu da önemli bir ayrıntı. İlk yarı Galatasaray cephesinde Lincoln'ün oyununu beğendiğimi söyleyebilirim. Geldiği günden beri izlediğim en iyi Lincoln'dü ama o da ikinci yarı oyundan düştü. Daha fazla boş alan bulamadım çünkü..
3.gol özlemle beklenen bir Roberto Carlos frikiğinden dönen topla geldi. Lugano'nun takipçiliği burada ne kadar alkışı hakediyorsa, kaleci De Sanctis'in orada tek kişilik baraj kurdurma hatası ve topu dışarı çelmek yerine Lugano'nun önüne al da at dercesine sunması da o kadar basit bir hataydı. Yere göğe sığdırılamayan İtalyan kalecinin bu amatörce hatasını görünce, sormadan edemiyorum; bu adam İtalyan Milli Takımına nasıl girmiş?
Skor 3-1 olunca maç bitti Galatasaray için. Fenerbahçe'de ise etkili mücadeleyle birlikte gelen 3 golün verdiği moral vardı. Semih ve Güiza ikilisi gününde olsa yeni bir Kasım felaketi yaşayabilirdi Galatasaray. Maç sonunda Volkan Demirel'in 9 Kasım yorumu Gs'li dostları sinirlendirmiştir muhtemelen ama Volkan haklıydı. Güiza bomboş kaldığı pozisyonda topu kalenin içine sokmak yerine, dağlara taşlara vurmasaydı. Skor çok daha farklı olurdu.
Açıkçası maç öncesi söylediğim Alex oynamazsa takım savunması açısından daha diri bir görüntümüz olur ama gol atmada sıkıntı çekeriz yorumumda ciddi manada yanıldım. Bu konuda ciddi bir "kapak" durumu mevzubahis benim açımdan. Kabul ediyorum bunu. Semih ve Güiza'nın kayıpları oynadığı maçta Galatasaray'a 4 gol atmak harika gerçekten. Tabii bu durum Galatasaray cephesinde de ayrıca sorgulanmalı. Rakibinizin forvetleri dökülüyor ve siz o maçta tam 4 gol yiyorsunuz. Burada cidi bir sorun var.
Bundan sonrası için yazmak gerekirse; önce kaybedenden başlayalım. Ciddi bir prestij kaybıdır bu Gs için. Her ne kadar Kadıköy'den eli boş dönmeye alışık olsalar da, kadro olarak üstün oldukları bir takımı yine yenemediler, ve üstüne üstlük fark yediler. Bu maç göstermiştir ki, Gs takımı dirençli takımlara karşı (bilhassa orta sahada basan) zorlanıyor. Öne geçmekle de maçı kazanamıyorlar. Ama bu durum da, bu kadro tercihiyle alakalı bir durum. İleride oynayan Ümit Karan, Baros, Lincoln, Arda gibi geriye dönmekte ciddi sıkıntı yaşayan adamlarınız olursa, bu gibi skorlar doğaldır. Tıpkı geçen seneki Fenerbahçe takımının yaşadığı sorunu hatırlatıyor bu durum.
Fenerbahçe'ye gelince, önce sahadaki oyunculara sormak lazım: Böyle mücadele edebiliyorsanız, rakibinizi kilitleyebiliyorsanız bu maça kadar nerdeydiniz? İleri ikilidekiler dışında sahadaki her oyuncu görevini layıkıyla yerine getirdi. Tedirgin eden Edu'dan tutun, bestelere konu olarak dalga geçtiğimiz Josico'ya kadar. Hepsi ellerinden gelenin en iyisini yaptı. Alex yoktu ama attıkları 4 golle bu maçlık onun eksikliğini unutturdular. Bu galibiyet takımı kendine getirir inşallah. Maçın ardından ortaya çıkan tabloyu artıları ve eksileriyle değerlendirmek gerek. Kadro olarak bu sene bize göre daha iyi durumda olan Galatasaray'ın 1 puan gerisindeyiz şu an ve onları 4 gollü bir galibiyetle devirmiş durumdayız üstelik. Ama öte yandan, gelecek için çok ümtili konuşabileceğimizi söyleyemeyiz. Deivid, Vederson gibi sakatlıktan dönen topçular takımı bir adım daha ileri taşıyacaktır ama Anadolu takımlarına karşı maç kazanmada zorluk çekiyoruz. Bu sorunu aşmamız gerek. Geçen yıl giden şampiyonluğu bu sıkınıtıya borçluyuz. Bunu unutmayalım."Salla şimdi bunları, Galatasaray'ı yine devirdik Ortega" dediğinizi duyar gibiyim şu an.. O bakımdan da haklısınız. ne diyeyim (:
Bir Kasım akşamında bize yine güzel bir Galatasaray galibiyeti yaşatan topçularımızdan Alah razı olsun.. Her zaman söylediğimiz gibi; "O forma için biz ölürüz, siz savaşın YETER!"
Hakemler hakkında yazmak gerekirse: Öncelikle yardımcı hakemlerden Serkan Ok çok iyiydi maçta. Hakemlik yapan bir arkadaşım, onu Türkiye'deki en iyi yardımcı hakem olarak gördüğünü söylemişti. Haklıymış gerçekten de. Hüseyin Göçek derbi atmosferini kaldıramaz diye düşünmüştüm. Yanıldttı bizi. Ezdirmedi kendini. Hataları yok muydu? Vardı elbette. Lincoln'ü ikinci sarıdan atamadı. Selçuk'un Ümit Karan'a yaptığı müdahele penaltıydı. Ceza sahası dışında olsa faul çalar bütün hakemler o pozisyonda ama nedense içeride olunca, kararları değişiyor. Bana göre maçın genelinde iyi olan hakemin iki hatası bunlardı. Başka hatalardan da bahsedecekler olacaktır. Doğaldır. Ama her şeye rağmen galibiyeti hakettiğimizi düşünüyorum.
11 comments:
istedin diye kendi sitemde yorum olarak da yazdım ama, söylediklerinin çoğuna, özellikle de galatasaray kalecisiyle ilgili yorumlarına katılıyorum. sadece skibbe'nin değişiklikleri konusunda anlaşamadık :)
adnan polat tribünden ayrılırken çekilen fotoda ön sırada şapkalı güvenlikçinin yanındaki alişan mı ben mi yanılıyorum ???
Maç analizine birebir katılıyorum, Galatasaray'ın ilk yarım saatten sonra oyundan düşüşünden, mücadeleci, rakibi bozan takımlara karşı deplasmanda başarılı olamamasına kadar. Yalnız hakemin derbiyi kaldıracak kapasitede olduğu fikrine katılmak mümkün değil, son yıllardaki en kötü derbi hakemiydi Hüseyin Göçek. Bu Fenerbahçe'nin maçı haketmemesi anlamına gelmiyor ama bunu da göz ardı etmemek gerek...
dakika 8.... sahnede huseyin göçek..
topun başında lincoln veee gooolllll.....
ama huseyin göçek nerde lincoln'ün arkasında sanki saklanmış gibi... ben öyle hakemin derim başkada birşey demem... gle gs liler sevindi fenerliler üzüldü ve gol iptal olunca kimse hiç birşey anlamadı. selçuk kale içinde topu alıp santraya gitmek üzereydi bile...
Bir EsEslinin gözünden değerlendirmek gerekirse;
-Öncelikle tribün şovu çok güzeldi.
-Selçuk olayına aynen katılıyorum. bütün tenekeliğine rağmen severim ben Selçuk'u. Yabancılara gösterilen sabrın onda biri bu adama da gösterilmelidir.
-Geçen sene Sivasspor'un fikstür avantajını kullanan Ankaraspor'la oynuyor bu hafta Fenerbahçe. İlk yarıdaki dönüm noktası bu olacak bence. Aykut'un takımıyla olması da ayrı bir güzellik tabi Fenerbahçe açısından.
fenerbahçe maçtan önce gol sevinci için antreman bile yapmamış bunu gördük. deivid'in attığı golden sonra carlos'un kulübeden koşmasını, yengeç dansına katılmasını beklerdim. ayrıca selçuk'da koreografiyi bozdu.
abi benim hala umudum yok, bakma bu maç sadece 2 ay falan fenerbahçe konusundaki kederlerimizi unutturur ama bu hafta ankaraspor'u yenebileceğimizi hiç sanmıyorum.
Galatasaray için maç 8. dakika da bitti.
Herşey tamam da biz 10 senedir yeniyoruz G.Saray'ı. Artık rutin haline geldi, ben hayal meyal hatırlıyorum Kadıköy'de kaybettiğimiz ve Moldovan'ın gol attığı son maçı. Ama o günden bugüne değişmeyen tek bişey var. 9 kere yendik, hepsinde hakeme bağladılar, şanslısınız dediler, o dediler bu dediler. Çok merak ediyorum ne zaman sadece tebrik edip kabul ediyoruz daha iyiydiniz diyecekler.
feneri günahım kadar sevmem. hatta nefret ederim. 95-96 sezonunu unutmadık..
bununla beraber, üşenmemiş yazmışsın. saygı uyandırdın.
tebrık ederım.Galatasaraylı gozuyle objektıf olarak soylecegım şudur ki;
Daha cok mucadele eden,koşan,ısteyen taraf Fenerbahceydı.
Yorum Gönder