Çarşamba, Ekim 15, 2008

Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #12

*"Benim bütün ilgim gelecektedir, çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim." Charles F. Ketering

* Takip ettiğim bloglarda ilgimi çeken ya da yanlış bilinen bazı şeyleri düzeltmek için yorum yapmak istiyorum bazı yazılara. Kelime doğrulama zımbırtısı çıkıyor karşıma. Bunun sebebi de "spam" denen illete karşı koymak, ama spam'lerden ziyade, bana mani oluyor kelime doğrulama şeysi. Gıcık oluyorum, yorum yazasım gelmiyor.

* İnsanımız çok garip hakkaten...ya da yaşıtlarım mı deseydim? Facebook'un yeni halini beğenmeyen, eskisini isteyenleri görünce "vay anasını arkadaş" diyorum gerçekten de...Son yıllarda gençliğin hiçbir şeye bu denli karşı çıktığını görmemiştim. Türkiye'de internet sansürü, üniversitelerdeki -saçma- başörtüsü yasağı, bastırılmış cinsellik, televizyon programlarındaki erozyon vb. birçok mühim konu varken, gençliğin uğraştığı şeye bak...Yanlış mıyım?

* Türkiye'de internet sansürü demişken, tekrardan sormak isterim. Memlekette youtube'a erişimin ciddi ciddi engellemesini gerektiğini düşünen birileriyle bunu konuşmak isterim. Hakkaten çok merak ediyorum. Bu yasakçı zihniyeti çözmem lazım.

* Basketbolla alakalı blogların artışını görmek sevindirici. Basketbol izlemesi en zevkli, oynaması en zorlu sporlardan bana göre. Lisede okul takımındaydım, ve basketbol futbola göre çok yorucu bir spor. Futbolda en azından maç içerisinde, sahada dinlenebiliyorsunuz. Basketbolda saha içerisindeyseniz, durmanıza imkan yok. Dinlenebileceğiniz tek yer "bench" diye tabi edilen yedek oyuncuların oturduğu kenar bölge.

* Basketbol ve futbol arasındaki diğer bir fark, hatta futbol ve diğer sporlar arasındaki en önemli fark belki de.. futbolun dünya üzerinde yorumlanması en kolay spor olarak görülmesi. Herkes kendini yorumcu sanıyor, öyle olması gerektiğini zannediyor yahut. Basketbol oynamış biriyim, ama basketbolu yorumlayabilmek ayrı bir meziyet ister gibi geliyor bana. Ben bu topa girmem kolay kolay diyorum. Futbol öyle değil ama. Ben zamanında amatör olarak futbol da oynadım gerçi ama herhangi bir takımda oynamamış da olsam, futbolu her türlü yorumlama hakkını kendimde görürdüm herhalde. Bir kahvede oturan insanlar da, komşu dükkanlardaki esnaf arkaşlarıyla konuşan kişiler de, iş yerindeki arkadaşlarıyla muhabbet eden ademoğulları da işte bu hakkı kendinde görüyor her zaman. Futbol dünyada yorumlanması en kolay spor oluyor bu sebeple. Bazen futbolcular bu duruma içerleyip, "Hayatında futbol topuna dokunmamış kişiler yorum yapıyor" diyorlar. Burada söylenen şey, profesyonel olarak futbol oynamamış olması bu insanların tabii. Yoksa her Türk erkeği öyle ya da böyle futbol topuna dokunmuş, arkadaşlarıyla maç yapmıştır. Hayatımı futboldan kazanmıyorum ama hayatını futboldan kazanan, işi futbol olan Türk Milli Takımı antrenörüne akıl veriyorum misal.. Bunu arkadaş çevremde, sanal camiada yapıyorum imkanlarım doğrultusunda, ama yapıyorum nihayetinde. Kendimde bu hakkı görüyorum her türlü. Lakin hiçbir zaman bir doktorun yanına gidip, "Hocam, böyle beyin ameliyatı mı yapılır Allah aşkına?" diyemiyorum misal..ya da bir bilgisayar programcısını karşıma alıp "Bak arkadaş, program öyle yazılmaz, böyle yazılmalı" demiyorum..Bilmiyorum, ne derece açıklayıcı oldu, ama derdimi anlatabilmişimdir umarım. Aslında farklı bir yazıda irdelenmesi gereken bir husustur bu.

* 'Modern Kuma' Deniz Seki'nin şarkılarında kullandığı, ilk bakışta derinlemesine söylenmiş, enfes gibi duran şarkı sözlerini günlük hayatta birçok kişi kullanıyor ama bu sözleri besteleyerek, para kazanan, köşeyi dönen kişi Deniz Seki oluyor.. Bunu yapmak ayrı bir meziyet olabilir, ama bu işte bir yanlışlık var sanki.

"Hayat buysa, gerçek nedir?" , "Şu 3 günlük ömrüne beni sığdıramadın.." gibi..

* Bugüne kadar Francesco Toldo, Emre Aydın gibi ünlü isimlere benzetilmiştim. En son cm/fm manyağı bir vatandaş tarafından İbrahim Aissati'ye benzetildim. Bence alakası yok. Ne Toldo'ya, ne Emre Aydın'a, ne de Aissati'ye benzemekteyim.. Şimdilik kendimi bir boka benzetemiyorum şahsen..Bir gün gelir benzetirsem, sizinle de paylaşırım, merak etmeyiniz..

* Bazen internette deviantart, flickr gibi siteleri dolanıyorum. Orada rastladıklarım benim bir hiç olduğumun kanıtı adeta. Blogun teması üzerinde oynamaktan aciz bendenize bakıyorum bir, daha sonra da TribünDergi'den bildiğim ninjaindisguise'a bakıyorum bir de.. Yok arkadaş, benden adam olmaz diyorum.

* Son olarak benden bir haberle bitireyim yazıyı (anahaberi sunan kişiler böyle bitirirler ya haber bültenini, ekip arkadaşlarından biri evlenmiştir, o haber girecektir yayına falan..onlara özendim), bir terslik olmazsa, Aralık ayında askerim..

* "Küçük bir çocukken annem bana şöyle demişti, eğer asker olursan general olacaksın, rahip olursan Papalığa yükseleceksin. Ama ben ressam oldum ve Picasso olarak kaldım." Pablo Picasso

8 comments:

Cüzzamlı Melek dedi ki...

hepsini okumadım ama facebookla ilgili olan harikaydı:)))

Yasemin Yıldırım dedi ki...

Benim de çok takıldığım bir konuya değinmişsin. Bir iki kelam etmeden geçemeyeceğim. "Hayatında futbol topuna dokunmamış kişiler yorum yapıyor..."
Futbol bir keyif işidir. Tıpkı sinema gibi, tıpkı yemek gibi. Bir maçı izlediğim zaman beni heyecanlandırması, takım kazanmasa bile ortaya mücadele koyması önemlidir. Bunu hissedebilmek için futbol topuna vurmak gerekmez. Mesela ben hayatımda hiç filmde oynamadım artisliğim ya da yönetmenliğim yok ama bir sinema filmi izlediğim zaman onun güzel ya da kötü olduğunu söyleyebilirim. Çünkü filmin hissettirdiğidir önemli olan. Güldürmesi, ağlatması belki de korkutması. O hissi vermesi. Artı her gün yemek de yapmıyorum ama yediğim yemeğin güzel ya da çirkin olduğunu anlayabiliyorum. Bunu herkes yapabiliyor. O zaman kötü bir yemek önüne geldiğinde yorum yapma, tuzu yok, yağı fazla deme. Ahçımısın sen. Çıkıp ahçılar konuşsun. Filan filan... Ohhh be içimi döktüm biraz uzun oldu farkındayım.

peralta dedi ki...

abi bir kağıt vermiş olmaları lazım şubeden, altında bir yerde sevk edileceği tarih 30/11/2008 yazıyor değil mi? ben de gidicem aralıkta, gidemessem acayip bozulurum.

aşkın dedi ki...

Hele bir fotoğrafını yayınlaa, ben sana benzeyen birini bulurum :)

Ortega dedi ki...

@peralta,

Şubeden bana söylenen Aralık ayında askere gideceğim. Bi de Kasım ayından bir gün verdiler..randevulaştık şubeyle yani :) gideceğiz o tarihte, göreceğiz her ne olacaksa..

@aşkın,

Ünlü olmak istemiyorum..en azından şimdilik :)

Adsız dedi ki...

ortega ;
kasım ayında şubeye gidince sana mühürlü bir zarf verecekler...
o zarf ile birlikte 1-2-3 aralıkta ( günü tamamen sana bağlı ) yedek subaylık sınavına gireceksin ki ikametgah adresin üsküdar ise tuzla da gireceksin mutlaka..
işte o sınav askerliğinin ilk günü oluyor ve şafak düşmeye başlıyor..
sınavdan 1 hafta sonra gideceğin birlik internet üzerinden açıklanıyor ve en geç 12 aralık saat 17:00 e kadar birliğine teslim olmak zorundasın...

sonrası zaten malum...

ziggytheking dedi ki...

aman abi öyle şubelerle falan fazla içli dışlı olma derim :) feysbukumu kapatıp bu rezilliğe daha fazla dahil olmadım, naçizane tavsiyemdir

Adsız dedi ki...

selam ortega,

futbol ve basketbol arasindaki ayrisimla ilgili maddeye binaen:

ben eline firca alip resimler yapan bir sanat tarihi hocasina ya da küratore rastlamadim 9 yillik guzel sanatlar egitimimde. gerekli oldugunu da dusunmuyorum.

profesyonel bir futbolcunun sizden daha fazla cim zeminde top kosturmus olmasi, sizden daha fazla futbol maci seyrettigi ya da daha fazla futbol okudugu, daha fazla futbol tartistigi gibi bir done de vermez. vermesi de gerekli degil. hatta futbol' u saffet sancakli' dan daha fazla sevdigimi iddia edebilrim, dogru da olabilir :)

futbolcularin bu turden yakstirmalarina "egitim sart" diyorum.

not: bu arada futbolu diger sporlardan ayiran en net ozellik bence skorun pahali olmasidir. baska bir spor var midir butun mac boyunca sadece 1 hata yapacaksiniz; o da gol olacak ve doksan dakikayi size zehir edecek? futbol ne guzel...