Pazar, Ocak 18, 2015

Dikkat çeken bir dizi: Filinta


Bu toprakların ezberlenen ağlamaklı ve bol entrikalı (aşk soslu elbette) dizilerinden artık gına geldi. Yok mu şöyle batılı tarzda çekilen bir polisiye dizi derken çıkageldi Filinta:Bir Osmanlı Polisiyesi.

Gerek Trt'de yayınlanıyor oluşundan (malum devlet kanalı) gerekse de polisiye dizilerin (tuhaf fenomen Arka Sokaklar'ı saymazsak) pek bizim halkı sarmaması gerçeği nedeniyle önyargıyla bakılıyor sanırım bu diziye.

Filinta dizisi Kudret Sabancı yönetmenliğinde çekiliyor. Devasa bir plato varmış Kocaeli'de. O günün muhitleri, dükkanları yani tamamıyla her şeyi en kanlı canlı haliyle ve de hiç sırıtmadan izleyicinin gözlerinin önüne getiriliyor. Ciddi bir maddi yükümlülük getiren, artı emek isteyen bir girişim bu. Takdir edilesi.



Lost'un yönetmeni Bobby Roth'un yapıma danışman olması yine ciddi bir artı. Dizideki o ülke dışı kokan görsellik ve profesyonelliği bu adamın rehberliğine de borçlu olmalılar. Roth, diziyle ilgili konuşurken "Amerika'da da izlenecek bir iş yapıyorlar ama başarılı olmak zorundalar" demiş. Bunu destek verdiği diziyi pohpohlama adına dediğini düşünebilirsiniz. Ancak bu çok doğru bir öngörü olmaz. Gerçekten gerek görsellik, gerekse de kurgu anlamında hayli batılı bir havası var dizinin. Ve her geçen gün ritmi daha da artırıyorlar.

Dizinin kahramanı, Galata müşiri Filinta Mustafa'yı Onur Tuna canlandırıyor. Öncelikle kendisi ilk gördüğümde sadece fiziğinden dolayı mı bu adamı başrole oturtmuşlar dedim. Lakin bölümler ilerledikçe oyuncu bu role iyice ısındı. Bu diziden sağ salim bir başarıyla çıkarsa ülke belki de iyi bir jön kazanabilir.

Filinta Mustafa'nın gönlünü kaptırdığı dilber portresinde karşımıza çıkan Lara'yı Damla Aslanalp oynuyor. Her hikayede bir aşk masalı olmasına alışığız. Dozunda karşımıza çıkıyor bu ikili dizi boyunca. Bu da güzel.

Bahsedilmesi gereken esas karakter ise kesinlikle Kadı Gıyaseddin rolündeki Mehmet Özgür. Hem duruşu hem de belki de rolü gereği hakim olduğu lisanıyla dizideki en Osmanlı karakter. Açık ara... Bu role cuk oturmuş. Kalabalıkları elini kaldırıp "sukunet" diye susturması oldukça karizmatik. Keza devlet işleri ve adli vakalardaki genel yaklaşımları da.



Son olarak hikayenin kötü adamı Boris Zaharyas'tan bahsetmeli. Gerçek hayattaki muadilinin Osmanlı'nın başına türlü türlü çoraplar ören Basi Zaharoff olduğunu tahmin etmek güç değil. Bu savaş tacirini ise Serhat Tutumluer canlandırıyor. Kadı Gıyaseddin rolündeki Mehmet Özgür'den sonra dizinin en iyisi kesinlikle. Bu karakter sebebiyle konuyu günümüzün meşhur devlet içi illegal yapılanmalara (veya en son tabirle paralel yapı) göndermeli bir dizi diyerekten Filinta dizisini hakir görenler var. Büyük bir hata yapıyorlar zira tarih boyunca devletlerin altını oymaya çalışan illegal oluşumlar hep olmuştur. Zaten Basil Zaharoff adlı gerçek kişi de bu tarz bir adamdır. Ve buna ek olarak diziyi hiç izlemeden, ortaya dökülen emeği ve kaliteli yapımı hiçe sayarak yapılan yorumlar çok boş. Hele bir iki bölüm izleyin, ondan sonra dizinin kalitesi üzerine üç beş kelam edin.

Uzun uzun yazmak yerine dizide yer alan meşhur bir kaç oyuncunun daha olduğunu isimlerini zikrederek yazalım. Yosi Mizrahi, Kayra Şenocak, Naz Elmas ve Kamil Güler de piyasanın iyi bilinen isimleri ve onlar da dizide önemli rollerdeler.

Dizinin batılı havasından Cumhuriyer gazetesi yazarı Mehmet Çoban da diziyi övdüğü bir yazısında bahsetmişti. Hemen ilk bölümün ardından yazılan bu yazıda bunca kaliteye ve ülkedeki çoğu işten üstün olan bir yapım olmasını rağmen bir türlü halkın diziye ısınamadığını güzelce anlatmış. İki önceki cümlede yazıya bir bağlantı koydum. Okumanızı tavsiye ederim. Kısa bir cümleyle yazıya değinmek gerekirse; Türk dizi izleyicisinin, Özcan Deniz'in modern ağa rollü dizilerine ve Muhteşem Yüzyıl gibi bol entrikalı (bol aşklı meşkli anlamında) dizilere aşina olması, çabuk kanının kaynaması en büyük etken diyor bu duruma. Yoksa henüz bu topraklar batı kalitesinde çekilen polisiyelere uzak mı? Veya en fazla Adanalı tarzı klişe işleri mi beğeniyoruz? Cevaplaması çetrefilli bir soru.

Filinta'nın avantajı devlet kanalında olması. Çok ciddi bir reyting kaygıları bu sebeple olmaz. Lakin bu dizi gerçekten izlenmeli. Hem ülke dizi sektörü bu kadar gelişti mi yahu diye şaşırmak ve takdir etmek için hem de yurt dışına tüm kalitesiyle pazarlanabilecek bir diziye destek vermek için.

İnternetten izlemesi daha keyifli elbette. Ancak dizinin 2 saate yakın süre boyunca reklamsız bir şekilde televizyondan da yayınlandığını hatırlatayım.


Perşembe, Ocak 01, 2015

Eee sonuç?

Kadını düğün arifesinde nişanlısı terk etmiş, kaçmış gitmiş. Haberi Hürriyet'te okuyorum. Tamamen panik yaşanacak ve dumura uğranacak bir durum. Allah kimsenin başına vermesin demek lazım. Neyse, düğün fotoğrafçısıyla birlikte bir karar almışlar. Nedimeler gelinin etrafında toplanmışlar ve gelinliğini rengarenk boyamışlar.

Terk edilen gelinin açıklamasına bakın.

"Bunun benim için ne kadar özgürleştirici bir deneyim olduğunu anlatamam. İlk boya gelinliğime döküldüğü anda kendimi özgür hissettim."

Görüntüsü de bu.


Ee sonuç? diyesim geldi. O an rahatladın ettin filan. Günün sonunda terk edilen bir gelin olduğun gerçeği değişti mi? Hayır. Gelinliğine boya dökülerek özgürlüğe kavuşma fikri de nedir allasen? Adamdan kurtuldum özgürlüğü mü demek istemiş ne yapmışsa artık.

Hayatta bazen başımıza gelen yıkım niteliğindeki olayları gerçeği unutmadan yaşamak lazım, ki gelecek için ders alasın. Evlenecekken direkten dönüp bekar kalma mutluluğu, kaçan adama nispet mi? Olay ne burada? Hayır, adama nispet ise misal bak o kadar para verdiğin gelinliği ne hale getirdim demekse gaye; o da tutmaz. Adam zaten arkasına bakmadan kaçmış gitmiş. Bekar kaldığına seviniyorsan, özgürlük diyorsan, evlilik fikri bu kadar tutsak edici bir şey ise neden yeltendin? 

Bu Amerikalılar ilginç. Eğer bu düğün fotoğrafçısının PR çalışması değilse şayet, kendini kandırmaca. İnsan psikolojisi uzmanı değilim elbet ama bizdeki "boşver kardeşim, abicim, bacım..." girizgahlı teselli edici cümlelerden çok üstün bir hareket değil bu. İnsan dünyası başına yıkılacak kadar (kaldı ki burada yıkılabilir zor olaydır) kendini aylarca eve kapatsın da demiyorum ancak gelinliğine iki boya fışkırtıldı (zor kelime oldu) diye sinir stresin bittiyse helal olsun diyeceğim ama hiç inanasım gelmiyor. Hepimiz insanız. Yemeyelim birbirimizi.

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...