Perşembe, Ağustos 25, 2011

Tatmin Olanlar Tatmin Olmayanları Tatmin Etsin


Kozmik Odalarda ışıksız kalan Etik Kurulu ve TFF işbirliğiyle ortaya çıkan çözüm belli oldu. Amaç ilk başta Türk futbolunu temizlemekti, yani "temiz lig" idi, sonradan "aman para kaybetmeyelim, yayıncı kuruluşu da hoş tutalım, herkesi bir şekilde tatmin edelim" oldu.

TFF'nin aklından geçenler ve kararları.

- Soruşturmada adı geçen kulüplerden Fenerbahçe'yi düşürmeyelim ama Şampiyonlar Ligi'ne de göndermeyelim. Gerekçe olarak da "Uefa, Şampiyonlar Ligi'ni çok önemsiyor, şüpheli takım gönderemeyiz" argümanına sarılalım. Gerçi bir başka şüpheli Trabzonspor'u gönderiyoruz ama birini göndermek lazım di mi arkadaş? Bir de şey, Milan ve Porto nasıl gitmişti her şeye rağmen? Aman sittir et şimdi onları...

- Trabzonspor cephesi Fenerbahçe'yle ilgili ortaya atılan iddialar sonrası kendilerinin şampiyon olmasını istiyor. Onlara Şampiyonlar Ligi bileti verelim. Susarlar belki. Sussunlar hatta. Parayı unutmasınlar. Kime yapılır la bu denli kıyak?

- E Bursaspor var bir de. Ya şimdi onlar da çıkıp "Fenerbahçe şüpheli diye gönderilmiyorsa, neden Trabzonspor gidiyor?" diyebilir. Haklarını isteyebilirler.

- O zaman, onların geçen sezondan kalan 5 maçlık cezasını kaldıralım. Sus payı verelim.

- Beşiktaş'ın durumunu nasıl çıkaracağız aradan?

- Onlara da diyeceğiz ki; Uefa, kupa iadeyi iyi niyet olarak yorumları. Hadi yine iyisiniz, kurtuldunuz. Onlar da bununla devam ederler. Tayfur Havutçu'nun filan günahsız yere içeride geçen günleri unutulur böylece belki.

- Yahu her şey iyi güzel de; Uefa madem ŞL konusunda hassas biz niye kendi ligimiz konusunda hassas değiliz? Bunu nasıl anlatacağız? Hem Fenerbahçe'yi ŞL'ye göndermiyoruz hem de ligde devam et diyoruz. Saçma değil mi?

- Ona da bir şekil yapacağız artık. Play-Off sistemiydi, yayıncı kuruluşun sözleşmesini uzatmaktı, paraydı puldu derken herkes tatmin olur. Tatmin olmayanları da tatmin olanlar tatmin etsin bir zahmet. Her şeyi bizden beklemesinler.

***

Not: Bu yazı ne yazık ki biraz Yılmaz Özdil algoritmasıyla yazılmış oldu. Kusura bakılmasın bu yüzden. Fakat elden ne gelir? 3 Temmuz'dan beri yaşanan saçma sapan olaylar ve dünkü tüy dikimi sonrası konuya dair ciddi yazı yazmak bana eziyet geldi. Fikstür çekimi başladığı andan itibaren daha öncesine dair çekincelerini unutan ve sadece futbola konsantre olabilen, hangi takımdan olursa olsun bu kişilere de şaşmamak elde değil. N'oldu yahu? Bir anda pür-ü pak mı olduk cümleten? Hiçbir şey anlamadım.

Perşembe, Ağustos 18, 2011

42 Gün Sonra Gelen Yalanlama


6 Temmuz 2011'de ülke medyasında toptan şöyle bir haber çıkmıştı.

Savcılık, "Biz, F.Bahçe’nin takibe aldığımız son 5 maçının sonuçlarını önceden biliyorduk. Uzun süredir bu işin peşindeyiz. Delillerimiz oldukça sağlam. Gözaltına aldığımız kişilerin önüne belgeleri koyuyoruz, kimse inkar edemiyor" dediler.

Daha sonra 1, 5 aydan fazla bir süre bu mevzuyla alakalı gerek tv'de gerekse de gazetelerde tartışmalar oldu. Bunca zaman konu hakkında yalanlama gelmediği için haberin doğru olduğunu varsayıldı haliyle. Hatta insanda şu şüpheyi de uyandırıyordu bu durum; maçların skoruna kadar önceden bilen kişiler, bahis işine el atıp voleyi vurmuş olmasın sorusu soruluyordu.

Ondan sonra, 2 gün önce bir haber daha çıktı. Aziz Yıldırım, Cumhurbaşkanı'na bir mektup yazıp savcı ve soruşturma hakkında bazı şikayetlerde bulunmuş. Bu mektuptan bir gün sonra savcılık konuya dair şöyle savundu kendini:

"Soruşturmaya konu son 5 maçta şike olduğu ve maçların skorlarını maçlar oynanmadan önce bildiğimiz şeklinde hiçbir ortamda değerlendirme yapılmamış, görüş açıklanmamış olup, buna dair düşünce yorum ve duyumlar tamamen hayal mahsulüdür."

E o zaman şöyle denmez mi ? Madem bunlar; Türk medyası a.k.a hayal mahsülleri ofisi tarafından uydurulmuş haberlerdi, neden ilk ortaya atıldığında yalanlama gelmedi? Savcının işi gücü yok her gün gazeteleri mi takip edecek diye bir soru gelebilir belki ama mevzu sadece tek bir gün medyada geçmiş bir olay değil ki. 1, 5 aydır işine geldiğince kullandı bunu iddia makamı ve kendine iddia makamı payesi biçen medyadaki dalkavuklar. Rüzgarı işine geldiğince kullanıp sonra terse esmeye başlayınca rüzgara sövmek gibi değil mi bu yapılan?

"Son 5 maçın skorunu önceden biliyorduk" haberini de "Emenike'nin para sayarken görüntüleri var", "Korcan'ın olmayan kız kardeşi ve araba meselesi" haberleri gibi onlarca yalan haber arasına gönderiyoruz. Operasyonun medya ayağının uydurduğu propaganda haberlerine bakalım daha kaç tane eklenecek?

Çarşamba, Ağustos 17, 2011

Pazartesi, Ağustos 15, 2011

Tatmin

Geride bıraktığımız günlerin yıldızı 'yanan topu' blogda bir yazıda kullanmasam ayıp olurdu.

Çok uzatmadan, iki cümle ile derdimi anlatayım.

Bugün çıkacak kararın herkesi tatmin etmeyecek olmasının sebebi emniyet ve savcılıktır.Kendi PR çalışmalarını yapacaklar diye ortalığı yeterince karıştırdılar zira.

Salı, Ağustos 09, 2011

Ama Biz Güçlü Olmak İstemiyoruz Ki!



Leyla ile Mecnun, kendi çölünde kaybolanların hikâyesidir. Umudunu yitirmeden bekleyenlerin, hüznün olduğu yerde kahkahayı eksik etmeyenlerin, hala sevdiği kızın gözlerine bakıp “seni seviyorum” demekte zorlananların hikâyesidir.

Leyla ile Mecnun, hayatı boyunca hep yedek kalmışların hikâyesidir. Beethoven’ın 9. Senfoniyi bestelediğinde sağır olduğunu bilenlerin ama arabeskten de vazgeçemeyenlerin, başka hikâyelere dâhil olamadığı için kendi hikâyelerini yazanların, bazen küfürlü konuşup, aşkla susanların, kafası hayli karışık olanların hikâyesidir.

Leyla ile Mecnun, güçlü olmak istemeyenlerin hikâyesidir. Daha çok deneyen, daha çok yenilen, hep deneyen ve hep yenilenlerin hikâyesidir.

Neemiş? İşte Leyla ile Mecnun bizim hikâyemizmiş. Vir vir vir, vir vir vir konuşmaya gerek yokmuş.

İmza;

LAAAPS!!!


Not: Yazı, dizinin senaristi Burak Aksak'a aittir.


Cumartesi, Ağustos 06, 2011

Taktik Emenike'de Tuttu, Sıra Alex'te!


"... Kulüp yöneticileri ile pazarlıklar ya da politika hakkında konuşmam. Sadece futbol hakkında konuşurum. Futbol kulislerinin içerisinde hiçbir zaman bulunmadım, hiçbir zaman bu şekilde kendimi kirletmeyeceğim gibi bu olaylardan nefret ederim. Ben futbol oynayıp, saha içerisindeki sıkıntıları çözmek üzere yetiştirildim. Kazanarak, kaybederek ama herzaman futbolun taleplerine saygı duyarak hareket ederim. Deli gibi çalıştım, zamanımdan fedakarlık ettim, ağrılarla oynadım, limitime kadar zorladım ve bu yüzden 28 tane gol attım ve birsürü gol pasında pay sahibiydim. Hukuka aykırı hiçbir durumun içerisinde ismimin geçmesine izin vermem, vermeyeceğim. Benim ismim ve karakterim, ortaya atılan herhangi bir aptal güvensizlik durumunun üstündedir. Eğer herhangi bir kişi, bu saha dışı olaylara katıldığıma dair bir virgül bile kanıtlarsa, futboldan bütün kazandıklarımı geri veririm ve aynı anda futbolu bırakırım..."

Alex de Souza

***

Ülke medyasının ne yazık ki büyük çoğunluğunda olan "çamur at izi kalsın" alışkanlığının son mağduru Karabükspor'dan Fenerbahçe'ye transfer olan Emenike'ydi. "Bu düpedüz ırkçılık" denilebilecek yaklaşımlarla adama yapılmadık şey kalmadı ve en sonunda oyuncu isyan ederek bu ülkeyi terk etti. Aynı medya baktı ki bu taktik işe yarıyor şimdi de Alex'in üzerine oynamaya başladı. Fenerbahçeli bir yöneticinin telefondaki, "Baba, yeneriz diyor mu Alex?" sorusundan "Alex de şike yapmış" çıkarımını yapan Taraf ve ona benzer medya kurluşlarının amaçları bellidir. Suyu daha da bulandırmak ve Alex'i bu ülkeden göndermeye çalışmak. Bu oyunları elbette ki tutmayacak. Ve şunu da eklemek lazım; hem bu tarz köpek dolapları çevirip hem de sütten çıkma ak kaşığı oynamak namertlik değildir de nedir? Daha sonra bu oyunlarına tepki gösteren Fenerbahçelileri sakinliğie davet etmeleri de ayrı komedi.

Tarih elbette bu kişileri yazıyor ve bu taraftar da tek tek bu isimleri kafalarına kazıyor. Merak etmesinler yani, kolay kolay kimse unutmaz, unutmayacak da...

Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Emenike, "II. Festus Okey Vakası" Olmadan Kurtulduğuna Şükretmeli

“Türkiye’den kaçtım çünkü hayatım tehlikedeydi. Başka çarem yoktu. Birilerinin bana komplo kurduğunu hissediyordum. Önce benim kaçak göçmen olduğumu, bir tekneyle geldiğimi söylediler. Sonra yaşımda oynama yapıldığını iddia ettiler. Son olarak da hakkında hiçbir şey bilmediğim bir olay yüzünden gözaltına alınıp sorgulandım. Arkasından ne geleceğini bilmiyordum. Canımdan endişe ederek yaşamımı sürdürmek istemediğim için Fenerbahçe yönetimine ayrılmak istediğimi söyledim. Hâlâ gencim ve futbola verecek çok şeyim var. Ben sadece gol atmayı düşünmek istiyorum. Şu yaşadıklarım dürüst olmak gerekirse hem duygusal hem zihinsel olarak tam bir işkenceydi.

Türkiye’yi, Fenerbahçe’yi ve taraftarları seviyorum, ama aklımdan geçenleri ve çevremde olup bitenleri kaldırmak benim için çok zor oldu. Kafam rahatsızdı ve bu durum beni fiziksel olarak da etkiliyordu. Türkiye’ye genç biri olarak geldim ama her alanda büyümüş bir olarak terk ediyorum. Şimdi yeni bir başlangıç yapmak istiyorum.”


Emenike her gece yastığa başını koymadan evvel defalarca kez şükretmeli. Belki bu memlekette popüler olmasaydı II. Festus Okey Vakası olarak tarihe geçebilirdi. Buna, "hayır, kesinlikle olmazdı" diyebilir mi birileri? Sanmam.

Festus Okey kim? (Özgür Mumcu'nun yazısı)

Başlıksız Yazı

 En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...