Cumartesi, Ocak 31, 2009
Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #14
* "Düşümüzde düş görmeye başlayınca, uyanma zamanı yakındır." Novalis
* İ.E.T.T otobüslerini özleyeceğim aklıma hiç gelmezdi. Normalde yürüyerek gideceğim mesafelere bile, çarşı izinlerimde otobüsle gider oldum. Allah'tan akbil var. Gerçi Mart'ta yeni stile geçilecek diyorlar ama bilmem doğru mudur?
* Neden ısrarla her çarşı dönüşü, "Karaköy'e mi gittiniz?" esprisi yapılır ki?
* Ayrıca yine neden ve nasıl, Türkiye'nin hemen hemen her yerinde, farklı kültürlerden gelen insanlar, hemencecik askeri ortamın özelliklerine uyum sağlayıp, kendilerinden önceki dedeleriyle aynı şekilde davranmaya başlarlar? Misal, "şafak alayım tertip", "bu şafaktan sonra ben mi yapayım?", "var mı?" gibi cümleler içindir lafım. Askerliğini yapmış olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlarlar öyle sanıyorum.
* Hadımköy'ün İstanbul'a bağlı olduğun gerçekten düşünen var mı bu arada? Neyse ki, servisler var da, daha güzel yerlere ulaşabiliyoruz çok kısa sürede.
* Sigaraya hala başlamadım, umarım başlamam da. Her çarşı izninde sabahın köründe meyhaneye giden ve akşam dönesiye kadar içen tiplemeler varmış bir de. Görmedim. Görmek de istemem ama yine de garip br psikoloji olsa gerek diye merak da etmiyor değilim.
* "Davos benim için bitmiştir" demiş Başbakan. Benim için hiç başlamamıştı oysa.
* Sabri abi anlattı az önce. Bülent Uygun çoşuyormuş sanırım şu sıralar. Daha bir dikkatle takip edeceğim kendisini bundan kelli.
* Kışlaların moral motivasyonunu Aysun Kayacı'nın sağladığı iddia edilmişti. Ben buna katılmıyorum. Benim vereceğim isim her türlü Hadise'dir. Kesinlikle numero uno...
* Askerlikten soğutmak suçtur. Bunu da unutmayın ayrıyeten.
* Tribünde olmayı özledim öte yandan ama ne yalan söyleyeyim.
* "Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektir." Edward Newton
Pazar, Ocak 11, 2009
Bir Yemin Ettim Ki
* Cuma günü öğleden sonra yemin ettik. Dağıtımımız da oldu. Yine Hadımköy'deyim. Muhabere onbaşıyım şu an. Daha sonra da muhabere çavuş olacağım nasipse.
* Henüz kısımlara ayırılmadık. O da birkaç gün içerisinde belli olacak.
* Yorumlarda ve gelen maillerde askere gitmeyen arkadaşlar sorular soruyor. Hepsine toptan buradan cevap vereyim. İşi fazla yokuşa sürmeden, bir an evvel 4 yıllık bir bölümden mezun olun ve askere gidin. Yaş ilerledikçe ve sivil hayatta belirli bir pozisyonunuz olunca, çok zorlanırsınız. Bunu acemiliğimi yaptığım yerdeki benden yaşça büyük abilerin halini gördüğüm için söylüyorum. Ayrıca evli, nişanlı, sözlü vb. durumdaki arkadaşlarında bol bol hasret çektiği de gerçek.
* Sivil hayatta ne olduğunuzun pek bir önemi yok askerde. Yani elbette eliniz bir iş tutuyorsa yahut bir şeyden ustalık derecesinde anlıyorsanız, askerde de o işle uğraşma ihtimaliniz mevcut , ama benim demek istediğim şey, savcı da olsanız, profesör de olsanız, komutanlardan fırça yerken, herhangi bir ayrıcalığa tabi değilsiniz.
* Askerliğin ilk gününde bizleri karşısına alan bir yüzbaşı, "Arkadaşlar, burada 'öteki Türkiye' ile tanışacaksınız", demiş, ve bazı örnekler vermişti. Dediklerinin çok daha fazlasını bir aylık bir zamanda gözlemleme fırsatımız oldu. Sivildeyken izlemeyeceğiniz televizyon kanallarını izlemek zorunda kalıyorsunuz. Dinlemediğiniz, yahu bu şarkıları dinleyen insanlar var mı, diye düşündüğünüz müzik türleriyle karşılaşıyorsunuz. Türkçe konuşamayan ya da konuştuğunu sanan ama bunu beceremeyen kişilerin varlığına kısa süre içerisinde alışıyorsunuz. Daha önce de bahsettiğim gibi bütün hijyen kaygılarınız yok oluyor bir anda. Nasıl oluyor da bir anda o ortama uyum sağlayabiliyoruz, bunu pek anlamadım.
* Acemilik döneminin akabinde ilk çarşıya çıkışımda, biraz adaptasyon sorunu yaşarım gibi gelmişti. Ama okuduğum, daha evvel yaşadığım şehirde askerliğimi yapıyor olmanın avantajlarını yaşıyorum sanırım. Pek zorluk çekmedim çok şükür. En azından karşı cins görünce, öküzün trene baktığı gibi bakmıyorum. Bazı arkadaşlarımda bu durum fazlasıyla mevcut. Kendileri bunu inkar etse de var (var ulan işte, yalan mı heheh...)
* Askerde blogumu takip eden arkadaşlarla tanışma fırsatı buldum. Bu da benim için sevindiriciydi.
* Saçlarımın Gökhan İnler versiyonu olan haliyle beni gördüklerinde, "yahu tüm bu yazıları yazan Ortega, bu eleman mı şimdi?" diye sormuyorlardır inşallah. Sivilde de saçlarım çok uzun değil ama en azından o kadar kısa da değil.
* Askeriyede ortalama 20 civarı kelime kullanılıyor. Bunlardan 18 tanesi falan küfür dersek, geri kalan iki kelime ise emret(emredersin) komutanım, oluyor işte.
* Cem Yılmaz'ın son gösterisindeki askerlik anıları ve gözlemleri aslında askeri ortamı en iyi özetleyen çalışmadır. Gitmeyen arkadaşlar izlemeli bence. Bilhassa er gazinosu yorumlarının tamamı doğru.
* Cep telefonu olmadan yaşamanın zor olacağını düşünmüştüm ama acemiliğin ilk 2 gününden sonra alıştım diyebilirim. O ilk 2 günde, masadan her kalkışımda elimi cebime atıyor, telefon yokluyordum. Gürültülü bir yere girdiğimde titreşime alayım telefonu düşüncesi oluyordu, ama alıştık sonra dediğim gibi.
* Acemilik yaptığım yerde hamam vardı. Önceleri garipsemiştim ama daha sonra hoşuma gitti.
* Hadise'nin Eurovision için hazırladığı şarkı kışlalarda olay oldu. En çok tutan parça. Hadise hem fiziğiyle, hem de yaptığı dans şovuyla adından en çok söz ettiren kişidir şu sıralar.
* Gazete, internet, ve televizyondan gündemi takip etme lüksümüz var çok şükür. Uçan Hollandalı'nın son transferinin ardından salı günleri daha bi ayrı oldu benim için. Acemilikteyken Uykusuz dergisini aldırıyordum dışarıdan bi de...
* Lig Tv'den de maçları takip ediyoruz fırsat buldukça.
* Uzun dönem elemanların yanında şafak sayma, şafak muhabbeti yapmayı saçma buluyorum. Bugüne kadar da ne şafak saydım, ne de şafak muhabbeti yaptım onların yanında. Geç gelip erken gitmemiz adamlara haliyle koyuyor, bi de bunu başlarına kakmanın manası yok bence.
* İstiklal'i özlemişim. Orada arkadaşlarımla dolaşırken, acemilikten tertiplerimi görmek de ayrı bir tecrübe oluyor. Koca İstanbul'da yer mi yok arkadaş, hepiniz İstiklal'e akıyorsunuz sorusu sorulabilir ama dış dünyanın nabzının en güzel attığı yerlerden biri ne de olsa...
* Askerin gazetesi Şok'tur diyor komutanlar ama ben daha alıp okumadım valla ne yalan söyleyeyim.
* Askerin bisküvisi, çikolatası Eti'ymiş ama. Onu öğendik bir kez daha.
* Süperonline'ın asker kart diye bir uygulaması var. O da güzel. 500 kontörlük kartla ev telefonlarıyla 30 dakikalık, cep telefonlarıyla 9 dakikalık görüşebiliyorsunuz. Fiyatı da 1 lira 35 kuruş. Diğer yerlerde de aynı mıdır bilmem.
* Film izlemeyi özlediğimi söylemem lazım. Gündüz yayınlanan bazı Türk filmleri, ve Trt'nin pazar günü yayınladığı kovboy filmleri izleniyor burada. Onu da belirteyim.
* Neyse, şimdilik bu kadar.
* Henüz kısımlara ayırılmadık. O da birkaç gün içerisinde belli olacak.
* Yorumlarda ve gelen maillerde askere gitmeyen arkadaşlar sorular soruyor. Hepsine toptan buradan cevap vereyim. İşi fazla yokuşa sürmeden, bir an evvel 4 yıllık bir bölümden mezun olun ve askere gidin. Yaş ilerledikçe ve sivil hayatta belirli bir pozisyonunuz olunca, çok zorlanırsınız. Bunu acemiliğimi yaptığım yerdeki benden yaşça büyük abilerin halini gördüğüm için söylüyorum. Ayrıca evli, nişanlı, sözlü vb. durumdaki arkadaşlarında bol bol hasret çektiği de gerçek.
* Sivil hayatta ne olduğunuzun pek bir önemi yok askerde. Yani elbette eliniz bir iş tutuyorsa yahut bir şeyden ustalık derecesinde anlıyorsanız, askerde de o işle uğraşma ihtimaliniz mevcut , ama benim demek istediğim şey, savcı da olsanız, profesör de olsanız, komutanlardan fırça yerken, herhangi bir ayrıcalığa tabi değilsiniz.
* Askerliğin ilk gününde bizleri karşısına alan bir yüzbaşı, "Arkadaşlar, burada 'öteki Türkiye' ile tanışacaksınız", demiş, ve bazı örnekler vermişti. Dediklerinin çok daha fazlasını bir aylık bir zamanda gözlemleme fırsatımız oldu. Sivildeyken izlemeyeceğiniz televizyon kanallarını izlemek zorunda kalıyorsunuz. Dinlemediğiniz, yahu bu şarkıları dinleyen insanlar var mı, diye düşündüğünüz müzik türleriyle karşılaşıyorsunuz. Türkçe konuşamayan ya da konuştuğunu sanan ama bunu beceremeyen kişilerin varlığına kısa süre içerisinde alışıyorsunuz. Daha önce de bahsettiğim gibi bütün hijyen kaygılarınız yok oluyor bir anda. Nasıl oluyor da bir anda o ortama uyum sağlayabiliyoruz, bunu pek anlamadım.
* Acemilik döneminin akabinde ilk çarşıya çıkışımda, biraz adaptasyon sorunu yaşarım gibi gelmişti. Ama okuduğum, daha evvel yaşadığım şehirde askerliğimi yapıyor olmanın avantajlarını yaşıyorum sanırım. Pek zorluk çekmedim çok şükür. En azından karşı cins görünce, öküzün trene baktığı gibi bakmıyorum. Bazı arkadaşlarımda bu durum fazlasıyla mevcut. Kendileri bunu inkar etse de var (var ulan işte, yalan mı heheh...)
* Askerde blogumu takip eden arkadaşlarla tanışma fırsatı buldum. Bu da benim için sevindiriciydi.
* Saçlarımın Gökhan İnler versiyonu olan haliyle beni gördüklerinde, "yahu tüm bu yazıları yazan Ortega, bu eleman mı şimdi?" diye sormuyorlardır inşallah. Sivilde de saçlarım çok uzun değil ama en azından o kadar kısa da değil.
* Askeriyede ortalama 20 civarı kelime kullanılıyor. Bunlardan 18 tanesi falan küfür dersek, geri kalan iki kelime ise emret(emredersin) komutanım, oluyor işte.
* Cem Yılmaz'ın son gösterisindeki askerlik anıları ve gözlemleri aslında askeri ortamı en iyi özetleyen çalışmadır. Gitmeyen arkadaşlar izlemeli bence. Bilhassa er gazinosu yorumlarının tamamı doğru.
* Cep telefonu olmadan yaşamanın zor olacağını düşünmüştüm ama acemiliğin ilk 2 gününden sonra alıştım diyebilirim. O ilk 2 günde, masadan her kalkışımda elimi cebime atıyor, telefon yokluyordum. Gürültülü bir yere girdiğimde titreşime alayım telefonu düşüncesi oluyordu, ama alıştık sonra dediğim gibi.
* Acemilik yaptığım yerde hamam vardı. Önceleri garipsemiştim ama daha sonra hoşuma gitti.
* Hadise'nin Eurovision için hazırladığı şarkı kışlalarda olay oldu. En çok tutan parça. Hadise hem fiziğiyle, hem de yaptığı dans şovuyla adından en çok söz ettiren kişidir şu sıralar.
* Gazete, internet, ve televizyondan gündemi takip etme lüksümüz var çok şükür. Uçan Hollandalı'nın son transferinin ardından salı günleri daha bi ayrı oldu benim için. Acemilikteyken Uykusuz dergisini aldırıyordum dışarıdan bi de...
* Lig Tv'den de maçları takip ediyoruz fırsat buldukça.
* Uzun dönem elemanların yanında şafak sayma, şafak muhabbeti yapmayı saçma buluyorum. Bugüne kadar da ne şafak saydım, ne de şafak muhabbeti yaptım onların yanında. Geç gelip erken gitmemiz adamlara haliyle koyuyor, bi de bunu başlarına kakmanın manası yok bence.
* İstiklal'i özlemişim. Orada arkadaşlarımla dolaşırken, acemilikten tertiplerimi görmek de ayrı bir tecrübe oluyor. Koca İstanbul'da yer mi yok arkadaş, hepiniz İstiklal'e akıyorsunuz sorusu sorulabilir ama dış dünyanın nabzının en güzel attığı yerlerden biri ne de olsa...
* Askerin gazetesi Şok'tur diyor komutanlar ama ben daha alıp okumadım valla ne yalan söyleyeyim.
* Askerin bisküvisi, çikolatası Eti'ymiş ama. Onu öğendik bir kez daha.
* Süperonline'ın asker kart diye bir uygulaması var. O da güzel. 500 kontörlük kartla ev telefonlarıyla 30 dakikalık, cep telefonlarıyla 9 dakikalık görüşebiliyorsunuz. Fiyatı da 1 lira 35 kuruş. Diğer yerlerde de aynı mıdır bilmem.
* Film izlemeyi özlediğimi söylemem lazım. Gündüz yayınlanan bazı Türk filmleri, ve Trt'nin pazar günü yayınladığı kovboy filmleri izleniyor burada. Onu da belirteyim.
* Neyse, şimdilik bu kadar.
Çarşamba, Ocak 07, 2009
El Burrito, Hadımköy'den Bildiriyor
Arayan soran herkese selam öncelikle.
Acemiliğimi Loj. Des. K.Lığı Dumlupınar Kışlası'nda yaptım diyeyim. Gerçi yemin töreni cuma günü ama bir daha internete girebilir miyim o güne kadar, emin değilim. Buraya internet pazartesi günü geldi. Dağıtımda Hadımköy'deyim yine. Tugay'da Muhabere bölüğünde olacağım bir terslik olmazsa.
İyi ya da kötü bitirdik acemilği. Anlatacak çok şey var ama şimdilik zaman yok. İştahımı çarşı izinlerine saklayayım.
Askere gelmeden bir gün önce Futbol Blog programında askere gidecek bloggerlar arasında ismimin zikredilmesi ve "hayırlı tezkereler" dilenmesi beni bambaşka duygulara sevk etti. Ağabeylerime teşekkür edeyim buradan... Ayrı bir teşekkürü de Grup CK hak ediyor. Kadıköy meydanı öyle bir asker uğurlaması görmemiştir belki :)
Şimdilik bu kadar... Şu an için onbaşı ama yakında çavuş olacak 325. kısa dönem el burrito her birinize ayrı ayrı saygı ve sevgilerini sunar..
Acemiliğimi Loj. Des. K.Lığı Dumlupınar Kışlası'nda yaptım diyeyim. Gerçi yemin töreni cuma günü ama bir daha internete girebilir miyim o güne kadar, emin değilim. Buraya internet pazartesi günü geldi. Dağıtımda Hadımköy'deyim yine. Tugay'da Muhabere bölüğünde olacağım bir terslik olmazsa.
İyi ya da kötü bitirdik acemilği. Anlatacak çok şey var ama şimdilik zaman yok. İştahımı çarşı izinlerine saklayayım.
Askere gelmeden bir gün önce Futbol Blog programında askere gidecek bloggerlar arasında ismimin zikredilmesi ve "hayırlı tezkereler" dilenmesi beni bambaşka duygulara sevk etti. Ağabeylerime teşekkür edeyim buradan... Ayrı bir teşekkürü de Grup CK hak ediyor. Kadıköy meydanı öyle bir asker uğurlaması görmemiştir belki :)
Şimdilik bu kadar... Şu an için onbaşı ama yakında çavuş olacak 325. kısa dönem el burrito her birinize ayrı ayrı saygı ve sevgilerini sunar..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Başlıksız Yazı
En son 2018'de Fenerbahçe'de bir şeylerin değişeceğine, eski düzenin yok olacağına inanarak bir yazı karalamışım. Ali Koç'tan n...
-
Geçenlerde blogdan " Meşin Yuvarlağın Beyazperde Serüveni "ne dair bir araştırma yapıyorum, diye yazmıştım. Bitirebilirsem buraya ...
-
All about Turkey from alcinoo on Vimeo . Short film in stop-motion, 4'46". Photo shooting: August 09, Istanbul Turkey Animation: ...